Dolar fiyatı neden kıpırdanmaya başladı

Kaynak : Milliyet
Haber Giriş : 14 Nisan 2008 08:50, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:00

Güngör Uras'ın yazısı

Bugüne kadar ?cari açık? (döviz açığı) sorununun önemini halkımız hissetmedi. Anlayamadı. Çünkü ülkeye döviz açığından daha fazla döviz giriyordu. Döviz açığından daha fazla döviz girişi olunca, giren dövizle önce açık kapatılıyor, sonra kalanı da piyasaya döküldüğünden, piyasadaki döviz bolluğu nedeniyle döviz ucuz ucuz satılıyordu.

Ama görüldüğü kadarı ile olumlu tablo şimdilerde bozulmaya başladı.

Özetle:

2007 yılının ilk 2 ayında döviz açığı 6.2 milyar dolar iken, sermaye hareketiyle ülkeye 11.9 milyar dolar döviz girmişti. Giren dövizle önce açık kapatılmış, 2 ayda 5.7 milyar dolar döviz de piyasaya dökülmüştü.

2008 yılının ilk 2 ayında döviz açığı 1.4 milyar dolar artışla 7.7 milyar dolara tırmanırken, döviz girişinde 3.8 milyar dolar azalma oldu. Giren döviz miktarı 8 milyar dolara geriledi. Açık kapandıktan sonra piyasaya dökülebilecek döviz miktarı 348 milyon dolara düştü.

Şimdilik durum endişe verici ama ümitsiz değil. Çünkü açık miktarında döviz girişi gerçekleşti. Fakat görülüyor ki, giren döviz miktarı açığı zar zor kapatabiliyor. Piyasaya fazla miktarda döviz dökülmüyor. Eskisi kadar döviz bolluğu oluşamıyor. İşte o nedenledir ki döviz fiyatı da kıpır kıpır kıpırdanıyor.

İthalat bağımlısı olduk

Döviz sorununa iyimser yaklaşanlar, ?Ekonomide büyüme hız kesti. Yatırımlarda ve tüketimde azalma var. Bunun sonucu daha az ithalat yapılacak. Döviz açığı kapanacak? derler.

Geliniz görünüz ki, büyümenin yavaşlamasına, tüketimin azalmasına rağmen ithalat artışı devam ediyor. 2007 yılının ilk 2 ayında 21 milyar dolar ithalat harcaması yapılmışken, bu yılın aynı döneminde ithalat harcamaları 9.7 milyar dolar arttı, 30 milyar doların üzerine çıktı.

Halbuki (rekor üzerine rekor kıran) ihracattaki artış sadece 7.5 milyar dolar oldu. Açık anlatımıyla döviz açığımızın nedeni ithalat... Türk ekonomisi ithalat bağımlısı haline geldi. Uzun süreli ?yüksek faiz/ucuz döviz? politikası sonucu ucuz ithalat ülkenin üretim yapısını bozdu.

Üretemiyoruz. Üretmek yerine ithal ediyoruz. Ürettiğimiz malların içindeki ithalat girdisi de arttı. Üretmek için de ithalata mecburuz.

Son günlerde gıda maddelerindeki artış, tarımda da nasıl ithalata bağımlı hale geldiğimizin anlaşılmasını sağladı.

Eskiden üretim fazlalığından ne yapacağımızı şaşırdığımız ekmeklik ve bulgurluk buğdayı, çorbalık mercimeği, leblebilik nohudu, yemeklik fasulyeyi, sıvı yağ yapılacak pamuk tohumu ve ayçiçeğini ithal etmezsek tencereler kaynayamayacak.

Daha fazla borçlandık

Yabancılar döviz getirmeyince, döviz bulma sorumluğu bankaların ve özel sektör kuruluşlarının sırtına biniyor. Halbuki bankaların dış borcu 58 milyar doları, özel sektördeki şirketlerin dış borcu 100 milyar doları aşmış durumda.

Geçen yılın ilk 2 ayında bankalar dışarıdan borçlanacak yerde 3.5 milyar dolar ödeme yapmıştı. Özel sektör ise sadece 1.9 milyar dolar kredi kullanmıştı.

Bu yılın ilk 2 ayında bankalar 1.3 milyar dolar, özel sektör şirketleri 5.3 milyar dolar döviz kredisi kullandı.

Ülkeye 2 ayda giren 8 milyar dolarlık dövizin 6 milyar doları dışarıdan borçlanılarak bulunmuş oldu. Bu tablo çok önemlidir. Bu tablo gelecekte döviz açığının daha çok döviz kredisi bulunarak kapatılabileceğini göstermektedir.

(1) Bankaların ve özel sektörün döviz borcu stokları büyük. Toplam 158 milyar dolarlık stokun 37 milyar dolarlık bölümü kısa vadeli kredi. Açık anlatımıyla, yıl içinde yenilenmesi gereken kredi. Demek ki öncelikle stoku döndürecekler, sonra ek kredi arayışına girecekler.

(2) Dünyada kredi piyasalarında fırtınalar esiyor. Kredi bulmak eskisi kadar kolay değil. Kredi maliyeti eskisi kadar ucuz değil.

Yabancı, para getirmez oldu

Bugünlere kadar şanslı bir dönem yaşadık. (1) Dünyada para boldu. (2) Türkiye'nin satışa çıkardığı KİT'ler vardı. (3) Yabancılar Türk bankaları, sigorta şirketleri ve özel sektör şirketlerini alma arayışına girmişti. (4) İMKB coşmuştu. (5) Hazine, tahvil ve bonoya diğer ülkelerin ödediğinden fazla faiz ödüyordu. (6) Dolar fiyatı artmıyor, tersine azalıyordu. Bu nedenle döviz getiren, dövizi götürürken kazançlı çıkıyordu.(7) Gayrimenkul fiyatlarındaki balondan Türkiye'de nasibini aldığından yabancılar gayrimenkul için para getiriyordu.

Bugün bu avantajların hepsi yok oldu. Tek ümit kapısı, ?Petrol zengini komşu ülkelerin Türkiye'ye para getirmeleri, gayrimenkul, şirket, banka satın almaları?. Bu değişimi, geçen yılın ilk 2 aylık sermaye girişi ile bu yılın aynı dönemindeki sermaye girişi rakamlarından izlemek mümkün.

n Geçen yıl özelleştirme, şirket satın alma, gayrimenkul yatırımı için ülkeye 7 milyar dolar girmişti. Bu yılın aynı döneminde 1.4 milyar dolar giriş oldu. n Geçen yılın ilk 2 ayında bono, tahvil, hisse senedi satın almak için yabancılar 6.4 milyar dolar getirmişti. Bu yıl sadece 637 milyon dolarcık getirdiler. n Yılın ilk 2 ayında, geçen yıla göre, yabancı sermaye girişindeki azalma 5.6 milyar dolar. Bono, tahvil ve hisse senedi için giren paradaki azalma 5.7 milyar dolar.

Ciddi tedbirler alınmalı

Tekrarda yarar var. Bugüne kadar döviz fiyatlarındaki ucuzluğun nedeni ülkeye döviz açığından daha çok miktarda döviz girmesiydi. Giren dövizin de çoğunun borçlanılarak (kredi şeklinde) getirilen döviz değil de, yabancıların şirket, gayrimenkul, bono, tahvil, hisse senedi satın almak için getirdikleri döviz olmasıydı.

Kısa sürede (bir iki yılda) ithalatı kısarak döviz açığını küçültemeyeceğimize göre, bundan sonra döviz açığını kapatmak için kredi kullanmaya mecbur kalacağız. Kredi olarak bulunacak dövizle de ancak açığı kapatabileceğiz. Açığı kapattıktan sonra piyasaya fazla miktarda döviz dökülmeyecek. Piyasada eskisi kadar döviz bolluğu olmayacak.

Bir yanda bulunacak dövizin maliyetinin artması, öte yanda piyasada döviz bolluğunun ortadan kalkması sonunda döviz fiyatlarında yukarıya doğru hareket olması normaldir.

Görülüyor ki, döviz konusunda eski güzel günleri arayabiliriz. Bütün bu anlatımlar, ?Felaket kapıda. Öldük, bittik. Mahvolduk? şeklinde yorumlanmamalı. Bu anlatımlar, sorunun önemini ortaya koyuyor. Ciddi tedbirler alınmasının gereğine işaret ediyor. Bu fırtınalı dünyada, ekonomimizi suyun üzerinde tutabilmek için, bir yerlere çapa atmak zorundayız. AB (Avrupa Birliği) çapası sözde kalan, zinciri gevşek bir çapa durumunda. İstesek de istemesek de (zararını bilsek de bilmesek de) IMF çapasına sarılmaya mecbur kaldık.

Biz bundan önce kaç fırtına atlattık. Bunu da atlatırız. Önemli olan, zararı en azda tutabilmek.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber