Erdoğan: Üniversite yetmedi, liseyi kaşıyorlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Dün yine birileri güya bize ihtar vermek için bildiri yayınlamışlar. Bakıyorsunuz, kendi milletine söven sözde profesörü, terör örgütüne militanlık eden sözde akademisyenleri, gazetecileri savunuyorlar. Ben buradaki profesörlerimizi, doçentlerimizi, hocalarımı tenzih ederim ama içimizdeki, çuvalın içindeki çürükleri de herhalde görmeyi, onları ifade etmeyi zannediyorum hakkımız olarak görebiliriz. Paralel ihanet çetesinin pençesindeki üniversitelere kayyum atanmasına karşı çıkıyorlar, üniversitelerle yetinmeyip liseleri kaşıyorlar. Orayı halledemediler, şimdi liselere indiler.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 22 Haziran 2016 19:58, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Erdoğan: Üniversite yetmedi, liseyi kaşıyorlar

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "İş hayatınızda ve akademik çalışmalarınızda ülkenize, milletinize ve ideallerinize olan sadakatinizi asla kaybetmeyin. Kalpsiz bir beden nasıl bir cesetten ibaretse değerlerinden ve köklerinden kopma pahasına elde edilen kariyer de aynı şekilde anlamsız, soğuk ve ruhsuzdur." dedi.

Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi'nin Haliç Kongre Merkezi'ndeki mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada mezunlara bundan sonraki hayatlarında başarılar diledi.

Gençlerin bugünlere gelmesinde emeği olan ailelere ve hocalarına da teşekkür eden Erdoğan, "Bugün mezuniyet sevinçlerini paylaştığımız gençlerimiz ana sınıfı ve üniversite hazırlık sınıfını da dahil ettiğimizde 18 yılı bulan zorlu bir eğitim sürecini geride bıraktılar. Gençlerimizden yüksek lisans ve doktora düzeyinde akademik çalışmalarına devam etme niyetinde olanlar, iş hayatına atılıp kariyerini orada sürdürecek olanlar da muhakkak vardır. Hangi yoldan giderseniz gidin bundan sonra yeni döneme giriyorsunuz. Öğrencilik sıfatının getirdiği koruma kalkanı artık üzerinizden kalkıyor. Ailenizin ve dostlarınızın desteği hep yanınızda olmaya devam edecektir. Ama bundan sonra kendi ayaklarınız üzerinde durmaya, kendi kararlarınızın sonuçlarıyla yüzleşmeye hazır olmanız gerekiyor." diye konuştu.

Erdoğan, öğrencilerin uzun eğitim serüveninde elde ettikleri birikimi pratik, gayret ve çalışkanlıkla hayata geçirecekleri yeni bir sürece adım attıklarını aktararak, öğrencilerden beklentilerini şöyle sıraladı:

"İş hayatınızda ve akademik çalışmalarınızda ülkenize, milletinize ve ideallerinize olan sadakatinizi asla kaybetmeyin. Kalpsiz bir beden nasıl bir cesetten ibaretse değerlerinden ve köklerinden kopma pahasına elde edilen kariyer de aynı şekilde anlamsız, soğuk ve ruhsuzdur. Aynı şekilde ne pahasına olursa olsun kazanmanın değil, hayırlısıyla kazanmanın çabası içinde olacağınıza inanıyorum. Türkiye'nin size ve birikiminize ihtiyacı var. Devir hayat boyu öğrenme ve hayat boyu eğitimi sürdürme devridir. Eğitim kademelerinde elde ettiğiniz bilgileri, sürekli güncelleyerek bunun yanında sürekli daha ileriye taşıyarak ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkarma hedefine katkı vermek mecburiyetindesiniz."

Herkesin aynı gemide olduğunu belirten Erdoğan, Nazım Hikmet'in "Sen yanmazsan, ben yanmazsam,

Biz yanmazsak...Nasıl çıkar karanlıklar aydınlığa?" dizelerini tekrarladı. Erdoğan, gençlerin gayret göstermemesi durumunda Türkiye'nin hedeflerine ulaşmasının zor olduğunu aktararak, gençlerin 2053, 2071 vizyonunun alt yapısını kuracak ve inşa edecek gençler olduğunu söyledi.

Gençlerin geleceği inşa edeceklerini yineleyen Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Benim gözümde sizler, asımın neslisiniz. Bu neslin devamını yetiştirecek olan öncüler sizlersiniz. Rabbim yolunuzu, bahtınızı ve gönlünüzü açık etsin. Vakıflar Genel Müdürlüğümüz tarafından ecdadımızın bizlere emaneti olan beş ayrı vakfımızın kuruculuğunda hayata geçirilen bu üniversite, 6 yılda gerçekten örnek bir eğitim kurumu haline geldi. İlk adımı atacağımız zaman ilgili arkadaşlarımızla, bakan ve genel müdürümüzle bu konuyu görüştüğümüzde hep şunu özellikle hedeflemiştim. Dedim ki 'Ecdadımız bu vakıfları niye kurdu? Asıl hedef neydi? Bir neslin ihyası ve inşasıydı. İşte şimdi de Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak bu adımı atmamız lazım.' Bir tarafta Fatih Sultan Mehmet Üniversitesi öbür tarafta Bezmialem Valide Sultan Üniversitesi bunlar hep bu sürecin temel taşlarıdır. İlk yıl 128 öğrenciyle başlanan 2014'te 113 mezunla siftahı yapılan üniversitemizin eğitim ve öğretim faaliyetleri her düzeyde 5 binin üzerinde öğrenciye ulaştı."

Erdoğan, bugün mezun olan 740 öğrencinin üniversitenin rüşdünün ispatı olduğunu dile getirerek, üniversitenin vakıf mallarının amacına uygun olarak kullanılmasının örneği olduğunu söyledi.

Vakıf Katılım Anonim Şirketi'nin yakın zamanda aynı salonda açılışının yapıldığını anımsatan Erdoğan, "Vakıflar Genel Müdürlüğü, Vakıfbank'ın yaklaşık yüzde 58 hissesini oluşturuyor. Böyle bir hisseye sahip. Fakat vakıfların amacına uygun mu bu Vakıfbank'tan bu gelir. 'Öyleyse bugün Vakıf Katılım Anonim Şirketi'nin açılışını yapıyoruz. Şimdi peyderpey Vakıfbank'ta Vakıflar Genel Müdürlüğü hissesini alarak bu Vakıf Katılım Anonim Şirketi'nin öz sermayesini oluşturacak.' dedim. Vakıf Katılım Anonim Şirketi olarak, bu katılım şirketleri içerisinde dikkat edin 'Banka' demiyorum en güçlü şirket olsun diye bunu ifade ettim."

Erdoğan, buradan elde edilecek gelirle Vakıflar Genel Müdürlüğü'nün eğitim ve öğretimde yatırımlar, tarihi eserlerin onarılması ve sokakta kalana yapacağı yardım ile ecdadın yaptıklarının aynını yapacağını dile getirdi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ey Başkan, (Avrupa Birliği Komisyon Başkanı) sen Türk milletini tanımadın. Bu millet, oradan gelecek vizeymiş, geri kabulmüş, bunların peşinde değil. Siz, siz şu anda tam manasıyla Türkiye'nin peşindesiniz. 'Eğer Türkiye kapıları açar da bu mülteciler Avrupa'ya doğru yürürse bizim halimiz ne olacak' diye düşünüyorsunuz." dedi.

Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesinin Haliç Kongre Merkezi'ndeki mezuniyet töreninde yaptığı konuşmada, Avrupa Birliği Komisyon Başkanı Jean-Claude Juncker'ın, "Erdoğan ciddi şekilde geri kabul anlaşmasını uygulamama yoluna giderse, niçin Avrupa'ya vizesiz seyahat etme imkanı verilmediğini Türk halkına kendisi anlatmak durumunda kalır." dediğini anımsatarak, şöyle konuştu:

"Ey Başkan, sen Türk milletini tanımadın. Bu millet, oradan gelecek vizeymiş, geri kabulmüş, bunların peşinde değil. Siz, siz şu anda tam manasıyla Türkiye'nin peşindesiniz. 'Eğer Türkiye kapıları açar da bu mülteciler Avrupa'ya doğru yürürse bizim halimiz ne olacak' diye düşünüyorsunuz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Tutuştular, işte bir Edirne'de 60 bin kişi toplandı, tutuştular. 'Acaba bunlar oradan Bulgaristan'a, Yunanistan'a doğru gidecekler mi' diye ama biz 3 milyona ev sahipliği yapıyoruz. Niye? Biz insana değer veriyoruz, Yaradandan ötürü. Sizin böyle bir derdiniz yok. Geri kabul vesaire, bütün bunlar sizin ne kadar sözünüzde durmaz insanlar olduğunuzu gösteriyor. Çünkü bu anlaşmaları sizle yaptık. Bunlar yazılı kayıtlarda var. Siz verdiğiniz sözde durmuyorsunuz. İşte sizin çirkin yüzünüz bu. Erdoğan bu çirkin yüzünüzü ortaya koyduğu için çılgına dönüyorsunuz. Onun için de 'Erdoğan'dan nasıl kurtuluruz' diye bunun çalışmaları içindesiniz. Alıyorsunuz bölücü terör örgütünün arkasında olduğu örgüt elemanlarını, parlamento binanız içerisine duvarlara astığınız o terör örgütünün paçavraları önünde resim çektiriyorsunuz ama biz o değiliz. Biz, 'teröre karşıyız' dediysek sonuna kadar karşıyız ama siz samimi değilsiniz. İşte biz bütün bu gelişmeleri, milletimizle zaten her gün paylaşıyoruz. Biz İngiltere gibi de değiliz onu da söyleyeyim."

- "Siz bizi halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman olduğu için kabul etmiyorsunuz"

İngiltere'deki referanduma değinen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Yarın referandum yapıyorlar, 'Avrupa Birliğinden çıkalım mı çıkmayalım mı? Bize de sinyal gönderiyorlar, '3 bin yılına kadar Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi mümkün değil'. Hani biz bir araya geldiğimiz zaman sen böyle konuşmuyordun Cameron... Öyle demiyordun bize. Hep bize söylediği şuydu, 'Her zaman yanınızdayız, bir an önce Türkiye'nin Avrupa Birliğine girmesi için her türlü gayreti gösteriyoruz'. Ne oldu şimdi? İşte bu. Bunların yapısı bu. Şimdi yarın bizi gerekçe göstererek, -kampanyayı öyle sürdürüyorlar görüyorsunuz- oradan Avrupa Birliğinden çekilmeme kararı çıkacak. Ben şimdiden size söylüyorum. Ondan sonra da diyecekler ki 'ne yapalım, İngilizler böyle istedi ve Avrupa Biriliği'nden çekilmedik yola devam ediyoruz.' Hayırlı olsun, devam edin zaten oradasınız ama Türkiye bu değil. Türkiye'ye resmen sene 1963 söz verdiniz, sene 2016, 53 yıl geçti hala oyalıyorsunuz. Niye oyalıyorsunuz? Söyleyeyim bugüne kadar bunu pek telaffuz etmiyordum sadece özel görüşmeler, oralarda konuşuyordum. Ey Avrupa Birliği, siz bizi halkının büyük bir çoğunluğu Müslüman olduğu için kabul etmiyorsunuz. Evet... Bunun aksini ispat edemezsiniz ve bunu Fransa'nın eski Dışişleri Bakanlarından bir tanesi bana zaten açık açık söyledi. Sayın Davutoğlu da yanımda, üçlü olarak görüşüyoruz ve açık açık söyledi 'Sizi almazlar' dedi Avrupa Birliğine, boşuna uğraşıyorsunuz'. 'Niye?' dedim, 'Müslümansınız' dedi. Biz de bunu biliyoruz aslında dedim ama biz yine de bakalım bir samimiyet testidir diye bu yola girdik ve işte 1963, şimdi 2016..."

"Türkiye'yi NATO'ya almakla yanlış yaptık" diyenlerin olduğunu belirten Erdoğan, "Yani, ayrımcılık bunlarda var. Şimdi sıkıntı farklı yerlerde. Avrupa Birliği bize verdiği sözü yerine getirmeyip, terör tanımı gibi kesinlikle iyi niyeti olmayan bir konu üzerinden vize serbestisinden imtina ederse biz, meseleyi milletimize rahat anlatırız. Sayın Komisyon Başkanı o bakımdan rahat olsun. Biz kalkarız, İngilizlerin yaptığı gibi biz de bir kamuoyu araştırmasına milletimizle gideriz, 'Avrupa Birliği ile müzakerelere devam mı tamam mı' diye sorarız. Milletim 'devam' derse biz de devam ederiz, çünkü ben kendilerine hep dedim, 'ya bizi almayacaksanız söyleyin, alacaksanız da bu işi bitirin.' Ne 'evet' ne 'hayır' dediler bugüne kadar, hep bizi oyaladılar. Asıl böyle bir durumda düzenli göç imkanından mahkum kaldıkları için yeniden harekete geçecek milyonlarca mülteci Avrupa kapılarına dayandığında Sayın Komisyon Başkanı bu durumu kime nasıl anlatacak onu düşünsün. Biz, vize serbestisi olmadan bugüne kadar olduğu gibi hayatımızı yine sürdürürüz ama Avrupa ülkeleri, geri kabul anlaşmasının getirdiği imkanlara umudunu bağlamış milyonlarca mültecinin yaşayacakları hayal kırıklığının ardından ortaya çıkacak tabloyu aynı rahatlık ve soğukkanlılıkla karşılayabilir mi onu bilmiyorum. Yaşayıp göreceğiz."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bazı gazeteci, akademisyen ve sanatçıların imzaladığı bildiriye ilişkin, "Dün yine birileri, güya bize ihtar vermek için bildiri yayınlamışlar. Bakıyorsunuz, kendi milletine söven sözde profesörü, terör örgütüne militanlık eden sözde akademisyenleri, gazetecileri savunuyorlar. Paralel ihanet çetesinin pençesindeki üniversitelere kayyum atanmasına karşı çıkıyorlar, üniversitelerle yetinmeyip liseleri kaşıyorlar. Orayı halledemediler, şimdi liselere indiler." dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesinin 2015-2016 akademik yılı mezuniyet törenindeki konuşmasında, ecdadın kurduğu vakıflar aracılığıyla hayat bulan külliyelerin önemli bölümünün başlı başına birer üniversite olarak faaliyet gösterdiğini söyledi.

Geniş bir yelpazede verilen eğitimiyle hocalarıyla burslu ve yatılı öğrencileriyle kütüphanesiyle her külliyenin döneminin seçkin bir eğitim kurumu olduğunu ifade eden Erdoğan, kimilerinin külliye kavramını sadece camiyle sınırlamasının cehaletten ziyade bu müesseselerde verilen eğitimin kalitesini ve çeşitliliğini kabul etmek istememelerinden kaynaklandığını anlattı.

Erdoğan, aynı tartışmanın Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde de yaşandığını belirterek, "Adam külliyenin ne anlama geldiğini bilmiyor ki. Sıkıntı buradan başlıyor. Biraz araştırsa, incelese bunun altında, içinde neler var, bunu görecekler. Beştepe'de inşası süren külliyemiz, Cumhurbaşkanlığı çalışma ofislerinin yanında halen kullanımda olan camisiyle, yakında açılışını yapacağımız kongre ve kültür merkeziyle, şu anda inşasına başlanan Türkiye'nin en büyük kütüphanesiyle inşallah 5 milyon cilt, içinde kitabı olacak. Tamamıyla da bu çalışmanın ardından, hemen yanı başında da sergi salonlarını içeren dev inşasıyla bir külliye. Bunu ecdadımızın mirasına yakışır bir eser olma yolunda devam ettiriyoruz. Bizim amacımız hiçbir zaman Beştepe'de kamu binalarının o soğuk yüzünü sergileyecek bir bina yapmak olmadı." ifadelerini kullandı.

Üç şeyi hedeflediklerini aktaran Erdoğan, "Buraya baktığımızda Selçuklu'yu, Osmanlı'yı ve modern mimariyi göreceğiz. Öyle bir sentez yapalım ki bu sentezin içerisinde biz Türk milleti olarak, işte buyuz." dedi.

Erdoğan, tarihi ve kültürü yansıtan, milletin her kesimine hitap eden 79 milyon vatandaşın tamamının benimseyeceği ve kullanacağı bir külliye hayaliyle yola çıktıklarını, bu hayali de büyük ölçüde gerçekleştirdiklerini dile getirdi.

Haliç Kongre Merkezi'nin de bir külliye olduğunu ifade eden Erdoğan, bu binanın geçmişte mezbaha olduğunu, kokudan dolayı yanından geçilemediğini, belediye başkanlığı döneminde 'kültür ve kongre merkezi haline getirelim' diyerek adım attıklarını, bir taraftan Haliç'in temizlediğini, bir taraftan da merkezin tamamlandığını söyledi.

- "Tarihimize sahip çıkıyoruz"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, aslına uygun olarak bu güzel eserin ortaya çıktığına dikkati çekerek, "Bu bir tarihtir. Kim tarihine sahip çıkıyor? Biz. Tarihi eserleri kim koruyor? Biz." ifadelerini kullandı.

Üniversitenin gerek Mevlanakapı'da, gerek Fatih'teki rektörlük binasının ekranda gösterildiğini anımsatan Erdoğan, "Bunları yok etmek değil, devraldığımızı geleceğe aynı şekilde taşımak. Ankara, cumhuriyetimizin başkenti olarak ilan edilmesine rağmen, Meclis ve çevresindeki sınırlı sayıda bina dışında, tarihimize ve kültürümüze katkı sağlayacak eserlerle donatılmamış bir şehirdir. Bu kısırlığı aşmak için şehri Selçuklu ve Osmanlı mimarisini günümüz ihtiyaçlarıyla birleştirecek eserlerle donatmaya karar verdik. Cumhuriyet tarihindeki pek çok rekorumuzun, ilklerimizin arasına Beştepe Külliyesi'ni de ilave ederek, bunu başardığımıza inanıyorum." diye konuştu.

Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet Han'ı anlamanın İstanbul'u anlamak, İstanbul'u anlamanın ise sadece milleti değil, bu coğrafyada hüküm süren nice toplumları, hatta tüm insanlığı anlamak olduğunu kaydetti.

"Türkiye'yi ülkelerden bir ülke sananlar, milletimizi milletlerden bir millet sananlar, İstanbul'u şehirlerden bir şehir sananlar yanılıyor. Eğer bu ülke, bu millet, bu şehir sıradan olsaydı inananın bana başımızda bunca gaile olmazdı." diyen Erdoğan, sınırların hemen ötesinin ateşe ve kana bulandığını, sınırların berisinin ise her türden terör örgütünün ve ihanet çetesinin faaliyet alanı haline geldiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ülkemizdeki bazı gafiller, kendi milletlerinin, kendi tarihlerinin, kendi medeniyetlerinin büyüklüğünün farkında olmayabilir ama karşımızdakiler bunu çok iyi biliyorlar." diyerek, Mehmet Akif Ersoy'un "Bir zamanlar biz de millet, hem nasıl milletmişiz / Gelmişiz dünyaya milliyet nedir öğretmişiz." ve "Kapkaranlıkken bütün afakı insaniyetin / Nur olup fışkırmış ta sinesinden zulmetin." dizelerini seslendirdi.

- "Önce millete saygı duyacaksın"

Bir kesim her ne kadar aksini ispat etmek için çalışsa da bu milletin sıradan olmadığını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Dün yine birileri, güya bize ihtar vermek için bildiri yayınlamışlar. Bakıyorsunuz, kendi milletine söven sözde profesörü, terör örgütüne militanlık eden sözde akademisyenleri, gazetecileri savunuyorlar. Ben buradaki profesörlerimizi, doçentlerimizi, hocalarımı tenzih ederim ama içimizdeki, çuvalın içindeki çürükleri de herhalde görmeyi, onları ifade etmeyi zannediyorum hakkımız olarak görebiliriz. Paralel ihanet çetesinin pençesindeki üniversitelere kayyum atanmasına karşı çıkıyorlar, üniversitelerle yetinmeyip liseleri kaşıyorlar. Orayı halledemediler, şimdi liselere indiler. Orada 'liselere kulak ver.' Önce sen kulak ver ya. Millete kulak ver, millete. Millet ne diyor. Çıkmış bir tanesi kalkıyor diyor ki 'bu muhtarların seçilmesini yanlış buluyorum, herkesin oyu geçerli olmamalıdır.' Milletin içinde de böyle tefrike gidenler var. Bunlar ne cins adamlar. Sen sanatçı olsan ne olur, profesör olsan ne olur, doçent olsan ne olur? Önce millete saygı duyacaksın, saygı. Bu milletin hiçbirini küçümseyemezsin."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaradılmışların en şereflisi olan insanın Allah tarafından tefrik edilmediğini, ayırdedilmediğini, "Bu profesördür, bu bakkaldır, bu çiftçidir" denmediğini dile getirerek, "Ne diyor orada. İnsan. Ölçü bu ya. Sen nasıl böyle bir ayrıma gidersin. İşte bölücü örgütün maşası haline dönüşmüş milletvekillerine, bunlar destek veriyorlar. Yargıyı, iş dünyasını, diğer devletleri, tahrik ediyorlar. Teröristlerin yakıp yıktığı ilçelerin suçunu, devlete yüklemeye çalışıyorlar. Hayırlı hizmetleriyle milletimizin göz bebeği olan sivil toplum kuruluşlarımıza saldırıyorlar. Sonra da dönüp bana, 'Bizi bu kadar korkutma' diyorlar. Ben seni ne korkutacağım." değerlendirmesinde bulundu.

- "Bize şah damarından daha yakın olan Allahımızdır"

"Kork, Allah'tan korkmayandan" şeklindeki sözü hatırlatan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu ithamların, bu iftiraların, bu yalanların ve bu çarpıtmaların hangisi korku eseri olabilir acaba. Burada korku değil tam tersine, kusura bakmayın, bir terbiyesizlik vardır. Hem ülkenin seçilmiş Cumhurbaşkanına bu şekilde her türlü hakareti edeceksiniz hem de korkudan bahsedeceksiniz. Bunlar kendi şerleriyle, kendi şirretlikleriyle, kendi karanlık ilişkileriyle milleti korkutmaya çalışıyorlar. Kendilerine buradan diyorum ki boş atıp dolu tuttuğunuz günler geride kaldı. Artık bu milletin size de söylediklerinize de yayınladığınız bildirilere de itibarı yoktur. Milletle, milletin değerleriyle, tarihiyle, kültürüyle ve milletin temsilcileriyle kavga etmekten vazgeçmezseniz kendi çirkinliğinizin içinde boğulup gideceksiniz. Gittiğiniz yol, yol değil. Hep söylüyorum ya. Tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ihanet. Yapı bu. Ben tabana sesleniyorum. Diyorum ki, 'Aman gelin bu oyundan artık çekilin.' Ne diyor? Açıklama yapıyor. En büyük tehlike burada. 'O bize, şah damarından daha yakın' diyor, Pensilvanya için. Bu çok tehlikeli bir ifade. Ben ilahiyatçı değilim. Biraz imam hatip okudum. İnsanı bu, Allah göstermesin, küfre götürüyor. Çünkü Rabbim Kur'an-ı Kerim'de ne buyuruyor? Bize şah damarından daha yakın olan Allahımızdır. Başka yoktur. Bunu açıklayınca da tutuştular. 'Ben söylemedim, bilmen ne söylemedi.' Tivitlerinizde var. Hep buralarda var. Gençler, işte burayı ayıracağız birbirinden. Bize Rabbimizden, şah damarından daha yakın olan bir güç yoktur."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerden, aziz milletin husumetine değil hizmetkarlığına talip olmalarını istedi.

Kendisinin de her zaman "Biz bu millete efendi olmaya değil hizmetkar olmaya geldik." dediğini hatırlatan Erdoğan, "Bu milletin gönlü, vicdanı, şefkati sizleri de içine alacak kadar büyüktür. Bu millet, büyük bir millet, yeter ki yüzünüzdeki maskeleri çıkartın, içinizdeki nefretten kurtulun, diyorum onlara." ifadelerini kullandı.

Konuşmasında yer verdiği Mehmet Akif Ersoy'un şiirinin "Göster, Allah'ım, bu millet kurtulur, tek mu'cize / Bir 'utanmak hissi' ver gaip hazinenden bize!" diyerek bittiğini aktaran Erdoğan, "Mesele bu. Gerçekten de elimizden bu iftiracılar, bu yalancılar için Allah'tan utanma hissi dilemekten başka bir şey gelmiyor." diye konuştu.

Katılımcıların ramazan ayını, Kadir Gecesi'ni ve Ramazan Bayramı'nı tebrik eden Erdoğan, mezun olan öğrencileri kutlayarak, okul yöneticilerine teşekkür etti.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber