Memur disiplininde hangi ilkeler geçerlidir?
Anayasa, 657 sayılı Kanun ve Danıştay Kararları birlikte değerlendirildiğinde gerek soruşturmayı yürütenler gerekse disiplin amirleri, kurulları memur disiplininde yerleşmiş temel ilkeleri durumlarına ve yetkilerine göre uygulamaları gerekir, aksi takdirde yargı tarafından yapılan işlemin hukuka aykırılığı söz konusu olabilecektir.
Memur disiplininde etkili olan temel ilkeleri genel olarak aşağıda şu şekillerde belirtebiliriz:
1. Kanunilik
2. Ölçülülük (Orantılılık)
3. Geçmişe Yürümezlik
4. Savunma Hakkı
5. Başvuru Yollarının Gösterilmesi
6. Lehe Olan Hükümlerin Uygulanması
7. Tek Fiile Tek Ceza Verilmesi
8. Eşitlik
9. Denklik
10. Bağımsızlık
11. Aleyhe Düzeltme Yasağı
12.Masumiyet Karinesi
13. Disiplin Hükümlerinin Bilinirliği
14. Soruşturma Açılmadan Ceza Verilmemesi
15. Delillerin Meşruluğu
16. Özel Hayatın Gizliliği
17. Bilgi ve Belgelere Erişim Hakkının Kısıtlanamaması
18. Adil Yargılanma Hakkı
19. Kıyas Yasağı
20. Soruşturma Dilinin Suçlayıcı Olmaması
Danıştay 12. Dairesi (Karar No: 2019/1170) kararında; disipline ait yaptırımların sadece kanunla düzenleneceğini, kanun dışında belirlenemeyeceğini ve disiplin cezası verilemeyeceğini belirterek verilen disiplin cezası hukuka uygun görülmemiştir.
Kanunilik ilkesi gerek suç adı verilen yasak hareketlerin (suçta kanunilik) gerekse bu yasak hareketlerin işlenmesi halinde uygulanacak cezaların (cezada kanunilik) kanun tarafından açık, kesin ve belirli bir şekilde tespit edilmiş olmasını ifade eder ve bir fiilin cezalandırılabilmesi için fiilin kanunda öngörülen tarife uygun olmasını (tipikliğini) gerekli kılar.
Danıştay 12. Dairesi (Karar No: 2006/6690) kararında; cezanın suç ile orantılı olması gerektiğini, orantılılığın kanunda suç tipi olarak belirlenmiş olan eylem ile buna karşılık verilecek cezalar arasında adil bir dengenin olması gerektiğini belirterek davacıya verilen disiplin cezasının orantılılık ilkesinin ihlal edilmesi nedeniyle hukuka uygun görülmemiştir.
657 sayılı Kanunun 132/1 gereği, geçmişe etki edecek şekilde disiplin cezası uygulaması yapılamaz.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu (Karar No: 2011/6) kararında; verilen
disiplin cezasını savunma alınmadan verilmiş olarak kabul edip disiplin cezasında
hukuka uyarlık bulunmamıştır. Danıştay 12. Dairesi (Karar No: 2017/127) kararında;
son savunması alınmadan memuriyetten çıkarma cezası verilmesinde hukuka uyarlık
bulunmamıştır.
Anayasa'nın 40/2 madde gereği, memura verilen disiplin cezasına ilişkin başvuru
yolları gösterilmelidir. Danıştay kararlarında da, başvuru yollarının gösterilmesi
idari makamlar tarafından uyulması gereken bir yükümlülük olduğu hükme bağlanmıştır.
Danıştay 5. Dairenin (Karar No: 2017/1971) kararında; idari işlem niteliğindeki disiplin cezasının tesis edildiği tarihte yürürlükte bulunan mevzuata göre yargısal denetiminin yapılması gerekmekte ise de, lehe olan normun uygulanması ilkesinin disiplin cezaları yönünden de geçerli olduğunun kabulü gerektiğine karar vermiş ve fiilin işlendiği tarih itibariyle yürürlükte bulunan mevzuat ile daha sonra yürürlüğe giren mevzuat hükümleri farklı ise disiplin cezası ile cezalandırılacak olan kişilerin lehine olan mevzuat hükmünün dikkate alınması gerektiğine hükmetmiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu (Karar No: 2003/436) kararında; memurun adli yargıda delil yetersizliğinden berat etmesinin disiplin cezası uygulanmasına engel teşkil etmeyeceğine hükmedilmiştir.
657 sayılı Kanunun 135/4 gereği, disiplin amirleri itiraza konu disiplin cezasından daha ağır bir disiplin cezasına hükmedemezler.
2547 sayılı Kanunun 53A/d gereği, soruşturmacının görev ve unvanı, soruşturulanın görev ve unvanının üstünde veya onunla aynı düzeyde olmalıdır. Danıştay İdari Davalar Genel Kurulu (Karar No: 1986/18) kararında; soruşturmacıların memurluk görev ve derecelerinin, haklarında soruşturma yapacakları memurlardan üst ya da hiç olmazsa aynı düzeyde olmasının idare hukuku ilkeleri bakımından ve memuriyet güvencesi yönünden önem taşıyacağı kuşkusuzdur denilmiştir.
Danıştay 16. Dairesi kararında (Karar No: 2015/1827); masumiyet karinesi ve şüpheden sanık yararlanır ilkelerine aykırı olarak, isim belirtilmeyerek alınan genel tanık beyanları dışında, inandırıcı ve somut deliller ortaya konulmaksızın, fiilin sübut bulduğu gerekçesiyle ceza tayini cihetine gidilmesinde hukuka uyarlık bulunmamıştır.
Aynı eylem ve aynı kişi nedeniyle mükerrer yargılama ve cezalandırma yapılamayacağına
ilişkin ilke disiplin hukuku alanında da geçerlidir. Bu ilkenin disiplin hukukunda
iki yönlü uygulaması bulunmaktadır. Birincisi; aynı kusurlu fiil ve halden dolayı,
aynı memura, birden fazla disiplin cezası verilemez, cezalardan en ağır olanı
ile yetinilir. İkincisi; memurun fiili Türk Ceza Kanununa göre suç teşkil ediyorsa,
hem Ceza Kanununun öngördüğü cezayı, hem de disiplin hukukunun ön gördüğü cezayı
uygulamak gerekir. Bu durumda, 657/Madde 125 ve 131'deki özel düzenlemelere
göre hareket edilir. Eylemin hem disiplin hukuku hem de ceza hukuku bakımından
suç teşkil etmesi hallerinde, disiplin ve ceza işlemleri birbirinden bağımsız
olarak uygulanır ve sonuçlandırılır. Bu gibi hallerde iki defa cezalandırmadan
söz edilemez.