Erdoğan: Orada yan gelip yat, öyle bir şey olmaz

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 24'de Mustafa Karaalioğlu'nun gündeme dair sorularına canlı yayında cevap verdi.

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 04 Ağustos 2014 23:29, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Orada yan gelip yat, öyle bir şey olmaz

Erdoğan, Kanal 24'te katıldığı "Cumhurbaşkanı Seçimi Özel" adlı canlı yayın programında, gündeme ilişkin soruları yanıtladı.

Mustafa Karaalioğlu'nun sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçilmesi durumunda nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını açıkladığını belirterek, "Şimdi diğer arkadaşların da ne yapacaklarını söylemeleri lazım. 'Biz gelirsek veya ben gelirsem şunu şunu yapacağım' demeleri lazım. Ama kalkıp da bir aday, 'ben yolla filan uğraşmam' derse, 'onu zaten hükümet yapıyor' derse, bu tabii şöyle bir şeyi ortaya koyar, demek ki siz hizmete talip değilsiniz, efendiliğe talipsiniz" dedi.

"Siyasetin içerisinde de şöyle yaklaşık 40 yıllık geçmiş var" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Bu seçim sistemlerindeki gelişmelere baktığımız zaman bildiğiniz gibi İlçe Belediye Başkanlığı seçim adaylığından tutun, İl Belediye Başkanlığı seçim adaylığına ve oradan tabi milletvekili seçim adaylığı ve en sonunda da şimdi Cumhurbaşkanlığı seçim adaylığına girmiş bulunuyoruz. Tabi siyasetin içerisinde de 40 yıllık geçmiş var. Hep bu siyasetin içerisinde geçti. Siyasette çıraklığı da yaşadık, kalfalığı da yaşadık, ustalığı da yaşıyoruz. Çünkü siyaseti bir insan yönetme sanatı olarak ele aldığımız zaman bu seçimin ne denli önemli olduğu ortaya çıkıyor."

MİLLİ İRADE ŞİMDİ ÇOK DAHA GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE TECELLİ EDİYOR

Erdoğan, kısa süre sonra yapılacak cumhurbaşkanı seçiminin çok daha farklı olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:

"Şimdi tabii burada öyle bir güzellik var ki bir taraftan cumhurbaşkanını halk seçecek, başbakanı halk seçecek, parlamentosunu halk oluşturacak, dolayısıyla halkın kendi seçtikleri, halkı yönetecek. İşte burası çok anlamlı. Onun için bunun ilk cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesinin olması sebebiyle bu pazar hakikaten çok çok büyük önem ifade ediyor. Milli irade şimdi çok daha güçlü bir şekilde tecelli ediyor."

SÖYLEYECEK SÖZÜ OLAN GELSİN ORADA SÖYLESİN

Mustafa Karaalioğlu'nun "İstanbul mitinginden bir mesaj aldınız, onu özellikle konuşmak istiyorum. Hem bir kere Yenikapı'dan sonra daha riskli meydandı, yani daha önce denemediğiniz meydandı, Maltepe, hem de bir seçim yorgunu olduğu düşünülüyor bütün ülkenin ama çok güçlü bir mesaj çıktı. Siz orada biraz duygusal mesajlar verdiniz, vasiyetten bahsettiniz. O nasıl bir atmosferdi. İstanbul'un bir uğurlaması gibi yorumlandı" yönündeki sorusuna karşılık Erdoğan, şöyle konuştu:

"Doğup büyüdüğüm vilayet; İstanbul. İstanbul bir başka ama maalesef İstanbul'da yaşayanlar İstanbul'un kıymetini tam bilemediler. İstanbul hakikaten benim aşkım, sevdam, herşeyim. Şimdi Belediye Başkanımıza şunu söyledim; İstanbul'da biz Avrupa ve Anadolu Yakası'nda iki tane meydan yapalım ve bu meydanlarda artık kim mitingini yapacaksa gelsin bu meydanlarda yapsın. Söyleyecek sözü olan gelsin orada söylesin. İlla Taksim'de Taksim, illa Kadıköy'de Kadıköy, illa Tandoğan'da Tandoğan filan olmaz. Bu meydanları yaparsınız huzur içinde gel istediğini söyle. Nasıl bağıracaksan gel orada bağır. Bundan kimse de zarar görmesin. Düşünün yürüyüş yapacaklar, halkın alışveriş yaptığı merkezlerde yürüyüş yapıyorlar. Böyle bir şey olabilir mi? Siz özgürlüğü 'her yeri istediğim gibi kullanırım' tanımıyla tanımlayamazsınız. Bunlar hakikaten özgürlük adına yapılamaz. Gel arkadaş nerede yapacaksın? Anadolu Yakası'nda mı? Buyrun sana Maltepe. Gel burada yap. Şimdi biz bunun örneğini verdik. Nerede yapacan, Avrupa Yakası'nda? Buyrun sana Yenikapı. Git Yenikapı'da yap. Buna alışmamız lazım ve bunların bir de daha ufaklarını ilçelerin uygun yerlerinde yaparsak, daha ufak çapta olanlar da gitsinler orada yapsınlar ama bunlar vandalizme dönüşmesin."

KARAKOÇ'A TEŞEKKÜR EDİYORUM

Erdoğan, "Bu akşam reklam filmlerinizden bir tanesi daha yayınlanmaya başladı. Ne zaman vakit bulup da bu çekimlere katılabildiniz? Çekimlerde de rolünüz vardı" yönündeki soruya karşılık soruya karşılık da "Durmak yok, yola devam diyoruz ya, gece gündüz demeden çalışacağız. Sağolsun arkadaşlar da hazırlıklarını yaptılar. Bayramda araya sıkıştırdık ve hemen zor da olsa gittik ama yani yapımcı arkadaşlar çok memnunlar. Bu kadar seri bu işi yapmak, çıkarmak kolay olmuyor" dedi.

Erdoğan, Sezai Karakoç'lu filmi için şunları söyledi: "16 devleti iade eden 16 yıldız orada var. tabi ortada forsu. Ben tabi bu vesileyle de Sezai Karakoç'a çok teşekkür ediyorum. Bir anlam kattı tabi hazırlanan filme. Bundan dolayı kendisine şahsım, partim adına çok çok teşekkür ediyorum."

HİZMETE DEĞİL, EFENDİLİĞE TALİPLER

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçilmesi durumunda nasıl bir cumhurbaşkanı olacağını açıkladığını belirterek, "Şimdi diğer arkadaşların da ne yapacaklarını söylemeleri lazım. 'Biz gelirsek veya ben gelirsem şunu şunu yapacağım' demeleri lazım. Ama kalkıp da bir aday, 'ben yolla filan uğraşmam' derse, 'onu zaten hükümet yapıyor' derse, bu tabii şöyle bir şeyi ortaya koyar, demek ki siz hizmete talip değilsiniz, efendiliğe talipsiniz" dedi.

"Meydanlara niye çıkılır? Veyahut da basın toplantıları niye yapılır? Televizyon programları niye yapılır? Diğer arkadaşlar da ne yapacaklarını söylemeleri lazım. Biz gelirsek veya ben gelirsem şunu şunu şunu yapacağım demesi lazım. Ama kalkıp da bir aday 'ben yolla falan uğraşmam' derse, 'onu zaten hükümet yapıyor' derse bu tabi şöyle bir şeyi ortaya koyar; demek ki siz hizmete talip değilsiniz, efendiliğe talipsiniz. 'Ben çıkacağım oraya, oradan talimatı vereceğim, hükümet de çalışacak.' Veya hükümet yol, kanalizasyon, bu işleri yapacak. Yerel yönetimlerle beraber ben de Çankaya'da oturacağım, oradan gerekenleri söyleyeceğim. Bu değil. Yani Cumhurbaşkanı halkın oylarıyla oraya geliyor, dolayısıyla devletin başı olması hasebiyle, Bakanlar Kuruluna istediği zaman başkanlık da yapabileceğine göre, bu ne demektir? Bir defa orayla sürekli kontakta olacaksınız, sürekli irtibatta olacaksınız. Yatırımlar devam ediyor mu, etmiyor mu? Yeni neler yapılabilir? Bunların hepsini Sayın Başbakanla haftada bir rutin görüşmemle yetinmeyebilirim. Belki daha farklı burada çalışma esası da getirebiliriz. Şuana kadar on iki senede birşeyler yaptık ama bunlar bizim için yeterli değil. Bundan sonra neler yapacağız, bunların da takipçisi olmaya mecburuz."

ORADA YAN GELİP YAT, ÖYLE BİR ŞEY OLMAZ

Cumhurbaşkanıyla olağanüstü bir durum olmadığı takdirde haftalık rutin görüşme gerçekleştirdiklerini hatırlatan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

"Anayasa 104 Cumhurbaşkanı devletin başıdır. Bu kadar net. Bu sıfatla Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Türk milletinin birliğini temsil eder. Türkü, Kürdü, Lazı, Boşnağı, Çerkezi, Arabı, Romanı, Arnavutu... bu ülkede kim yaşıyorsa tamamının birliğini temsil eder. Ve devlet organlarının düzenli ve uyumlu çalışmasını da gözetir. Öyle basit bir görev değil bu. Orada yan gelip yat, öyle bir şey olmaz. Her hafta biz Cumhurbaşkanımızla fevkalade bir şey olmadığı zaman rutin görüşmelerimizi yaparız. Burada da bu olacak. Ama belki bunun dışında ayrıca Bakanlar Kurulu'na katılmak suretiyle o havayı daha farklı hale getirmek olabilir. Ama bu tabi kabine diyelim ki hafta bir veya onbeş günde bir toplanır da siz de ayda bir böyle bir toplantıya katılırsınız. Cumhurbaşkanı devletin başı, o kadar rahat olamaz. Zaten eğer o ülkenin sorunlarını kendinde hissedemiyorsa, onu çözmenin heyecanını kendinde hissedemiyorsa o zaman bu yapılan seçimin bana göre bir anlamı yok. Ben ona inandığım için bunları anlatıyorum ve 'şuana kadar yaptıklarımız referansımızdır' diyorum. Halkımıza sunuyoruz, halkımızın oylamasıyla böyle bir süreci başlatmış olacağız."

MİLLETİN SEÇİMDEN SONRA BUNU KONUŞMAYA BAŞLAYACAK

"Bakıyorsunuz mesela Amerika'daki Başkanlık sistemi farklı, faraza Arjantin'de farklı. Ama bir şey var; gelişmiş ülkelerin genelinde Başkanlık sisteminin olması anlamlıdır. Yarı-Başkanlık sisteminin olması anlamlıdır. Bizim artık burada bir sıçrama yapmamız lazım. Bizim artık sistem değişikliğine gitmemizde fayda var. Kaldı ki buna Allah rahmet eylesin Turgut Bey dillendirenlerden bir tanesiydi. Daha sonra bunu Sayın Demirel de dillendirdi. Nedense biz dillendirince birileri rahatsız olmaya başladı. Ama ben görüyorum ki milletim Başkanlık sistemini bu seçimle beraber benimseyecek ve konuşmaya başlayacak. Diyecek 'ben Cumhurbaşkanı seçiyorum. Madem Cumhurbaşkanı'nı seçiyorum, niye Başkan seçmeyeyim?' Bundan sonra Başkanı seçecek. Yani bunu farklı yerlere çekenlere de gereken cevabı verecek. Ve tabi Başkanlık sisteminin ne içerdiği çok daha açık, net bu tartışmalarla beraber ortaya çıkacak."

RANDEVU OLAYI HERŞEYİ ALTÜST ETTİ

Yurtdışında oy kullanan vatandaşlarda katılımın düşük kalmasının kendisinde hayal kırıklığı oluşturup oluşturmadığına yönelik soru üzerine Erdoğan; "Yurt dışındaki düşük katılım seçmenden kaynaklanmıyor. Maalesef bu YSK'dan kaynaklanıyor. Kusura bakmasınlar, bir randevu diye bir olay çıkardılar, bu randevu olayı herşeyi alt üst etti. Ya vatandaş randevu almak vs. bu işlerle uğraşır mı ya? Bunun demokratik hakkını kendisine ver. Sağolun üç, dört gün oy kullanma imkanı verdiniz ama burada olması gereken bir şey vardı. Şuan gördüğümüz o ki yüzde 10'u zor aşacak" yorumunda bulundu.

TÜRKİYE'DE KATILIM YÜKSEK

Pazar günü gerçekleştirilecek seçimde katılım düşüklüğü bekleyip beklemediği yönündeki soru üzerine ise Erdoğan, "şuanda Türkiye'deki kamuoyu araştırmalarında katılım yüksek gözüküyor. Eğer kamuoyu araştırmalarındaki rakam yanılma payı olmazsa yüzde 90'ın altında gözükmüyor" dedi.

NEREDE TEZGAHLANDIĞI ORTAYA ÇIKTI

'Pensilvanya şu anda bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir unsur olduğunu' belirten Erdoğan şunları söyledi: "Bunu anlamamak için siyasetin içinde bulunmamak gerekirdi. Bu işin nerede tezgahlandığı belli. Bunu biz söyledik, ne kadar doğru olduğu ortaya çıktı. Pensilvanya şuanda bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eden bir unsurdur. Onun da şuanda buradaki hareket noktasındaki mekanizmaları var. Şuanda CHP, MHP bunlardan bir tanesi. Tabi bu monşer aday da bunların bir tanesi oldu. Tabi bir de Türkiye'deki bunların medyası, malum medya. Onlarla beraber hareket ediyorlar. Ve müşterek olarak bu çalışmayı sürdürürken burada bunu çok açık söylemem lazım; faiz lobisi de yine aynı şekilde bunların yanında yerini almış vaziyette. Bunlar 30 Mart'ta malum bunu yine yaptılar. Bakın çok enteresandır; bize karşı CHP'nin güçlü olduğu yerde CHP'yi desteklediler, MHP'nin güçlü olduğu yerde MHP'yi desteklediler, BDP'nin güçlü olduğu yerde BDP'yi desteklediler. Bunlarda böyle bir çizgi söz konusu değil. Yalpalıyorlar, herşey olabilir. Fakat biz, çizgimiz neyse bu çizgimizde sonunda kadar hiçbir sapma yapmadan yolumuza devam ettik."

PENSİLVANYA'DAN İSRAİL İÇİN CİDDİ BİR AÇIKLAMA DUYDUNUZ MU?

Erdoğan, "İsrail ortada, Pensilvanya o da ortada, Pensilvanya'dan İsrail'in bu kıyımına karşı, bakın bu kadar insan orada şehit edildi, neredeyse bin 900'e yaklaştı ölenlerin sayısı, 9 bine yaklaştı yaralı sayısı. Ben burada önemli olan bir şeyi söylemem lazım; şimdi İsrail ortada. Pensilvanya da ortada. Pensilvanya'dan ciddi bir açıklama duydunuz mu? Onlara beddua eden, onları lanetleyen bir şey duydunuz mu?" dedi.

MİLLETVEKİLİ OLMAN SANA ŞOV YAPMA HAKKI VERMEZ

'İnlerine girilecektir' tespitimizden sonra bazı gerçekler ortaya çıkmaya başladı. Şuanda paralel emniyetteki yapı ortaya çıkmaya başladı. Ve bunlar ortaya çıkınca şovmenler de ortaya çıkmaya başladı. Tuzluklar, muzluklar hepsi Çağlayan'a aktı. Tabi oraya gelenlerin hepsi suç işledi. Öyle zannediyorum ki savcılar bunlarla ilgili de gerekli davayı açacaktır. Senin milletvekili olman nezarethaneye girme hakkını vermez. Orada gelip onlarla beraber şov yapma hakkını vermez. Orada sadece nezarethanede olanlarla görüşme hakkı avukatlarındır. Senin böyle bir hakkın yok.

DARBE GİRİŞİMLERİ BAŞARILI OLSAYDI PENSİLVANYA'DAKİ BAŞKA HAVAYLA GELECEKTİ

"Gezi olayları, arkasından 17 Aralık ve 25 Aralık'ın tamamıyla bu ülkede bir darbe girişimi" olduğunu anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Paralel vesayetin şifrelerini çözdük, operasyonlar devam edecek. Ama daha işin henüz başında olduğumuzu da söylemem lazım. Sağolsun burada geçmişte olanlar ortadaydı, şimdi de yargı gereğini yapmaya başladı. Çünkü Gezi olayları, arkasından 17-25 Aralık tamamiyle bu ülkede bir darbe girişimidir. Ve bu darbe girşimi akamete uğramıştır. Eğer bunlar başarılı olabilseydi Pensilvanya'daki buraya başka bir havayla gelecekti. Ve şahsımla ilgili biliyorsunuz kayıtlara giren şey; 'dönemin Başbakan'ı.' Düşünebiliyor musunuz? Belgelerin içinde çıktı bunlar. Daha ilerisini söylüyorum; benim uluslar arası yaptığım telefon görüşmelerimi adamlar dinliyor. Yanımdaki danışmanım, aynı zamanda tercümanım o diyelim ki Ortadoğu ile yaptığımız görüşmeleri dinliyorlar. Bunların şirazesi kaçmış.Onlar şuanda inanıyorum ki; inşallah son çırpınışlarını yapıyorlar."

BU CAN BU TENDE OLDUKÇA...

Savcının tırın üstüne çıkıp ne var ne yok onu kontrol ettiğini anlatan Erdoğan, "Milli İstihbarat Teşkilatı'nın aracını arayamazsın, öyle bir yetkin yok" dedi.

"Milletim Tayyip Erdoğan'a Cumhurbaşkanlığı görevini verirse şunu bilmelerini isterim ki; bu can bu tende oldukça ulusal güvenliğimiz tehdit eden bu paralel yapı ve benzer unsurlarla mücadele etmeye kesinlikle sonuna kadar devam edeceğim. Çünkü; şu son iki-üç senede olanları gördükten sonra benim milletim buna layık değil. Milletimin bu bedeli de asla ödememesi gerekir. Mesela bunlardan çok önemli bir tanesi ikide bir Bahçeli konuşuyor ya; Türkmenler falan filan. Biz Türkmenlere insani yardım götürürken Adana'da MİT'in tırlarını çeviren kimdi? Paralel yargı ve maalesef paralel güvenlik. Yere yatırıp dövdükleri kimdi? MİT'te olan asker ve MİT'in elemanları. Onu dövüyorlar orada. Ve savcı çıkıyor tır'ın üstüne, ne var ne yok onları kontrol ediyor. MİT'in aracını arayamazsın, böyle bir yetkin yok."

YAPILANMAYI ATAMALARDA HİSSETTİK

"Böyle bir yapılanmanın başladığını referandum arkasından yapılan atamalarda maalesef hissettik. Atamalar yapılırken 'ya nereye gidiyoruz' diye baktım, maalesef orada bazı Bakanlıktaki arkadaşlarımızın gafleti bize böyle bir bedeli ödetti."

"Kürt meselesi ve paralel yapı"

"Kürt meselesi ve paralel yapı" ile ilgili bir gelecek tahmini olup olmadığı sorulan Erdoğan, bunlarla ilgili bir tarih açıklamanın doğru olmayacağını söyledi.

Erdoğan, Kürt vatandaşların sorunlarıyla ilgili 2005'te Diyarbakır'da yaptığı açıklamadan sonra buna yönelik "Milli birlik ve kardeşlik projesi"ni açıkladıklarını ve sonrasında çözüm süreciyle ilgili adımlar attıklarını anlattı.

Konuyu "akil insanlarla" farklı bir noktaya da getirdiklerini dile getiren Erdoğan, çözüm sürecine yönelik parlamentoda bir yasal düzenleme yaptıklarını bildirdi. Erdoğan, "Çözüm süreci yasal zemini olarak halkımıza hizmet vermeye başladı" değerlendirmesinde bulundu.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu'nun çözüm sürecini benimsediğini vurgulayan Erdoğan, gittikleri yerlerde herkesin kendilerine dua ettiğini kaydetti.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu'daki vatandaşların "güvenliği, huzurlu yaşam ortamı, özgürlükler noktasında yasanın getirileri, silahsızlanma, insanların köylerine, evlerine dönmesi, sosyal noktada hazırlanacak imkanların sağlanması" gibi hedefler olduğunu belirten Erdoğan, kamu görevlilerinin de çözüm sürecine yönelik verdikleri mücadelede idari, cezai, hukuki yaptırım olmaması gerektiğini de bildirdi. Erdoğan, "Çünkü onlar bundan ürktükçe, korktukça onlar da bu alanda gerekli olan adımları atamıyorlardı" diye konuştu.

Bunun kamu görevlilerini rahatlattığını, daha rahat adım atabilir hale getirdiğini ifade eden Erdoğan, paralel yapıyla mücadelede de kendini tam manasıyla bu işe vakfedemeyenler bulunduğunu dile getirdi.

SEN YARGI MENSUBU OLARAK BUNU BİLMİYORSAN YAZIKLAR OLSUN!

"7 Şubat olayı çok çok manidardır" ifadesini kullanan Erdoğan, devletin en hassas noktasının köreltilmeye, örselenmeye çalışıldığını anlattı. Erdoğan, o zaman tepkilerini ortaya koyduklarını belirterek, istihbarat teşkilatının yeri geldiğinde Oslo'da, yeri geldiğinde İmralı'da görüşmeler yaptığını bildirdi.

"7 Şubat olayı çok manidardır. Beni hakikaten çok çok rahatsız eden, şuanda bunu açıklayamacağım bir süreçti. Devletin en hassas yeri; istihbaratı sen körertmeye çalışıyorsun. Tabi burada gerekli tedbirler ortaya koyduk. Ki o gün ortaya koyduğum tedbirleri özellikle Hakan Bey çok iyi bilir. Sadece o değil tabi; bundan önceki arkadaşlarım da. Yani müsteşar olarak görev yapan arkadaşlarımız da. Şimdi bu insanlar Oslo'ya gitti, görüşmeler yaptılar. Yani istihbarat teşkilatının başında olan insanlar veya mensuplarının zaten görevi budur. Dünyanın her yerinde böyledir. Sen bunu yargı mensubu olarak bilmiyorsan yazıklar olsun. Ha biliyorsan o zaman da demek ki burada bir kasıt var. Onlara bu tür görevi veren bir Başbakan, onlara sahip çıkmazsa, mesai arkadaşına sahip çıkmazsa o zaman bu da makama ihanettir. Aldığımız sorumluluğa ihanettir. Biz buna 'evet' diyemezdik, demedik ama şimdi bakın herşey yavaş yavaş çözülmeye başladı."

ASKERİ VESAYET

Siyasi hayatının vesayetle mücadeleyle geçtiği belirtilerek, "Tayyip Erdoğan olarak geriye baktığınızda '2014 senesinde, askeri vesayetten kurtulduk' diyebiliyor musunuz?" sorusu üzerine Erdoğan, "Askeri vesayetle ilgili olarak, bu anlatılan veya anlaşılan böyle bir dönem artık ben büyük ölçüde yok diyorum" değerlendirmesinde bulundu.

"Ama şunu bilmek gerekir. Vesayet bağıra bağıra gelmez. Vesayet adeta bir sır zinciridir. O sır zinciri içerisinde tahakkuk eder. Ondan sonra da sizi o zincirle bağlar" diyen Erdoğan, çok dikkatli olup rehavete kapılamayacaklarını dile getirdi. Erdoğan, şunları söyledi:

"Hatırlayın 27 Nisan, 28 Nisan olaylarını. Orada askerin yapmış olduğu bir açıklama vardı. Bu açıklamayla ilgili çok farklı şeyler söylendi ama biz arkadaşlarımızla o gece istişarelerimizi yaptık ve ertesi gün de Hükümet Sözcüsü arkadaşımız Cemil Bey'e sen dedik 'bu metni okuyacaksın'. Hükümet sözcümüz de ertesi gün o metni okudu. O, işte kırılma noktasıdır. Eğer o yapılmamış olsaydı bu günlere belki de çok daha farklı gelinirdi. Orada biz 'ey millet, sen bizi buraya gönderdin, bak biz de senin iradene şu anda yaptığımız bu açıklamayla sahip çıkıyoruz. Vekaletine sahip çıkıyoruz. Sen bize bu vekaleti verdin. Biz de buna sahip çıkıyoruz'.

Çünkü bu ülkenin yöneticisi demokratik parlamenter sistem içiresinde hükümettir. Bu devleti hükümet yönetir. Bu adımı biz bu kararlılık içerisinde attık. Bu asker bizim askerimiz, polis bizim polisimiz. Bunlar kalkıp da hükümeti değiştirme yetkisine, hakkına sahip değiller ki. İstikamet verme hakkına da sahip değiller. Bütün bunların istikametini verecek olan nedir, hükümettir. Bunları görevden alacak olan kimdir, millettir. Bu daha önce 5 seneydi, daha sonra 4 seneye indi. Süresi gelir indirir. Erken seçim yapılacaksa erken seçimle indirilir. Ama buna herhangi bir kurum, kuruluş giremez. Girdiği andan itibaren o ülke zaten çöküşe gider. Nitekim geçmişte bunları çok yaşadık. 10 yılda bir darbeler, darbeler, darbeler. Bu darbelerin hiçbirisi bize kazandırmadı. Hep kaybettirdi. Şimdi, bakın şu son 12 yıllık iktidarımız dönemini masaya yatırdığımız zaman, hamdolsun ülkemiz her yönüyle güçleniyor. Güçlenirken silahlı kuvvetler de güçleniyor. Yani, iktidarımız döneminde silahlı kuvvetlerin modernizasyonu noktasında atılan adımları hiçbir dönemde hiçbir iktidar atamadı. Bu nasıl oldu? Biz biliyoruz ki silahlı kuvvetler de bizim için gerekli olan bir unsurdur."

BAN Kİ-MUN'A DEDİM Kİ...

Türkiye'nin bulunduğu coğrafyadaki gelişmelerin anımsatılarak, diplomatik mesaisini nasıl yönettiği sorusu üzerine Erdoğan, Ukrayna, Irak, Suriye, Mısır, Filistin, Gazze ve İsrail politikalarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Ukrayna'da, Avrupa Birliği'ne girip, girmeme tartışmalarının yaşandığı esnada iç ayaklanma çıktığını ve Ukrayna'nın adeta bir parçalanma noktasına geldiğini belirten Erdoğan, Kırım'ın Rusya tarafından ilhak edildiğini, Doğu Ukrayna'nın ise sahibinin belli olmadığını anlattı.

Başbakan Erdoğan, Irak'ta da bugüne kadar sağlıklı gelişmeler yaşanmadığını, en sağlıklı yapının Kuzey Irak Kürdistan Yerel Yönetimi'nin idaresindeki bölgede bulunduğunu ifade ederek, "Burada en azından altyapı, üstyapı yatırımlarıyla kendine geliş oldu ama ne Bağdat çevresinde ne güneyde şöyle bir kendine gelme, bir yatırım, bunlar istenilen seviyede değil. Bir de son dönemlerde orada IŞİD olayı çıktı. IŞİD olayıyla orada yüzlerce, binlerce insan malum ölüyor ve iş orada iyice karışmaya başladı" değerlendirmesinde bulundu.

"Suriye'nin de hali ortada. İslam dünyası karma karışık, burada da 200 bini aşkın insan ölmüş vaziyette" diyen Erdoğan, Türkiye'de şu anda 1 milyon 200 bin Suriyelinin sığınmacı durumda olduğunu, bunlardan 220-230 bine yakınının çadırlar ve konteyner kentlerde, diğerlerinin de değişik kentlerde bulunduklarını söyledi. Türkiye'deki, Suriyelilerin sorunlarına çözüm bulmaya çalıştıklarını, gıda, ilaç ve çeşitli ihtiyaçlarını karşılamak için bugüne kadar Türkiye'nin yaptığı yatırımların 3,5 milyar dolara ulaştığını kaydeden Erdoğan, Birleşmiş Milletler'in bu konuda ciddi bir desteği bulunmadığını, BM'nin yaptığı desteğin 150 milyon doları aşmadığını belirtti.

Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Filistin'in de hali ortada. İsrail, bu Filistin'i niye acaba bombaladı, niye acaba bunlara böyle saldırıyor? İkide bir İsrail'e esiyor, İsrail elindeki sınırsız imkanlarla birlikte, elinde imkanı hemen hemen hiç yok denecek kadar az Filistin'i, Gazze'yi vuruyor. Şu anda bin 500'ü aşkın insan öldü, bunların içinde çocuklar var, kadınlar var. Yaralıya bakıyorsunuz, 9 bine yakın yaralı var.

Mısır'a geliyorsunuz, Mısır'da bir darbe yönetimi var, 'darbe yönetimi' deyince rahatsız oluyor beyler ama darbe yönetimisin sen, sen demokratik yollarla gelmedin, oraya güdümlü sandık koymakla demokratik olunmuyor. Siz, demokratik yoldan gelmiş Mursi'yi maalesef apoletlerinizle indirmiş iktidarsınız, sözde iktidarsınız. Refah kapısını bile, ben geçenlerde söyledim de rahatsız olmuşlar. Dedim ki 'Bir Müslüman, bir Müslüman'a insani yardım noktasında bile yardım elini uzatmaz mı?' Bundan rahatsız olmuş, 'bizim içişlerimize niye karışıyor' diye. Ben senin içişlerine karışmıyorum, sen yönetiyorsun orayı, biz yönetmiyoruz ama sadece bizim ciğerimiz yanıyor, sesleniyoruz. 'Bir Müslüman, bir Müslüman'a insani yardım noktasında elini uzatmaz mı?' diyoruz. Ne zaman uzatacaksınız elinizi? Ama senin halkın ben inanıyorum ki senin gibi düşünmüyor."

Başbakan Erdoğan, Türkiye'nin Gazze'ye TİKA ile yardım elini uzattığını ama yardımları ulaştırmakta zorlandıklarını ifade ederek, "Şu anda İsrail kanalıyla, o taraftan, o kapılardan girme şartlarını zorluyoruz. Kızılayımızla gıda yardımlarımız gidiyor, gitmeye devam edecek, durana kadar gidecek. Orada yaptığımız hastane bombalandı, Şifa Hastanesi, onu biz yaptık. Bizim bu şekilde girişimlerimiz var ama acımasızca İsrail adeta orada terör estiriyor, bu bir vaka olarak ortada" diye konuştu.

Erdoğan, programa katılmadan önce, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun ile görüştüğünü dile getirerek, Ban'a İsrail'in Gazze'ye saldırıları nedeniyle BM Güvenlik Konseyi'ni toplantıya çağırması gerektiğini söylediğini aktardı. İsrail'in, Gazzelilerin sığındığı 8 ayrı noktadaki, BM'ye ait okul ve binaları vurduğuna dikkati çeken Erdoğan, BM'nin konuya ilişkin "Bu herhangi bir ahlak ölçüsüne sığmaz" açıklamasını da hatırlatarak, "Teröristin ahlakı olur mu? Bunlar bunu böyle yapıyor" yorumunda bulundu.

İsrail'in, Gazze'de görev yapan 10 gazeteciyi de öldürdüğünü belirten Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Kılıçdaroğlu çıkmış hala diyor ki 'İsrail cezaevlerinde gazeteci mahkum bulamazsınız' diyor. Ey Kılıçdaroğlu, 10 tane gazeteci öldürüldü, öldürüldü. Bu Kılıçdaroğlu'nu anlamak mümkün değil, bunun dünyadan haberi yok, başka yerlerde dolaşıyor. Buradaki bu gelişme maalesef ortada, geçen gün bir açıklama yaptı. 'Eğer bu iktidarın, Başbakan Erdoğan'ın gücü yetiyorsa Kürecik'teki üssü kaldırsın' diyor. Ne kadar zavallısın sen, bir defa Kürecik'teki üssün İsrail ile yakından, uzaktan alakası yok. Orası bir NATO üssüdür, NATO'nun kararlarıyla, emriyle 4 ayrı noktada onlar kurulmuştur. Burası bir radar üssüdür. İsrail'in zaten böyle bir üsse ihtiyacı yok, çok daha donanımlısı, ilerisi onda fazlasıyla var, böyle bir şeye ihtiyacı yok. O bizim için, onun için değil, onunla alakası yok. Sen kime çalışıyorsun? Dünyadan bir haber, siyasetten bir haber, bu işleri bilmez bir haber, kılavuzu karga bir zat bu."

TÜRKMEN KARDEŞLERİMİZE YÖNELİK EN BÜYÜK DESTEĞİ VEREN BİZİZ

"Türk dış politikasında bazı ülkelerin önceliği var mı? Türkmenlerin önceliği yok mu" sorusu üzerine Başbakan Erdoğan, "Türkmen kardeşlerimize yönelik en büyük desteği veren biziz" dedi.

TBMM'de bugün MHP'li ve AK Parti'li milletvekillerinin Türkmenlere yapılan yardım konusu görüşülürken kavga ettiklerinin anımsatılmasının ardından Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bunların zaten en iyi bildiği iş bu, MHP'lilerin budur. Çünkü kendilerinin ellerinden gelen budur. Ama biz gerek Irak'taki Türkmen kardeşlerimize, Suriye'deki Türkmen kardeşlerimize, benim onlarla defaetle yaptığım toplantılar var, Dışişleri Bakanımın yaptığı toplantılar var, Akraba Topluluklar birimimizin yaptığı toplantılar var. Onlara bizim her türlü ayni, nakdi desteğimiz var, bu kadar nankör olunmaz ama bunlar nankör. Bunu, şu anda Irak Türkmen Cephesi'nin başındaki kardeşlerimiz çok iyi bilirler, onlar da 2 gün önce açıklama yaptılar, bundan onlar da rahatsız oldular. Biz, Kızılayımız, TİKA'mız, AFAD'ımız, bütün bunlarla buralardayız. Hem Irak'tayız hem Suriye'deyiz. Adana'daki MİT'in tırı oraya gidiyordu. MHP'nin ağzından bir söz çıktı mı, CHP'den çıktı mı? Niye? Bu tür şeylerde onların çok büyük bezi yok."

PARTİMİN ASLA ZARAR GÖRMESİNİ İSTEMEM

Erdoğan, "Cumhurbaşkanı olmanız halinde AK Parti'de ne olacak" sorusuna, "Partimin asla bir zarar görmesini istemem. Partimin herhangi bir zarar görmemesi için ne yapılması gerekiyor, bunu arkadaşlarımla hep paylaştım, paylaşıyorum. Bir anne, yavrusunun nasıl ki boğulmasına müsaade etmezse, ben de partimin, bu 40 yıllık siyaset tecrübemle, boğulmasına asla tahammül edemem" yanıtını verdi.

"Başbakanlık görevini üstlenen arkadaşımızın, kardeşimizin aynı zamanda partinin de genel başkanı olması lazım ki güçlü olsun" diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Genel başkan da başbakan olduğu için güçlü olsun, bu karşılıklı bir güç devşirmesi olayıdır. Eğer genel başkan farklı, başbakan farklı olursa burada bir defa zafiyet başlar ve bu fitneye de çok açıktır, fitne orada çok çabuk kendisi için zemin bulur. Buradaki süre 45 gün içerisinde, 45 gün sonra değil, 45 gün içerisinde büyük kongreye gidilmesidir. Bu 2 hafta içinde de olur, 3 hafta içinde de olur, 4-5 hepsi de olabilir. Daha sonra normal kongreye gelince, normal kongre 2015 seçiminin öncesinde de olabilir, sonrasında da olabilir" değerlendirmesinde bulundu.

3 DÖNEM KURALINI MİLLET BENİMSEDİ

Erdoğan, AK Parti tüzüğünde yer alan 3 dönem üst üste seçilememe şartının da millet tarafından kabul gördüğünü, yaptığı anketlerde, AK Parti Büyük Kongre delegelerinin neredeyse yüzde 80'inin bu kuralın devamından yana olduğu sonucuna ulaştığını anlatarak, "Çünkü genç kuşakların kendilerine yer bulması lazım. Her şey parlamento mu? Değil, parlamentoya getireceğin insan sayısı bellidir. Burada 30 kişilik parti grubu da var, 50 de var, 150 de var ama 330'u yakalamış, 335'i yakalamış bir AK Parti de var" diye konuştu.

AK Parti olarak seçilme yaşını 30'dan 25'e indirdiklerini, şimdi de seçilme yaşını 18'e indirmeyi istediğini dile getiren Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"(Seçme, seçilme yaşı 18 olsun) dediğiniz zaman parlamento 18 yaşında gençlerle mi dolacak? Hayır, belki 5 tane, 10 tane, 15 tane genç olacak. Şu anda Almanya'da bu oluyor da Hollanda'da bu oluyor da Avusturya'da bu oluyor da burada da yapalım. Biz, gencimize değer verdiğimizi bununla uygulamalı ifade etmiş oluruz. Zor olan seçmektir, seçilmek kolaydır. Bu ülkede öyle siyasetçiler geldi ki '4 yaşındaki eşeği Taksim Meydanı'na koyarım, seçtiririm' diyordu. Çünkü seçilmek kolay ama seçmek zor. Seçme hakkını veriyorsun 18'e, ama seçilme hakkını vermiyorsun. Ama işte 'üniversiteyi bitirmiş olamaz' deniyor, lise mezunundan olmaz mı? Bu da olur, bir taraftan üniversitesine devam eder, bir taraftan gelir parlamentoda görev yapar ama maalesef biz gencimize güvenmiyoruz. Ama AK Parti olarak biz gencimize güveniyoruz. 25'i nasıl getirdiysek, ben inanıyorum bundan sonra AK Parti inşallah seçme ve seçilme yaşını 18 olarak Meclis'ten geçirecektir."

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, partisinin 3 dönem kuralına takılanların da bir dönem ara verdikten sonra tekrar aday olabileceğini, ara verdiği dönemde de partinin kurullarında görev alabileceklerini, hükümetin herhangi bir organında danışmanlık yapabileceklerini, buna engel bulunmadığını söyledi.

Erdoğan, "Başbakan sizi kabineye layık görüyorsa parlamento dışından da sizi kabineye alabilir, bu da olur, bunun da önü kapalı değil, yol çok" dedi.

SEÇİLDİKTEN SONRA MYK TOPANTISI YAPMAK İSTİYORUM

10 Ağustos'ta cumhurbaşkanı seçilmesi halinde 24 Ağustos'ta AK Parti kongresi yapılıp yapılmayacağına ilişkin soruya Erdoğan, "Seçildikten sonra hemen bir MKYK toplantısı yapmak istiyorum. O MKYK toplantısında bütün arkadaşlarımızla A'dan Z'ye istişare yapacağız. O istişareden sonra kararımızı veririz" diye yanıt verdi.

Geçiş döneminde yerine gelecek kişiye yönelik tanımlamasının sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

"Ara dönem diyeceğimiz bir 8-9 aylık süreç olacak ki bu süreçte genel başkan veya başbakanlık görevini üstlenen arkadaşımız bu işi eğer başarıyla götürüyorsa ve büyük kongrenin delegeleri yeni bir şeye ihtiyaç duymuyorsa zaten götürür. Yok eğer yeni bir çıkış varsa, yeni bir umut varsa, böyle bir isim etrafında bütünleşme kararını verecek olan kimdir, partinin genel kuruludur, büyük kongre delegeleridir. Onlar da böyle bir adım verir ama o adımın atılabilmesi için seçimin yapılması lazım. Seçimden sonra milletvekilleri ortaya çıkıp ondan sonra da normal büyük kongreye gidilir.

Büyük kongreden sonra mevcut genel başkan böyle bir değişikliği kendisinde gerekli görüyorsa, partinin, Allah muhafaza, herhangi bir fitneye kurban edilmesine fırsat vermeden böyle bir adım atılabilir. Ama şu anda böyle bir adımı konuşmak bile yanlış olur. Çünkü şu anda gündemimizde böyle bir şey yok."

BUGÜNLERE DAYANIŞMA İÇİNDE GELDİK

"Sizden sonraki başbakan kriterleri içerisinde cumhurbaşkanı olarak sizinle uyumlu çalışmak ne kadar önemli" sorusunu yanıtlarken de Erdoğan, "Çok, çok önemli" dedi.

Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Benim Abdullah Bey ile yaptığım çalışma var, bir de Sezer ile yaptığım çalışma var. Abdullah Bey ile olan uyumdur bizi daha iyi bir noktaya taşıyan. Aynı uyumu biz Sayın Sezer ile de yaşayabilseydik belki çok daha farklı bir noktada olabilirdik. Düşünün ki atamalar yapıyorsunuz, bu atamalarda ikide bir cumhurbaşkanı eğer onu veto ederse, 'Hayır, bu uygun değildir' derse olmaz. Kendilerinin bile yerindelik hakkının yürütmeye ait olduğunu söyledikleri halde buna uymamışlardır. Bırak da yürütme üzerine düşeni yapsın çünkü halkın karşısında bunun faturasını ödeyen o. Dolayısıyla buralarda çok sıkıntılar çektik ama Abdullah Bey ile bu tür şeyleri yaşamadık. Bir şeyin düzeltilmesi gerekiyorsa bunu aramızda istişaresini yaparak yeri geldi düzelttik ve adımları o şekilde attık. Hamdolsun bugünlere de böylece dayanışma içerisinde gelmiş olduk."

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün veda ziyaretleri yaptığını hatırlatan Erdoğan, bu ziyaretlerinde Gül ile neler konuştukları sorusunu, "Mahrem şeyler, aramızda olan hukuka dayalı şeyler. Bir tarafta Ortadoğu'daki son gelişmeleri değerlendirdik. Yüksek Askeri Şura malum, Sayın Cumhurbaşkanımızla onu da görüşme imkanımız oldu" diye cevapladı.

O TAVSİYELER ÇOK ÖNEMLİ

Erdoğan, Gül'ün nasıl bir cumhurbaşkanlığı dönemi geçirdiğine ilişkin ise şu değerlendirmelerde bulundu:

"Şu bir vakıa, ben bunu Turgut Bey'in cumhurbaşkanlığına benzetiyorum. Turgut Bey'in cumhurbaşkanlığında onu rahat bırakmayan bir partisi vardı. Bunun yanında Süleyman Bey'in ona salladığı tehditler vardı. Rahat, huzurlu bir cumhurbaşkanlığı dönemi yaşayamadı rahmetli. Şu anda bizim aramızda bu tür şeyler olmuyor. Niye, biz tabii ne kadar cumhurbaşkanımıza bir iktidar partisi olarak güç veriyorsak, sağolsun o da bize o denli bir yerde güç kattı. Bundan kim kazandı? Milletimiz kazandı, ülke kazandı. Birbiriyle takışan, sürtüşen değil, birbiriyle uyum içinde olan, zaman zaman belki ufak şeyler olmuştur ama hamdolsun uyum içerisinde bir süreci yaşadık. Bu hem iktidarın hem cumhurbaşkanımızın kar hanesine yazılmış oldu."

Cumhurbaşkanı seçilmesi halinde, sonrası için istişare yapıp yapmayacağının sorulması üzerine ise Erdoğan, kendi ekibi ve en üst düzeyde istişare mekanizması olan MKYK ile istişare yapacaklarını belirtti.

Erdoğan, "MKYK'nın orada vereceği karar, yapacakları tavsiye bizler için çok çok önemli. Bizler de o tavsiyeler istikametinde inşallah adımımızı atarız" diye konuştu.

İMZALARI ATMADAN "YAŞ" İLE İLGİLİ KONUŞMAYIZ

Erdoğan, Yüksek Askeri Şura (YAŞ) çalışmaları sonrası nasıl bir komuta kademesi olacağı sorusunu yanıtlarken, "Şura toplantısını yaparız, imzaları atmadan YAŞ ile ilgili konuşamayız veya konuşmayız" ifadesini kullandı.

Ağustos şurasının terfi ve atamalarla ilgili olduğunu anımsatan Erdoğan, "Şu anda atama ve terfilerle ilgili olanların özellikle generaller kısmını hallettik. İnşallah yarın da albaylar kısmını halledip, böylece işi hazır hale getireceğiz. Daha sonra da genelkurmay başkanımız ile milli savunma bakanımız ya yarın akşam veya çarşamba sabahı cumhurbaşkanımıza çıkaracaklar. Cumhurbaşkanımızın onaması halinde, onadığı andan itibaren yürürlüğe girmiş olur" diye konuştu.

"Yeni ordu düzenine ilişkin bir tanımlama yapmıyorsunuz" ifadesine karşılık da Erdoğan, "Bizim bütün tanımlamamız, bugünkü Anıtkabir ziyaretinde deftere yazdığımız çerçevedir. Bu çerçevenin içerisinde hepsi var. Modernizasyonda gayet ileri, hakikaten bölgesinde ve uluslararası camiada caydırıcı bir güç olma özelliğine sahip bir ordu, inanıyorum ki Türkiye'nin büyümesine, kalkınmasına çok büyük katkı sağlayacaktır" yorumunda bulundu.

ÇÖZÜM SÜRECİNİ KARARLILIKLA SÜRDÜRECEĞİZ

Seçilmesi halinde cumhurbaşkanlığında nasıl bir gündemi ve perspektifi olacağına ilişkin soru üzerine de Erdoğan, 11 yılı aşkın bir süredir başbakanlık görevi yapmış bir kişi olarak başladıkları ve başlayacakları hizmetler olduğunu söyledi.

CHP, MHP, HDP, BBP ve Saadet Partisi'ne gönül verenlerin kendisini iyi tanıdıklarını, Türkiye'ye yaptıkları hizmeti iyi bildiklerini ifade eden Başbakan Erdoğan, "Onlar bizim aslında ispat-ı vücudumuzdur. Bunlar bugüne kadar yaptıklarımız, şimdi de bundan sonra yapacaklarımız" dedi.

Türkiye'yi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarma yarışında, 2023'te dünyada ilk 10 arasına sokma hedefinden taviz vermeyeceklerinin altını çizen Erdoğan, kültür alanında çok önemli adımlar atılacağını belirtti. Erdoğan, "Çözüm sürecini kararlılıkla sürdüreceğiz ve Türkiye'nin barış ve özgürlükler noktasında, o özlemlerini gidermek için hiçbir ayrımcılığa prim vermeden, hep söylüyorum, Türkü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi, Gürcüsü, Romanı, Boşnağıyla biz bir olacağız, beraber olacağız, tek millet olacağız" ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı adayı ve Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Aday arkadaşlardan bir tanesi 'tek millet' kavramını bile anlayamıyor. 'Tek millet' dendiği zaman o sadece Kürt milleti anlıyor veya 'tek millet' dediğiniz zaman sadece Türk milleti anlıyor. Hayır, hepsinin hülasasıdır. Bu ülkedeki 77 milyon o tek milletin çatısı altındadır. Biraz daha açayım yani Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı diyeyim. Bu çatı birleşmek, bütünleşmek.

Tek bayrak diyoruz, bundan da rahatsızlar. Kendi kongrelerine bile bayrağı kavga, gürültü sokuyorlar. Tek vatan diyoruz, 780 bin kilometreyi kapsıyor. Sen eğer kalkar da hala 'Bunun şu kadarı bize aittir' dersen kusura bakma ona biz müsaade edemeyiz. Tek devlet diyoruz, işte şimdi onlar öyle bir yarışın içinde, bir de paralel devlet çıktı. Bunlarla mücadele etmek bizim boynumuzun borcu."

GEL OYUNU KULLAN

Vatandaşlardan pazar günü muhakkak sandığa gitmelerini isteyen Erdoğan, "Hatta biliyorlar ki komşum köyde, fındığa gitmiş, çaya gitmiş neyse... Arayıp, 'Oyunu muhakkak gel kullan' demeli. Çünkü bu, çocuklarımıza, torunlarımıza bırakacağımız en büyük miras olacak. 'Ben, halkın ilk defa seçtiği cumhurbaşkanında oy kullandım'. Bunu diyeceksin. Bu çok büyük bir onur. Onun için bütün vatandaşlarımı, özellikle pazar günü oy kullanmaya davet ediyorum" diye konuştu.

Seçime kadar 7 miting daha yapacağını dile getiren Erdoğan, 6 Ağustos Çarşamba Aydın ve Muğla, 7 Ağustos Perşembe Malatya ve Gaziantep, 8 Ağustos Cuma Kayseri ve Ankara, 9 Ağustos Cumartesi günü de Konya'da olacağını söyledi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber