Kalp krizinden ölen polis memuru 9 yıl sonra şehit sayıldı
Ankara 12. İdare Mahkemesi, 12 Haziran 2012'de ölen polis memuru Ahmet Özdeş'in şehit sayılmadığı için nakdi tazminat verilmeyen ve aylık bağlanmayan ailesinin başvurusunu, kalp krizinin vazifenin etkisiyle yaşandığı kanaatine vararak kabul etti
İstanbul'da görev yaparken 2012'de geçirdiği kalp
krizi sonucu hayatını kaybeden polis memuru, nakdi aylık bağlanmamasına yönelik
karara ailece yapılan itirazın kabul edilmesi üzerine ölümünden 9 yıl sonra
"vazife malulü" sayıldı.
AA muhabirinin dava dosyasından derlediği belgelere göre, İstanbul Bayrampaşa
Ekipler Amirliği kadrosunda görevli polis memuru Ahmet Özdeş, 10 Haziran 2012'de
dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geçiş güzergahında güvenlik ve asayişin
sağlanmasıyla görevlendirildi.
Görevi sırasında saat 20.00 sıralarında fenalaşan Özdeş, ekip arkadaşları tarafından
hastaneye götürüldü. İki gün yoğun bakımda kalan Özdeş, 12 Haziran 2012'de hayatını
kaybetti.
Polis memurunun ailesi, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından verilen belgede
Özdeş'e "şehit" (vazife malulü) sıfatı verilmediğini öğrendi. Aile,
Özdeş'in "şehit" sayılması için sonraki süreçte birden çok bakanlığa
ve bağlı kuruluşa yazı yazdı, ancak herhangi bir sonuç alamadı.
Oğul Oğuz Özdeş, 1 Eylül 2020'de SGK'ya dilekçe yazarak, babasının şehit sayılıp
gerekli haklarının tanınmasını istedi. Dilekçeye 60 gün içerisinde cevap verilmediği
için talebi reddedilmiş sayılan Oğuz Özdeş, avukat Hüseyin Alpkağan Ulusoy aracılığıyla
dava yoluna gitti.
Oğuz Özdeş, aynı talebi içeren dilekçesini 19 Ağustos 2020'de İstanbul Valiliği
ve İçişleri Bakanlığına da yaptı.
- "Kalp krizini görevindeki aşırı stres ve ağır yorgunluk tetikledi"
Avukat Ulusoy, 27 Kasım 2020'de nöbetçi Ankara İdare Mahkemesi'ne başvurarak,
SGK tarafından reddedilen işlemin iptali, Ahmet Özdeş'in vazife malulü olduğunun
kabulü ile kanuni mirasçılarına nakdi tazminat ve aylık bağlanması talebinde
bulundu.
Dava dilekçesinde, Ahmet Özdeş'in güvenlik ve asayişin sağlanmasına yönelik
görevinin etkisi, aşırı stres-efor ile ağır yorgunluk gibi bazı faktörlerin
tetiklemesiyle kalp krizi geçirerek hayatını kaybettiği belirtildi.
Danıştay'ın örnek kararlarının da sunulduğu dilekçede, nakdi tazminata hak kazanılabilmesi
için güven ve asayişin korunmasında görevli olmanın yeterli görüldüğü aktarılarak,
müteveffanın, görevi esnasında bölgesinin güvenliği ve asayişin yanı sıra Cumhurbaşkanının
konvoyunun geçiş güzergahında da görevlendirildiği anlatıldı.
Polis memuruna, geçiş öncesi ve sonrasında gerekli önlemlerin alınması ve meydana
gelebilecek her türlü olumsuzluğun önlenmesi amacıyla güzergah üzerindeki bir
noktada nöbet tutması talimatı verildiğini dile getirilen dilekçede, müteveffanın
çalışma saatleri ve is, koşulları dikkate alındığında, suç ve suçluyla sürekli
iç içe olduğu kaydedildi.
Dilekçede, aşırı efor, yorgunluk ve stres içindeki polis memurunun amir baskısı
ve hayati tehlikesinin de bulunduğu ifade edilerek, bu sebeple güvenlik ve asayişin
sağlanmasına yönelik görevinin etkisiyle kalp krizi geçirdiğinin kabul edilmesi,
tazminat ve aylık bağlanmasını düzenleyen yasaya göre haklarının mirasçılarına
verilmesi gerektiği vurgulandı.
- İçişleri Bakanlığı ve SGK'dan gelen cevaplar
Davanın açıldığı Ankara 12. İdare Mahkemesi, Ahmet Özdeş'in resmi törenle defnedildiği
ve "şehit" sayılması gerektiği talebiyle SGK'ya başvuru yapıldığını
hatırlatarak, talebi kabul etmedi.
İçişleri Bakanlığınca 24 Ocak 2021'de gönderilen yazıda da personelin vazife
malullüğü statüsüne alınabilmesi için öncelikle hakkında SGK Başkanlığı Vazife
Malullüğü Tespit Kurulu tarafından karar verilmesi gerektiği hatırlatıldı.
SGK'dan gelen cevapta ise Özdeş hakkında vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasının
mümkün olmadığı, konuyla ilgili yapılacak işlem bulunmadığı belirtildi.
Özdeş ailesinin avukatı Hüseyin Alpkağan Ulusoy, bu cevabi yazılar üzerine Ankara
12. İdare Mahkemesi'ne 26 Şubat 2021'de tekrar başvuru yaparak, SGK'nın "5510
sayılı kanununa göre, vazife malullüğü hükümlerinin uygulanmasının mümkün olmadığı"
şeklindeki kararı ile kendi ret kararlarının iptal edilmesini istedi.
- Mahkemenin "iptal" kararı
Talebi değerlendiren mahkeme, 25 Kasım 2021'de bu kez olumlu karar verdi. Mahkeme,
nakdi tazminat ödenmesi ve aylık bağlanmasını düzenleyen ilgili kanunu hatırlatarak,
güvenlik ve asayişi korumakla görevli Emniyet Genel Müdürlüğü personelinin ilgili
kanunla sağlanan haklardan yararlanabileceğinde kuşku bulunmadığını kaydetti.
Ayrıca, "Vazife maluliyeti hükümlerinin uygulanabilmesi için maluliyet
halinin vazife sırasında ve vazifenin sebep ve etkisiyle ortaya çıkmış olması
gerekmektedir." değerlendirmesini yapan mahkeme, Ahmet Özdes,'in vefatının,
vazifenin sebep ve etkisiyle ortaya çıktığını belirtti.
Mahkeme, davacıya vazife malullüğü aylığı bağlanması gerektiğini vurgulayarak,
bu taleple yapılan başvurunun reddedilmesinin hukuka uygun olmadığı gerekçesiyle
bu işlemi iptal etti.
- Acılı eş Dudu Özdeş: "Eşim o zaman bayağı stres yapmıştı"
AA muhabirine eşinin vefatını ve yaşadığı süreci anlatan acılı eş Dudu Özdeş,
2012'de normalde sabah 07.00 gibi işe gidecek olan eşinin o gün bir saat önceden
aranarak dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün geçişinde görevlendirildiğinin
bildirildiğini anlattı.
Özdeş, "Eşim, 'Niye hep bizi çağırıyorlar?' diye söylendi. O zaman bayağı
stres yapmıştı. 'Normalde bütün görevleri biz yapıyoruz, öyle geliyoruz.' demişti.
Bence stresten oldu, hiçbir hastalığı da yoktu." dedi.
Eşinin gitmesinin ardından o gün saat 10.30'a doğru 6 polisin, annesi ve 13
yaşındaki oğluyla birlikte bulunduğu evlerine geldiğini aktaran Özdeş, şöyle
devam etti:
"İlk defa geldi başıma böyle bir şey, insan o an polisleri kapıda görünce
ister istemez şaşırıyor. Tepemden kaynar sular döküldü sanki. 'Abla hele bir
geçelim, bir şey yok.' dediler, 'Boşuna gelmezsiniz siz, bir şey var ki geldiniz.'
dedim. 'Abi biraz rahatsızlanmış, hastaneye götüreceğiz sizi.' dediler. Polislerle
hastaneye gittik. Zaten cihazlara bağlamışlar, hiç tepki vermedi. Otobanda,
köprüde 9-10 dakika ambulans beklemişler. Yanında çalışan polisler de ilk anons
geldiğinde hiçbir şeyinin, hastalığının olmadığını söyledi. Sadece 10 miligram
astım ilacı vardı. Hep check-up yaptırıyordu, hiçbir şeyi yoktu. Sağlığı, her
şeyi yerindeydi. İçeri girdim. 'Vücut ısısı 36'ya çıkarsa düzelir.' falan dediler.
Oyaladılar bence bizi 2 gün."
- SGK'dan gelen cevapla ikinci üzüntüyü yaşadı
Dudu Özdeş, SGK'nın eşinin vazife malulü sayılmadığına yönelik kararının, kendisi
için ayrı bir şok olduğunu belirterek, "Sonuçta görev başında oldu değil
mi? Sokakta, evde de olmadı. Biraz zor oldu. Başvuruları yaptık ama en sonunda
sağ olsun avukatımız sahip çıktı da kazandık." ifadelerini kullandı.
Aynı durumda olan polis yakını birkaç tanıdığı olduğunu, ancak onların uğraşmak
istemediğini vurgulayan Özdeş, şunları söyledi:
"En azından görev başında eş vefat ettiyse iş malulü olarak, bence bütün
tanıdık polis eşleri veya akrabaları sahip çıksın, yani haklarını arasınlar.
Sonuçta memur olarak vefat ediyorlar. O kadar zaman vatana hizmet ediyorlar,
yani sahip çıksınlar haklarına. Çok çalışıyorlar, saatleri belirsiz, gidip geliyorlardı.
Yirmi sekiz yıllık polis memuruydu benim eşim."
- "Çatışmada ölmüşse şehit sayılır' algısını kırması açısından bir emsal"
Avukat Hüseyin Alpkağan Ulusoy da kazandığı davanın örnek olduğunu belirterek,
vefat eden polislerin yakınlarının SGK'ya müracaat ederken vefat edenin "şehit"
değil, "vazife malulü" sayılmasını talep etmeleri gerektiğini, diğer
türlü hukuki anlaşılmazlık yaşandığını kaydetti.
Emniyet teşkilatında görev yapanların suç ve suçluyla iç içe olduklarını, yorgunluk
yaşadıklarını ve stres altında çalıştıklarını dile getiren Ulusoy, polislerin
görevlilerin kalp krizi de dahil olmak üzere birçok hastalıkla karşı karşıya
olduklarının yüksek mahkeme içtihatları ve bilimsel araştırmalarla da ortaya
konulduğunu vurguladı.
Bu kararın aynı durumdaki diğer aileler için emsal olabileceği konusunda toptan
bir değerlendirme yapılamayacağını dile getiren Ulusoy, "Kalp krizi geçirdiyse
vazife malulüdür ya da değildir, çünkü görev başındadır, gibi toptancı bir değerlendirme
yapamayız. Burada kişinin sağlık probleminin başka sebebi var mı, yok mu onun
araştırılması lazım. Genelde kalp krizinin görevle alakalı olmadığı yaklaşımı
var. Hep sanki bir çatışmada kişi hayatını kaybetmişse 'evet, bu şehittir' gibi
algılanıyor. Aslında bu algıyı kırması açısından bir emsal teşkil eder."
değerlendirmesini yaptı.
- "Şehitlik manevi açıdan da çok önemli"
Ulusoy, kişi vefat ettiği zaman sıcağı sıcağına vazife malulü olup olmadığının
söylenemediğini ancak emniyet ya da askeri birimlerin kişiyi şehit töreniyle
defnettiklerine dikkati çekti.
Ailelerin de bu durumda şehit olduğunu zannettiklerini fakat aradan bir müddet
geçip SGK'dan olumsuz bir karar verildiğinde manevi olarak da büyük bir çöküntü
yaşadıklarını anlatan Ulusoy, "Çünkü biz asker bir milletiz. Şehitlik sadece
kanun önünde maddi haklar anlamında değil manevi açından önemli. Şehit yakını
olmak bir gurur vesilesidir aynı zamanda. İlk etapta şehit gibi defnedilen bir
yakınının, daha sonra devlet organlarınca şehit sayılmadığını öğrenen aile manevi
olarak da bir çöküntü yaşıyor." ifadelerini kullandı.