Bütün bütçemi öğretmen eğitimine harcardım

Haber Giriş : 04 Nisan 2006 07:20, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Açık Toplum Enstitüsü ve Referans Gazetesi'nin "10 milyar YTL'lik bir bütçeniz olsa, bu parayı nereye harcardınız" sorusunu bu kez Eğitim Reform Girişimi Direktörü ve Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü Prof. Dr. Üstün Ergüder'e yönelttik. Ergüder, en önemli sorun olarak gördüğü eğitimsizliğin aşılması için bütçesini öğretmen eğitimine harcayacağını söylüyor. Ergüder'e göre Türkiye'de en temel sorunların aşılması da toplumsal konsensus yoluyla mümkün.

* 10 milyar YTL'lik bir bütçeniz olsa nereye harcardınız?

Milli Eğitim Bakanlığı bütçesine bakınca eğitimin zorluklarını görüyorsunuz. Devletin yüksek eğitime yeteri kadar para ayırmadığı iddia edilir. Ben şu anda üniversitelerin elindeki parayla çok değişik kaynaklar yaratabileceğini düşünüyorum. Ben eski bir rektör olmama rağmen paramı yüksek eğitime değil, temel eğitime harcarım. Çünkü temel eğitimin Türkiye'ye çok büyük katkısı olduğunu, olacağını düşünüyorum. Yani Türkiye'nin en büyük sorununu eğitimsizlik olarak görüyorum. Eğitimsizliği aşmak istiyorum, bugün Türkiye'deki eğitim sistemindeki çarpıklıklar toplum hayatına yansımış durumda. İnsanların araba kullanışına baktığınız zaman dahi bazı eksiklikleri anlarsınız. Çok iyi matematik bilenler var, coğrafya bilenler var fakat temel bir eğitim eksikliği olduğuna inanıyorum. Bunun da ancak temel eğitim ile düzeltilebileceğini ve temel alınabileceğini düşünüyorum. Onun için ben paramı, bütün imkanlarımı bu eğitime harcardım.

*Peki eğitimin neresine harcardınız? Mesela bir ucunda bina yapmak var öğretmen maaşları var, ekoloji yatırımları var. Bir tanesinin diğerinden daha üstün olduğunu gösterecek araştırmalar, çalışmalar var mı?

Türkiye'de eğitime para harcayan, bunun önemini anlayan insanlar var. Fakat bence kolay yol seçiliyor, binalar yapılıyor ve bunlara bir sürü isimler konuluyor. Bu binaların içinde ne olduğu konusunda pek fazla kafa yormuyoruz, eğitim reformu girişimini de ben bunun için istedim. Tecrübelerim yüksek eğitimin yerine temel eğitime odaklanmamız gerektiğini gösteriyor.

Ders kitapları, müfredat bunlara çok önem vermeye hatta öne almaya başladık. Fakat sonra giderek şunu düşünmeye başladım bu müfredat, ders kitapları diğer bütün eğitim, teknoloji... Bilimi satın almak kolay, sınıfları teknolojiyle donatmak en ucuz şey.

Fakat bütün bunları kullanan aşağıya aktaran bir aktarıcı olması lazım ve burada da insan veya öğretmen devreye giriyor. Ana nokta bence, bugünlerde eğitimin, öğretmenin son derece önemli olduğunu, Türkiye'nin öğretmeni bir kenara ittiğini, öğretmene gereken eğitimi vermediğini düşünüyorum, iki fikir var aklımda bununla ilgili. Bir tanesi; öğretmenin hayat standartları, öğretmenimizin sosyal şartları, ona gösterilen hizmet çok önemli. Fakat öğretmenin de eğitilmesi lazım, yaşam kaygılarından kurtulup bunlara "expose" olması lazım. Bunlar yapılamayacak şeyler değil, yapılacak şeyler. Fakat bunu yapabilmek için de para önemli önce kaynak, çok büyük bir kaynak harcanması lazım.

Bu nasıl sağlanabilir?
Niye ortak konsorsiyumlar oluşturmayalım? Bu konsorsiyumlardan hocalarımız öğretmenlere yönelik programlar geliştirmesin? Onların kültürlerini geliştiren, vizyonlarını açan. Bunlar benim aklıma gelenler, başkalarının aklına başka şeyler de gelebilir. Tekrar söylüyorum; öğretmen eğitimi bence ana sorun. Bütün paramı oraya dökerdim.

Erken çocukluk eğitiminde yapılabilecek neler var?

Çocuklarımıza mümkün olduğu kadar erken eğitim vermemiz lazım aslında. Türkiye'de artacak okul sistemi ve okulu fırsat bilip değerlendirmek lazım ve oradaki önemli teknolojileri geliştirmek lazım. Adını koyduğumuz bir demokrasi var, bunun içinde birtakım insanlar birbirleriyle konuşmuyor. Yapılacak iş de zor bir iş değil bana göre oturup konuşmak yerine herkes birbirine bir şeyler naklediyor. Bir bakıyorsun bir sürü insan aynı şeyi söylüyor. Ama bittiği zaman o onun, bu bunun arkasında. Demokrasiler gizli emeller üzerine teoriler ürettikçe bir sonuca varamayız.

10 milyar YTL'niz olsaydı nereye kullanırdık sorusunu sorduğumuzda biz çok sık "eğitime kullanırdık" cevabı alıyoruz. Ama eğitimde nereye kullanırdık sorusunu sorduğumuzda eğer Türkiye'de yapıldığı şekliyle sosyal bilim, siyaset çalışmaları, sivil toplum bunlar cevap üretmeye çalışır ama burada bir sorun vardır o kaynağın en etkili şekilde nasıl kullanabilir, nasıl yönlendirebiliriz? Bunun içinde kamu fonları nereye harcanmalı?

Eğitime harcarım demek kolay. Zaten ondan oluyor. Eğitime harcarım diyorsun ondan sonra en kolay opsiyon seçiliyor. En kolay opsiyon ve en görünür opsiyon bina yapmak, binayı yapıyorsun, güzel de bir bina yapıyorsun, bugünün teknolojisiyle daha da ucuz ya da çabuk üretilen binalar da yapıyorsun, ismini koyuyorsun, oluyor eğitime katkı. Onun içinde ne olduğunun, o binanın içinde ne döndüğünün probleminde değiliz. Ayrıca binalar yapılıyor bir müddet sonra tuvaleti bozuluyor, başka bir şey bozuluyor onun için para isteniyor halbuki onun içindeki faaliyet dönen bir süreç var. Bu sürecin odak noktası öğretmen çünkü bilgisayar da getirsen adam bundan anlamıyor. Nasıl kullanacağını bilmiyorsa, kullandırmasını bilmiyorsa kilitlersin kapıyı, çocuklar bununla oynamasın diye, bozmasın diye bırakırsın.

Bugün benim elimde böyle bir imkan olsa, açarım gelsin oynasın çocuklar, istiyorsa oyun oynasın ama oynasın. Neden? Bir aşinalık geliştirsinler. Bu alet zaten orada durduğu her dakika eskiyor. Her gün teknoloji gelişiyor. Bir müddet sonra çöpe dönüşüyor.

Demin işaret ettiğiniz sorunlarda yol almanın hiç de zor olmadığını cevabınız gösterdi galiba. Din eğitimi nasıl yapılır diye çok ciddi bir konuya girdiniz ve hiçbir şekilde bir araya gelmeyeceği, gelse bile hemfikir olmayacağı düşünülen farklı paydaşlarla dört ayrı toplantı yaptınız ve bundan ilginç sonuçlar aldınız.

Siyaset bilimcisi olarak çok ilginç bir tecrübe edindim.Ve toplantılar şunu da gösterdi aslında farklı kesimleri konsensus üretmeye yönelik bir yaklaşımla zaten konuşturabiliyoruz. Türkiye'de insanlar din eğitimi istiyor. Bu söyleniyor. Bunu laik kesimden de söylüyorlar herkes söylüyor hatta İmam Hatip okulları bu din eğitimi eksikliğinden ortaya çıkıyor. Aileler çocukları din eğitimi alabilsinler diye bu okullara gönderdiklerini imam olsunlar diye göndermediklerini söylüyor. Şimdi o zaman sorun nedir? Ortadaki sorun bizim temel eğitimle toplumdan gelen bu ihtiyacı karşılamamız. Karşılarken de bunu akılcı bir şekilde yapmamız lazım. Sistem çerçevesi içinde yapmak lazım. Bunun için de bu işin içinde olanlardan faydalanmak lazım. Bizim o küçük toplantıyla yapmaya çalıştığımız oydu. Bu konuda fikir üretebilecek kesimleri bir araya getirmek.

Eğitimde orta öğretim ile yüksek eğitim arasındaki geçiş, yani üniversite sınavları en büyük soru işaretlerinden birini oluşturuyor. Sınav sisteminde her yıl milyonlarca kişiyi ilgilendirse bile sürekli değişiklik oluyor. Sizce oturmuş bir sistem var mı üniversiteye geçiş aşamasında?

Çok iyi yaptığımız işlerden biri, üniversite sınavları, çok etkin bir şekilde yaptığımız işlerden. Sistem bir kere liseyi öldürüyor, lise diye bir şey kalmıyor. Benim gönlümde yatan her üniversite kendi öğrencisini seçsin, ancak şu anda biz bunu başaramayız. Sistemin, nasıl uygulanacağı konusunda sorunlar var. Yoksa sistemin ortaya konulmuş olduğu mantık en azından doğru. Temel eğitim siteminde mesela meslek liselerinde geçiş süreleri azaltıldıktan sonra, bunlarda çok önemli reformlar yaptıktan sonra isteyen istediği yere girsin. Eğer sosyal adalet istiyorsak asıl dershane bursu vermemiz gerekiyor. Evet aynen öyle çünkü dershanelere giden para çok fazla dershaneye burs vermen gerekiyor. Katılıyorum, bu sistemi değiştirmeyeceksen onun içinde sosyal adalet istiyorsak burs vermemiz gerekiyor.

Nasıl bir burs sistemi olmalı?

Benim önerim sosyal adalet açısından altta bulunanların elenmemeleri için benzer bir sistemi uygulanması. Türkiye'de bu konuda sosyal adalet dediğiniz zaman bence çok iyi bir iktisatçı olmanıza da gerek yok. Son derece mantıki bir sorun var ortada, o da şu; üniversite bugün yüksek eğitim devlet bütçesinden finanse ediliyor, yüzde 90'a varan oranlarda. Peki bu para nereden geliyor? Bu para topladığın vergilerle geliyor, topladığın vergileri nereden topluyorsun? Daha çok sigara alırken vergi ödeniyor işte, tüketim yaparken ödeniyor. Dolaylı vergilerin ağarlıklı olduğu bir ülkede çok harcama eğilimi yüksek olan daha çok ayın sonunu getiremeyenler, bir de enflasyonu ekliyorsun bunun üstüne. Sonra dershane sistemi nedeniyle de daha çok orta gelir, üst gelirlilerin çocuklarını eğitiyorsan buyurun size başka bir sosyal adalet. Eğitimin finansmanı da bunlara biraz eğilimli.

Dolayısıyla 10 milyar YTL'niz olsaydı Türkiye'nin sizin Meclise yapacağınız öneri bunu temel eğitimde akupunktur noktası olarak öğretmenlerin donanımının, eğitim süreçlerinin arttırılması aynı zamanda erken çocukluk eğitiminin geri kalmış bir noktası olduğunu düşünüyorsunuz. Bunları önünde engel olarak gördüğümüz fikir ayrılığı olduğunu, toplumsal fay hatları olduğunu düşünülen noktaların aslında korkulduğundan daha kolay açılabilecek noktaların yaratıcı diyalog ile açılabileceğini düşünüyorsunuz. Dolayısıyla iyimsersiniz.

İyimser olmasaydım Türkiye'de rektörlük yapmazdım

referans

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber