İdamlıklar Koğuşu'nda bir rektörün cezaevi güncesi

Haber Giriş : 08 Ocak 2006 08:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Koğuş ağalarından "Aynı damda yatmaktan gurur duyuyoruz. Yemeğe buyursun" mesajları geldi Eski bir öğrencimle karşılaştım, cinayet suçlusuydu. Bana 'Hocam kadere bak' dedi Sarsıldım. Ama beni en çok sarsan, Enver Bey'in intiharıydı. Hâlâ daha geceleri rüyama giriyor Benim kapatıldığım yer eski 'idamlıklar koğuşu'ymuş. Şimdiki adı 'memur koğuşu' Van Cezaevi, uyuşturucu suçlularının en yoğun olduğu cezaevi. Hepsini görmüş, tanımış oldum Volta atmayı öğrettiler bana. Giderken dönüşü sağdan, gelirken dönüşü soldan yapacaksın.

Kuş gribi öncesi 'Rektör Krizi'ni yaşadı Türkiye. Yücel Aşkın aşkına demokratik tarzda ayaklananlar, "Yaptıysa oh olsun" diyenler, "Zinhar böyle şey etmez Rektör Bey" diyenler, mahkemeler, mahpuslar, intiharlar, acılar, hastaneler ve nihayet özgürlüğe "yeniden merhaba" deyiş. Rektör Bey ve eşiyle, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi kampusü içindeki konutlarında görüşüyorum. Ama evden çok müze kıvamında bir mekan burası. Kolumu elimi bir yere çarpsam, ya 300 yıllık bir Çin vazosu kırılacak ya antik çağ kalıntısı bir amfora parçalanacak. Dikkatli olmalıyım. Eşyalar gibi ortam da nazik, kırılgan çünkü.

Hatırlamak bile istemeyeceğiniz bir süreç değil mi? Ama bir rektörün cezaevi güncesini kamuoyu da bilmeli.
Gerçekten de hatırlanması zor bir süreç. Benim kapatıldığım yer eski 'idamlıklar koğuşu'ymuş. Şimdiki adı 'memur koğuşu'. Rahmetli Enver Bey, ben, yolsuzluk ve kaçakçılık iddiasıyla yargılanan 2 polis, bir de asker vardı. Bazı koğuşların avlusu var, bizimkinde yoktu. 'Malta' dedikleri geniş alana bizi özel olarak çıkarıyorlar, diğerleriyle yan yana getirmemeye özen gösteriyorlardı.

En çarpıcı anlar neler oluyor hocam?
Eski bir öğrencimle karşılaştım. Cinayet suçlusuydu. Çaycılık görevi yapıyordu. "Üniversitede hiç konuşamamıştık hocam. Kadere bakın burada her gün beraberiz" dedi. Sarsıldım... Ama beni en çok sarsan Enver Bey'in intiharıydı. Olaydan bir gün önce bir şeyler hisseder gibi oldum. Psikolojik durumu çok kötüydü. Hala geceleri rüyama giriyor.

Volta çok önemli. Siz hiç volta attınız mı?
Volta atmasını öğrettiler. Bir de kimsenin voltası kesilmezmiş. Dönüşleri giderken sağdan dıştan, dönüşte sol içten yapacakmışsın. Van Cezaevi, Türkiye'de uyuşturucu suçlularının en yoğun olduğu cezaevi. Cinayet suçluları, gaspçılar, hırsızlar, kapkaççılar. Hepsini görmüş, tanımış oldum. Bir de önceden de duyardık . Hani herkesin gizli saklı şişi filan olurmuş. Zula diyorlar buna.

Sizin zulanız var mıydı? Ya da firar etmeyi düşündünüz mü?
(Gülerek) Benim zulam yüreğim ve beynim. Firar düşünecek bir durum olmadı, çünkü hakkın yerine geleceğini biliyordum. Biz eşimle birlikte bu toplumun bize çok şey verdiğini düşünüp topluma bunun karşılığını nasıl vereceğimizi düşünürüz. Kurallara, yönetmeliklere bağlı kalarak toplumsal yarar sağlanacak neler yapılabilir, bunu düşündük hep. Bireysel hiçbir menfaati kollamayız. Hele suiistimal asla düşünülemez.

Cezaevi ağalarından tehdit ya da benzeri şeyler geldi mi? Hiç endişeniz oldu mu güvenlik açısından?
(Gülerek) Koğuş ağalarından mesajlar geldi: " Kendisiyle aynı damda yatmaktan gurur duyuyoruz. Bir yemeğimizi yesin, koğuşumuza buyursun" diyorlardı. Cezaevi müdürleri, savcılar, gardiyanlar hepsi geldi gitti ziyarete. Bambaşka bir toplum profili gördüm haliyle. Bir de televizyon sabah akşam açık. Artık programcı Seda Sayan'ı da tanıyorum, Kuşum Aydın'ı da. Pek çok dizinin ne anlattığını yeni keşfettim. Aliye var, Yabancı Damat var, bir de baldızın belalısı var. Toplam 82 gün kaldım. Bunun 32 günü koğuşta. Sonrası yatağa bağlı, seruma bağlı halde hastane faslı. Gecelerazap verici. Bilinç açık, ama hareketler sınırlı. Stent takıldı biliyorsunuz ve risk büyüktü. Hala da toparlanabilmiş değilim. Daha dün 10 tüp kan aldılar. Kan elektrolitlerimin dengeye gelmesi lazım.

Adalet Bakanımızla karşılaşsanız ne konuşurdunuz? Sitem olur muydu?
Şimdi karşılaşsam iyi yıllar, hayırlı bayramlar dilerim. O, konuyu açmazsa bizim mevzuya girmem. Siyasi bir polemiğe girmek istemem. Ben bunları düşünerek geçirmedim oradaki zamanı. Kütüphanede çok kitap vardı. Mesela Heraklit Felsefesi okudum. Bir de tarzım olmayan kitapları. Da Vinci'nin Şifresi, Melekler Şeytanlar gibi. İlginç geldi bunlar bana.

Şimdi Samsun ve Malatya rektörleri de soruşturma kapsamında. Neler olacak sizce?
Bunlar doğru şeyler değil. Üniversite yapısı gereği, sadece bugün değil dün de siyasi iktidarla sorunlu oldu. Dünyada da bu böyledir. En makul olanı siyasi iktidarların üniversitelerle uyum içinde çalışmasıdır. O sayede toplum ileriye doğru gider. Üniversiteler standart formatlara uygun kurumlar değildir. Aykırı görüşler mekanıdır. Bu bakımdan iktidarların bunu içine sindirmesi gerekir. Ben bu dinamikten nasıl faydalanırım, ona nasıl kaynaklar yaratırım, özerk bırakırım, diye düşünmeleri gerekir. Zıtlaşmaya gerek yok. Ayrıca üniversite pahalı bir yatırımdır. Asıl faaliyet alanı temel bilgi üretimidir. Patentte de böyledir, teknolojide de böyledir. Buradaki çalışma kurulları ayarlar bu dediklerimizi. Ayrıca özellikle ihtiyacımız olan insan gücünü de eğiten ve meslek kazandıran kurumdur üniversite. Her şey değişiyor, gelişiyor. YÖK de kurulduğu günkü gibi değil ki. Bir kere değişen başkanlar bile çok şeyi değiştiriyor. Ayrıca yasalar da değişiyor. Doğal evrime fırsat tanıyıp kendi akışına bırakılmalı bunlar. Bıçakla keser gibi değiştiremezsiniz. Toplumun ortalamaları vardır. Toplumsal süreçleri istendiği gibi kalıplara koyamaz hiçbir güç. İktidarların da evrim süreci vardır. Aynı coğrafyada yaşıyoruz. Ben küstüm oynamıyorum, deyip ondan çıkamazsınız.

Etnik kökeninizi mesele yaptılar bir ara?
İnsanların etnik kökenlerini silah gibi, kusur gibi kullanamayız. Dinen de yanlış olur, bilim açısından da. Bütün semavi dinler herkesin ortak atalardan geldiğini söylüyor. Hiç birimiz Milattan Önce 2000 yılındaki dedemizin kim olduğunu bilmiyoruz. Nereden geldiğinden ziyade, ne yaptığın, içinde bulunduğun topluma ne kattığın, nasıl yaşadığın önemlidir.

Bu kadar köpürmüş bir destek bekliyor muydunuz?
Açıkçası beklentimin ötesinde bir destek geldi. Bu yaşananlardan çağdaşlaşma adına, insan hakları ve özgürlükler adına ilerleme dersi çıkarılacaksa, o zaman çekilen sıkıntının bir manası olur. Umarım bu ders de çıkar. Ben artık rektörlüğü, idareciliği bırakayım, 1 yıl sonra kendi özel zevklerimi tatmin edeceğim şeyler yaşayayım, diyordum. Örneğin fotoğrafçılık yapmak istiyordum. Ama çıktığımdan beri gelen mesajlara bakarsak beni hobilerimle baş başa bırakmaya niyetleri yok.

Üniversite içinde ya da Van meydanında rahatça dolaşabilir misiniz?
Vicdanen soruyorsanız elbette. Ama bazı durumlardan dolayı, daha özenli olmak zorundayım. Üniversite içinde ise bayram havası var. Herkes çok memnun görünüyor. Bu da mutlu ediyor beni.

sabah

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber