Kılıçdaroğlu: Bir kararnamelik işi var

Kılıçdaroğlu: "Hem başkan hem partisinin genel başkanı. Hem mahkemelere hakim tayin edebiliyor hem arzu ederse Meclisi feshedebiliyor, arzu ettiği zaman hiçbir gerekçe göstermeden istediği sendikayı kapatabilir, ister ticaret odasını kapatabilir, sanayi odasını kapatabilir. Çünkü devletin yapısı ve işleyişi ile ilgili kararname çıkarma yetkisi veriyoruz. Parlamentodan o yetkiyi alıyoruz, bir kişiye veriyoruz"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 21 Mart 2017 19:40, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Kılıçdaroğlu: Bir kararnamelik işi var

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Evet çıkarsa Türkiye sonu belli olmayan bir sürecin içine girmiş olur. Çünkü bir kişiye o kadar çok yetki veriyoruz ki o yetkiyi nasıl kullanacağını kimse bilmiyor. Tamamen takdir ona ait." dedi.

Kılıçdaroğlu, bir otelde iş adamları, eski milletvekilleri, belediye başkanları, meslek ve sivil toplum kuruluşlarının temsilcileriyle bir araya gelerek, 16 Nisan'da yapılacak anayasa değişikliği teklifiyle ilgili görüşlerini aktardı.

Anayasa değişikliği konusunda toplumun ortak mutabakat sağlaması gerektiğini dile getiren Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin büyümesi, kalkınması ve güçlü olması için görüş birliğinin sağlanmasının önemine işaret etti.

Halk oylamasında siyasetin değil ülkenin geleceğinin oylanacağını vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Olay bir siyasi parti olayı değil, referandum bir siyasi parti tercihi de değil, geleceğimizi , demokrasimizi oylayacağız. Bunun üzerinde durmamız lazım. Nasıl büyürüz, nasıl kalkınırız, nasıl güçlü oluruz. Nasıl saygınlığı olan bir ülke oluruz." ifadesini kullandı.

Kılıçdaroğlu, bunun bilinen yolunun hukuk devleti ve hukukun üstünlüğüne inanmak olduğuna dikkati çekerek, şöyle devam etti:

"Hukukun üstünlüğü, hukuk dendiği zaman vatandaş hakkını arayabilecek. Vatandaş hukukunu arayabilecek. Herkesin can ve mal güvenliği olacak. Bunun üzerinde anlaşıyorsak, hukukun üstünlüğü, herkesin can ve mal güvenliği, herkesin hak arama özgürlüğü oluyorsa bilin ki ol ülkede demokrasi vardır. Demokrasinin varlık nedeni budur. Ben hakkımı nasıl arayacağım? Hükümete, devlete vergi veriyorsam, 'Verdiğim vergileri nereye harcadın' diye soru sorma hakkımın olması lazım. Bu bütçe hakkıdır. Dünyada demokrasinin çıkış kaynağıdır. Vergi veriyorum ve hükümet paramı nereye harcadı? Devletle vatandaş karşı karşıya kalabilir. Belediye kamulaştırma yapabilir, bir başka kurum kamulaştırma yapabilir, bedel düşükse nereye başvuracağım? Mahkemeye. Mahkemedeki hakimi bağımsız bir yargıç olarak değil de bir siyasi bakanın atadığı yargıç olarak görürsek adalette şüpheye düşeriz. Hakim hukukun üstünlüğüne ve vicdanına göre karar verir. Eğer hakim kendisini atayan otoritenin talimatıyla karar verirse hukukun üstünlüğü yoktur."

- "Veda Hutbesi en önemli insan hakları..."

Kılıçdaroğlu, insan hakları konusuna da değinerek, herkesin kimliğinin, inançlarının, yaşam tarzlarının farklı olabileceğini ancak bunların hukukla güvence altına alınması gerektiğini belirtti.

"Hepimiz insanız ve haklarımız var. Bu haklar, evrensel haklardır." diyen Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Sadece Türkiye'ye özgü haklar değil. BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi. Ondan önce, çok daha önce Sevgili Peygamberimizin Veda Hutbesi vardır. En önemli insan hakları bildirgesinden biri olarak kabul edilir. Neden? Veda Hutbesi'ni okuduğunuzda eğer bir kişiyi yargılıyorsanız, onun ailesini de suça ortak etmeyeceksiniz. Suç şahsidir. Suçu şahsilikten çıkarıp kolektif suç haline getirirseniz bu olmaz. Aramızda mağdurlar var. Görevine son verildi, atıldı ama öyle tablolarla karşılaşıyoruz ki baba yakalanıyor, içeriye atılıyor, aile ve çocuklar açlığa mahkum ediliyor. Bu olmaz. Bu insan haklarına aykırıdır. Demek ki bizim gibi düşünmeyenlerin de haklarını teslim etmemiz lazım. Demokrasi budur."

Kemal Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliğine hukuk açısından değinmek istediğini belirterek, şu görüşleri dile getirdi:

"Şimdi devleti yönetenler ellerinde, emrinde gücü bulunduranlardır. Nedir, Milli İstihbarat Teşkilatıdır, emniyettir jandarmadır, validir, gücü elinde bulundurur. Sorum şu. Devlet gücü nasıl kullanmalıdır? Otoriter bir baskı yoluyla mı, baskıyı sağlayarak mı bu gücü kullanmalı?Yoksa bu güç adalet içinde topluma hizmet etmek için mi kullanmalı? Bizim geldiğimiz, insanlık tarihinin geldiği süreç baskıcı dönemden devletin vatandaşına hizmet eder dönemine gelmiştir. Yani sonuçta devlet gücü vatandaşın çıkarı için kullanmalıdır. Kullanmak zorundadır. Bunun yolu nedir? Benim haklarım nasıl güvence altına alınacak? Anayasa ile güvence altına alınacak. Kuvvetler ayrılığı ile alınacak. Yani güç bir kişide temerküz etmeyecek. Yasama, yürütme, yargı dediğimiz üç ayrı güç var. Birbirini denetler bunlar, birinin yaptığı yanlışı diğeri düzeltir. Kamulaştırmadan örnek. Devlet geldi sizin fabrikanızı kamulaştırdı. Düşük bedel takdir etti. Nereye başvuracağız? Yargıya. Hakim bağımsız olduğu sürece doğru karar verecek ama hakimi tayin eden kişi kamulaştırma yapmışsa o hakim doğru karar veremeyebilir. 'O beni tayin etti ben onun tersine bir şey yapmayayım. Yoksa bir daha beni görevden alabilir'. Bu açıdan bu anayasa değişikliğinin değerlendirilmesi lazım."

- "En yetkin kişi o"

Anayasa değişikliğinde bütün gücün bir kişide toplanacağını savunan Kılıçdaroğlu, şunları ifade etti:

"Bir kişi hem yasama hem yargı hem yürütme... En yetkin kişi o. Osmanlı'da bir kişiye verilmeyen yetki bu anayasa değişikliği ile bir kişiye veriliyor. Bu bir kişiye biz başkan diyoruz veya cumhurbaşkanı. Adı hiç önemli değil. Bütün yetkilere sahip. Nasıl sahip? Hem başkan hem partisinin genel başkanı. Hem mahkemelere hakim tayin edebiliyor hem arzu ederse Meclisi feshedebiliyor, arzu ettiği zaman hiçbir gerekçe göstermeden istediği sendikayı kapatabilir, ister ticaret odasını kapatabilir, sanayi odasını kapatabilir. Çünkü devletin yapısı ve işleyişi ile ilgili kararname çıkarma yetkisi veriyoruz. Parlamentodan o yetkiyi alıyoruz, bir kişiye veriyoruz. Burada bir ayrıntı var yalnız, ona dikkatinizi çekeyim. Temel haklar konusunda yetkisi yok ama ekonomik ve sosyal konuların tamamında kararname çıkarabilir. Örneğin 'asgari ücreti dondurdum, kıdem tazminatını kaldırdım' diyebilir. 'Bir sendikayı kapattım' diyebilir veya 'Rize'den başlayıp Samsun'a kadar Ordu, Giresun tamamını tek vilayet yapıyorum bir tane de vali tayin ediyorum hadi güle güle, tepe tepe kulanın' diyebilir. Bu yetkileri var."

Kılıçdaroğlu, "Bunlar Türkiye'yi nereye götürür? Bu kadar büyük yetki bir kişiye verilirse ne olur?" sorusunu yöneltti.

Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Hayır çıkarsa ne olur. Erken seçime gider miyiz?' diye sordunuz. Bir, erken seçim olursa kararı bir kişi değil, Meclisin kendisi verecek. Eğer evet çıkarsa yetki yukarıda, tek kişide. Arzu ettiği zaman Meclisi feshedip kendisiyle beraber seçime gidebilir. Evet çıkarsa Türkiye sonu belli olmayan bir sürecin içine girmiş olur. Çünkü bir kişiye o kadar çok yetki veriyoruz ki o yetkiyi nasıl kullanacağını kimse bilmiyor. Tamamen takdir ona ait. Mesela bir sabah kalkıp diyebilir ki 'Ben Meclisi feshettim buyurun beyler hep beraber seçime gidiyoruz' veya 'Cumhurbaşkanı yardımcıları az geliyor 50 tane olsun, 81 tane olsun, her ilde bir yardımcı olsun' diyebilir mi? Diyebilir, yetkisi var veya başbakanlık zaten kalkıyor, kaç bakanlık olacak belli değil, 10 tane bakanlık olabilir, 100 bakanlık, hiç bakan da olmayabilir. Takdirine bağlı. Şimdi bu tablo içinde iş adamı nasıl yatırım yapacak ve önünü nasıl görecek? Bir iş adamı önünü görmezse ne demektir, can ve mal güvenliği yok demektir. Çünkü bir kararnamelik işi var. Mal varlığına istediği zaman el koyabilir."

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Bir kişiye bu kadar yetki verilmez. 'Bu kadar yetkiliyi evliyaya verirsen azdırırsın' diye Anadolu'da bir deyim vardır. Bir kişiye bu kadar yetki verilmez." dedi.

Kılıçdaroğlu, Samsun'da partisince bir otelde düzenlenen programda iş adamları, eski milletvekilleri, belediye başkanı ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileriyle bir araya geldi.

Parlamenter sistemde milletvekili dokunulmazlığının görev yaptığı süreyle sınırlı olduğunu, milletvekilliğinin bitmesi sonrası savcının işlem yapabildiğini belirten Kılıçdaroğlu, önerilen sistemle başkan ve yardımcıları ile bakanlara ömür boyu dokunulmazlık getirildiğini söyledi.

Siyasilerin doğruları vatandaşa anlatmakla yükümlü olduğunu ancak sivil toplum örgütlerinin de sorumlulukları bulunduğuna işaret eden Kılıçdaroğlu, vatandaşa doğruların anlatılması yönünde herkesin sorumluluğunu yerine getirmesi gerektiğini bildirdi.

Kılıçdaroğlu, "Hayır çıkarsa ne olur" diye sorular aldığına değinerek, "Hiçbir şey olmaz. Zaten şimdi Cumhurbaşkanı görevinin başında değil mi? Görevinin başında. Ne zamana kadar? 2019'a kadar. Süresi dolunca yeniden seçime gidiyoruz. Sayın Başbakan, o da görevinin başında. Bakanlar, onlar da görevlerinin başında. Erken seçim olur mu? TBMM karar alırsa olur. Karar almazsa olmaz, bu kadar basit. Erken seçimin bir gerekçesi olur, hükümet getirirse hangi gerekçeyle erken seçime gidilecek onu yazar, anlatır. Erken seçime ihtiyaç duymazlarsa bir sorun yok." diye konuştu.

"Hayır" çıkmasının milletin demokrasiye bağlı olduğunu ortaya koyacağını savunan Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bir kişiye bu kadar yetki verilmez. 'Bu kadar yetkiliyi evliyaya verirsen azdırırsın' diye Anadolu'da bir deyim vardır. Bir kişiye bu kadar yetki verilmez. 'Ben bu kadar yetki vermiyorum' anlamına gelir. 'Biz sizi seçtik, Meclise gönderdik, parlamentoya gönderdik. Cumhurbaşkanını da biz seçtik, herkes anayasal sınırlar içinde görevini yapsın'. Herkesin görevleri anayasada yazılıdır. Herkes anayasal sınırları içinde görevini yapsın. Parlamenter sistemin aksayan yönleri yok mudur? Var tabii. Bugünkü sistemin aksayan yönleri var. Nedir aksayan yönleri? Siyasi ahlak kanunu yok. Siyasi ahlak kanununa ihtiyacımız var. Doktorların kuralı vardır. Tabip odalarına sorun. Doktorlar yemin ederler. Hukukçuların, baroların kuralı vardır, ahlaki kurallardır. Esnafın Ahi Evran ocağından geliyor. Ticaretin kendi kuralları vardır. Sanayicilerin kendi kuralları vardır. Her mesleğin kuralı var, siyasetçilerin kuralı yok. Siyasetçilerin de ahlaki kuralları olması lazım. Yolsuzluk yapan adamın Mecliste ne işi var? İhale takip eden adamın Mecliste ne işi var. Bu düzenin en kritik noktalarından birisi siyasi ahlak kanununun olmaması. Yüzde 10 seçim kuralı niye var? Yüzde 1 oy alan partinin genel başkanı TBMM'ye gelse kürsüde oturup konuşsa derdini anlatsa bu millet ne kaybeder? Hiçbir şey. Yüzde 10 seçim barajını kim getirdi? Askerler getirdi, darbeciler getirdi. Şimdi onu savunuyorlar. Olmaz, o zaman sen darbecileri savunuyorsun."

Kılıçdaroğlu, yurt dışı seçim çevresi kanununun da çıkması gerektiğini, bu sayede tam temsiliyet oluşacağını ve milli iradenin parlamentoya tam yansıyacağını anlattı.

-"Demokrasi tahammül rejimi"

Demokrasinin bir tahammül rejimi olduğu, beğenilmeyen düşünceyi de dinlemek gerektiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, milletin ferasetine güvendiğini belirtti.

Önerilen anayasanın sadece bir partinin değil, herkesin anayasası olacağını, o nedenle herkesin sandığa giderken düşünmesi gerektiğinin altını çizen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Ön yargılarımızdan arınmak zorundayız. Düşünerek sandığa gidip oy kullanmak zorundayız. Bu ülkenin okumuşları, yazmışları, akademisyenleri, avukatları, doktorları, mimarları, mühendisleri, sanayicileri, esnafı... Hepsi bu bilinç içinde sandığa gitmeli ve oyunu kullanmalı. Biz dünyadan kopuyoruz. Venedik Komisyonu bir rapor yayınladı. Bu anayasa değişikliği kamuoyunda fazla tartışılmadı. Tartışılmıyor da zaten. Kimse korkudan yazamıyor. Türkiye demokratik parlamenter sistemden otoriter sisteme doğru gidiyor. Bu anayasa Avrupa Birliği ile uyumun hiçbir tarafında yok arkadaşlar. Ne olacak? En çok iş adamları düşünsün. Dünyayla bağlantıları kopacak. Suriye ile kavga ettik, kim zararını çekti? Bir, bizim iş adamları, iki, Suriye'deki Türkmenler. Mısır ile kavga ettik, kim zararlı çıktı? İş adamları. Mısır dedi ki Ro-Ro seferlerini iptal ettim', bitti. Afrika'ya mal gönderemedik. Irak ile kavga ettik, kim zararlı çıktı? Biz ve orada yaşayan Türkmen kardeşlerimiz. Şimdi Avrupa ile kavga ediyoruz. Niye kavga ediyoruz? Karadeniz'in fındık tüccarları gelip diyorlar ki 'Avrupa ile de kavga edersek peki biz bu fındığı kimse satacağız.' Haklılar, fındığı kime satacaklar? Çinliler almıyor. Afrika da almıyor. Çikolata sanayisinde kullanılıyor. Almanlar, Hollandalılar Belçikalılar alıyor. Onlarla da kavga etti. Kime satacaksın? Devlet yönetimi farklı bir şeydir. Devlet adamı az konuşur. Diline hakim olur, diline hakim olamayan devlet adamı ülkeyi iyi yönetemez."

- "Devleti en geç 24 saatte ele geçirirsiniz"

Tek kişiye çok fazla yetki verildiğini savunan Kılıçdaroğlu, "Bütün yetkileri bir kişiye verdiğinizde ne olur? Bir kişiyi ikna ettiniz mi devleti en geç 24 saatte ele geçirirsiniz. Öyle yetkiler veriyorsunuz ki bir başkan bir kararnameyle devletin bütün müsteşarlarını, bakanlarını, başkan yardımcılarını, valileri, kaymakamları, emniyet müdürlerini, müftüleri, daire başkanlarını, tamamını değiştirebilir ve devleti başka bir konuma sokabilir." ifadesini kullandı.

Bugün bütün bu yetkilerin TBMM'de olduğunu anımsatan Kılıçdaroğlu, yeni modelde ise devletin yapısı ve şeklinin bir kişi tarafından düzenlenebileceğini öne sürdü.

Kılıçdaroğlu, yeni modelde Türkiye'nin sonunun felaket olacağını, Suriye, Irak ve Libya'da ne olduysa Türkiye'nin de o sürecin içerisine gireceğini iddia etti.

Kılıçdaroğlu, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Beni endişelendiren de budur. Bir vatandaş olarak diyorum. Ülkesini seven, bayrağını seven, ülkesi ve bayrağı için çalışan, her siyasi partiye, her siyasi duruşa saygı gösteren, düşünce özgürlüğüne saygı gösteren, medya özgürlüğüne saygı gösteren bir kişi olarak söylüyorum. Benim gibi düşünmeyenin hakkını da ben savunuyorum. Bugün 150'nin üzerinde gazeteci hapiste. Bunların en az 140'ı CHP lehine tek cümle dahi kurmuş değiller bütün yaşamları boyunca ama ben onların haklarını savunuyorum. Çünkü demokrasiyi savunuyorum. Biz bu yolda yolumuza devam etmek zorundayız. Bu anlayışla yolumuza devam etmek zorundayız."

- "Amerika dışında hepsi parlamenter sistem"

Anayasanın tartışılarak ortak akılla değiştirilmesi, daha güzel bir anayasa yapmak için tüm siyasi partilerin uyum sağlaması gerektiğini belirten Kılıçdaroğlu, şu ifadeleri kullandı:

"Oturmamız, konuşmamız lazım. Bir bayram havasında anayasa değişiyor. Oturacağız anayasayı konuşacağız. Daha güzel bir anayasa nasıl yapacağız. Biz uygar dünyadan kopuyoruz. Üçüncü dünya ülkelerinden biri haline geliyoruz hukuk sistemi açısından ve devlet yönetimi açısından. Dünyanın en gelişmiş 20 ülkesi kişi başına gelir 25 bin, 30 bin doların üzerinde olan. Amerika dışında hepsi parlamenter sistem. Amerika'daki başkanlık sistemi de zaten Türkiye'de getirilen sistemle hiçbir ilgisi yok. Dünyanın en yoksul 20 ülkesiyse hepsi başkanlıkla yönetiliyor. Başkanlar çok zengin, bir elleri yağda bir elleri balda, halk sefalet içinde. Çünkü başkan asla hesap vermez. Kimse de soramaz. Türkiye bu süreci aşmak zorundadır. Aşarsak çok çok güzel şeyler Türkiye'de gerçekleştirebiliriz. Ben buna yürekten inanıyorum. Eğitim sisteminden bahsetti bazı arkadaşlarım. Biz şuna inanıyoruz. Dört aşamalı bir stratejiyi Türkiye'nin uygulaması lazım. Birincisi tam demokrasi. Demokrasisi gelişmemiş hiçbir ülke tarihte görüşmemiştir. İki üreten Türkiye ama ne üreteceğiz. Katma değeri yüksek ürün üreten Türkiye. Katma değeri yüksek ürünü nasıl üreteceğiz? Üniversiteleri bilgi üreten bir Türkiye. Üniversiteler bilgi üretecek. O zaman katma değeri yüksek ürün üreteceğiz. Üçüncü ayak güçlü bir sosyal devlet. Kimse aç ve açıkta kalmayacak. Dört sürdürülebilirlik. Bunları sürdürebileceksiniz. Sürekli üniversiteler büyüyecek, sürekli bilgi üretilecek, sürekli teknoloji gelişecek. Sürekli devletin sosyal yaşama olan katkı büyüyecek ve demokrasimiz sürekli ama sürekli kendisini yenileyerek büyüyecek ve gelişecek. Bu bizim hedefimiz. Bu hedefi yakaladığınız zaman emin olun kimse sizi tutamaz."

- "Yabancı sermayeyi unutun"

Kemal Kılıçdaroğlu, "Evet" çıkarsa ekonomi beklentilerinin nasıl olacağı yönünde sorular geldiğine işaret ederek, şunları kaydetti:

"Ekonomi beklentisini unutun. Yabancı sermayeyi unutun. Dünyayla ilişkileri unutun, bir tarafa bırakın herkes başının çaresine baksın. Dipsiz bir kuyuya doğru gidiyoruz. Yani freni patlamış bir otobüse hep beraber binmiş olacağız. Millet kendi kaderini kendisi çizecek. 'Hayır' çıkarsa demokrasiye sahip çıkacağız. Milli iradeye sahip çıkacağız, demokraside dengelere ve denetime sahip çıkacağız, dünyanın saygın bir ülkesi olacağız. 'Referandum sonucu Türk halkı kendi demokrasisine sahip çıktı' algısı giderek güçlenecek. Uygar dünyayla ilişkilerimiz giderek güçlenecek. Avrupa Birliği, Amerika, Rusya, Ortadoğu ile daha ciddi, daha tutarlı ilişkilerimiz gelişecek, büyüyecek. Bunların tamamını yapacağız, yapmak zorundayız. Bu mesaj 'hayır' oyuyla siyasal iktidara, siyasi partilere, yani siyaset kurumuna verilmiş olacaktır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber