'AK Parti en çok halkın sesini dinlemeyi sever'

Çelik, "AK Parti en çok halkın sesini dinlemeyi sever. Onun için sandık ortaya çıkacak halkın sesini daha çok dinleyeceğiz. Vatandaşımızın sesine daha çok kulak vereceğiz ve Türkiye'nin bu tarihi dönemecinde sandığa giderek halkın iradesinin tecelli etmesine hep beraber şahitlik edeceğiz"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 11 Şubat 2017 15:55, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'AK Parti en çok halkın sesini dinlemeyi sever'

Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Geçmişte yaşandığı gibi parlamentoda, yargıda ya da hükümet içerisinde kriz çıkararak, Türkiye'nin gücünü zayıflatan Türkiye'yi geri götürmeye çalışan reflekslere karşı bizi, halkımızın iradesini korunaklı kılacak, milli iradeyi gasp etmek isteyenlere karşı güçlü bir yapı ortaya çıkaracak, bir sistem değişikliğine ihtiyacımız var." dedi.

Çelik, partisinin il başkanlığınca Yüreğir Kültür Merkezi'nde düzenlenen İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin her tarafında bugün bu toplantıları gerçekleştirdiklerini belirtti.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz'daki darbe girişimine değinen Çelik, "Şimdi öyle bir ülke düşünün, o gün Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında geçmişte cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar pek çok şekilde gördüğümüz gibi eğer bir anlaşmazlık olsaydı, o gün hükümet içerisinde birden çok partinin olduğu bir koalisyon olup da bakanlar kurulu arasında darbe girişimine karşı koymak konusunda aynı fikri, aynı siyasi tutum söz konusu olmasaydı ya da o gün geçmişte 27 Nisan e-muhtırasında ya da 28 Şubat döneminde olduğu gibi devletin çeşitli organları arasında farklı düşünen ama demokratikleşme yetkisinin dışına çıkarak, sisteme müdahale etmek isteyen birtakım merkez kaç girişimleri olsaydı, biz o gün o darbe girişime engellemekte, buna karşı koymakta çok zorlanırdık." ifadesini kullandı.

Bakan Çelik, devlet ve sistem içerisinde bir çatlak ve uyumsuzluk olması durumunda geçmiş zamanlarda yaşanan çok büyük sıkıntıların o gün yaşanabileceğine işaret ederek, konuşmasına şöyle devam etti:

"Bırakın darbe girişimini, geçmişte sadece bu uyumsuzluk yüzünden Türkiye'nin varlıkları, Türkiye'nin imkanları göz önünde saat başı erirken, bir krize müdahale etmek konusunda geç kalmış hükümetler dönemlerini biliyoruz. O sebeple bugün bahsettiğimiz sistem değişikliğini düşünürken, bunu sürekli aklımızda tutalım. Biz 15 Temmuz'u nasıl atlattı? 15 Temmuz'da tam bir uyum söz konusu olmasaydı, bu ülkenin ödeyeceği maliyetin ne kadar yüksek olacağını her zaman aklımızda tutalım. Çok net bir durum var, bizim önümüzdeki on yıllarda, yüz yıllarda karşı karşıya olduğumuz meydan okumalara, devletimizin karşı karşıya kaldığı, dünyanın içine girdiği ortam içerisinde daha konsolide bir devlet sistemine ihtiyacımız var. Daha güçlenmiş daha kararlı bir şekilde yürüyen bir sisteme ihtiyacımız var."

Sistem değişikliğinin yaklaşık 200 yıldır tartışıldığını vurgulayan Çelik, "Bakın dünya enteresan bir dönemden geçiyor. Bakın ilk defa ABD'den küreselleşme karşıtı bir takım sözler yükseliyor, korumacılıktan bahsediliyor. Çin küreselleşmeden, serbest ticaretten bahsediyor. Adeta dünyanın manyetik kutuplarının yer değiştirdiği bir dönemden geçiyoruz ve bizim bin 295 kilometrelik Irak Suriye sınırımızın ötesinde, Irakta ve Suriye sınırlarında güvenliği sağlayacak her hangi bir ordu gücü, herhangi bir ulusal devlet gücü kalmamıştır." değerlendirmesinde bulundu.

- "Sistem değişikliğine ihtiyacımız var"

Bakan Çelik, Türkiye'nin FETÖ, DEAŞ PKK terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin ve pek çok istikrarsızlaştırıcı unsurun saldırısı altında bulunduğunu belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Tüm bunların arasında demokrasimizi koruyoruz, hukuk devletimizi koruyoruz. Temel hak ve hürriyetler mücadelemizi koruyoruz. Tüm dünyanın gözü önünde dünyanın karşı karşıya olduğu en büyük terör unsurlarıyla karşı karşıyayken bile özgürlük ve güvenlik dengesini korumak hususundan azami hassasiyet gösteren bir yönetim biçimi sergiliyoruz ama bizim önümüzdeki on yılları bizim bu sistem krizlerini aşmış olarak girmemiz lazım. Artık bundan sonrasında geçmişte yaşandığı gibi Cumhuriyet tarihinde gördüğümüz gibi birtakım sistem krizlerine giremeyiz. Vakit kaybetmeye veyahut sistem krizleri yüzünden çeşitli krizlere karşı müdahale konusunda zaaf göstermeye kesinlikle tahammülümüzün olmaması gerek.Geçmişte yaşandığı gibi parlamentoda, yargıda ya da hükümet içerisinde kriz çıkararak Türkiye'nin gücünü zayıflatan Türkiye'yi geri götürmeye çalışan reflekslere karşı bizi, halkımızın iradesini korunaklı kılacak, milli iradeyi gasp etmek isteyenlere karşı güçlü bir yapı ortaya çıkaracak bir sistem değişikliğine ihtiyacımız var."

- "İyi ki sandık var"

Halkın çok partili hayata geçildiği günden itibaren demokrasi destanı yazdığını aktaran Çelik, "Eğer Türkiye'de sandık olmasaydı halkın iradesinin yansıyacağı sandık ortaya çıkmasaydı emin olun etrafımızdaki bazı ülkelerde gördüğümüz o acı sahneler Türkiye'de geçmişte de yaşanırdı bugünde yaşanırdı. Ama iyi ki sandık var, demokrasi var, iyi ki halka soruyoruz, iyi ki halk istediği yönetimi gerçekleştirebiliyor." diye konuştu.

AB Bakanı Çelik, bir kez daha halka gidileceğini anımsatarak, şunları söyledi:

"Bir kere daha soracağız ama şunu unutmamız gerekiyor. Hiç kimsenin, Türkiye'nin içerisindeki sistem krizine, sistemin çalışmasıyla ilgili birtakım ayak oyunlarına girerek Türkiye'yi geriletmesine, tökezletmesine müsaade etmeyecek bir yapıyı ortaya çıkarmamız gerekiyor. Dün Paris'teydim Avrupalı dostlarımız bana şunu soruyorlar, diyorlar ki 'yeni gelen sistem Sayın Cumhurbaşkanına, Sayın Recep Tayyip Erdoğan'a daha mı çok güç getirecek, onun bu kadar güç alması sistem için doğru mudur?' Ben de şunu söylüyorum. Siz şu anda Sayın Cumhurbaşkanı'nın sahip olduğu gücü biliyor musunuz, şu anda Sayın Cumhurbaşkanı vatana ihanet dışında hiçbir konuda yargılanamaz. Hükümet AK Parti hükümetidir, AK Parti Meclisin çoğunluğuna sahiptir. Bizim elimizde bu kadar güç varken güç peşinde koşsaydık, esasında bizim bu sisteme değişmesine karşı çıkmamız gerekirdi. Bu sistemde iktidar olabilme alternatifi bulamadığı için de CHP'nin bu sistemi değiştirmesi gerekirdi. Mesele güç elde etmek olsaydı, sınırsız bir güçle ve kontrolsüz bir güçle Türkiye'yi yönetmek olsaydı, o zaman bizim bu sistemi değiştirmememiz gerekirdi."

Geçmişte cumhurbaşkanları ve başbakanlar arasındaki uyumsuzluktan, orada oluşan fay hattında yürüyen bazı vesayet odaklarının Türkiye'ye bedeller ödettiğini anlatan Çelik, "Yarın cumhurbaşkanlarıyla başbakanlar ayrı partilerden olduğu zaman ya da değişik konularda ayrı düşünceleri olduğu zaman iki halkın seçtiği irade olacak ve bu iradenin çatışmasından ekonomik, demokratik düzen olarak temel hak ve hürriyetleri ve terörle mücadele bakımından, eğer 15 Temmuz gecesi böyle bir tablo ortaya çıksaydı, Türkiye'yi bir işgal girişimine karşı müdafaa etmek bakımından, zaaflar ortaya çıkacaktı." değerlendirmesinde bulundu.

Avrupa Birliği Bakanı (AB) ve Başmüzakereci Ömer Çelik, "Ülkede halkın iradesi gasbedilirken bunun bir rejim değişikliği olduğunu söylemeyenler bugün TBMM'nin onayından geçmiş ve halkın onayına sunulacak bir değişikliği rejim değişikliği olarak nitelendirebiliyor. Esas bunlar 'rejim rejim' diyerek aslında rejim tüccarlığı yapanlar." dedi.

Çelik, partisinin il başkanlığınca Yüreğir Kültür Merkezi'nde düzenlenen İl Danışma Meclisi Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, her darbenin bir rejim değişikliği olduğunu, Türkiye'yi asıl darbelerin değiştirmek istediğini belirtti.

"Bize rejim değişikliğinin ne olduğundan bahsetmesinler." diyen Bakan Çelik, "Yıllarca bu ülkede 'laikliğe karşı odak olmak' yüzünden birçok parti kapatıldı. Ama anayasanın bütün maddeleri eşittir. Acaba demokrasiye karşı olmaktan hangi parti kapatılırdı. Bütün siyasi hayatı boyunca kimler demokrasiye karşı odak oldular. Bunları hiçbir zaman unutmayalım. Bugün de açık ve net bir şekilde söylüyorum. Herhangi bir meselenin halka gitmesinden korkmak yine bir vesayet meselesinin parçasıdır. Bırakın halk karar versin." ifadesini kullandı.

Çelik, halkın iradesinin en güçlü irade olduğunu vurgulayarak şöyle devam etti:

"Bu ülkede en güçlü irade sizin iradenizdir. Sizin iradenizin üzerinde bir irade yoktur. Kim ki sizin adınıza daha iyi karar verdiğini söylüyor, kim ki sizden daha iyi düşüncelere sahip olduğunu söylüyor, kim ki sizin adınıza kendisinin verdiği kararların sizin çocuklarınız için, ya da kendi kadrolarının verdiği kararların sizin çocuklarınız için daha iyi olduğunu söylüyor işte o vesayet odağıdır. Onun kafasının arkasında halk iradesi yoktur. Onun kafasının arkasında rejim değişikliği vardır. Bu meseleyi ve geçmişte yaşanan meselelerin adını iyi koymak gerekir. İnsanlar kendi ana dillerini konuşamazken, kendi dini hayatlarını yaşayamazken, çeşitli siyasi ya da ideolojik kimlikleri yasaklanırken sesi çıkmayanlar, ülkede halkın iradesi gasbedilirken bunun bir rejim değişikliği olduğunu söylemeyenler, bugün TBMM'nin onayından geçmiş ve halkın onayına sunulacak bir değişikliği rejim değişikliği olarak nitelendirebiliyor. Esas bunlar 'rejim rejim' diyerek aslında rejim tüccarlığı yapanlar."

Bakan Çelik, "Kim ki halkın üstünden halka rağmen ve rejim bekçiliğine soyunuyor, onun adı rejim tüccarıdır. Ve şimdiye kadar bu hep böyle olmuştur ve böylede olmaya devam edecektir. Türkiye Cumhuriyeti rejimiyle bu halkın bir sorunu yoktur. Demokratik, laik, sosyal ve hukuk devletinin içerisinde bütün insanımızın özgür biçimde yaşadığı, herkesin kendi kimliğini hakim şekilde ortaya koyabildiği, siyasi olarak rahatça propaganda yaptığı, belli zaman diliminde anayasa ve yasaların öngördüğü şekilde halkın önüne sandığın gittiği, halkın kendi iradesiyle siyaseti şekillendirdiği bir rejim Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları tarafından her zaman destek görmüştür ve destek görmeye devam edecektir." değerlendirmesinde bulundu.

- "Türkiye'nin geleceği için istiyoruz"

Çelik, bu rejime en büyük zarar verenlerin, rejimin demokratik niteliğinden koparmaya çalışanlar ile 'rejim bekçiliği' adı altından rejim tüccarlığı yapan, rejim adına halk adına pazarlık yapanların olduğunu belirterek, bazı kişilerin anayasa değişikliğini okumadıklarını, diğer kısmın da bilerek gerçekleri sakladıklarını aktardı.

Sistem krizlerini aşmak üzere yeni bir yapının ortaya çıkmasını istediklerini anlatan Çelik, "Türkiye'nin geleceği için istiyoruz. O sebeple bu bir parti meselesi değildir. Bu bir devlet meselesidir. Milli iradenin geleceğinin meselesidir. Önümüzdeki meydan okumalara karşı daha güçlü bir şekilde ilerleyebilmesi için sistem krizleri çerçevesinde oluşturulan fay hatlarından bir takım vesayet odaklarının kendilerine pay çıkaramamaları için, bu ülkenin demokrasisinin, ekonomisinin tökezletilmemesi için, daha kontrollü hükümet sistemine ihtiyaç duyduğumuz için sistem değişikliğine 'evet' diyoruz." ifadesini kullandı.

Bakan Çelik, Türkiye'nin önüne gelen bu tablonun tarihi fırsat, tarihi bir dönüm noktası olduğunu vurgulayarak, "Sistem krizini aşmak zorundayız. Hele etrafımızdaki meydan okumalarına baktığımız zaman bu sistem krizini aşmak konusundaki irademizi en ciddi biçimde ortaya koymak zorundayız. Bir yandan Türkiye'yi büyüteceğiz. Türkiye'nin demokrasisini güçlendireceğiz, ekonomisini güçlendireceğiz. FETÖ, PKK, PYD ile de mücadele edeceğiz." dedi.

- "AK Parti sandığı seviyor"

AK Parti'nin sandığı sevdiğine işaret eden Çelik, şunları söyledi:

" Niye? Çünkü AK Parti en çok halkın konuştuğu zamanları sever. AK Parti en çok halkın emrettiği zamanları sever. AK Parti en çok halkın sesini dinlemeyi sever. Onun için sandık ortaya çıkacak halkın sesini daha çok dinleyeceğiz. Vatandaşımızın sesine daha çok kulak vereceğiz ve Türkiye'nin bu tarihi dönemecinde sandığa giderek halkın iradesinin tecelli etmesine hep beraber şahitlik edeceğiz. İnşallah hiçbir şekilde birtakım olaylardan dolayı üzüntüye kapılmayın, sakın ola ki yeise kapılmayın, kalbinizde bir mahzunluk olmasın. Bakın Suriye topraklarında DEAŞ terör örgütüne karşı verilen mücadelede en çok şehit veren illerin başındayız. Şehitler canlarını bu ülkenin insanları, bu ülke, vatan ve bayrak için feda ediyorlar. O zaman bizim üstümüze düşen, biz bu emanete sahip çıkacağız. İnşallah bugün bu çalışmalarımızı başlangıcını Adana'dan vermiş oluyoruz. Başka iller bir kez 'evet' diyorsa biz üç kere 'evet, evet, evet' diyeceğiz. İnşallah 16 Nisan'a kadar hep beraber koşacağız, yürüyeceğiz, şimdiden hayırlı uğurlu olsun."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber