Yanık hastanesi bulunmayan Türkiye'de hastalar çaresiz

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 22 Kasım 2007 12:11, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Türkiye'nin ve dünyanın çeşitli bölgelerinden birçok hastanın tedavi için geldiği İstanbul'da tam teşekküllü bir yanık merkezi bulunmaması hastaları zor durumda bırakıyor. Teknik imkânların yetersizliğine, bir de yanık tedavisinde yetişmiş personelin yetersizliği eklenince yanıklı hastalar çoğu zaman kaderi ile baş başa kalıyor. Dünyanın sayılı metropollerinden İstanbul'da, 3 hastane 25 yatak kapasitesi ve kısıtlı imkânları ile yanık vakalarının tedavisine cevap vermeye çalışınca, acil müdahale gerektiren yanıklı hastalar yer bulamadıkları için hastane kapılarında beklemek zorunda kalıyor. Hastanelerde yer bulan şanslı sayılabilecek hastalar ise, teknik ve fiziki imkanların yetersizliği dolayısıyla enfeksiyon riski ve buna bağlı ölüm tehlikesi ile karşı karşıya kalıyor. Türkiye'nin ilk Yanık Merkezi Kartal Devlet Hastanesi Bahçesi'nde 2008'in Mart ayında hizmete girecek. Ancak uzmanlar bu hastanenin de tek başına yanık vakalarına yeterli olmayacağını dile getiriyor.

Yanık, her insanın başına gelebilecek ve büyük oranda dikkatsizlikten kaynaklanan bir durum. Hergün Türkiye'de ve İstanbul'da onlarca insan yanığa bağlı travmalar sebebiyle hastanelere başvuruyor. İnsan vücudunu mikroplardan koruyan derinin tamamen ve kısmen tahrip olduğu yanıklarda tedavinin tamamen steril ortamda yapılması gerekiyor. Türkiye'de bu yanıklı hastaları tedavi edebilecek tam teşekküllü yanık merkezi sayısı parmakla gösterilecek kadar az. Türkiye genelinde bazı üniversitelerin bünyesinde bulunan "Yanık Merkezleri" 50 yatak kapasitesi ile hizmet vermeye çalışırken, İstanbul'da ise bazı üniversite ve devlet hastaneleri kısıtlı imkânları ile yanıklı hastalara hizmet vermeye çalışıyor. Nüfusu neredeyse 15 milyonu bulan dünyanın sayılı metropollerinden İstanbul'da; İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve Haydarpaşa Gülhane Askeri Tıp Akademisi Hastanesi (GATA) Hastanesi kısıtlı imkânları ve toplam 25 yatak kapasitesi ile yanık vakalarına cevap vermeye çalışıyor. Tedavinin uzun soluklu olması ve maliyetlerin de yüksek olması sebebiyle özel hastaneler de yanık tedavisi için özel merkezler kurmayınca yanık tedavisindeki tüm yük kısıtlı imkanlarla hizmet veren bu yanık ünitelerine kalıyor. Yanık ünitelerinin kapasitelerindeki yetersizlik ve hasta sayısındaki fazlalıktan dolayı özel bakım gerektiren yanıklı hastalar, acil müdahaleleri yapıldıktan sonra başka hastanelerde gözetim altına alınıyor, yanık ünitelerinde bulunan listelere isimleri yazılan hastalar yataklar boşaldıkça telefonla aranarak sırayla hastaneye kabul ediliyor. Bazı vakalar günler bazıları ise haftalar sonra hastaneler kabul edilebiliyor. Bu da zamanında gerekli müdahale yapılamadığı için yanık vakalarında ölüm oranlarının artmasına sebep oluyor.

Dünyadaki gelişmiş ülkelerde yanık hastalığı ile ilgili ayrı üniteler yada yanık merkezleri bulunduğuna dikkat çeken İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Plastik ve Rekonstrüktif Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Oğuz Çetinkale, bu merkezlerde sadece yanık hastalarının kabul edildiğini ve erken dönem tedavilerin buralarda tamamlandığına işaret etti. Bu merkezlerin personelin özel eğitimden geçirildiğini, hekimlerin ise yanık konusunda uzmanlaştığını anlatan Çetinkale, sadece ABD'de 200'e yakın ideal yanık merkezinin bulunduğunu dile getirdi. Türkiye'de ise ideal şartlarda yanık merkezinin Uludağ, Çukurova ve Hacettepe Üniversitesi ve GATA bünyesinde bulunduğunu ve toplam yatak sayısının ise 50'yi bulmadığını aktardı. İstanbul'da ise GATA dışında üst düzey bir yanık tedavi merkezi bulunmadığını söyleyen Çetinkale, "Üniversite hastanelerinde durum ne ? Bizim Cerrahpaşa Tıp Fakültesi ve İstanbul Tıp Fakültesi'nde yanık hastaları için ayrılmış ayrı servisler var. Bu servisler yanık ünitesi veya yanık merkezi denecek özelliklere sahip değil, belki bunların bir alt aşaması olarak kabul edilebilir. Buralar sadece yanıklı hastalara ayrılmış, yine personeli, doktoru, hemşiresi ve diğer çalışanları bu konuda yetiştirilmiş insanlar. Yatak sayıları da sınırlı bu servislerin. Biz de 10 yatak var, 11. hastaya yer yok. Diğer hastanın kabul edilebilmesi için serviste yatan bir hastanın taburcu olması gerekiyor. Böyle büyük nüfuslu bir şehirde bizde 10 yatak var, İstanbul Tıp Fakültesi'nde de 8 yada 10 arasında yatak var. Toplam 20 hastaya hizmet ediyor İstanbul Üniversitesi Hastaneleri. Tabi bu sadece Akut yanıklı hastalar için yeni yanmış ve şok tedavisi yapılmış hastalar için." İfadelerini kullandı.

- "ENFEKSİYON İSTİLASI YÜZÜNDEN YANIK ÜNİTESİ 2 AY KAPALI KALDI" -

İstanbul'da kısıtlı imkanlarla hizmet veren yanık ünitelerinin yaşadığı bir diğer sorun ise enfeksiyon riski. Steril ortamda, özel şartlarda tedavi edilmesi gereken hastalar kısıtlı imkanlarla tedavi edilmeye çalışılınca büyük enfeksiyon tehlikeleri ile karşı karşıya kalınıyor. Bir hastanın yanığında meydana gelen enfeksiyon, uygun fiziki şartlar bulunmadığı için diğer hastalara da yayılınca yanık ünitesi karantinaya alınıyor ve mevcut hastaların tamamı iyileşip taburcu edilene kadar boş yatak olsa dahi hasta kabul edilmiyor.

Kapasiteleri yeterli olmayınca hastanenin yoğun bakım ünitelerinden destek aldıklarını da vurgulayan Prof. Dr. Oğuz Çetinkale, bunun iki taraflı bir risk ortaya çıkardığını dile getirdi. Yoğun bakımda diğer hastalarla birlikte yatan yanıklı hastanın diğer hastalarda enfeksiyon kapacağını aktaran Çetinkale, 5. ve 7. günden sonra olayın tam tersine döneceğini bu kez yanık hastalarındaki enfeksiyonun diğer hastalara bulaşacağını kaydetti. Yoğun bakım ünitelerinde enfeksiyon sebebiyle ciddi krizler yaşamadıklarını aktaran Çetinkale ancak yanık servislerinde bu tür krizleri yaşadıklarını dile getirdi. Enfeksiyonla mücadelenin yanık tedavisinde önemine dikkat çeken Çetinkale, her türlü tedavi yöntemine rağmen mikroorganizmaların da kendilerini geliştirdiğini ve yeni mikroorganizmalar ortaya çıktığında ağır hastaların hayatlarını kaybettiği vakaların yaşandığını vurguladı. Bundan birkaç ay önce Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yanık Servisi'nin bir mikroorganizmanın istilasına uğradığını aktaran Çetinkale, "Yanık servisimizde tüm hastalarda aynı mikrobu gördük. Bunun üzerine yanık servisine yeni hasta kabulünü engelledik. Bu hastaları başka bir yere de yollamıyoruz çünkü orda bu sefer o virüsü bulaştıracaklar. Hepini tek tek ayırdık. Bunun özel bakım şartları vardır hepsine bu şartları uyguladık. En son bir tanesi çok uzun sürmüştü koca 10 yataklı serviste bir süre bir hasta ile devam ettik. Sonra taburcu etti bütün kliniği boşalttık. Özel dezenfeksiyon kuralları uygulandı temizlendi, yeni ölçümler yapıldı o mikroorganizma artık temizlendi sonra tekrar hasta almaya başladık. Böyle bir durumda zaten sayısı az olan bir şehirde 10 yataklı çalışan bir servisi birkaç ay çalıştıramadık." Şeklinde konuştu.

- "BOŞ YATAK OLMADIĞI İÇİN ACİL HASTALAR BEKLETİLİYOR"-

İstanbul'a diğer illerden hatta ülkelerden bile talep olduğunu belirten Çetinkale, bunlar da dahil edilecek olursa İstanbul'un en az 300 - 350 yatak kapasitesine ihtiyacı olduğunu bildirdi. Kapasitelerinin hemen her zaman dolu olduğunu vurgulayan Çetinkale, "Yatırdığımız zaman biz de seviniyoruz hasta adına" diyerek olayın boyutlarını gözler önüne seriyor. İmkanların kısıtlılığından dolayı çoğu zaman, hastanın durumu ne kadar ağır olursa olsun yanık servislerine kabul edilemiyor. Acil müdahale edilmesi gereken hastalara ilk müdahale yapıldıktan sonra diğer hastaneler tek tek telefonla arandıktan sonra müsait olan bir hastaneye sevk ediliyor. Orada doktor kontrolünde tutulan hasta, servisten hasta taburcu olduğunda kendi sırası da gelmişse yanık servisine kabul ediliyor. Zaman kaybı ve gereken tedavinin uygulanamaması dolayısıyla bekleyen bir çok hasta enfeksiyon ve yanığa bağlı diğer rahatsızlıklardan dolayı hayatını kaybediyor. Prof. Dr. Çetinkale yaşanan güçlüğü şu sözlerle anlatıyor, "Eğer hiçbir hastaneye gitmeden bize gelmişse biz acil servisimizde acil müdahalesini ve şok tedavisini başlatıyoruz. Ama yatıracak yer arıyoruz. Hastaneler telefonla tek tek aranıyor. Nerede yatırılacaksa oraya hasta gönderiliyor. Eğer yatağımız varsa çağırıyoruz. Hemen yatağı rezerve ediyoruz. Bazen o gelene kadar hasta geliyor. O kadar yoğun. Rezerve edilen yatağın üstüne mutlaka o hastanın adı yazılıyor ve bekliyor. Ne kadar zamanda gelecekse hasta o süre mutlaka yatağı bekletiyoruz. Eğer yatağımız boşsa ilk gelen hastayı alıyoruz. Bir bekleme listemiz var. sırayla özelliklerine göre bunları yazıyoruz. Yatak boşaldığı zaman listeye yazıp söz verdiğimiz hastaları başvuru sırasına göre arıyoruz onları çağırıyoruz. Bu çağırma listesi biterse, kapıdan müracaat olmazsa nadiren yatağımız boş olabiliyor. Bekleyen hastalar başka hastanelerde tedavisi yapılıyor ama enfeksiyon kapma riski var hatta kaybetme riski bile var."

"MALİYET YÜKSEK OLDUĞU İÇİN ÖZEL HASTANELER YANIK MERKEZİ AÇMIYOR"

Türkiye'nin her tarafında bir çok özel ihtisas hastanesi olmasına rağmen hiçbir özel hastanede yanık ünitesi yada yanık servisi bulunmuyor. Uzmanlar maliyetin yüksek olması, tedavinin çok uzun sürmesi ve yanığa maruz kalan hastaların genelde alt gelir seviyesinden olmasından dolayı özel hastanelerin yanık servisi bulundurmadığını belirtiyor. Özel hastaneler ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasında yapılan anlaşmalar da acil yanık tedavisini karşılamıyor.

Yanık tedavisi çok pahalı olduğu için birçok insanın bunu kendi başına karşılayamadığını vurgulayan Prof. Dr. Çetinkale, " Özel hastaneler ve Sosyal Güvenlik Kurumu arasındaki anlaşmalara açın bakın yeni meydana gelmiş bir yanığın tedavisini içeren herhangi bir madde yok. Bunu Sosyal Güvenlik Kurumu da kendi içine almış değil. Yanan hastaların maalesef sosyo-ekonomik durumları iyi değil. Yüzde 80'i alt gelir grubuna ait işçiler yada çocuklar. Çocuklar da alt gelir grubuna sahip insanların çocukları. Dolayısıyla bir kaynak yetersizliği var. Özel hastanelerin bazılarında yanık tedavisi yapıyor. Bu işi bilen meslektaşlarımız bunu yapıyorlar. Maliyetleri yüksek bunu da hasta yada ait olduğu kurum desteklerse bu iş oluyor. Devlet hastanelerinde ise yanığa ait alt yapı olmadığı için kabul edilmiyor." Şeklinde konuştu.

Sürekli zarar edeceği için hiçbir özel hastanenin yanık ünitesi açmayacağını vurgulayan İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Hastanesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemalettin Ertekin, yanıklı hastaların tedavisinin aylarca sürdüğüğünü ve sadece pansumanının bile maliyetinin çok yüksek olduğunu belirtti. Yurt dışında bile yanık tedavilerinin devlet desteği ve vakıflar aracılığı ile yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Ertekin, "Hiçbir özel sektör yanık ünitesi açmaz, çünkü yanık ünitelerine ancak zararla bakabilirsiniz. Bırakın kar etmeyi, kafa kafaya bile getiremezsiniz. Aylarca yanıklı hastaya bakmak ayrı bir insan gücü gerektirir ve maliyeti yüksektir. O nedenle çok fazla yok. İstanbul'da hastanelerin yanık servisleri var. Bizde bir yanık ünitesinin var olduğundan söz etmek mümkün değil. Hele hele yanık merkezi demek yanık merkezlerine hakaret olur. Yanık merkezi dediğiniz zaman içinde yoğun bakım yataklarının da ayrı olduğu, her yanık hastasının ayrı yattığı, her yanık hastasına bir hemşire, bir personelin baktığı merkezlerden bahsediyoruz. Bunu sağlarsanız enfeksiyonları önlemeye birbirine geçmesini engelleme şansınız da artar. Bu odalar öyle odalardır ki bu odaları ısısı, nemi, hastanın yanık türüne göre ona göre ayarlanır." İfadelerini kullandı.

Yanık tedavisinin bir doktor ve bir hemşire ile olmayacağını, ekip işi olduğunu vurgulayan Ertekin, her hasta için 5 hemşirenin ve beraberinde bir o kadar da yardımcı personel olması gerektiğini, bunun da maliyetleri artırdığına dikkat çeken Ertekin "6 yoğun bakım yatağı olan bir merkezde bu yatağa bakmak için almanız gereken hemşire sayısı 30'dur. Beraberinde o kadar personel sayısıdır. Eğer bunları sağlayıp ideal bakımını veremiyorsanız odaları ayırmanızın da bir mantığı yok. Bir hemşire oradan çıkıp öbür hastaya, öbür hastaya da bakacaksa yine ideal yanık merkezinden söz etmek mümkün değil.

"ÇÖZÜM EĞİTİM VE YANIK TEDAVİSİ İÇİN ÖZEL FON"

Batıda yüksek maliyetleri karşılamak için ayrı fonlar oluşturulduğuna dikkat çeken Çetinkale, bu fonun devlet, vakfılar ve özel sigortalar tarafından desteklendiğini aktardı. Çetinkale, "Hastaların masrafları kendilerinin karşılayabilme şansı çok az. Çok az hasta gurubunda kendi tedavi mali desteğini sağlayan hasta var ve bunları şanslı hasta olarak addediyorum. Diğer hastaların da bu hakka sahip olması gerekiyor. Bize yatan 10 hastaya bu imkanı sağlayabiliyoruz. Yatamayanların ve dışarıda zorluk çeken birçok hasta var. Diğer ülkelerde bunun için ayrı fonlar kuruluyor. Ayrı bir gelir grubu olan bir kurum şekline dönüştürülmüş ve yanık tedavi eden bu merkezlerin ayrı bir döner sermaye gibi altyapıları var ve devlet desteği görüyorlar. Özel kurumlardan, özel sigortalardan destekler görüyorlar. Ülke genelinde seçilmiş birkaç merkeze bu tür yanık bölümleri kurulduğu zaman çok daha ideal şartlarda olacak. Bunun için eğitimdeki seferberlik gibi bir seferberlik gerekiyor. Sadece devlet değil, ülkemizin diğer kuruluşları ile birlikte bir organizasyon gerekiyor."

Yanığı insan vücudunun absorbe edebileceğinden daha fazla ısıya maruz kalması olarak nitelendiren İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Recep Güloğlu, yanıkların şiddetine ve çapına göre 1. derece, 2.derece ve 3. derece yanıklar olarak ayrıldığını söyledi. Dünyanın hiçbir yerinde yanığın tamamen engellenemeyeceğini ancak minimum düzeye indirilebileceğini vurgulayan Prof. Dr. Güloğlu, "Yanık önlenebilir bir durumdur. Yanığın en iyi tedavisi insanları eğiterek yanmamalarını sağlamaktır. Bu ucuzdur, kolaydır ve basittir. Bunu yapamadığımız taktirde çocuklar, gençler, yaşlılar işçiler, görevi yangın söndürmek olan itfaiyeciler en çok yanıkla maruz kalan insanlardır. Yanık oluştuktan sonra tedavi etmek çok zordur, pahalıdır. Oluşmadan önce onu tedavi etmek daha basittir, ucuzdur." Şeklinde konuştu.

- TÜRKİYE'NİN İLK YANIK MERKEZİ KARTAL'DA YAPILIYOR -

İstanbul ve Marmara bölgesinin sanayi olarak Türkiye'nin en yoğun bölgelerinden birisi olduğunu vurgulayan İstanbul İl Özel İdaresi Genel Sekreteri Sabri Kaya, İstanbul için bir yanık hastanesi ihtiyacı olduğunu İl Sağlık Müdürlüğünün kendilerine ilettiğini ve Ocak 2007'de Kartal Devlet Hastanesi'nin bahçesinden yanık merkezi inşaatına başladıklarını ifade etti. Yaklaşık 4 milyon 250 bin YTL' ye mal olacak 16 odalı, içinde ameliyathanesi ve 6 adet yoğun bakım odası bulunacak Yanık Merkezi'nin masraflarının tamamı İl Özel İdaresi'nin bütçesinden karşılanarak Mart 2008 tarihinde hizmete sokulacağını dile getirdi.

Yatırımlarını Anadolu ve Avrupa Yakası olarak planladıklarını ve Avrupa Yakası için de bir yanık hastanesi yapmayı planladıklarını aktaran Kaya, "Bu Anadolu yakası için düşündüğümüz hastaneydi. Kartal'da uygun yer vardı, buranın hastane yapmaya başladık. Avrupa Yakası için de düşünüyoruz. İstanbul'da nüfusun yoğun bir bölümü Avrupa Yakası'nda yaşıyor burası için de planlamalarımız var." Şeklinde konuştu.

Mart 2008'de faaliyete geçmesi beklenen Dr. Lütfi Kırdar Kartal Eğitim ve Araştırma Hastanesi Yanık ve Yara Tedavi Hastanesi, bodrum, zemin ve 1 normal kattan oluşuyor. Türkiye'de ilk olma özelliğini taşıyacak merkezde 2 ameliyathane, 16 yanık hasta odası, 6 yoğun bakım odası, 4 terapi odası, 2 ilk müdahale odası, 1 Oksijen Odası, 4 Değerlendirme Odası ve 4 adet de pansuman odası bulunacak. Merkezin faaliyete geçmesi ile birlikte yanık yarasına maruz kalan hastalar, tamamen ideal ve steril şartlarda tedavi edilecek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber