Erdoğan: Dünya siyaseti en sert virajlarından birini dönüyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, dünya siyasetinin en sert virajlarından birini döndüğünü söyledi. Uluslararası sistemde ciddi bir güç boşluğu olduğunu söyleyen Erdoğan, "Kan, zulüm ve savaş sahneleri adeta sıradan hale geldi." dedi.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 05 Ağustos 2024 14:40, Son Güncelleme : 05 Ağustos 2024 17:19

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AK Parti Genel Merkezi'nde İnsan Hakları Eğitim Programı'na katıldı. Burada bir konuşma gerçekleştiren Erdoğan, sosyal medya platformlarına tepki gösterdi.

Sosyal medya şirketlerinin militanlaştığını söyleyen Erdoğan, "İsrail'i eleştiren basit bir cümleye bile hemen sansür uygulamayı kendileri için görev addettiler." dedi.

"ARZU EDİLEN İŞ BİRLİĞİNİ TESİS EDEMEDİK"

Dijital bir faşizm ile karşı karşıya olunduğunu ifade eden Erdoğan, sosyal medya şirketlerinin ABD ve Avrupa'da kurallara uyma noktasında gösterdiği hassasiyeti Türkiye'de göstermediğini söyledi.

"Arzu edilen iş birliğini henüz tam manasıyla tesis edemedik." diyen Erdoğan, "Türkiye'nin haklı talepleri karşılanır, hassasiyetlerine saygı gösterilirse mesele zaten kendiliğinden hal yoluna girecektir." ifadelerini kullandı.

MUHALEFETE TEPKİ

Hükümeti, Instagram'a getirilen yasak üzerinden eleştiren muhalefete de tepki gösteren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sosyal medya platformlarının rezilliklerini eleştirmeyenler, bu platformların estirdikleri faşizme laf etmeyenler nefes nefese klavye başına geçip sosyal medya hesaplarından Türkiye'yi şikayet sırasına giriyorlar." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:

"İnsan hak ve hürriyetlerinde son 22 yılda sessiz devrimlere imza atmış bir kadro olarak, eğitim programımızın partimizin başarılarla dolu tarihinin daha iyi anlaşılmasına katkı yapacağına inanıyorum. İnsan hakları fikrinin muhafazası, toplumsal barışın teminatıdır.

Çevremizdeki gelişmeleri hep birlikte takip ediyoruz. Dünya siyaseti en sert virajlarından birini dönüyor. Uluslararası sistemde ciddi bir güç boşluğu var. Sadece güç boşluğu değil, bir ahlak ve vicdan kaybıyla da karşı karşıyayız. Kan, zulüm ve savaş sahneleri adeta sıradan hale geldi.

"KÜRESEL SİSTEM İFLAS BAYRAĞINI ÇEKTİ"

Küresel sistemi adalet eksenli revize edecek hiçbir çaba gösterilmedi. Bu kayıtsızlık karşısında patlak veren her kriz, bir öncekini maalesef aratmıştır. Ancak Gazze kriziyle beraber, küresel sistem iflas bayrağını çekmiştir. Gazze tüm dünyada maskeleri indirmiş, onyıllardır bize örnek gösterilen kurumların içinin ne kadar kof olduğunu ortaya koymuştur.

"KALİAM GÖRÜNTÜLERİNE CAN DAYANMIYOR"

Gazze'de Filistin halkının maruz kaldığı soykırımı anlatmaya artık kelimeler kifayet etmiyor. Her gün bir yenisi eklenen katliam görüntülerine bakmaya can dayanmıyor. Kafası kopmuş masum bebeklerin artık bu yükü çekemiyorum diyerek babasının mezarı başında gözyaşı döken çocukların, bombaların altında hayatta kalmaya çalışan annelerin görüntülerini izlemeye hiçbirimizin kalbi dayanmıyor.

Soykırım başlayalı tam 10 ay oldu. 16 binden fazla çocuk öldü, 40 bin masum insan şehit edildi. Bir kısmı ağır 100 bine yakın yaralı var. İsrail, Gazzelileri sadece bombalarla öldürmüyor. Aç, susuz, gıdasız bırakarak da katlediyor.

"KARA LEKEYİ ÖMÜR BOYU TEMİZLEYEMEYECEKLER"

Batılı ülkeler zaten İsrail'in soykırım politikasının suç ortağı. Netanyahu yönetimi daha fazla çocuk öldürsün diye her desteği sağlıyorlar. Bu desteklerini de gizleme gereği duymadan, katilleri avuçları şişinceye kadar alkışlayarak alenen gösteriyorlar. Şu ikazı açık açık yapmak durumundayım; tarih kimin nerede durduğunu çok net kaydetmektedir. Nasıl Hitler'in Reichstag'ta yaptığı soykırım konuşmasını heyecanla alkışlayanlar tarihe isimlerini utançla yazdırdıysa Netanyahu'nun yalanlarını ayakta alkışlayanlar da aynı şekilde ellerine yapışan o kara lekeyi ömür boyu temizleyemeyecek.

Ne yaparlarsa yapsınlar, bugüne kadar zulüm karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmadık ve bundan sonra da olmayacağız. İnsanlığımızın sınandığı bu zor zamanlarda hakkı ve hakikati haykırmayı Filistin halkına karşı görevimiz olarak görüyoruz.

İSMAİL HANİYE SUİKASTI

Hamas Siyasi Büro Başkanı İsmail Heniye kardeşimizin, Tahran'da şehit edilmesini alkış sahnesinden bağımsız okuyamayız. O korkunç görüntüler, Filistin halkını yaralamakla kalmamış daha kötüsü Netanyahu'yu şımartmıştır. Bütün dünya kamuoyu, İsrail'in ateşkese ikna edilmesini beklerken sonuç müzakerecinin kalleş bir suikastle şehit edilmesi olmuştur. İsmail Heniye'ye Allah'tan rahmet, Filistin halkına başsağlığı diliyorum. Biz İsmail Heniye'nin gayretine, Filistin davasına olan sadakatine ve milletimize olan samimi muhabbetine yakinen şahittik.

Ayın 15'inde meclisimizde Mahmud Abbas'ı konuşturmanın planı içindeydik. İsmail Heniye kardeşimizi de burada konuşturalım demiştik. Hatta meclis mi olsun yoksa bu salonumuz mu olsun diye de Meclis Başkanımızla onun planını yapıyorduk. Ertesi gün şehadeti duyduk. Heniye'yi tanıyan herkes onun nasıl yiğit bir dava adamı olduğunu çok çok iyi bilirdi.

"BİZ MİLLETİMİZDEN GEREKLİ İZNİ ALDIK"

Ülkemizde bir günlük milli yas ilan ederek Filistin halkıyla dayanışmamızı gösterdik. Bazı cibiliyeti bozuk olanlar bizim ona gösterdiğimiz bu ilgiyi hazmedemedi. Biz sizden mi izin alıp da bunların kararını verecektik? Biz milletimizden gerekli izni aldık ve adımlarımızı da buna göre atıyoruz.

SOSYAL MEDYA PLATFORMLARINA TEPKİ

Sosyal medya şirketleri militanlaştılar. İsrail'i eleştiren basit bir cümleye bile hemen sansür uygulamayı kendileri için görev addettiler. Filistinli şehitlerin fotoğraflarına tahammül edemeyip anında yasaklayan, bunu da özgürlük olarak pazarlayan bir dijital faşizm ile karşı karşıyayız. Heniye'nin şehadeti bize düşünce ve ifade hürriyetinin sınırlarını batılı ülkelerde İsrail'in kaprislerinin belirlediğini göstermiştir.

Amerika ve Avrupa'daki kurallara uyma noktasında gösterdikleri özeni mesele Türkiye olunca, vatandaşlarımızın mağduriyeti olunca, bizdeki katalog suçlarla mücadele olunca bilinçli bir şekilde esirgiyorlar. Arzu edilen iş birliğini henüz tam manasıyla tesis edemedik.

Türkiye egemenlik hakları çerçevesinde bir adım atıyor, bir tedbir uyguluyor ancak şirketlerden önce meselenin önüne arkasına bakmayan muhalefet partileri hemen ayağa kalkıyor. Sosyal medya platformlarının rezilliklerini eleştirmeyenler, bu platformların estirdikleri faşizme laf etmeyenler nefes nefese klavye başına geçip sosyal medya hesaplarından Türkiye'yi şikayet sırasına giriyorlar.

Sosyal medya platformlarının arz ettiği tehlikelere işaret etmek asla sansürcülük değildir. Asıl sansürcülük bunlara gözlerini kapamaktır. Biz böyle bir tutarsızlığın içinde yer almayacağız. Hükümet olarak bizim kimsenin özgürlüğüyle, ticaretiyle, hayat tarzıyla herhangi bir sorunumuz yok. Türkiye'nin haklı talepleri karşılanır, hassasiyetlerine saygı gösterilirse mesele zaten kendiliğinden hal yoluna girecektir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber