Erdoğan: Aşı konusunda zorlayıcı asla olmamalıyız

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 08 Kasım 2009 20:05, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "domuz gribi" aşısı konusunda zorlayıcı olunmaması gerektiğini belirterek, "Yan etkileri varsa nelerdir, bunlar anlatılmalı, faydaları anlatılmalı. Halkımız bu noktada bilinçlendirilmeli. Önüne gelen istediği gibi konuşmamalı" dedi.

Erdoğan, TRT 1'de canlı olarak yayımlanan "Politik Açılım" programında, Sağlık Bakanı'na daha önce aşı olmayı düşünmediğini ifade ettiğini dile getirerek, şunları söyledi:

"Kaldı ki risk yaşı ilan edildi. Bunu kim ilan ediyor? Doktorlar. Bu işin ehli olan tıptaki insanlar bunu tespit ettikten sonra ben kalkıp da 'bunların söylediği yanlıştır' diye bir iddianın içine giremem. Ama bazı şeylerde de inanmam, ikna olmam gerekir. Bu noktadayım. Kaldı ki böyle bir risk yaşını da ortaya koyduktan sonra beni rahatlatıyor. Böyle olduktan sonra ben kendi kararımı daha önceden vermiştim. Sayın Bakanımdan bu aşının yan etkilerinin anlatılmasını istemiştim. Anlatın, bu konuda çok açık olalım, rahat olalım. Faydası zararından daha fazladır ilkesinden hareketle desinler ki; 'En azından çocuklarla ilgili ebeveyn istiyorsa, çocuğunu aşı yaptırsın'. Ama zorla 'biz aşı yaparız' dersek bu olmaz. Çünkü yan etkileri noktasında sıkıntıların olduğu söyleniyor.

Bazı ülkeler bu işe karşı durduklarını söylüyorlar. Amerika'nın kullandığı aşılarda içerikte farklı şeyler olduğu, bize gelenlerde faklı şeyler olduğu... Bunu en iyi anlatacak olanlar tabii ki o işin ilmini yapanlardır."

Erdoğan, "İktidara geldikten sonra emniyetten örnekler verdiniz. Başka kurumlardan yaptığınız operasyonlardan söz ettiniz. Fakat hala sorun şurada; aynı kolaylıkla silahlı kuvvetlerde operasyonlar yapılamıyor. Yargı sürecinde de zorluklar var. Genelkurmay Başkanı ile 2 kez görüştünüz, çağrı da yaptınız ama bir türlü sorgu, ifade alma sürecinde ilerleme olmadığına dair kamuoyunda gözlem var. Yani Genelkurmay mı bunu engelliyor yoksa mahkemeler, savcılıklar mı böyle bir talepte bulunmadı?" şeklindeki soru üzerine şunları söyledi:

"Anayasa'daki başbakana karşı olan sorumluluk hangi çerçeve içerisindedir? Bunları değerlendirmek lazım. Biliyorsunuz Genelkurmay Başkanı, başbakanın ataması ile gelmez. Bakanlar Kurulu'nun teklifi ve Cumhurbaşkanı'nın onamasıyla gelir. Peki bunun tam aksi olması halinde durum ne olur? Orada da başbakanın tasarrufu yoktur. Yine süreç tam tersine devam eder. Peki, itiraz halinde neresi olur? Nereye itiraz eder? İtirazın kabil olması için askeri yargıya itiraz eder.

Bunların değerlendirmesini çok dikkatli yapmak lazım. Atılacak adımları da ülkenin birliği, bütünlüğü için hassasiyetle sürdürmek lazım. Tabi diğer konulara gelince de bu süreç içerisinde de yargı, bana göre 'adeta kılı kırk yarar' şeklinde devam ediyor. Kurumun tahrip edilmemesi, bu da çok önemli. Bakın geçen hafta 8 tane subay davet edildi. Bunlar dinlendi, gönderildikten sonra yeni 2 tane daha dinlendi, demek ki süreç devam ediyor. Bu hafta içerisinde kim bilir kimleri davet edecekler.

Bir de duygusal bir yapı içerisinde bizler devleti idare edemeyiz, duygusallığı bir kenara koyacağız. Ne getirir, ne götürür, bunları iyi değerlendireceğiz. Türkiye'de öyle anlar olmuştur ki bir cümle kullanılmıştır piyasalar çöküvermiştir. Bunları düşünmek durumundayız. Bu hassasiyet içerisinde süreci işletiyoruz, çalışıyoruz. Fakat, yargı bu süreci çok daha hızlı işletebilmelidir."

Silivri'de süren "Ergenekon Davası"nın çok sanıklı olduğunu, davanın dosyalarının çok çok kabarık olduğunu hatırlatan Erdoğan, yargının bu süreci daha da hızlı bir şekilde sürdürerek neticeye varılmasını temenni ettiklerini söyledi.

"Hiç bir zaman suç sabit olmadıkça kimseye sen suçlusun" diyemeyeceklerini, buna hakları olmadığını ve bir an önce de neticeye ulaşılmasını istediklerini kaydeden Erdoğan, "İrticayla mücadele eylem planı" belgesi konusundaki ve "Bazı raporlarda, belli bir partiye, hükümete, belli cemaatlere karşı böyle bir hazırlık askerin göreviymiş gibi algılamalar da var. Siz böyle görüyor musunuz?" şeklindeki bir soruyu da şöyle yanıtladı:

"Ben böyle görmüyorum. Böyle bir şey söz konusu olmaz. Bu siyasete bulaşmaktır, siyaset yapmaktır ki bu onlar içinde hayırlı bir şey değildir. Bir defa, şu anda olay, yargı süreci içerisinde iken, burada hazırlanan şey, partimle ilgili olan şey geldiği anda, hemen suç duyurusunda bulunduk. Biz hemen bu işi yargıya havale ettik. Dedik ki biz bunun sonuna kadar takipçisi olacağız. Ne içerisinde, tabi ki hukuk içerisinde.

Askeri savcının, siville arasında bir sıkıntı var. Bu bizi ilgilendiren bir olay değil, bizi ilgilendiren bir olay var. Adlı Tıp raporunda ne deniliyor. 'Bu Dursun Çiçek'in eli ürünü olduğu kanaatine varılmıştır' diyor. Burada şöyle bir şey söyleniyor. Niçin öyle bir ifade kullanılıyor da 'aslıdır' denilmiyor. Böyle bir şey de var. Tabi ben bunu da sordum. Dediler ki 'bunun literatürdeki ifadesi budur, böyle kullanılır' Literatürdeki ifadesi buysa, demek ki bu böyle, vaka bu. Bunun ifadesi buysa, demek ki bunun üzerinde durmanın bir anlamı yok."

Başbakan Erdoğan'a, geçmiş dönemlerdeki askeri darbeler ve muhtıralar hatırlatılarak, "Askeri bir endişe, hükümeti ortadan kaldırma, Türkiye böyle bir darbenin eşiğinde, yada gölgesinde yada baskı altında çalıştığınız hissiyatı var mı sizde?" şeklinde bir soru da yöneltildi.

Erdoğan bu soruya, "Ben böyle düşünmedim. Bir hissin içinde olmadım. Bundan önce olduğu gibi de kalkıp, bırakıp gitmem. Gereğini yaparım" dedi.

"Demokratik Açılım" sürecinin TBMM'de 10 Kasım tarihinde görüşülecek olmasına ilişkin Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"Niçin 10 Kasım. Buna tabi ki özenerek, bezenerek bir şey düşünmedik. Biz bunu ilk 15 gün içerisinde bitirelim istedik. Tabi ilk 15 gün derken, arkadaşlarımızın şöyle bir kanaati oldu. 10 Kasım bir yas günü değil. Bir defa bunu halkımızla paylaşmamız lazım. İkincisi Atatürk'ün 'yurtta sulh, cihanda sulh' ifadesine en uygun gün bu gündür."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber