Bakan Yılmaz: Farklılıklar içinde birliği yakalamak zorundayız

Bakan Yılmaz’a göre çözüm süreci partiler üstü. Gezi olaylarındaki ölümlere çok üzüldüğünü söyleyen Yılmaz, sokakların hak arama aracı olmadığının altını çiziyor.

Kaynak : Vatan
Haber Giriş : 20 Temmuz 2013 11:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bakan Yılmaz: Farklılıklar içinde birliği yakalamak zorundayız

Deniz Güçer

Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz güncel konulara ilişkin sorularımızı şöyle cevapladı:

- Sürecin aşamaları tartışılırken PKK'nın asayiş timleri görüntüsü toplumun bir bölümünü gerçekten rahatsız etti...

Çözüm süreci hayati, partiler üstü, Türkiye'nin geleceğiyle ilgili bir konu. Demokratik hak ve özgürlüklerin en geniş şekilde tanımlandığı bir ortamda, farklılıklar içinde birliği yakalamak zorundayız. Şiddete ve teröre karşı tüm kesimlerin net bir tavır alması ve ilkeli davranması gerekiyor. Süreç şu ana kadar olumlu ilerliyor. Aylardır çok şükür tek şehit haberi almıyoruz. Hem Türkiye genelinde olumlu ekonomik yansımalarını, hem de Doğu ve Güneydoğunun uzun süredir kullanılmamış potansiyelinin harekete geçtiğini göreceğiz. Sabırla, kararlılıkla süreci götürmemiz lazım... Sabote etmek isteyenler, provokatörler olabilir. Sorundan beslenen içerde - dışarda ekonomik ve siyasi olarak bundan rant elde eden çevreler var. Elbette çözülmesinden hoşlanmayacaklar. Ama toplumsal taban çözümü sahiplendiği sürece tüm sabotajlar boşa çıkacaktır.

- Konsensus'un son anketinde vatandaşların Öcalan ile görüşülmesine sıcak bakmadığı ortaya çıktı. Bu sonuca bakarak BDP'nin etkisini nasıl yorumlamak gerekiyor?

Halkımızın büyük kısmında çözüm sürecine destek görüyorum. Doğu ve Güneydoğu'da neredeyse tüm illerde yüzde yüze yakın. Bu insanların bir kısmı AKP'ye bir kısmlı BDP'ye bir kısmı başka partilere oy verdiler. Ama hepsinin ortak beklentisi çözüm sürecinin sonuçlandırılması. Bir siyasi parti olarak temsil ettiğiniz kitlenin beklentisine karşılık vermek durumundasınız. Partilerin hepsi aynı perspektifden baksın diyemeyiz. Elbette farklı bakış açıları olacak. Ama belli noktalarda da birleşmemiz lazım. Ülkenin geleceği adına tüm partiler sorumluluk üstlenmeli. BDP'de meşru zeminlerde sorunları ifade ettiği, çözüm aradığı sürece sürece katkıda bulunmuş olur. Bu tüm partiler içinde geçerli.

Demokrasi sabır rejimidir

- Seçim barajıyla ilgili bir çalışma yapıyorsunuz. Yeni Anayasa veya 48 maddeyle eş zamanlı olarak mı bu düzenleme hayata geçecek?

İktidara geldiğimizden beri demokrasi bizim için öncelikli konu oldu. Vesayetçi bir sistemden normal bir demokrasiye geçti Türkiye. Bu elbette yetmez, daha ileri hedefler koymalıyız. Sivil bir anayasaya gerçekten Türkiye layık. Sayın Başbakanımız da 48 maddeyi çıkaralım dedi. Bu bir samimiyet testi. Maalesef bazı partilerinin temsilcilerinin önemli bir kısmı görünürde yeni Anayasaya katkıda bulunmak için geliyorlar ama iş ciddiye bindiği zaman çok da samimi olmadıklarını, adım atmak istemediklerini görüyorsunuz. Kimse gördüğüm kadarıyla 'ben geri çekiliyorum' demeye de cesaret edemiyor. Çünkü halk bunu bekliyor. Ve bence olacaktır. Bu Türkiye'nin genel demokratikleşmesiyle ilgili bir durum, çözüm süreciyle bire bir örtüştürmemek lazım.

- “Yeni Anayasa'da verilecek haklar ve süreç aynı kefede değelendirilmez, pazarlık konusu değildir” mi diyorsunuz?

Demokratikleşme 76 milyonun geleceğiyle ilgili. Anayasa tartışmasını belli bir soruna indirgemek yanlış. Etnik meseleler de yeni anayasal çerçevede daha kolay bir şekilde demokratik bir ortamda yer bulacaktır. Ama bundan ibaret değil. Demokratikleşme Alevi vatandaşlarımızla, değişik etnik gruplarla, kadınlarla, çalışanlarla hepimizle ilgili. Çözüm süreci ise daha farklı.

- İki süreci nasıl ayırıyorsunuz...

Orada temel mesele artık şiddetin gündemden çıkması. Sonra demokratik bir ortamda zaten tartışılır konuşulur. Belli bir vade içinde bunlar çözümünü bulur. Demokrasi bir paket yapıp, bir günde her şeyi kesip atma rejimi değildir. Demokrasiler, sabır ve karşı tarafı ikna etmenizi gerektirir. Belki sorunları çözmek zaman alır ama çözünce de kalıcı bir şekilde çözmüş olursunuz.

Türkiye'de sokaklar hak arama aracı olmamalı

- “Demokrasi sabır rejimi” dediniz ama Gezi olaylarında 6 can gitti... Bir baba olarak ne hissediyorsunuz...

Gerçekten çok üzücü. Hayatını kaybeden gençlerimize ve güvenlik görevlimize Allahtan rahmet diliyorum. Keşke bu ölümler, yıkımlar, yaralanmalar yaşanmasaydı. Hiçbirimizin hoşgörmesi mümkün değil. Ama Türkiye demokratik bir ülke ve sokaklar hak arama aracı olmamalı. Barışçı gösteri herkesin hakkı. Ama sokağı siyasetin yerine geçirme çabasını ayırmamız lazım. Son hadiselerde şunu gördük; Birileri sokağı siyasetin yerine ikame etmeye, sokakla düzen kurmaya çalışıyor. Türkiye'de özgür ve adil seçimler, işleyen bir demokrasi, anayasal bir düzen ve hukuk var. “Ülkenin geleceğini sokakta belirleyeceğim” demeleri demokrasi adına büyük tehlike. Hiçbir şekilde bu alışkanlığı ülkemize yerleştirmemiz lazım.

- Başbakan'ın “Dört dörtlük bir Aleviyim sözlerine” tepkiler geldi...

Alevi çalıştaylarını biz başlattık. Bu lafları edenler geçmişte hiçbir şey yapmadılar. İlk defa hükümetimiz, 'Alevi vatandaşlarımızın sorunları var' dedi toplumda bu tartışma normalleşti. O tartışma süreci bile bir çok şeyi psikolojik olarak değiştirdi. Başbakanımız CHP döneminde yaşandığı halde, hükümet olarak otorite olarak Dersim'le ilgili özür diledi. Bu çok önemli bir eşiğin aşılmasıdır. Elbette Alevi vatandaşlarımızın tüm sorunlarının çözüldüğü anlamına gelmez. Bu konuları tartışmaya devam edeceğiz.

Zazaları da dağ Kürtleri gibi tanımlamamak lazım

- Siz bölgeyi ve Bingöl'ü iyi bilen bir isimsiniz... Zaza'lar sürece nasıl bakıyor...

Doğu-Güneydoğu deyince insanlar yekpare bir coğrafya, kültür gibi bahsediyor. Ama mesela Bingöl'de önemli bir Zaza nüfus var. Araplar, Türkler... Kürt dediğiniz nüfusun içinde değişik mezhepler var... Zazaca konuşan ciddi bir topluluk var. Özellikle Bingöl ve Tunceli bölgesi, Sivas'ın bir bölümünden Erzincan, Urfa, Siverek, Diyarbakır'ın belli bölümlerine kadar..

- Zaza nüfusuyla ilgili net bilgi var mı?

Nüfus sayımında bunları sormuyoruz. Ne söylersek afaki olur. Geçmişte 'Kürt yoktur' gibi bir söylem vardı. 'Kürt dediğiniz dağ Türkleridir' denirdi. Şimdi Zazaları da 'Dağ Kürtleri' gibi tanımlamamak lazım. Her dil Allah'ın bir ayeti bana göre.

Hayat hikayemde fırsat eşitliğinin önemini görüyorum

- ODTÜ'yü birincilikle bitirdiğinizi çoğu kişi bilmiyor...

Bingöl Lisesi mezunuyum. Dersaneye falan da gitmedim. Demek ki fırsat verilince Anadolu'nun her tarafından insanlar bir yerlere gelebiliyorlar. Kendi hayat hikayemden şunu görüyorum: Eğitim fırsat eşitliği ve sosyal adalet anlamında son derece önemli. Eğitimi kaliteli şekilde tüm topluma yaymamız gerekiyor. Demokrasi dediğiniz şeyin bir anlamı da bu.

Şiire ideolojik bakamazsınız

- Eskiden çok iyi futbol oynarmışsınız...

Doğru duymuşsunuz. Özellikle lisede. Ama üniversitede biraz gevşedim. Şimdi arada bir voleybol, tenis oynuyorum.

- İki oğlunuz var. Temponuzdan şikayetçiler mi?

Siyasetçinin en olumsuz tarafı bu. Aileyle çocuklarla arzu ettiğim ölçüde ilgilenemiyorum. Ama boş vakit oldukça arkadaşlık yapmaya gayret ediyorum. Bu işler bittikten sonra geçmişe baktığımızda en fazla hayıflanacağımız bu olacak galiba. Siyaset toplumun geneliyle ilgili değerli bir faaliyet. Aileler de o fedakarlığa ortak oluyor.

- Şiir de yazıyormuşsunuz

Üniversite ve lisede şiirler yazdım. Müsvette şeklinde bir yerde duruyor, yayınlamadım. Belki emekli olunca bir gözden geçiririm o şiirleri.

- Muhafazakar, solcu özellikle sevdiğiniz bir şair var mı?

O anlamda ayrım yapmadım. Nazım Hikmet'i de Sezai Karakoç'u da, Rilke'yi de okudum. Şiire, sanata ideolojik bakamazsınız. Ben ideolojik sloganik şiirlerden ziyade daha evrensel şiirleri seviyorum.

- Aşk şiiri yazdınız mı?

Aşk ve sevgi olmadan şiir olmaz.

- Eşinize aşk şiiri yazdğıınız oldu mu?

Oralara girmeyelim artık (gülüyor).

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber