PYD'yi vurmak için 11 neden

Müstakil Gazete Başyazarı Hakan Albayrak, bugünkü yazısında Türkiye'nin Suriye'nin kuzeyindeki PYD/YPG hedeflerini vurmasını yazdı. Albayrak, Türkiye'nin PYD'yi vurması için 11 sebep sıraladı.

Haber Giriş : 15 Şubat 2016 15:23, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
PYD'yi vurmak için 11 neden

Müstakil Gazete Başyazarı Hakan Albayrak, Türkiye'nin PYD'yi vurmak için haklı sebeplere dayandığını belirtti ve o sebepleri 11 maddede sıraladı. PYD'nin, 'Kürtlerin temsilcisi değil başbelası' olduğunu belirten Albayrak, "PYD, Türkiye'yi kana bulayan PKK'nın bir parçası. PKK'lılar ve daha birçok terör örgütünün militanları, Türkiye'yi kana bulama eğitimini PYD kamplarında alıyor. Tek başına bu sebep bile Türkiye'nin PYD'yi vurmasına yeter" ifadesini kullandı.

Hakan Albayrak'ın yazısı:

AZEZ VE ÖTESİ

1. PYD lideri Salih Müslim'in ağabeyi de dahil olmak üzere binlerce Kürt, dini ve siyasi kimliklerinden ötürü PYD rejimi tarafından Rojava'dan sürülmüş, hapse tıkılmış veya öldürülmüştür. PYD'nin kontrolündeki topraklarda PYD'ye 'yasal' muhalefet imkansızdır. Camiler de baskı altındadır; hutbelerde tesettür ve cihaddan bahsetmek, Ashab-ı Kiram'a atıfta bulunmak yasaktır. Türkmen ve Arap devrimciler arasında çeşitlilik ve 'çokluk içinde birlik' yahut 'birlik içinde çokluk' mümkünken, kurtarılmış Suriye topraklarındaki devrimci Kürt grupları arasında da farklılıklar özgürce ifade edilebilirken, PYD bölgesinde 'tek tipçi' tam bir istibdat rejimi hüküm sürmektedir. Rojava'daki iktidarı Esed diktatörlüğünün ona devrettiği otoriteye dayanan PYD, Kürtlerin temsilcisi değil, başının belasıdır.

2. Suriyeli ve uluslararası insan hakları örgütlerinin (Uluslararası Af Örgütü dahil) de tespit ettiği gibi, PYD, ele geçirdiği bölgelerde Arapları, Türkmenleri ve Kürt olmayan başka grupları "etnik temizlik"ten geçirmekte, soykırım suçu işlemektedir. Suç hanesinde, farklı etnik grupları göçe zorlamanın yanı sıra katliam (taammüden katliam) da bulunmaktadır. Bağdadi Grubu'na yöneltilen suçlamalar üç aşağı-beş yukarı PYD için de geçerlidir.

3. PYD, silahlı birliklerini Kürt ağırlıklı bölgelerin dışına sevketmek suretiyle, meselesinin Kürt meselesinden ibaret kalmadığını, hatta meselesinin kendi meselesi bile olmadığını faş etmiştir. YPG denilen PYD ordusu esasen Esed ordusunun yedeği (PYD'liler "Esed'e askerlik yapmaya hazır" olduklarını resmen ilan ettiler) ve işgalci Rusya'nın kara kuvvetleridir. Azez'deki PYD varlığı, Halep-Türkiye hattından sonra Azez-Türkiye hattını da keserek devrimcileri boğma gayesine hizmet ediyor.

4. PYD'nin, Kobani'den Afrin'e kadar uzanan bölgeyi ele geçirerek "Kürt kantonları"nı birleştirmeyi murat etmesi, bu projenin bir Kürt projesi değil ABD'nin de şimdilik desteklediği bir Rusya/İran projesi olduğu gerçeğini değiştirmez. Rusya PYD'yi kullanarak Akdeniz'e iyice yerleşmenin hesabını yaparken, İran'ın maksadı Türkiye'nin İslam dünyasıyla bütünleşme potansiyelinin önüne PYD kontrolünde bir Rojava ile geçmek, Suriye-Türkiye (ve Irak-Türkiye) sınırında Türkiye'yi durduracak bir barikat kurmaktır. Böyle bir plan olmasaydı bile, soykırımcı emellerini faş eden PYD'nin Kobani'den Afrin'e kadar uzanmasına yeşil ışık yakmak soykırım suçunun sorumluluğunu paylaşmak anlamına gelir.

5. Yukarıda saydıklarımızın hepsi bir yana; PYD, Türkiye'yi kana bulayan PKK'nın bir parçası. PKK'lılar ve daha birçok terör örgütünün militanları, Türkiye'yi kana bulama eğitimini PYD kamplarında alıyor. Tek başına bu sebep bile Türkiye'nin PYD'yi vurmasına yeter. Hem de her yerde ve her zaman. Azez'de veya Kobani'de, "angajman"lı veya "angajman"sız.

6. Cumartesi gününden beri Azez civarındaki PYD mevzilerini top ateşine tutan Türkiye doğru olanı yapıyor. "Rusya'nın hava bombardımanının da yardımıyla bölge halkının göçe zorlanmasına, yani etnik temizliğe müdahale etmek", "Muhaliflerle Türkiye arasındaki koridorun kapatılmasına mani olmak" gibi gerekçeleri ve "PYD Azez'den çekilecek! Mınnığ havaalanını da boşaltacak! Bir daha Azez'in civarına bile uğramayacak! Aksi takdirde gereği yapılır" tehdidi yerli yerindedir.

7. Türkiye'nin PYD'yi bombalamasını Kürt düşmanlığı olarak niteleyenler ya emperyalistlerin hizmetinde dinsiz imansız bir Kürtlük peşindeler (öyleyse, Allah belalarını versin) yahut ne dediklerini bilmiyorlar (öyleyse, Allah ıslah etsin). PYD'nin vurulmasını Kürtlerin vurulması gibi görenlerin/gösterenlerin bir kısmının, aynı zamanda "PYD vurulmuyor, Demokratik Suriye Güçleri vuruluyor" demeleri de enteresandır. PYD'nin vurulmaya müstehak olduğu gerçeğini onlar da yadsıyamıyorlar galiba! Onlara sormak lazım: "Demokratik Suriye Güçleri denilen oluşumun PYD'den bağımsız olduğunu varsayalım; meseleniz Kürt meselesi ise, Demokratik Suriye Güçleri'nin vurulmasından size ne? Kürt meselesinden başka meseleniz de var ise, o meselenin ne olduğunu söyler misiniz?"

8. PYD lideri Salih Müslim, "Biz Mınnığ havaalanını Nusret Cephesi'nden almıştık" diyerek 'Bakın bize kimleri tercih ediyorlar' uyanıklığına tevessül etmiş her zamanki gibi; PYD ve "Demokratik Suriye Güçleri"nin Azez kapılarına Nusret'i değil de Hür Suriye Ordusu'nu vura vura dayandıklarına hiç değinmeden! Bu bir yana; Türkiye ile aralarında fitne çıkmasın diye sınırdaki mevzilerini Hür Suriye Ordusu'na devredip çekilen Nusret Cephesi mensuplarının Mınnığ havaalanına hakim olmalarını niye PYD'lilerin hakim olmasına tercih etmeyelim ki? Nusret Cephesi, Türkiye ile sorun istemediğini ortaya koydu; PYD'nin ise varoluş sebebi Türkiye ile sorun çıkarmak. (Nusret Cephesi'nin New York'ta binlerce sivil insanın öldürülmesini meşru kabul eden Kaide'ye bağlılık beyanı fevkalade ciddi bir meseledir ve bu meselenin muhakkak çözülmesi gerekir; fakat bu meseleyi soykırımcı PYD ile tartışacak değiliz. PYD'nin "Ama Nusret Cephesi..." diye itiraz ettiği yerde "Sen kendine bak!" diye kestirip atarız. ABD, Rusya ve İran'a dayanan Salih Müslim'in "Türkiye, Suriye'nin iç işlerine karışamaz" beyanına da "Haydi ordan!" deyip geçiyoruz.)

9. Türkiye'nin, kendisini tehdit etmeyen, müttefiki olan devrimcilere de saldırmayan Nusret Cephesi'ne tahammülünü tabii karşılıyorsak, ABD veya Rusya'nın, kendisine hizmet eden PYD ile iş tutmasını hayli hayli tabii karşılamamız gerekmez mi? Kesinlikle gerekir ve biz de zaten tabii karşılıyoruz. Gelinen noktada "Bağdadi Grubu da PYD de terörist olduğuna göre birini diğerine nasıl tercih edersiniz?" veya "NATO'da müttefikiniz olan bir devletin düşmanlarıyla nasıl ittifak kurarsınız?" serzenişlerinin zerre kadar kıymeti yok. ABD, Rusya, İran; hepsi Türkiye'ye ve Suriye Devrimi'ne karşı birleşmiş, cephede harıl harıl mevzi kazanmaya çalışıyor, bütün konsantrasyonunu ve enerjisini savaşa veriyor; bizim de yapmamız gereken odur. Savaşın gereği neyse o.

10. Savaşın bütün bedellerini ziyadesiyle ödeyen / ödemekte olan Türkiye'nin Suriye cephesinden uzak durması mümkün olmadığı gibi, o cepheye sadece kıyısından köşesinden bulaşması da yeterli olamaz. Hep söylüyoruz, yine söyleyelim: Ahrar-ı Şam, Ceyş-ı İslam, Cebhet-i Şamiye başta olmak üzere, hem askeri hem siyasi rüştlerini ispat etmiş olan mutedil devrimci grupları, elbette Hür Suriye Ordusu unsurlarını da, Türkiye'yi savunan kendi ordumuz gibi görüp dişlerine kadar silahlandırmaya ve onlara gerekirse hava desteği de vermeye mecburuz. "İsyancılara uçaklarımızı düşürmeye yarayacak füzeler verirseniz biz de aynı füzelerden PKK'ya veririz" gibi en yaman tehditlere dahi pabuç bırakmadan; ivedilikle, kararlılıkla ve SONUNA KADAR!

11. Azez'deki PYD mevzilerinin bombalanması ve Türkiye-Katar-Suudi Arabistan üçgenindeki bazı kıpırdamalar devrimciler arasında taze bir ümit ve iyimserlik rüzgarı estiriyor. Bu sefer onları hayal kırıklığına uğratmayız inşallah.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber