Eğitimde zorlu hedef: AB'li öğrenci iki dil bilmeli!

Haber Giriş : 16 Mayıs 2006 08:48, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Türkiye, AB'ye girişte eğitim alanında fiili müzakereler için onay aldı ama Lizbon 2010 hedefleri zorlu: ortaöğretim mezunlarının oranı yüzde 25 değil yüzde 80 olmalı, ilköğretim sonrasında iki dil öğrenmek şart...

Türk Eğitim Derneği tarafından hazırlanan Avrupa Birliği'ne Giriş Süreci ve Eğitimde Vizyon 2023 çalışması, Türkiye'nin eğitimde AB'ye uyum bakımından zorlu bir döneme gireceğini ortaya koydu.

AB standartlarını yakalamak için Türkiye'nin ortaöğretimi tamamlayan 25-64 yaş grubu ortalamasını yüzde 25'lerden, yüzde 80'lere çıkarması, hayat boyu öğrenme konusunda bir politika belirlemesi, öğrencileri genel liselerden daha çok meslek liselerine yönlendirmesi gerekiyor. Türkiye'nin AB kapısından eğitim başlığı altında sorunsuz geçebilmesi için 'yabancı dil öğretebilme' sorununu da çözmesi ve öğrencilerinin zorunlu eğitim dönemi bittiğinde en az iki yabancı dil bilmesini şart koşuluyor.

Mesleki eğitim yaygınlaştırılmalı
AB'ye üye ülkelerin eğitim alanında bazı olmazsa olmazları bulunuyor. Örneğin, tüm Avrupa ülkelerinde zorunlu öğrenim tamamlandığında en az iki yabancı dil öğrencilere öğretilmiş oluyor, dikey eğitimden çok ara meslek elemanı yetiştirmeye yönelik yatay eğitimi ve nitelikli meslek eğitimini yaygınlaştırmak zorunlu tutuluyor.
Türkiye'de ise bir tek yabancı dilin tam olarak öğretilmesi bile henüz tam olarak başarılamadı. Nitelikli ara eleman ihtiyacının karşılanması için öğrencilerin mesleki eğitime yönlendirilmesi Türkiye'de 'İmam-hatip iseleri'nin katsayı meselesine' takılıp kaldı.

AB, eğitim ve kültür başlığında fiili müzakerelere geçilmesi için onay vermesine karşın Türkiye, tarama sürecinde AB Komisyonu tarafından vurgulanan Lizbon 2010 hedeflerine de ulaşmak zorunda. Buna göre, 2010 yılına kadar, Türkiye'nin eğitimi terk oranını yüzde 10'a indirebilmesi gerekiyor. Oysa Türkiye'de hâlâ 7.6 milyon insan okuma-yazma bilmiyor. Ortaöğrenimini tamamlayan 25-64 yaş grubu ortalaması yüzde 80'lere çıkarılmalı. Halbuki 2005 OECD Raporu'na göre Türkiye'nin bu yaş grubunda lise öğrenimini gören nüfus oranı yüzde 25 civarında. Hayat boyu öğrenmeye katılım oranı AB düzeyinde çalışan yetişkin nüfus için en az yüzde 15 düzeyindeyken, Türkiye'de hayat boyu öğrenme konusunda henüz bir politika bile belirlenmedi.

Dr. Gökhan Tuzcu tarafından kaleme alınan çalışmaya göre AB ülkeleri ile Türkiye arasındaki farklar şöyle:

AB genelinde öğrenci başına yılda ortalama 6 bin dolar harcama yapılırken, Türkiye'de bu rakam 650 dolar. AB ülkelerinde insan kaynaklarına yapılan yatırım, Türkiye'de yapılanın 10 katı.

AB genelinde nüfusun yalnızca yüzde 1'i okuma-yazma bilmezken, Türkiye'de bu oran yüzde 13. Eğitim çağında okuma-yazma bilmeyenlerin sayısı ise 1.6 milyon.

AB genelinde okullaşma oranı dört yaşındaki çocuklarda yüzde 82 iken Türkiye'de ancak yüzde 2.5, beş yaşındaki çocuklarda ise AB genelinde yüzde 91 iken Türkiye'de yüzde 16'lara ancak ulaşıyor.

İlköğretimde AB genelinde yüzde 97 okullaşmaya ulaşılmışken, Türkiye'de bu oran yüzde 88. Ortaöğretimde ise AB genelinde okullaşma oranı yüzde 90. Türkiye'de bu oran ancak yüzde 50 ile sınırlı.

AB ülkelerinde yükseköğretimde okullaşma yüzde 50. Türkiye'de açık ve ikili öğretimle sınavsız girilen meslek yüksekokulları da dahil edildiğinde ancak yüzde 30 okullaşmaya ulaşılabildi.

AB ülkelerinde öğretim üyesi başına 17, Türkiye'de 38 öğrenci düşüyor.

AB genelinde GSMH'nin yüzde 5.5'i eğitime ayrılıyor. Türkiye'de bu rakam yüzde 3.5.

radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber