'Evi, arabayı ver' deseler verecek durumdaydım'

Tanık Mehmet Özkol: - "O dönem 'Evi, arabayı ver' deseler verecek durumdaydım. Yurt dışı seyahatlerimiz oluyordu. Bu seyahatlerde zenci bir çocuk çıkıp İstiklal Marşı'nı okuyor, Türkçe şarkılar söylüyordu. Manevi olarak etkileniyorduk. O günkü manevi duygular içinde bu yardımlar nereye gitti diye sormadık ama şimdi olsa elbette yapmazdım"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 05 Nisan 2017 18:27, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Evi, arabayı ver' deseler verecek durumdaydım'

Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesindeki üçüncü duruşmanın üçüncü celsesine, aralarında eski Boydak Holding yöneticileri Memduh ve Şükrü Boydak'ın da yer aldığı, 5'i başka suçtan 11'i tutuklu 30 sanık ile avukatları ve müştekiler katıldı. Tutuklu sanıklardan Hacı Boydak'ın sağlık sorunları nedeniyle katılmadığı duruşmaya, Metin Çiftçi ise Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile iştirak etti.

Tanık olarak dinlenen Murat Ceran ifadesinde, bir arkadaşının daveti üzerine 2013 yılı sonunda "cemaat oturmalarına" katılmaya başladığını, birkaç ay sonra da mütevelli heyetine seçildiğini söyledi.

Kendisinin bulunduğu mütevelli heyetine 11 öğrenci evinin bağlı olduğunu ifade eden Ceran, "Bu evlerdeki çocuklara yardım topluyorduk. Eş, dost, akraba, tanıdıklardan istiyorduk. Öğrencilerden de 270 lira aylık kira alındığını öğrenince 2014'te cemaatten ayrıldım." dedi.

Tanık Mustafa Beyoğlu ise firari sanıklardan Mehmet Çetin'in daveti üzerine bu yapının içerisine girdiğini anlattı.

Sanıklardan Hamdi Kınaş, Halit Gazezoğlu, Necmi Somtaş, Mehmet Çetin, Ertuğrul Topçuhasanoğlu ve Ahmet Öksüzkaya ile farklı zamanlarda farklı oturma gruplarında bir arada bulunduklarını anlatan Beyoğlu, şöyle konuştu:

"Bu toplantılarda dini sohbetler oluyordu. Son hatırladığım toplantı imamı İlhan Coşkun isimli biriydi. Fetullah Gülen'e ait kitaplar okunuyor, vaazları dinleniyordu. Ben de himmet, burs, kurban yardımında bulundum. Himmet, yılda bir defa toplanıyordu. Gazete ve dergi aboneliği isteniyordu. 17-25 Aralık sürecindeki olaylar, MİT tırları olayı ve sosyal medyadaki üslupları hoşuma gitmediği için 2013'te ayrıldım ancak o zamana kadar 250-300 bin lira burs, himmet vermişimdir. Benim burs, himmet, kurban topladığım dönemler de oldu. Ben, Hakan isimli kişiye veriyordum. Onun da merkez muhasebeye götürdüğünü söylüyorlardı. 2015 ramazan ayında Hacı Osman Büyükata geldi, iftar verdiklerini söyledi. Ben de vereyim dedim. İlhan Coşkun, dershanelerin kapatılma sürecinde destek tweettleri atmamızı istedi, ben de 45 gün boyunca attım, 25 Aralık'a kadar. Sonra ayrıldım. Yapının son il imamı Sıtkı Baş idi. 5-6 ayda bir genel toplantılar olurdu, onlara gelirdi. Genellikle bir okulun konferans salonunda yapılırdı."

Tutuklu sanıklardan Mehmet Filiz'in avukatı Emre Ayan'ın, "Bu eylemlerinizin 15 Temmuz sürecine götürdüğünün farkında mıydınız?" diye sorması üzerine Beyoğlu, "Allah rızası için bu yapıya girdim. Öğrenci okutuyorlardı. Devlete, millete faydalı olduğumuzu düşünüyorduk. 17-25 Aralık sürecinden sonra kim devam etti bilmiyorum ama benim kandırıldığım gibi tanıdığım, bu davanın sanıklarının da kandırıldığını düşünüyorum." dedi.

Tanık Mustafa Ertuğrul ise Kınaş İnşaat AŞ'nin ortaklarından Hamdi Kınaş'ın 2013'te iş yerine geldiğini ve Afrika'daki cami ve külliye inşaatından bahsettiğini belirterek, daha sonra onun gönderdiği, cemaat oturmalarından tanıdığı bir "hocaya" 10 bin dolar verdiğini anlattı.

- "O dönem 'Evi, arabayı ver' deseler verecek durumdaydım"

Tanık Mehmet Özkol da Kınaş İnşaat AŞ'de 2000-2012 arasında çalıştığını, cemaat oturmalarına da 2012'ye kadar devam ettiğini söyledi.

Hayır işi olarak gördüğü için Zaman gazetesine abone olmasını istediği, burs, kurban bağışı istediği kişiler olduğunu dile getiren Özkol, "Taşeron firmalarımızdan da bu isteklerimiz olmuştur. Geri çevirenler de oldu ama iş ilişkilerimizi buna göre belirlemedik. Kimileri elden nakit para gönderirdi, kimileri 'Hesabımıza yazın' derdi. Bunları cari hesaplarına işlerdik. Hesap görürken de alacaklarından düşerdik. Makbuz, belge vermedik. Biz de topladığımız paraları teslim ederken makbuz almıyorduk." diye konuştu.

Örgütün "il imamı" Sıtkı Baş'ı "Sıddık Hoca" olarak tanıdığını vurgulayan Özkol, bu kişiyi genellikle toplantılarda gördüğünü söyledi.

"O dönem 'Evi, arabayı ver' deseler verecek durumdaydım" diyen Özkol, "Yurt dışı seyahatlerimiz oluyordu. Bu seyahatlerde zenci bir çocuk çıkıp İstiklal Marşı'nı okuyor, Türkçe şarkılar söylüyordu. Manevi olarak etkileniyorduk. O günkü manevi duygular içinde bu yardımlar nereye gitti diye sormadık ama şimdi olsa elbette yapmazdım." ifadelerini kullandı.

- Taksit ödenmedi diye öğrenciyi rehin tutmuşlar

Tanık İsmail Sarıkaya da cemaatin sohbet imamı olan komşusu Oğuz Umucu'nun davetiyle oturmalara katılmaya başladığını, bu kişinin tayini çıktığı için yerine Mahmut Yönem'in görevlendirildiğini söyledi.

Umucu'nun, cemaat adına toplanan paraları üstü olan Mehmet Yıldız'a teslim ettiğini anlatan Sarıkaya, şöyle devam etti:

"Öğrenci evini görmek istedik. Oturmanın birini öğrenci evinde yaptılar. Orada çocuklar kendilerinden para alındığını söyleyince Mahmut Yönem'e hesap sordum. 'Biz zaten bu evler için yardım ediyoruz, para topluyoruz, neden öğrencilerden para alıyorsunuz?' dedim. 'Başka masrafların olduğunu, Vietnam'a para gönderdiklerini' söyledi. Bizden Vietnam için değil, öğrenci evleri için para istiyorsunuz dedim. Bu nedenle tartıştık. Bir daha oturmalara gitmedik. Oturma grubumuz da o olaydan sonra dağıldı. Ayrıca maddi durumu iyi olmayan tanıdığım birinin kızı üniversiteyi kazanmıştı. Bu öğrenciyi Mahmut Yönem cemaatin yurduna yerleştirdi. Bir yıllık 3 bin 600 lira yurt ücretini peşin olarak ben ödedim. Yarıyıl tatilinde bu öğrencimiz aradı, 'Yurdun bir taksitinin ödenmediğini, kendisinin yurtta rehin tutulduğunu' söyledi. Onun üzerine yeniden ödeme yaptım. Bu konuyla ilgili de Mahmut Yönem'i arayıp küfrettim, 'Hırsızsın' dedim. Daha sonra Yönem ve Mehmet Yıldız iş yerime gelip özür dilediler, 'Yanlışlık olmuş' dediler ama özürlerini kabul etmedim."

Tutuksuz sanıklardan Mahmut Alak'ın da "burs vermezse kendisinden bir daha alışveriş yapmayacağını" söylediğini öne süren Sarıkaya, bu kişiyi de "Paşa gönlün bilir" diyerek geri çevirdiğini ve burs vermediğini ileri sürdü.

Bazı taşeron inşaat firmalarının sahipleri de iş ilişkileri olan Kınaş İnşaat AŞ'nin o dönemki yöneticilerinden Mehmet Özkol'un teklifiyle Zaman gazetesine abone olduklarını, burs ve kurban bağışında bulunduklarını öne sürerek, bunlara ilişkin paraların ise firmadan alacaklarından tahsil edildiğini anlattı.

Bugünkü celsede 34 tanığın dinlendiği davaya yarın devam edilecek.

Orhan Canbulatel

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber