Ben 'eline silahını al, sokağa çık' demiyorum

Hükümetimiz, iş dünyamıza, esnaf, vergi ve sicil affından kredi kolaylığına kadar pek çok ilave destek verdi ve vermeye de devam edecek. Bunun karşılığında iş dünyamızdan tek beklentimiz; ekonominin çarklarını hızlandırması, piyasayı hareketlendirmesidir. Çünkü yaşanan sıkıntının en önemli sebebi, herkesin bekleme durumuna geçmesidir. Bu bakımdan 'milli seferberlik' diyorum, boşuna demiyorum. Benim 'milli seferberlik' dediğim olay, 'eline silahını al, sokağa çık' bu değil. İşte milli seferberlik

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Aralık 2016 12:03, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Ben 'eline silahını al, sokağa çık' demiyorum

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin ekonomisine yönelik saldırıların boşa çıkartılması konusunda devletle birlikte iş dünyasına çok önemli görevler düştüğünü belirterek, "Bu kritik dönemde yatırımlarını, projelerini, gayretlerini erteleyen herkes benim nazarımda ekonomimize saldıranlarla aynı saftadır. Bunun altını çiziyorum." dedi.

Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) 30. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, kurulun hayırlara vesile olmasını diledi.

DEİK'in 30 yıldır Türkiye'nin gelişmesi, büyümesi, üretmesi, dışarıya daha fazla mal ve hizmet satması için çalıştığını, çabaladığını ve gayret ettiğini anlatan Erdoğan, bugüne kadar DEİK çatısı altında hizmet verenlere teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yurtdışı seyahatlerin hemen hemen tamamında birlikte olduğu DEİK yönetimine, iş konseyleri başkanları ve üyelerine çalışmalarında başarılar dileyerek, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da daima yanlarında olup destek vereceklerini söyledi.

Türkiye'yi 1 trilyon dolar dış ticaret, 2 trilyon dolar milli gelir ve dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri haline getirme hedefine ancak hep birlikte çalışarak ulaşabileceklerini kaydeden Erdoğan, 2023 hedeflerine en samimi ve sıkı sahip çıkan kesimlerin başında iş adamları ve özellikle de DEİK üyelerinin geldiğini anlattı. Erdoğan, milletin, ülkesine güvenen, zor günlerinde kendisi için fedakarlık yapan iş adamlarını asla unutmayacağını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Türkiye'nin ekonomisine yönelik saldırıların boşa çıkartılması konusunda devletle birlikte sizlere de çok önemli görevler düşüyor. Bu kritik dönemde yatırımlarını, projelerini, gayretlerini erteleyen herkes benim nazarımda ekonomimize saldıranlarla aynı saftadır. Bunun altını çiziyorum. Hükümetimiz, iş dünyamıza esnaf, sanatkarlarımıza vergi ve sicil affından kredi kolaylığına kadar pek çok ilave destek verdi ve vermeye de devam edecek. Bunun karşılığında iş dünyamızdan tek beklentimiz, ekonominin çarklarını hızlandırması, piyasayı hareketlendirmesidir. Çünkü yaşanan sıkıntının en önemli sebebi herkesin bekleme durumuna geçmesidir Bu bakımdan 'milli seferberlik' diyorum, boşuna demiyorum. Benim 'milli seferberlik' dediğim olay, 'eline silahını al, sokağa çık' bu değil. İşte 'milli seferberlik' bu. Dövizdeki spekülasyon dahil ekonomiye yönelik saldırıları işte bu hava besliyor, destekliyor. Bugün sınırlarımız içindeki ve dışındaki terör örgütleriyle nasıl canhıraş bir mücadele içindeysek, ekonomimize yönelen saldırılar karşısında da aynı kararlılığı göstermek mecburiyetindeyiz."

- "Bu oyunları biz bozacağız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkesini ve milletini savunmak için en kıymetli varlığını, canını ortaya koyan yiğitlerin, aynı amaç için sermayesini kullanması gerekenlere örnek ve ibret olması gerektiğini vurguladı.

Ekonomiye döviz üzerinden bir saldırı başlayınca millete ve iş adamlarına Türk lirasına geçme çağrısı yaptığına dikkati çeken Erdoğan, "Bazılarının benim bu çağrılarımı istihza ile karşıladığını biliyorum. Halbuki ortada 1994 krizinden beri yaşadığımız bir hakikat var. Birileri döviz spekülasyonuyla ekonomimize yön vermeye çalışıyor. Bu spekülasyonun gerisinde hiçbir rasyonel ekonomik sebep yoktur. Amaç, siyasi operasyonlara zemin hazırlamaktır. Bakın aynını komşu ülkelerde de yapıyorlar. İşte Rusya, Çin, Azerbaycan. Buralarda da yapıyorlar ama bu oyunları biz bozacağız. Bunu bozmak için de inşallah yerli paraya geçmek suretiyle bu adımları atacak ve kur baskısını inşallah bu ihracatta, ithalatta üzerimizden silkeleyip atacağız." diye konuştu.

Erdoğan, geçen 14 yılda defalarca bu tuzağa çekilmeye çalışıldıklarını dile getirerek, kimi kamuoyunca bilinen, kimi bilinmeyen bu kumpasların hepsine karşı da gereken tedbirleri alarak bu oyunları bozduklarını söyledi.

Sadece 2009 yılında kendilerinden kaynaklanmayan ve tamamen küresel ekonomik krizin etkisiyle bir küçülme yaşadıklarına vurgu yapan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Geçtiğimiz 3,5 yıldır ülkemize yönelik her saldırının ekonomik kriz çabasıyla gerçekleştirildiğine de şahit olduk. Gezi olaylarını hatırlayın, ne diyorlardı, 'Tüketmeyin, ekonomi dursun' diyorlardı. 17-25 Aralık emniyet yargı darbe girişiminin hedefinde ülkemizin önemli projelerini yürüten iş adamlarının da olduğunu biliyorum, sizler de biliyorsunuz. Ülkemizi karalamak için yürütülen kampanyaların asıl gayesinin ihracatımızı, turizmimizi baltalamak olduğu apaçık ortadadır. 15 Temmuz darbe girişimini takip eden günlerde şayet milletimiz 12 milyar dolar bozdurarak ekonomisine sahip çıkmasaydı, aynı oyunu orada da oynayacaktı ama bu millet sıradan bir millet değil. Çağrımıza aniden cevap verdi ve ne var ne yok elinde hemen onu bozdurdu ve piyasaya sürdü."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, son günlerde kurda yaşanan dalgalanmaya karşı tıpkı 15 Temmuz'da milletin yaptığı gibi, daha önceki saldırılarda aldıkları tedbirler gibi kararlı ve sabırlı bir duruş ortaya koymak mecburiyetinde olduklarını anlatarak, "İşte bu sebeple ben 'Yatırım yapın.' diyorum. 'Türk lirasına geçin, üretin, ihraç edin, istihdam sağlayın.' diyorum. Çünkü bize zerk edilmeye çalışılan zehrin panzehiri bunlardır. " dedi.

Onun için sürekli faizin düşürülmesinden bahsettiğine dikkati çeken Erdoğan, "Faizin düşmesi lazım burada yine söylüyorum. Kamu bankaları dahil faizin düşmesi lazım. Niye? Girişimcinin önünü açmamız için faizin düşmesi lazım. Girişimci yatırımı yapacak ki istihdam olsun, üretim olsun, rekabet olsun. Eğer girişimcinin rekabet yapmasına fırsat hazırlamazsak bunlar nasıl olacak?" ifadelerini kullandı.

- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Sadece şurada mültecilerle ilgili yaptığımız harcama 20 milyar doları buldu. Basit rakam değil. Nerede Batı? Hani o zengin Batı nerede? Onların böyle bir derdi var mı? Böyle bir sıkıntısı var mı? Hani insan hakları? Lafa geldiği zaman bakıyorsunuz, hemen şöyle bir tane hayvancık petrol yığınları arasına düştüğü zaman dünyayı ayağa kaldırıyorlar, değil mi? İşte buyurun, 2016'da Akdeniz'de, Ege'de ölenlerin sayısı 6 bine yakın. Bir feryatları var mı, dertleri var mı? Mülteciler Konseyi açıklama yapmış. Açıklama yapsa ne olur? Tedbir var mı? Yok. Botların içerisinde... Botlar şişleniyor ve o insanlar ölüyor. Kardeşim onların çıkışını engellemek için ne yapıyorsunuz?" dedi.

Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) 30. Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, finans sektörünün öz sermaye ile değil, mevduat sahiplerinin verdiği paralarla para kazandığını söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Vatandaşım gidiyor parasını veriyor. O da gidiyor parayı kime satıyor? Girişimciye satıyor. Ondan da bayağı güzel paralar kazanıyor. Faiz oranları gayet yüksek, 15-16-17'ye kadar çıkıyor. Böyle mi? Hepiniz de feryat ediyor musunuz? Böcek gibi sözleşme. Sözleşmeyi okuyamıyorsun bile, önüne ne konuluyorsa, karınca misali hemen imzayı atıyorsun. Arkadaşlar böyle tezgah olmaz. Bunu Cumhurbaşkanı söylüyor diye de beyefendiler rahatsız oluyor. Niye rahatsız oluyorsun? Ben dertliyim, derdim var. Bu ülkede yatırım olması lazım, bizim başka çaremiz yok. En zor şartlarda eğer bu yatırımlar yapılırsa bu ülke çökertilemez. Ama zor şartlarda yatırımlar durursa o zaman ülke durur, Allah muhafaza." diye konuştu.

Salona girerken bir iş adamının kendisine "100 milyon dolar bozdurduk, TL yaptık." dediğini aktaran Erdoğan, "Mesele budur. Yatırımlarımızı TL ile eğer yapıyorsak, yapacak olursak, evelallah bu ülkenin kimse belini kıramaz. Zaten kıramayacaklar ben buna inanıyorum. Bundan şüphem yok." ifadesini kullandı.

Erdoğan, terör örgütleriyle mücadelede de harcama yapıldığına değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sadece şurada mültecilerle ilgili yaptığımız harcama 20 milyar doları buldu. Basit rakam değil. Nerede Batı? Hani o zengin Batı nerede? Onların böyle bir derdi var mı? Böyle bir sıkıntısı var mı? Hani insan hakları? Lafa geldiği zaman bakıyorsunuz, hemen şöyle bir tane hayvancık petrol yığınları arasına düştüğü zaman dünyayı ayağa kaldırıyorlar, değil mi? İşte buyurun, 2016'da Akdeniz'de, Ege'de ölenlerin sayısı 6 bine yakın. Bir feryatları var mı, dertleri var mı? Mülteciler Konseyi açıklama yapmış. Açıklama yapsa ne olur? Tedbir var mı? Yok. Botların içerisinde... Botlar şişleniyor ve o insanlar ölüyor. Kardeşim onların çıkışını engellemek için ne yapıyorsunuz?

Türkiye'ye verdiği Avrupa Birliği'nin söz var: '1 Temmuz itibarıyla biz 3 milyar avro vereceğiz.' Şu ana kadar 677 milyon dolar. Bize vermiyor, benim bütçeme girmiyor bu para, sadece UNESCO vasıtasıyla Kızılay'a, AFAD'a gelen rakam bu 677... Söz verdikleri 3 milyar avroydu. Nerede? Yok. Bunların bütçeleri, gayrisafi milli hasılaları bizden çok çok fazla. Niye gelmiyor? Bunların böyle bir derdi yok. Bunların insanlık diye bir derdi yok. Bunların ezilen, mazlum, mağdur diye bir dertleri yok, bu dert bizde var."

- "Biz bu delikten bir daha sokulmayız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tarih boyunca nerede bir mazlum varsa oraya gidildiğini anlatırken, şöyle devam etti:

"Geçen çıkmış birisi Parlamentoda konuşma yapıyor, 'Bize ne dünyadan?' diyor. Lafa bak ya. Gaziantep'te 56 vatandaşımız öldürülüyor, Kilis'te aynı şekilde. Ben hastaneleri dolaşıyorum, o hali görüyorum, o güne kadar hep sabretmişiz, hiçbir yere girmemişiz ama o gün dedik ki 'Artık biz daha duramayız. Biz şimdi gireceğiz. Adımı atalım.' İlk adımı attık, girdik. Cerablus'tan başladık, ardından El Rai dedik. Ondan sonra 'Güneye doğru gideceğiz.' dedik. Akıl vermeye başladılar, 'Ne işimiz var oralarda?' Ya benim için buralar tehdit bölgeleri. Bizim 'terörden arındırılmış güvenli bölge' diye bir tezimiz var. Başından beri bunu söylüyoruz. Eğer bu hallolmazsa Gaziantep her zaman tehditte, Kilis her zaman tehditte, Şanlıurfa her zaman tehditte. Dertleri ne? Kuzey Suriye'de yeni bir devlet kurmak. Biz böyle bir devletin kurulmasına müsaade etmeyeceğiz, bu böyle bilinmeli." diye konuştu.

Şehitler olmasının can yaktığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Ama şunu da bileceğiz ki bir toprağın vatan olması için şehide ihtiyacı var, gaziye ihtiyacı var. 'Bayrakları bayrak yapan üstündeki kandır/ Toprak eğer uğrunda ölen varsa vatandır.' diyor şair. Buralara böyle geldik. Bu 780 bin kilometrekare bize durup dururken lütfedilmedi. Son, Cumhuriyetin kuruluşundan önce şöyle 10 yılı bir ele alırsak, 10 yıl içerisinde biz yaklaşık 2 milyon, 3 milyon kilometrekareden 780 bin kilometrekareye düştük. Ve bize Sevr'i dayattılar, Lozan'a razı olduk. Olay budur. Yoksa biz buna layık mıyız? Düşünebiliyor musunuz 17'nci, 18'inci asrın dünyada bir numarası olan bir devletiz, oradan bu bakiyeye kaldık. Şimdi de diyoruz ki 'Ne olacak? Olsun, biraz daha gidebilir.' Zaten bu PKK denilen ahlaksızların, bu alçakların istediği bu değil miydi? Bunlar değil miydi bizim Güneydoğu bölgemizde birçok operasyonları yaparken, oraları kendilerine göre bir devlet kurma ameliyesini yerine getirmek isteyenler? Şimdi sıkışınca ne demeye başladılar? 'Bizim böyle bir derdimiz, hayalimiz yok.' Ya siz kime yutturacaksınız bunu? Biz sizin bütün o gizli hikayelerinizi, gizli defterlerinizi, kitaplarınızı her şeyinizi A'dan Z'ye biliyoruz. Ama Müslüman bir sokulduğu delikten bir daha sokulmayacak. Biz bu delikten bir daha sokulmayız."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer bugün Körfez bölgesinde, Balkanlar'da, Kuzey Afrika'da her taraf gıdadan tekstile, elektronikten mobilyaya, makineden temizliğe bizim ürünlerimizle dolu değilse bir yerde yanlış yapıyoruz, bir şeyleri eksik bırakıyoruz demektir. Buna çok dikkat etmemiz lazım. Tabii bizim sosyal, kültürel ve elbette ticari bütünleşme alanlarımızdır buralar. Onun için bizim buralara bunlarla yüklenmemiz lazım. Öncelikle kendi coğrafyamızda söz sahibi olmalıyız ki diğer bölgelere geçecek gücü ve cesareti bulabilelim." dedi.

Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) 30. Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, ekonomide geçen 14 yıllık bilanço ortaya konulduğunda son dönemde bir durgunluğun görüldüğüne işaret ederek, bunların sebeplerinden bir kısmının siyasi hesaplaşmaların ürünü, bir kısmının da küresel ekonomide 2008'de başlayan ve hala süren sıkıntıların yansıması olduğunu dile getirdi.

Küresel ekonominin genel fotoğrafına bakıldığında Türkiye'nin yaşadığı tüm badirelere rağmen gayet iyi bir yerde durduğunu belirten Erdoğan, son 2 yıldır küresel ticaret hacminin daraldığını veya çok yavaş artış hızıyla yoluna devam ettiğini, buna rağmen Türkiye'nin küresel ticaret hacmindeki payının istikrarlı şekilde arttığını anlattı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin 2009'da yaklaşık yüzde 1 olan küresel ticaretteki payının 2015'te yüzde 1'in üzerine çıktığını ve yılın ilk 2 çeyreği itibarıyla yüzde 1,12'ye yükseldiğini kaydederek, "İhracatımız düştüğü için gerçekten üzüntülüyüz ama bu rakamlarla dahi ihracatta küresel düzeyde yüzde 0,89'dan, bu yılın ikinci çeyreği itibarıyla yüzde 0,95'e çıkmış bulunuyoruz. Bunun için Sayın Zeybekci (Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci) biraz daha fazla koşturacaksın. Görüldüğü gibi önümüz açık. Devlet olarak dünya çapında 163 merkezde faaliyet gösteren ticaret müşavirlikleri, ataşelikleri ve ofisleriyle iş adamlarımıza her türlü desteği veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz." diye konuştu.

Türkiye İhracatçılar Meclisi'nin (TİM) yakında 11 ülkede açacağı Türkiye Ticaret Merkezlerinin de ihracatçılara yurt dışında daha kolay faaliyet gösterme imkanı sağlayacağını vurgulayan Erdoğan, "Hem ülkemiz hem de iş adamlarımız için ölçekler çok büyüdüğü için elde ettiğimiz başarılar artık gözümüze bizim gerçekten küçük görünüyor. 2002'de müteahhitlerimizin yurt dışında üstlendikleri projelerin ortalama büyüklüğü 20 milyon dolardı. Bugün bu rakam ne oldu biliyor musunuz? 100 milyon doların üzerine çıktı. Öyle mi? 20 milyon dolardan 100 milyon doların üzerine çıktı. Aynı durum hemen hemen tüm ekonomik verilerimiz için de geçerlidir." ifadesini kullandı.

- "Yüksek katma değere sahip ürünlere ağırlık vermezsek, dış ticaretteki hedeflerimize ulaşamayız"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, rakamların hangi alanlarda zafiyet görüldüğüne ve dolayısıyla nerelere yüklenmek gerektiğine işaret ettiğine değinerek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Sektörel bazda dış ticaret açığımızın dörtte üçünü kimya, eczacılık, metal ürünleri, makine teçhizat ve geri dönüşüm sektörlerinde veriyoruz. Mal grupları bazında ise yatırım mallarındaki açığımız toplam dış ticaret açığımızın üçte birinden fazlasına karşılık geliyor. Aynı şekilde yüksek teknolojili ürünlerin dış ticaret açığımızdaki payı yüzde 40'ın üzerindedir. Bütün bu verilerin bize verdiği mesajlar çok açıktır. Bir defa inovasyona, yüksek teknolojiye dayalı, yüksek katma değere sahip ürünlere ağırlık vermezsek, dış ticaretteki hedeflerimize ulaşamayız. Bu gerçek, savunma sanayi başta olmak üzere geleceğimiz için kritik öneme sahip sektörler bakımından da geçerlidir. Devlet ve özel sektör iş birliğiyle kısa zamanda üretimimizin ve dış ticaretimiz yapısını bu yönde değiştireceğimize inanıyorum."

Bu noktada ciddi değişim ihtiyacı bulunduğuna dikkati çeken Erdoğan, "Eğer bugün Körfez bölgesinde, Balkanlar'da, Kuzey Afrika'da her taraf gıdadan tekstile, elektronikten mobilyaya, makinadan temizliğe bizim ürünlerimizle dolu değilse bir yerde yanlış yapıyoruz, bir şeyleri eksik bırakıyoruz demektir. Buna çok dikkat etmemiz lazım. Tabii bizim sosyal, kültürel ve elbette ticari bütünleşme alanlarımızdır buralar. Onun için bizim buralara bunlarla yüklenmemiz lazım. Öncelikle kendi coğrafyamızda söz sahibi olmalıyız ki diğer bölgelere geçecek gücü ve cesareti bulabilelim. Her işte olduğu gibi burada da başarının formülü açık ve basit: Çalışmak, daha çok çalışmak, gecemizi gündüzümüze katarak çalışmak. Mesele budur." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Siz zannediyor musunuz bizi Avrupa Birliği'ne bu rakamlar sebebiyle almıyorlar. Hiç alakası yok. Bizim alınmayış sebebimiz belli. Bunu da kendilerine söylüyorum da burada söylemem pek doğru değil. Bunların, bizim ekonomik durumumuz vesaire, bunlarla hiç alakası yok. Karar tamamen siyasidir. Tamamen bizim inancımızla alakalıdır." dedi.

Erdoğan, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) 30. Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, temel ekonomik göstergelere ilişkin ulusal hesap sisteminin, Avrupa hesap sistemi doğrultusunda revize edildiğini söyledi.

"Gerçekleri bilme bakımından bunu bugün burada açıklamamız lazım" diyen Erdoğan, bu çerçevede mevcut ekonomik göstergelerin geriye doğru düzeltilip yeniden yayımlandığını belirterek, şöyle konuştu:

"Yeni yöntemle daha önce 800 milyar dolara kadar çıkmış gözüken Gayrisafi Milli Hasılamız 949 milyar dolar, 10 bin 800 dolara kadar çıkan kişi başına milli gelirimiz 12 bin 500 dolar olarak revize edilmiştir. Bunu burada bu şekilde açıklamış olayım. Aynı şekilde 2003'ten bu yana yüzde 4,7 olan büyüme oranımız da yüzde 5,9 olarak düzelmiştir. Bu verilere göre, Türkiye milli geliri 100 milyar doların üzerindeki ülkeler arasında, bu süre içerisinde, Katar ve Çin'den sonra 2010-2015 yılları arasındaki büyüme oranı bakımından 3. sırada yer alıyor. Hatta 2013 yılında bu bakımdan listenin ilk sırasında yer alıyoruz, bu hesaplamaya göre. Yeni yöntemle aynı dönemde tüm ülkeler hesaba katıldığında Türkiye'nin büyüme sıralamasındaki yeri; 51'incilikten 12'nciliğe yükseldi.

Sizler yurt dışını gayet iyi bilen insanlarsınız. Ben de resmi ve çalışma seyahatleri vesilesiyle uzun yıllardır çok sayıda ülkeye gittim. Seyahatler öncesinde arkadaşlarımız, diğer pek çok hususla birlikte gideceğimiz ülkenin ekonomik görünümünü ifade eden rakamları da bir tablo halinde önüme getiriyorlar. Kağıt üzerinde veriler itibarıyla bizden daha ileride, daha zengin, daha gelişmiş gözüken ülkelere gittiğimde çoğu defa şahit olduğum manzarayla bu tabloların birbiriyle uyuşmadığını görüyorum, hissediyorum."

Avrupa Birliği üyeliği konusunda da benzer bir durumla karşı karşıya olduklarını dile getiren Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

"Siz zannediyor musunuz bizi Avrupa Birliği'ne bu rakamlar sebebiyle almıyorlar. Hiç alakası yok. Bizim alınmayış sebebimiz belli. Bunu da kendilerine söylüyorum da burada söylemem pek doğru değil. Bunların, bizim ekonomik durumumuz vesaire, bunlarla hiç alakası yok. Karar tamamen siyasidir. Tamamen bizim inancımızla alakalıdır. Başka bir şey değil. Türkiye onlara güç verir ama bazıları da gerçeği ifade ediyor. Özel görüşmelerimizde diyorlar ki 'Siz Müslümansınız. Sizi almayacaklar, boşuna uğraşmayın'... Bunu bana bizzat en önemli ülkenin dışişleri bakanı söylüyor. Vaka bu. Söyleyince de bize cevap veremiyorlar. Sorduğunuzda onlarda inanç hürriyeti var, düşünce hürriyeti var. Nerede var? Avrupa Birliği müktesebatında, etnik unsurlara kesinlikle kalkıp da sürgün yapamazsın, onları dışlayamazsın ama bunlar Fransa'da bile Romanları yaşattılar mı? Ne yaptılar Romanları? Gönderdiler. Biz, Roman kardeşlerimle burada iç içe yaşıyoruz, bizim bir sıkıntımız yok. Dün hatta bir tanesi İzmir'de yanımıza sokuldu, Sayın Başbakan'la beraber yürüyoruz, 'Ben Binali Bey'in Roman danışmanıyım' dedi. Ben, Roman kardeşlerimle beraber büyüdüm. Kasımpaşa'da doğduğum, büyüdüğüm yerde biz aynı mahallenin içindeydik, aynı ilkokulda beraber okuduk. Niye? Benim dinimde böyle bir ayrımcılık yok ki. Biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü sevdik. Biz bunlarda ayrım yapamayız. O siyahmış, o beyazmış, bizde böyle bir şey yok. İnşallah güzel şeyler olacak."

AB'ye tam üye yapılan ve güya tüm kriterleri karşılamış gözüken pek çok ülkeyle Türkiye'yi mukayese ettiklerinde ortaya "garip bir manzara"nın çıktığını ifade eden Erdoğan, "Rakamlarla gerçekler arasındaki bu çelişkiyi sizlerin de yakaladığınıza ben inanıyorum." dedi.

- "Ölçemezsen yönetemezsin"

İstatistiklerin hesaplanmasında esas alınan kriterlerin zaman içinde değişmesinin kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Erdoğan, sözlerini şöyle tamamladı:

"Çeyrek yüzyıl öncesine kadar söz konusu dahi olmayan pek çok iletişim ve yazılım hizmeti, bugün artık günlük hayatın vazgeçilmez parçaları haline gelmiştir. Aynı şekilde geçmişte çok önemli görünen kimi hizmetler ve ürünler de büyük ölçüde hayatımızdan çıkmıştır. Bu değişimler göz önünde bulundurularak yapılan istatistik güncellemeleri, mevcut durumu daha doğru görmemizi ve geleceğimizle ilgili daha doğru planlamalar yapmamızı sağlar, sağlayacaktır. Ülkemizde yapılan da böyle bir güncellemeden ibarettir. Onu bugün ilgili olan böyle önemli bir kurumun genel kurulunda açıklamakta fayda buldum.

Yeni veriler, bizi olduğumuzdan daha büyük göstermiyor, tam tersine gerçek durumumuzu çok daha doğru tartabilmemizi sağlıyor. Kişisel gözlemlerimizle zaten farkında olduğumuz hususları artık istatistiki yöntemlerle de tespit etme imkanı bulmuş oluyoruz. 'Ölçemezsen yönetemezsin' diye bir ilke var. Bizim de ölçümlerimizi doğru yapmamız gerekiyor ki yönetimimiz sağlıklı olsun. Bu bakımdan ben bugünkü genel kurulda, yeni istatistik yöntemi konusunda dile getirilen itirazları yersiz bulduğumu, bilime ve hakikatlere herkesin saygı göstermesi gerektiğini ifade etmek istiyorum. Zaten bizden önce Avrupa, bunların hepsi, bu sisteme geçtiler. Bu duygularla DEİK 30. Genel Kurulunun bir kez daha hayırlı olmasını diliyor, sizlere sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber