Erdoğan: Ananas devleti kurdurmayız

Başbakan Erdoğan, "Biz paralel bir devlet yapılanmasına Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde müsaade etmeyeceğiz. Türkiye'de bir ananas devleti kurdurmayız" dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 21 Ocak 2014 21:08, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Ananas devleti kurdurmayız

Başbakan Erdoğan, "Biz paralel bir devlet yapılanmasına Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde müsaade etmeyeceğiz. Kim ne derse desin. Bu konuda kararlıyız. Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti devleti vardır. İkinci bir devlet, yani biz bir ananas devleti kurdurmayız" dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Biz paralel bir devlet yapılanmasına Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde müsaade etmeyeceğiz. Kim ne derse desin. Bu konuda kararlıyız. Türkiye'de, Türkiye Cumhuriyeti devleti vardır. İkinci bir devlet, yani biz bir ananas devleti kurdurmayız" dedi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin, AB üyesi 28 ülkenin büyük bir kısmından AB müktesebatı noktasında daha ileri olduğunu söyledi.

Erdoğan, Brüksel'deki temasları çerçevesinde Belçika'ya İşgücü Göçünün 50. Yıl Dönümü Sempozyumu'nun kapanış oturumunda konuştu.

Brüksel'de bugün yaptığı temaslara değinen Erdoğan, "Gün boyunca Brüksel'de iki önemli vurguyu muhataplarımıza ilettim. Birincisi Türkiye, Avrupa Birliği hedefinde samimiyetini ve kararlılığını ilk günkü gibi sürdürüyor. Bu konuda hiçbir geri adım atmıyoruz. Avrupa Birliği'ne üyelik için, reformlarımızı kararlılıkla yaptık, yapıyoruz. Şu andaki 28 üyenin büyük bir kısmından AB müktesebatı noktasında Türkiye olarak daha ileri olduğumuzu iddia ediyorum" diye konuştu.

AB sürecinde bir yavaşlama olmadığını ve bundan sonra da olmayacağını belirten Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin AB Bakanı bulunduğuna dikkati çekti. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Maalesef AB içerisindeki bazı üyeler, Türkiye'nin üyelik süreci önüne bazı siyasi engeller çıkarıyor ve bu sayede süreci yavaşlatıyorlar. Bu engellere, bu yavaşlatma çabalarına rağmen biz kararlılığımızı muhafaza ediyoruz. Başta demokratikleşme olmak üzere, gerekli tüm adımları atıyoruz. 5 yıl aradan sonra Brüksel ziyaretimizin, AB ile olan ilişkilerimizin yeni bir döneme kapı açmasını gönülden arzu ediyorum. AB sürecimiz bundan sonra da devam edecektir, bunu da özellikle hatırlatmak istiyorum."

Başbakan Erdoğan en son 22. faslın müzakereye açıldığını, ardından ise vize muafiyeti noktasında önemli bir adım atıldığını anımsattı. İleriki süreçte yoğun temaslar olacağını, Fransa Cumhurbaşkanının gelecek hafta Türkiye'ye geleceğini belirten Erdoğan, ardından 3-4 Şubat'ta kendisinin Almanya'ya gideceğini, ayrıca Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İtalya'ya gideceğini kaydetti. Erdoğan, "İnanıyorum ki 2014, Türkiye-AB ilişkileri açısından yeni bir dönüm noktası olacaktır" dedi.

AP Başkanı Martin Schulz ile ortak basın toplantısı

Belçika'nın başkenti Brüksel'de temaslarda bulunan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz ile ortak basın toplantısı düzenledi.

AB Konseyi Başkanı Herman Van Rompuy'un daveti üzerine Brüksel'de bulunduğunu belirten Erdoğan, Herman Van Rompuy ve AB Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile çok verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini söyledi. Başbakan Erdoğan, bu görüşmelerin ardından Martin Schulz ile önce dar kapsamlı bir görüşme yaptıklarını, ardından parlamentodaki tüm siyasi partilerin temsilcileriyle biraraya geldiklerini kaydetti.

Konuşmasına "Gerçekten heyecanlı bir görüşme oldu" diyerek devam eden Erdoğan, kendisinden önce konuşan Schulz'a dönerek, "(Tüyler uçuştu) dedi. Ben zannettim ki sandalyeler uçuştu diyecek ama koltuklar vardı, onların da uçması mümkün değildi. Güzel, verimli görüşmeler oldu" şeklinde espri yaptı.

Görüşmede öncelikli olarak Türkiye-AB ilişkilerini ele aldıklarını ifade eden Erdoğan, uzun vadeli çalışmalarını ele aldıklarını ve 23 ile 24. fasıllarla ilgili değerlendirmelerini gündeme getirdiklerini bildirdi.

Toplantıda Türkiye'deki yasama, yürütme, yargı konularını görüştüklerini aktaran Başbakan Erdoğan, "Çünkü bir dezenformasyon olduğunu gördüm. Bunları düzeltme yoluna gittik. Tabii Türkiye son 10 yıl içinde ekonomik alanda aldığı mesafe, attığı adımlar sıradan adımlar değil. Gerek temel hak ve özgürlükler konusunda gerek çözüm süreciyle ilgili attığımız adımlarda bizi Batı dünyası 'sessiz devrim gerçekleştirdi' diye tanımlarken bir anda bugün sessiz devrimi gerçekleştirenleri farklı bir yere oturtmak tabii ki mümkün değil. Bu sessiz devrim kapsamı içinde neler yaptığımız bellidir. Çözüm sürecimiz de aynı hassasiyetle devam edecektir" diye konuştu.

"Ülkelerimizi zorlamalıyız"

Suriye'de sistematik işkence yapıldığına dair fotoğrafların dün yayınlandığını hatırlatan Erdoğan, "Yarın Cenevre-2 toplantısı var ki Dışişleri Bakanım Ahmet Bey de bu toplantıya katılacaklar. Cenevre-2 toplantısından bir netice bekliyoruz. Buradan çıkacak neticenin önemli olduğunu zannediyorum. Eğer buradan bir netice çıkmazsa inanıyorum ki Cenevre-2 toplantısına katılanların da bir sorumluluğu olacak" dedi.

Türkiye olarak bu konuda atılması gereken adımların çalışması içinde olduklarını dile getiren Erdoğan, "AB'nin bu konuda atması gereken adımları gerek Sayın Van Rompuy ile gerek Sayın Barosso ile paylaştığımız gibi değerli dostum Schulz ile de paylaştık. Ülkelerimizi bu noktada zorlamalıyız ve adımları da atmalıyız. Şu anda 700 bin sığınmacıyı Türkiye'de barındırırken AB üyesi ülkelerde başkanın ifade ettiği kadarıyla 60 bin kişi barındırılıyor. Arada böyle korkunç bir fark var. Biz 2 milyor doları aşkın bu konuda harcama yaptık. Bize şu ana kadar gelen BM de dahil olmak üzere 130 milyon dolardır. Bu çalışmaların hepsini Türkiye olarak açık kapı politikasıyla yürütüyoruz, yürütmeye de devam edeceğiz" ifadelerini kullandı.

Başbakan Erdoğan, Cenevre-2 ile ilgili bir soru üzerine şöyle konuştu:

"Özellikle Cenevre 2'de hep umutlu olmanın gayreti içinde olduk. Cenevre-1'i de bu şekilde destekledik. Şu anda Cenevre-2'ye de o şekilde giriyoruz. Oradan bir netice almanın gayreti içindeyiz. Bu fotoğrafların yayınlanmasının ardından inanıyorum ki Cenevre-2 olayı çok daha farklı ele alacaktır. Burada Rusya'nın, İran'ın, Çin'in bu olayları artık gözardı etmesi mümkün değildir diye düşünüyoum. Temenni ederim ki yapıcı, olumlu netice çıkar.

İran'ın katılmamasıyla ilgili karar kendilerinindir. BM Genel Sekreteri önce davetini yapmıştı ama bu olaylardan sonra daveti geri çekmiş oldular. Şu andaki tablo bu. Nedeni, niçini üzerinde durmam zaten gereksizdir. Bu ay sonunda İran'a yapacağımız ziyarette, orada bütün bu son gelişmeleri daha yakından değerlendirme fırsatını bulacağız."

Görüşmede Mısır'daki gelişmeleri de ele aldıklarını kaydeden Başbakan Erdoğan, seçimle işbaşına gelmiş olan bir iktidarın, bir Cumhurbaşkanının indirilmesi olayı karşısında "Batı'nın duyarsızlığını" konuştuklarını ifade etti. Erdoğan, "Eğer demokrasi noktasında gerçekten sadıksak, demokratik yöntemle işbaşına gelenleri savunmak herhalde bizim de görevimizdir diye düşünüyorum" dedi.

"Temel ilkemiz iki kurucu devlet esasına dayalı federal bir yapıdır"

Kıbrıs sorununun çözülmesi için KKTC'nin her zaman yapıcı bir yöntemle yaklaşması sürecine destek verdiklerini belirten Erdoğan, "Garantör ülke olması hasebiyle Yunanistan'ın da bu sürece aynı şekilde destek vermesi gereğini savunuyoruz. Özellikle temel ilkemiz iki kurucu devlet esasına dayalı federal bir yapıdır. Bunun dışında herhangi bir şeyin kabulü zaten sözkonusu olamaz" diye konuştu.

Erdoğan, görüşmelerin iyi niyetle yapılması ve Rum tarafının görüşmelerden kaçmaması gerektiğini vurgulayarak, "Bizi farklı yerlere sevk etmek isteyenler yanlış davranırlar. Bize mesela bugün bir şey daha söylediler. Askerin çekilmesi gibi bir şey. Böyle bir teklifi biz duymadık, duymuyoruz. Çünkü bu Annan Planı'nda ortaya gelmişti. Annan Planı'nda biz bunu kabul etmişken o zaman Rum tarafı kabul etmemişti" ifadelerini kullandı.

Schulz'un "Güney Kıbrıs'ın bütün adayı temsilen AB üyesi olduğu" yönündeki ifadeleri üzerine yeniden söz alan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Güney Kıbrıs, Kıbrıs'ın tamamını temsil edemez. AB müktesebatına göre içinde herhangi bir sorunun olmaması gerekir. Kaldı ki BM yeşil hattıyla bölünmüş olan bir Kıbrıs'ta kalkıp da Kuzey Kıbrıs'ı Güney'in temsil etme hakkı yoktur. Bu, müktesabata göre de terstir. Böyle bir yetki olmuş olsa o zaman bu görüşmeler neden yapılıyor. Kuzey Kıbrıs'taki Türkleri yok farz ederek, Güney Kıbrıs'ı tamamıyla oranın sahibiymiş gibi ortaya koymak uluslararası evrensel değerler açısından adalet anlayışıyla asla pekişmez. Şu anda KKTC ne yazık ki ademe zorla mahkum edilmek isteniyor.

Ben o zaman şunu rahatlıkla söyleyebilirim. İsviçre'de Bürgenstock'da toplantıları niye yaptık? O toplantılarda en son bir noktaya geldik. O ana kadar Güney Kıbrıs AB'ye üye değildi. Toplantılardan sonra referanduma gidildi. Referandumda KKTC sözünü tuttu, yüzde 65 'evet' dedi. Güney Kıbrıs ise yüzde 75 ile 'hayır' dedi. 'Hayır' diyen o zaman taltif edildi, 'evet' diyen ise AB'ye alınmadı. Bir defa zaten orada haksız bir uygulama var. Güney Kıbrıs'ın AB'ye alınması siyasidir, AB müktesabatına uygun değildir. Değerli dostum Schulz, eski Almanya Başbakanı Schröder'in anılarını yazdığı kitabı okursa, orada 6 sayfalık bölüm var. O bölümde Kıbrıs'la ilgili alınan kararın ne kadar adaletsiz olduğunu orada anlatıyor."

Schulz, Başbakan Erdoğan'ın sözleri üzerine yeniden söz aldı ve "Birincisi, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı ile AP Başkanının kamuoyunun önünde tartışmaya girmesini önlememiz lazım. İkincisi de bu probleme (Kıbrıs sorunu) mantıklı bir çözüm bulmamız lazım" dedi.

Başbakan Erdoğan'ın bu konudaki pozisyonunu anladığını dile getiren Schulz, "adanın bütününün AB'ye girdiğini" savundu ve "Lütfen bu durumu kabul edin" dedi.

"Bütün mesele en ideal şekilde HSYK Yasası'nı çıkarmaktır"

Erdoğan, HSYK Yasasıyla ilgili bir soruya, "Avrupa'dan bize bazı tavsiyeler oldu. Komisyon görüşmelerinde zaten arkadaşlarımız gereken değerlendirmelerini yaptılar. Bu değişiklikler komisyondan geçerken yapıldı. Genel kurulda ilave bazı gelişmeler olursa değerlendirmeye açığız. Bu konuda herhangi bir sıkıntımız yok. Bütün mesele en ideal şekilde HSYK Yasası'nı çıkarmaktır" yanıtını verdi.

HSYK'nın Avrupa'da standardı olmayan bir kurul olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Türkiye demokratik bir hukuk devleti. Bundan bugüne kadar asla taviz vermemiştir. Yasama organı ise özellikle yasal düzenlemeleri yapar. Bu düzenlemeleri yaparken de dünyada hangi ülkede hangi kurumlar nasıl düzenlenmiştir. Örneğin HSYK, Avrupa'da standardı olmayan bir kuruldur. Fransa'da, Hollanda'da, İspanya'da, İtalya'da, Almanya'da farklıdır. Yani şöyle bir araştırdığınızda AB üyesi ülkelerin neredeyse tamamına yakınında farklı uygulamaları vardır. Yani bir standardı yoktur. Dolayısıyla Türkiye'de de HSYK'nın şu andaki yapısı içinde, yasama organı bazı yanlışların, ciddi oranda halkı rahatsız edici bazı yanlışların düzeltilmesi noktasında şu anda bir adım atmıştır."

"Netice almamız halinde yola devam edeceğiz"

Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin Şangay Beşlisi ile ilgili sorusu üzerine, "Bizim için her şey gündemdedir. AB, 51 yıldır bizi kapıda bekletiyor. Netice almamız halinde yola devam edeceğiz. Ama netice alamazsak bu bizi başka arayışların içine de itebilir. Dolayısıyla öncelikli olarak nerede netice alırsak orada da biz adımlarımızı atarız. Türkiye bağımsız bir ülkedir. Kendi kararını kendisi verir. Şu anki görüşmelerimiz doğru istikamette. Temenni ederim ki bu süreç hızla bu şekilde devam eder, fasıllar bloke edilmez. Bloke edilmiş fasıllar var. Önümüzdeki hafta Sayın Hollande Türkiye'ye gelecek. Ardından 3-4 Şubatta Almanya seyahatim var. Bu görüşmelerde olumlu bazı adımlar atılabilirse AB'ye yoğunlaşarak çalışmalarımızı sürdürmemizde önem kazanacaktır" diye konuştu.

"Başbakan'ın samimiyeti beni çok etkiledi"

Avrupa Parlamentosu (AP) Başkanı Martin Schulz da, Türkiye'nin Suriye ve Suriyeli mültecilerle ilgili yaptığı şeylerin takdirle karşılandığını belirterek, Türkiye'nin yaptığı insani yardımın barışa katkısına değindi.

Türkiye'nin AB müzakere süreci başta olmak üzere görüşmede birçok konunun ele alındığını dile getiren Schulz, Türkiye'nin AB'nin kilit ortaklarından biri olduğunu vurguladı. Türkiye-AB ilişkilerinin öneminden dolayı bazı konularda görüş ayrılıklarının doğabildiğini ifade eden Martin Schulz, Başbakan Erdoğan'a samimi tavrı ve katkısından dolayı teşekkür etti.

Schulz, HSYK'ya ilişkin tartışmalarla ilgili bir soru üzerine, AB içerisinde parlamento başta olmak üzere bütün kuruluşların, hukukun üstünlüğünün doğasının değiştirilmemesi, Türkiye'de kuvvetler ayrılığı ilkesine bağlı kalınması ve yargının bağımsızlığına bağlı kalınması gerektiğini dile getirdiğini ifade etti. Bu mesajın iletildiğini ifade eden Schulz, "Konseyin veya komisyonun bu noktadaki görüşü bu şekilde. Sayın Başbakan'ın pozisyonunu da not ettik. Ama bu noktada, Türkiye şunu yapmazsa, ya da bunu yapmazsa sonucu ne olur diye soruyorsanız, şu noktada bunu söylemek doğru olmaz" dedi. Başbakan'ın görüşmeler çerçevesinde bu konuya verdiği yanıtlardaki samimiyetinin kendisini çok etkilediğini dile getirdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber