Karma eğitim, 28 Şubat döneminde mi çıktı?

Bu yıl, Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Enstitüsünde karma eğitime ilişkin bir doktora tezi yayımlandı. Tezi yayımlayan, S. Tunay KAMER'in karma eğitim tarihçesine ilişkin makalesine yer veriyoruz

Kaynak : Memurlar.Net - Özel
Haber Giriş : 09 Kasım 2013 00:09, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

KARMA EĞİTİM GERÇEĞİ

S. Tunay KAMER[1]

Son günlerde Başbakan Erdoğan'ın öğrenci evleri konusunda yapmış olduğu açıklamalar toplumda geniş yankı buldu. Bu açıklamalar karşında CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Erdoğan'ın asıl amacının karma eğitime son vermek olduğunu Meclis grup toplantısında dile getirdi. Bunun üzerine birçok gazetede ve internet ortamında karma eğitimle ilgili yazılar ve düşüncelere yer verildi. Aslında karma eğitimle ilgili ilk resmi açıklama, 18. Milli Eğitim Şurası'nın İzmir Bölge toplantısındaki ortaya atılan "kız çocukların daha çok okuması için kız erkek çocukların ayrı okullarda okutulması" önerisi üzerine dönemin Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu tarafından olumlu bulunarak yapılmıştı. Tabi Bakanın bu açıklamasına birçok olumlu ve olumsuz eleştirilerde gelmiştir. 2012 yılına gelindiğinde İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği (ÖNDER) Genel Başkanı Hüseyin Korkut'un "4+4+4" modelinde karma eğitimin kaldırılması önerisiyle tartışma tekrardan gündeme gelmişti. Yeni anayasa çalışmaları sırasında da bazı STK'lardan da buna benzer açıklamalar gelmişti. Bazı sendikalar konuyla ilgili raporlar hazırladılar hatta bilimsel toplantılar bile düzenlendi. Tartışmaların günümüzde hala devam ediyor olması karma eğitimin toplumun her kesimi tarafından tam olarak kabullenilmediğinin bir göstergesidir.

Peki, karma eğitim denildiği gibi Milli Eğitim eski bakanı Metin Bostancıoğlu tarafından kabul edilen 28 Şubat'ın bir zorlaması olarak mı ülkemiz gündemine geldi ve uygulanmaya başlandı? Ya da bazı gazete yazılarında olduğu gibi 1968 yılı feminist görüşlerin etkisiyle mi gündeme geldi?[2]

Tarihsel süreçte Osmanlı Devleti boyunca kızlar sadece ilk eğitim görebildiği için karma eğitim bir sorun olmamıştır. İlköğretim düzeyinde eğitim veren sıbyan mektepleri, kız ve erkek çocukların karma olarak devam ettikleri okullar olmakla beraber, bazı yerlerde yalnız kız çocukları için ve çok defa hocalık yapan kadının evinde olmak üzere açılmıştır. Bazı karma okullarda küçük yaştaki kız ve erkek öğrenciler bir sırada yan yana oturtuldukları gibi, genel olarak kızların ve erkeklerin birbirlerinden ayrı yerlerde oturtulmaları usul olmuştur.

Sıbyan mekteplerinden başka Abdülmecid'in desteği sayesinde, Bezm-i Alem Valide Sultan'ın eseri olan ve 21 Mart 1850 tarihinde açılan Darülmaarif gibi rüştiye üstünde 3 senelik bir eğitim-öğretim kurumunda pek çok muhalefete rağmen kız ve erkek öğrenciler karma öğrenim görmüştür.

Tanzimat döneminde 8 Kasım 1846 tarihinde "Mekatib-i Umumiye Nezareti" kurulduktan sonra 8 Nisan 1847'de ilköğretim yönetmeliği denilebilecek "Etfalin Talim ve Tedris ve Terbiyelerini Ne Vechile Eylemeleri Lazım Geleceğine Dair Sıbyan Mekatibi Haceleri Efendilerine İta Olunacak Talimat" adıyla bir talimat çıkarılmıştır. 23 bentten meydana gelen bu talimatta, ilkokulun amaçları, ilkeleri, öğretim süreci ve derslerden bahsetmektedir. 1847 Talimatı ile sıbyan mekteplerindeki kız-erkek karma eğitim şeklindeki geleneksel uygulamayı kaldırıp, önce her cinsin kendi aralarında oturmaları, sonra da ayrı okullarda okumaları düzenlemesi getirilmiştir. Ancak bu talimatname parasızlık ve hocasızlık yüzünden arzu edilen şekilde uygulanamamış, eski usulde eğitim ve öğretime devam edilmiştir. Bu Talimatname'nin uygulanamamasına rağmen kız çocuklarının erkek çocukların gittiği okullara devam etmemeleri konusunda titiz davranılmıştır.

12 Ekim 1858 tarihinde Maarif Nezareti, kız ve erkek çocuklarının bir arada eğitim görmelerinin sakıncalı olacağı gerekçesiyle, kızlar için ayrı bir yer ile güvenilir ve ehliyetli öğretmenlerin tayin olunmasının gerekliliğinden bahseden bir tezkireyi sadarete sunmuştur. Bu tezkirede, başlangıç olarak Sultan Ahmet ve çevresindeki 26 adet sıbyan mektebinde okuyan kız ve erkek çocuklarının ayrı okullarda okutulması ve yine Sultan Ahmet'te bulunan Cevri Kalfa Mektebi'nin kızlara mahsus olan mesleki eğitim veren müstakil bir kız rüştiyesi şekline sokulması teklifinde bulunulmuştur.

Maarif-i Umumiye Nazırı Abdüllatif Subhi Paşa zamanında Ocak 1868'de 10 maddelik "Sıbyan Mekteplerinin Islahatına Dair Nizamname Layihası" hazırlanmıştır. Kız çocuklarına mahsus sıbyan mektebi açılması ilk defa bu layihada zikredilmiştir. Ancak bu layiha da tasarı olarak kalmaktan kurtulamamış, bu hükümlerin kabul edilip uygulamaya konulması ancak 1869 yılında yayınlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesi ile olmuştur.

1 Eylül 1869 tarihinde yayınlanan Maarif-i Umumiye Nizamnamesinden önce, 9 Haziran 1869 tarihinde Kız Rüştiyeleri açılması ve sıbyan mekteplerinde kız ve erkek çocukların ayrı ayrı okutulması hakkında bir irade yayınlanmıştır.

İptidai ve sıbyan mekteplerinde erkek ve kız çocuklarının karma eğitim görmesi Maarif-i Umumiye Nizamnamesi 15. maddesi gereğince yasaktır. Fakat bu yasağa uymayan okulların olduğu da Osmanlı arşivindeki belgelerde görülmektedir. 1873 yılında okullarda yapılan teftiş sonucunda bazı okullarda karma eğitim yapıldığı tespit edilmiş ve Maarif Meclisi tarafından yazılan tembihname mahalle imamlarına gönderilerek camilerde okutulması, öğretmen ve halka duyurulması istenmiştir. Beykoz'da bulunan bir kız okuluna 14 yaşından büyük erkek çocukların da kabul edildiği tespit edilmiş ve öğretmeni uyarılmıştır. Aynı şekilde Topkapı yakınlarındaki kız okulunun yerleşim alanına uzaklığından dolayı yeni bina yapılıncaya kadar öğrencilerinin erkek okuluna gitmelerine müsaade edilmiştir. Eyüp Düğmeciler mahallesinde bulunan kız çocuklarına ait iptidai okula, yol üzerinde dereler ve tenha sokaklar bulunmasından dolayı kış aylarında ulaşılması zor olduğundan kız öğrencilerin erkek okulunda öğrenim görmesine izin verilmiştir. 1890 yılında Kuzican Mekteb-i Rüştiyesi'nde kız ve erkek sıbyan öğrencilerinin karışık olarak okutulmasının uygun olmadığı Erzurum Vilayetine bildirilmiştir.

Ayrıca Maarif-i Umumiye Nizamnamesi'nde mecbur kalındığında sıbyan mekteplerinde karma eğitim yapılabileceği ifadesi yer almaktadır. Bununla ilgili olarak 1880 yılında muhacir iskanı dolayısıyla kız ve erkek öğrencilerin aynı sınıflara konulmak mecburiyetinde kalındığı görülmektedir.

Karma eğitim verilmemesi uyarısına rağmen öğretmenlerden kaynaklanan sebeplerden de iptidailerde karma eğitimin yapıldığı görülmektedir. Bilindiği üzere İptidailer için modernleşme sürecinin ilk döneminde, öğrencilerden haftalık veya avaid adıyla bir miktar para toplanmaktadır. Fakat söz konusu tutarın da yetersiz kalması durumunda öğretmenler nizamnameye aykırı olarak kız ve erkek öğrencilerden oluşan karma ve çok öğrencili sınıflar kurmaya yönelmişlerdir. Bu durum çoğu denetimlerde tespit edilmiştir.

Müslümanların açtığı özel okullardan olan Şems-ül Maarif, iptidai ve rüştiye düzeyindedir. Okulda, kız ve erkek öğrencilerin bir arada öğrenim gördüğü karma eğitim sistemi uygulanmıştır. 1882 yılında Beşiktaş semtinde açılan Mekteb-i Hamidi ile ilgili olarak 1892 tarihli Tercüman-ı Hakikat Gazetesi'nde yayınlanan bir yazıda, okulun 120 öğrenci ile Beşiktaş'ta Kaptanzade Hasan Paşa Konağında karma olarak eğitime başladığı, iptidai ve rüştiye düzeyinde eğitim verdiği belirtilmektedir. Rehber-i Marifet, Mekteb-i Edeb, Şems-ül Mekatib, Necm-i Terakki Mektebi, Rehber Saadet Mektebi, Mekteb-i Osmani karma eğitim veren özel okullardır.

Yukarıda örneklerini verdiğim sadece kısa bir dönemin içerisindeki uygulamalara bakıldığında Osmanlı döneminde bile karma eğitim konusunun birçok yasayla kaldırılması veya uygulanması için çalışmalar yapılmış ve tam olarak bir başarı gösterilememiştir. Yani karma eğitime ilişkin uygulamalar ne 1968 ikinci feminist dalgasıyla ne de 28 Şubat'ın bir dayatması olarak ortaya çıkmıştır.

Bazı gazete ve internette yer alan yazılarda hatta kitap ve dergilerde "bazı ülkelerde kız okulları ayrıymış, kızlar erkeklerden daha başarılıymış, şu ülkenin şu gazetesinde şu haber çıkmış". gibi haberler yer almaktadır. Yapılan tartışmalara bakıldığında karma eğitime son verilsin kampanyaları görülmektedir. Bir konuyu enine boyuna tartışmak tabii ki önemlidir. Fakat her kesimin bu konuyu kendilerinin bir kırmızıçizgisi olarak görmesi doğru bir yaklaşım değildir. Ayrıca bazı yazılarda karma eğitim yüzünden okuldan ayrılanların olduğu ve bunun rövanşının alınmasının zamanı geldiği gibi ifadeler hiçte yakışık almıyor.

Karma eğitim uygulaması konusunda öncellikle olarak öğrenme psikologlarının, sosyologların, pedagogların, eğitim tarihçilerinin, eğitim yöneticilerinin, eğitim ekonomistlerinin ve program geliştirme uzmanlarının içerisinde yer aldığı kapsamlı bir akademik kurul oluşturulmalı ve çalışmalar, araştırmalar yapılmalı, buradan çıkan sonuca göre adımlar atılması ya da atılmaması gerektiği kanaatindeyim. Tabi bu kurulda yer alacak isimlerinde toplum her kesimi tarafından benimsenmiş isimler olmasına dikkat edilmelidir. Burada önemli olan 4+4+4 modelinde olduğu gibi toplumu kamplara ayrıştırmadan geleceğimiz için bizim örf ve adetlerimize, toplumsal yaşayışımıza ve ekonomik gerçekliğimize göre bir sonucun çıkması ve buna göre davranılması gerektiğidir.

1- Dr., Cumhuriyet Üniversitesi, Eğitim Fakültesi, [email protected]
2- Bu sorulara cevap verebilecek kapsamlı bir çalışmayı hazırladım, çok kısa süre içerisinde yayınlayacağım.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber