'Üniversitelerde İnkılap Beden Dersi ne arıyor?'
Tübingen Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Satır, YÖK kanununu eleştirerek, "Üniversiteye gelmiş bir çocuğa İnkılap, Türkçe, Beden Eğitimi dersi koyuyorsunuz! Üniversite eğitimi tamamen gözden geçirilmeli" dedi.
Alman Tübingen Üniversitesi Yer Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Muharrem Satır, Türkiye'deki üniversitelerin durumunun çok vahim olduğunu ve YÖK kanununun yanlış olduğunu belirterek, YÖK kanunu yenilenmeli" dedi
Muharrem Satır, Bologna sürecini ve yükseköğretimin Avrupa'ya uyumu konularını Yeni Şafak'a değerlendirdi. YÖK'ten ve üniversitelerden şikayetlerin had safhada olduğuna vurgulayan Satır, "Üniversiteler bilimsel kaygısı olanların yeridir. Bu durumu Türkiye'de göremiyoruz" dedi.
YÖK Yasası yenilenmeli
YÖK kanununun öğrenci ve öğretim üyesi merkezli olarak yeniden şekillendirilmesi gerektiğini belirten Satır, şunları söyledi:
"Mevcut duruma göre, öğrenciler sabah okula gelsin ve akşam eve dönsün. Yorgun bir şekilde eve dönsünler yeter. Ne siyaset, ne sosyal hayat onun umurunda bile olmasın. Gençler laylaylom, müzik dinlesin onunla vakit geçirsin. Bunu nerden anlıyoruz; üniversiteye gelmiş bir çocuğa İnkılap Tarihi dersi, Türkçe dersi, Beden Eğitimi dersi koyuyorsunuz. Üniversite eğitimi tamamen gözden geçirilmeli. Üniversite çağına gelmiş bir çocuğa YÖK'ün koyduğu bazı derslere bir anlam veremiyorum."
Bilimsel yayında itibar yok
Uluslararası alanda Türk üniversitelerinin yayınlarının itibarının olmadığını söyleyen Satır, "Aynı konuda tekrar tekrar yayınlar yapılıyor ve hepsinin içeriği de aynı. Bunu diğer ülkelerde okuyan bilim adamları da kaynak olarak gösterme ya da atıfta bulunma gereği görmüyorlar" dedi. Satır, "Türk üniversitelerinin çok büyük bir bölümü 2004 yılında uluslararası atıf indeksine girecek kalitede makale yayınlayamadı. Bu üniversiteler başka ne yapar ki?" diye sordu. Prof. Satır, üniversitelerin başarılarının ölçülmesindeki çağdaş kriterleri için de şöyle konuştu:
Eğitimde eşitlik sağlanmalı
"Bir üniversitenin başarılı yönetimi, öğrencilerle öğretim üyeleri arasındaki işirliğinin bilimsel çalışmalara yansıması ile ortaya çıkar. Ayrıca yeni geliştirilen ölçeklerle üniversitenin kaç öğrenci mezun ettiğinin yanısıra, bu öğrencilere iş bulma oranları da değerlendiriliyor."
Avrupa Yükseköğretim Alanını kuran Bologna Sürecinin kurumsal yapısının işlevselliğinden Türkiye'nin çok iyi faydalanması gerektiğini kaydeden Muharrem Satır, Avrupa'da en çok vurgulanan konulardan birinin de eğitimde eşitlik konusu olduğunu vurguladı. Özel üniversite oranının Avrupa'da yüzde 1, ABD'de yüzde 18 olduğunu kaydeden Satır, Türkiye'de bu oranın yüzde 35'lere vardığını ve bunun eğitimde eşitliği zora soktuğunu söyledi.
AB ülkelerinde bir bölüm başkanı ya da fakülte dekanının rektörlere başkaldırabildiğini ,"Kaptan iyi değilse tayfalar gemiyi ele geçirir" diyen Satır, öğretim üyelerinin gençleştirilmesi gerektiğini de ifade etti. Tübingen Üniversitesi'nde 27 yaşında çok genç bir profesör atadıklarını söyleyen Satır, "Bizim bu genç arkadaşa tek sorduğumuz şu: 'Neye ihtiyacın var?' O genç profesör şimdi bizim kartvizitimiz gibi" diye konuştu.
Avrupa'da üniversite mezunu yüksek okul mezunu ile yarışamaz
Avrupa'da üniversitelerin başarısı arasında öğrencilere istihdam sağlama oranının da bulunduğuna işaret eden Prof. Dr. Muharrem Satır, "Meslek okulları çok önemlidir. Almanya'da 4 yıllık meslek okulu vardır, yüksekokul şeklinde. Oradan mezun olacak çocuk 3. sınıftayken firma gelir onu oradan alır, 'bir yıl sonra bana gel' diye. Çünkü bütün firmalara teknolojiyi yükleyen onlardır. Onlarla bir üniversite mezununun yarışması mümkün değildir" dedi. Uygulamalı mesleki eğitimin önemine dikkat çeken Satır, "Biz de mesleki eğitim felç olmuş halde. Avrupa üniversiteleri eğitim içerisinde 6 ay bir firmada çalışma sistemi uyguluyor. 6 ay üniversiteye gidersiniz ama o çalıştığınız firma size 1 yıllık para öder. Mezun olduğunuz zaman da orada çalışmaya devam edersiniz. Bunları Türkiye'deki üniversitelerin de görüp uygulaması gerekiyor" diye konuştu.
yenişafak