Çiçek'ten fezleke açıklaması/Video

TBMM Başkanı Cemil Çiçek dün yaşanan fezleke tartışmaları üzerine basın toplantısı yapıyor. Çiçek, fezlekelerin okunmamasının evrensel hukuka uygun olduğunu, bu nedenle okunmadığını söyledi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 20 Mart 2014 10:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, 4 eski Bakanın fezlekelerine ilişkin, "Hazırlık soruşturması devam ederken gizlilik esastır" dedi.

"Herkes ne söylüyorsa ne yapıyorsa ne karar veriyorsa hukuk içinde kalarak ve hukuku esas alarak karar vermek durumundadır. Kuralı koyan da kurala uymuyor" diyen Çiçek, "Ben Meclis Başkanı olarak burada hukuka uymak, hukuku uygulamak zorundayım. Kimsenin hukuksuzluğunu, haksızlığını, kimsenin iddia edilen bir suçu varsa, bunu örtbas etmek gibi bir görevim yok" ifadelerini kullandı.

Çiçek, "4 eski Bakan ile ilgili dosyalar burada, savcılığa iade etmek gibi düşüncemiz şu safhada yok" diye konuştu.

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, "Meclis soruşturması bir yasama faaliyeti değil, Anayasa'nın 100 maddesinin verdiği yetkiye dayanarak Meclis'in yürüttüğü bir adli faaliyettir. Değerlendirmeleri siyaseten yapabiliriz ama işlem yapmak noktasında olanlar hukuken işlem yapacak. Ben siyasi değerlendirme yapamam, bana gelen bir talep söz konusu olduğunda, ister sayın milletvekillerinden ister kurumlardan, biz bunu hukuken değerlendirmek ve kararımızı hukuka göre vermek mecburiyetindeyiz" dedi.

Çiçek, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında TBMM Genel Kurulu'nun dün yapılan olağanüstü toplantısını hatırlatarak, siyaset gündeminin ana maddesinin 17 Aralıkta'tan bu yana yaşanan gelişmeler olduğunu kaydetti.

Siyasi partilerin temsilcilerinin 17 Aralık sonrası ortaya çıkan durumla ilgili siyasi değerlendirmeler ve tartışmalar yaptıklarını belirten Çiçek, "Elbette bu onların hakkıdır. Bunda yadırganacak bir husus yoktur" dedi.

TBMM'nin de siyasetin merkezindeki kurumlardan biri olarak Türkiye'nin gündemini usulünce konuşacağını, tartışacağını, müzakeresini yaparak karara bağlayacağını kaydeden Çiçek, "Bu tartışmalarla ilgili benim söyleyeceğim herhangi bir husus olmaz. Her fikre, görüşe, düşünceye saygı duymak zorundayız, katılsak da katılmasak da" değerlendirmesinde bulundu.

Tartışmaların hukuki ve siyasi olmak üzere iki boyutu bulunduğuna işaret eden Çiçek, Türkiye'de her konunun siyaseten hatta yalnızca siyaseten tartışıldığını bu tespitini daha önce de çok defalar ifade ettiğini hatırlattı. Çiçek, şöyle devam etti:

"Benim üzerinde durmak istediğim konu işin siyasi boyutu değil. Anlaşılıyor ki bu bir süre daha devam edecek. Dün bu tartışmalara konu olan dört eski sayın bakan kendilerinin de aklanmak istediklerini, Meclis soruşturması açılmasını istediklerini içeren dilekçeyi Meclis Başkanlığı'na verdiler. Ayrıca yine dün akşam saatlerinde bu konuyla ilgili biri AK Parti tarafından, dördü de her bir eski bakan ile ilgili ayrı ayrı olmak üzere 5 tane de şu an Meclis Başkanlığı'na verilmiş Meclis soruşturma önergesi var."

Meclis soruşturması konusunun hukuk boyutunun kamuoyu tarafından bilinmesinde yarar olduğuna dikkati çeken Çiçek, tartışmaların sağlıklı bir zemine oturması, doğru bir kanaat oluşması için bunun gerekli olduğunu vurguladı.

"1983'ten bu güne kadar son verilen 5 önerge hariç, onu da sayarsak 110 oluyor, dün itibariyle TBMM Başkanlığı'na 17 dönemden 24. döneme kadar, 24 dönemde dün verilenler hariç 105 Meclis soruşturma önergesi verilmiştir" diyen Meclis soruşturma önergesinin sıklıkla başvurulan bir yol olmadığını söyleyen Çiçek, 105 soruşturma önergesinin 97'sini milletvekillerinin kendilerinin verdiğini, bu önergeler için savcılıktan ya da başbakanlıktan gelen bir talep olmadığını aktardı. Söz konusu 97 önergede milletvekillerinin, bakanlar ve başbakanlar ile ilgili olduğunu düşündükleri tespitlerinin, Meclis soruşturması yöntemiyle aydınlığa kavuşturması amacıyla talebinde bulunduklarını aktaran Çiçek, şunları söyledi:

"Mesela bir kaç sene evvel Türkiye'de yaşanan kuraklık ve bunun yansımaları sebebiyle de Ankara'da bir su sıkıntısı çekildi. Kızılırmak suyunun Ankara'ya kazandırılması faaliyetlerinin olduğu dönemde. Bununla ilgili herhangi bir savcılık soruşturması yok, teftiş raporu yok. Ama halktan bir şikayet olduğu gerekli tedbirler niye zamanında alınmadığı düşüncesiyle o zaman milletvekili arkadaşlarımız 55 imza ile diyor ki 'bu işte Sayın Başbakan'ın ihmali var, Ceza Kanunu 257 ve Anayasa'nın 100. maddesine göre Meclis soruşturması açılmasını istiyoruz' diyor. Soruşturmanın metni de 8 cümleden ibaret."

-"44 yazıdan 8'i Meclis soruşturmasına dönüşüyor"

Geçmişte talep edilen bazı soruşturma önergelerinin konularından da örnekler veren Çiçek, "Demek ki Meclis platformunda bugüne kadar 105 soruşturma önergesinin 97'si bizatihi milletvekillerinin edindiği bilgilere dayanarak bir kısım iddiaları soruşturmak istiyor. Meclis Başkanlığı'na 4'ü Danıştay'dan birisi Sayıştay'dan 39'u da Teftiş Kurulu'ndan olmak üzere 44 tane yazı geliyor. O yazılardan 8'i Meclis soruşturmasına dönüşüyor. Genel Kurul'un bilgisine sunuluyor, bu 44'den 8'i de hakkında Meclis soruşturması açılmış oluyor. Bu 105 Meclis soruşturmasının 97'si milletvekillerinin inisiyatifi ile 8'i ise kurumlardan gelen yazı üzerine gerçekleşmiş oluyor" diye konuştu.

Siyasi tartışmalar nedeniyle Meclis soruşturmasının siyasi bir yöntem olduğu gibi bir algılama bulunduğunu belirten Çiçek, şunları söyledi:

"Meclis soruşturmasının bir hukuki işlem olduğu herkesin ittifak ettiği bir husustur. Bu bir siyasi denetim aracı değil, adli denetim aracıdır. Bu cümleler bu konuda yazılmış kitaplardan ve görüşlerden. Çünkü Meclis soruşturması açılmasıyla birlikte ceza muhakemesinin soruşturma evresine başlanmış olunmaktadır. Dolayısıyla Meclis soruşturması bir yasama faaliyeti değil, Anayasa'nın 100 maddesinin verdiği yetkiye dayanarak Meclis'in yürüttüğü bir adli faaliyettir. Bunun altını kalınca çiziyorum, çünkü değerlendirmeleri siyaseten yapabiliriz ama işlem yapmak noktasında olanlar hukuken işlem yapacak. Ben siyasi değerlendirme yapamam, bana gelen bir talep söz konusu olduğunda, ister sayın milletvekillerinden ister kurumlardan, biz bunu hukuken değerlendirmek ve kararımızı hukuka göre vermek mecburiyetindeyiz. Birilerimizin hoşuna gider ya da gitmez, birilerimizin siyasi görüşünü destekler ya da karşı olur, neticede karşı olan ben değil, karşı olan da destek veren de hukukun kendisidir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber