Baykal: Erdoğan GATA'nın komutanını aramalıydı

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 05 Şubat 2010 00:18, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Baykal, CNN Türk'de canlı yayınlanan "Ankara Kulisi" programına katılarak gündemdeki konulara ilişkin soruları yanıtladı.

-"SİYASİ AMAÇLARLA GERİLİME SOKMAK YANLIŞTIR"

Baykal, Başbakan Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın başı örtülü olduğu gerekçesiyle GATA'ya alınmamış olması konusuna ilişkin olarak olarak da "Mesela o sırada Başbakan oradaki bir doktorun Nejat Uygur'un eşine söylediği o sözü ciddiye alıp temasını, ziyaretini erteleyeceğine açıp telefonu deseydi ki GATA komutanına ya da kuvvet komutanına ya da genelkurmay başkanına 'Böyle bir şey var. Bu yakışmaz. Eşim ziyaret edecek, bunda nasıl bir sakınca var?' dese belki de 'rica ederim buyurun' diyeceklerdi ve bu ziyaret yapılacaktı" şeklinde konuştu. Önemli olanın iyi niyet, kamplaşma yaratmamak olduğunu vurgulayan Baykal, "Ama 'vay o zaman öyle oldu, bu zaman böyle oldu' diye siyasi amaçlarla bir gerilime sokmak yanlıştır" dedi.

-"TEKEL İŞÇİSİ TESLİM ALMA GAYRETİ İÇİNE GİRİLİYOR"

Tekel işçilerine destek amacıyla bugün yapılan iş bırakma eylemi ve Erdoğan'ın konuya ilişkin değerlendirmelerine yönelik görüşlerinin sorulması üzerine Baykal, "İktidarın bu konuda büyük bir yanlış içerisinde olduğunu" öne sürdü.

İktidarın, bu konuyu büyük bir anlayışla, iyi niyetle, kolaylıkla çözebileceği halde giderek çığrından çıkmasına katkı yaptığını savunan Baykal, şöyle konuştu:

"Tekel işçisinin geldiği noktada teslim alma, tutsak alma, 'pes' dedirtme, yıldırma gayreti içine giriliyor. 'Bu karda kışta bir ay daha buralarda sürünün. Bu arada borçlarınız, maddi ihtiyaçlarınız sizi sıkıştırmaya başlasın, yavaş yavaş çözülün, sağlık sorunları çıksın' deniliyor. Bu yakışmaz bir devlete, bir sosyal devlete, toplumuna karşı saygısı, sevgisi olan iktidara yakışan bir tavır değil. "

Tekel işçilerinin "yanlış özelleştirme politikasının kurbanı" olduğunu savunan Baykal, "(Efendim yan gelip yatıyorsun, yetimin hakkını yedirmem) diyor. Sen yetimin hakkını devlet fabrikasını 292 milyona satıp, dışarı 900 milyona verilmesini seyrederken yedirmedin mi? Sen Telekom'u taksit taksit yıllık karıyla ödenebilir şartlar altında Hariri'ye satarken yedirmedin mi? Sen 750 milyon dolar krediyi devletin bankalarından alıp oğlunun başında bulunduğu şirkete verip onlara gazete ve televizyon aldırırken yetimin hakkını yemedin mi? Şimdi işçilerin hakkını ödemeye, onları mesleki güvence içinde çalıştırmaya gelince mi bu oldu?" diye konuştu.

İnsanların kendi maruz kaldığı haksızlığı Tekel işçilerinin mücadelesinde görmeye başladığını ifade eden Baykal, "Bunu Başbakan ne büyütüyor? Bu kışı geçerlerse onlar, bunun altında kalır Başbakan. Onun için dedim, (seni asker değil Tekel işçileri götürecek)" dedi.

"Başbakan buna bir de bakkalları ekledi, durduk yere çıktı bu" diye konuşan Baykal, şöyle devam etti:

"(Sizin döneminiz bitti, kapanacaksınız) diyor. Müjdeyi veriyor. 'Süpermarket olun' diyor. Nerede yaşıyor Sayın Başbakan? O bakkalların şartlarını, sorunlarını, güçlüklerini biliyor mu? Kafasında öyle yanlış bir ekonomik tablo var ki gerçekçi değil. Bugün dünyanın en ileri ülkelerinde bakkallar yani küçük esnaf ekonominin can damarını oluşturuyor. İtalya'da, Fransa'da öyle. Onları çağın şartlarına göre destekleyerek ayakta tutmak lazım. Yapılması gereken bu. Bizimkiler modernleşmeyi çok yanlış anlayarak çok tehlikeli işler yapıyorlar."


Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın bu konudaki sözleri hatırlatılarak "Cübbeli Ahmet Hoca'yı telefonla aradınız mı?" diye sorulması üzerine Baykal, Türkiye'nin gerilimli tartışmalar yaşadığı bir ortamda bu konuya gösterilen ilginin düşündürücü ve ibretlik bir yaklaşım olduğunu söyledi.

Böyle bir telefon görüşmesini kendisinin gündeme getirmediğine de dikkati çeken Baykal, kamuoyunda tanınan ve sağlık problemiyle karşılaşan bir kişiye "geçmiş olsun telefonu" etmiş olsa bile bunun çok büyük bir heyecan yaratmasına anlam veremediğini söyledi. "Yaradılanı severim yaradandan ötürü" diyenlerin böyle bir telefon görüşmesine gösterdikleri yaklaşımı anlamanın da mümkün olmadığını ifade eden Baykal, "Siyasi tartışmalarla, dünya görüşü farklılıklarıyla insani ilgileri ayırmamız gerekir" dedi. Baykal, şöyle konuştu:

"Aylar önce bir gün bir eski milletvekili geçen dönemki AKP'li bir milletvekili akşam beni evimden aradı ve hal hatır sordu. Memleket meseleleri hakkındaki düşüncelerini ifade etti. Zaman zaman beni arayan bir insan. Konuşmanın bir noktasında dedi ki 'Bakın şimdi yanımda Cübbeli Ahmet Hoca var. Kendisi bir kalp operasyonu geçirdi, bir geçmiş olsun demez misiniz kendisine?' dedi. 'Gayet tabii, niye demeyeyim' dedim. Verdi telefonu 'geçmiş olsun' dedim. Teşekkür etti o da. 'Bunlar artık günümüzde yaygın ve güvenli uygulamalar haline geldi' dedim. 'Sağlığınızı tam kazanmış olduğunuzu umut ediyorum. Allah'tan sağlık afiyet diliyorum' dedim. Kapattık. Şimdi aylar geçti, bunu kim çıkardı? 'Ben böyle bir telefon yaptım' diye ne siyasi ne bir başka amaçla ifade etme gereğini duydum."

Baykal, bu telefon görüşmesine gösterilen ilginin şaşırtıcı olduğunu vurgulayarak, "Ben bunu olağanüstü bir olay olarak algılamadım, çok doğal bir şeydi. Bunu herkesin anlayışla ve doğal karşılaması lazım. Ben sadece ona değil Türkiye'de siyasi tartışmalar içinde adı geçen pek çok insan vardır, kim olursa olsun bir yerde karşılaştığım zaman hiç tereddüt etmeden insani ilişkileri, selamı sabahı eksik etmeyiz" diye konuştu.

Arınç'ın bu görüşmeyi bir suç gibi, yadırgayarak ifade ettiğini ileri süren Baykal, asıl meselenin bunu yadırgayan zihniyet olduğunu savundu.

Baykal, "Örneğin Fethullah Gülen Hoca, onunla karşılaşsanız tavrınız ne olur?" sorusuna da "Hiç şüphe yok gayet insani bir şekilde selamlaşırız, hal hatır sorarız" karşılığını verdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber