Hasta ve yakınlarını rahatsız edici tavır ve davranışlar memuriyetten atılmayı gerektirir mi?

Danıştay on ikinci dairesi, hasta ve yakınlarını rahatsız edici tavır ve davranışlar nedeniyle devlet memurluğundan çıkarma cezalandırmasına ilişkin işlemin iptali ile yoksun kalınan parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesine karar verdi.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 05 Eylül 2024 14:00, Son Güncelleme : 03 Eylül 2024 08:28
Hasta ve yakınlarını rahatsız edici tavır ve davranışlar memuriyetten atılmayı gerektirir mi?

T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2021/3230
Karar No: 2024/2780

İSTEMİN KONUSU:

. Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesinin. tarih ve E:., K:. sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ:

Dava konusu istem:

Dicle Üniversitesi Hastanesi Başhekimliğinde hemşire olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin . tarih ve . sayılı işlemin iptali ile yoksun kalınan parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmiştir.

İlk Derece Mahkemesi kararının özeti:

... İdare Mahkemesinin. tarih ve E:., K:. sayılı kararıyla; davacının bazı hasta ve hasta yakınlarını rahatsız edici tavır ve davranışlarda bulunduğu sabit olmakla birlikte, bu tavır ve davranışların, 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendinde yer alan, "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak," fiili kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu eylemlerin, aynı maddenin (C) bendinin (ı) alt bendinde yer verilen "Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak" fiili kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle tesis edilen işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle dava konusu işlemin iptali ile parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine karar verilmiştir.


Bölge İdare Mahkemesi kararının özeti:

. Bölge İdare Mahkemesi... İdari Dava Dairesince; istinaf başvurusuna konu İdare Mahkemesi kararının hukuka ve usule uygun olduğu ve davalı idareler tarafından ileri sürülen iddiaların söz konusu kararın kaldırılmasını gerektirecek nitelikte görülmediği gerekçesiyle 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 45. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENLERİN İDDİALARI:

Davalı Yükseköğretim Kurulu Başkanlığınca; soruşturma esnasında alınan ifadeler, sunulan bilgi ve belgelerin incelenmesi sonucunda davacıya isnat edilen eylemin sübut bulduğu, tesis edilen işlemin hukuka uygun olduğu belirtilerek, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

Davalı Dicle Üniversitesi Rektörlüğünce; idari yargı organlarının idareyi muayyen bir yönde işlem veya eylem tesisine zorunlu kılacak biçimde yargı kararı vermeleri ve böylece idari işlemlerin denetiminde hukuka uygunluk sınırını aşarak, yerindelik denetimine girmelerinin Anayasa ve yasa kurallarıyla ve idare hukuki ilkeleriyle bağdaştırılamayacağı belirtilerek, kararın bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI:

Temyize konu kararın usul ve yasaya uygun olduğu belirtilerek, temyiz istemlerinin reddi gerektiği savunulmuştur.

DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ DÜŞÜNCESİ:

Temyiz istemlerinin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:

Bölge idare mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı halinde mümkündür.

Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçelerde ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.

KARAR SONUCU:

Açıklanan nedenlerle;

1. Davalı idarelerin temyiz istemlerinin reddine,

2. Dava konusu işlemin yukarıda özetlenen gerekçeyle iptali ile parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte davacıya ödenmesine ilişkin İdare Mahkemesi kararına karşı yapılan istinafbaşvurusunun reddi yolundaki temyize konu . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesinin . tarih ve E:., K:. sayılı kararının ONANMASINA,

3. Temyiz giderlerinin istemde bulunanlar üzerinde bırakılmasına,

4. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 50. maddesi uyarınca, bu kararın taraflara tebliğini ve bir örneğinin de . Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın ... İdare Mahkemesine gönderilmesine, kesin olarak, 30/05/2024 tarihinde, gerekçe yönünden oyçokluğuyla karar verildi.

(X) KARŞI OY:

Dava, Dicle Üniversitesi Hastanesi Başhekimliğinde hemşire olarak görev yapan davacının, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca Devlet memurluğundan çıkarma cezası ile cezalandırılmasına ilişkin 17/05/2018 tarih ve 2018/49 sayılı işlemin iptali ile yoksun kalınan parasal haklarının dava tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi iptali istemiyle açılmıştır.

2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'nın 125. maddesinin 1. fıkrasında; idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu; 4. fıkrasında, yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olup, hiçbir surette yerindelik denetimi şeklinde kullanılamayacağı, yürütme görevinin kanunlarda gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı verilemeyeceği hükmü yer almaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin 1. fıkrasında, idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları ve tahkim yolu öngörülen imtiyaz şartlaşma ve sözleşmelerinden doğan uyuşmazlıklar hariç, kamu hizmetlerinden birinin yürütülmesi için yapılan her türlü idari sözleşmelerden dolayı taraflar arasında çıkan uyuşmazlıklara ilişkin davalar, idari dava türleri olarak sayılmış; 2. fıkrasında, idari yargı yetkisinin, idari eylem ve işlemlerin hukuka uygunluğunun denetimi ile sınırlı olduğu; idari mahkemelerin yerindelik denetimi yapamayacakları, yürütme görevinin kanunlarda ve Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde gösterilen şekil ve esaslara uygun olarak yerine getirilmesini kısıtlayacak, idari eylem ve işlem niteliğinde veya idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yargı kararı veremeyecekleri hükümlerine yer verilmiştir.

Yargılama hukukunun temel ilkelerinden biri taleple bağlılıktır. Bu ilke uyarınca iptali istenen idari işlemle sınırlı olarak mahkemelerce inceleme yapılması gerekmekte olup, talebin incelemeye konu olabilecek nitelikte açık, her türlü tereddütten uzak, belirli ve somut olması gerektiği kuşkusuzdur.

İdari yargı yetkisinin hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı olması, kuvvetler ayrılığı ilkesinin dolayısı ile yargı ile konum olarak yürütmenin altında yer alan idarenin, devletin farklı birer fonksiyonu olmalarının doğal sonucudur.

Kuvvetler ayrılığı ilkesi gereği, yasama, yürütme ve yargının yetki alanları Anayasa'da belirtilmiştir. Dolayısıyla yargı mercileri; yasama ve yürütmenin, yetki alanlarına giren konularda düzenleme yapma yetkilerini kullanmalarına engel olacak şekilde karar veremezler. Aksi halde fonksiyon gaspı konusu gündeme gelebilir. Organik olarak yürütmenin altında yer alan idarenin, hukuka uygun olarak yaptığı tercihlerin doğru olmadığı kanaatiyle onun adına tercih yapılması ya da tercihe zorlanması da aynı sonucu doğurur niteliktedir. Ayrıca yargı kararının idarenin takdir yetkisini ortadan kaldıracak şekilde verilememesi, idari yargı denetiminin hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı olması ve dolayısıyla yerindelik denetimi yasağının bir neticesidir.

İdari faaliyetlerin temel ve ortak amacı, kamu yararını gerçekleştirmektir. İdarenin bu amacı sağlamak için yapacağı işlem ve eylemlerin türünü, zamanını ve yöntemini belirlemekte sahip bulunduğu takdir yetkisinin sınırsız olmadığı ve yetki, şekil, sebep, amaç ve konu yönlerinden yargı denetimine tabi bulunduğu idare hukukunun bilinen ilkelerindendir. Anayasanın 125. maddesinin 4. fıkrasının ilk cümlesinde yer aldığı ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 2. maddesinde de açıkça ifade edildiği gibi idari işlemler üzerindeki yargısal denetim, bu işlemlerin hukuka uygunluğunun saptanmasıyla sınırlıdır. İdarenin takdir yetkisinin denetimine yargı organları yönünden getirilen ve idari işlemlerin yalnızca hukuka uygunluk açısından denetlenebilecekleri biçiminde ifade edilen kural aynı zamanda idarenin, takdir yetkisinin kullanılmasında uyması gereken sınırları da koymuş olmaktadır. Başka bir anlatımla, idarelerin belirli bir kamu hizmetinin etkili ve verimli bir biçimde yürütülmesi, kamu yararının daha somut bir biçimde ortaya konulması için birden çok seçenekten birisini tercihte takdir yetkisiyle donatıldıkları durumda idari yargı organlarının idareyi bu seçeneklerden birisini tercihe zorlayacak ya da belirli bir yönde işlem veya eylem tesisine zorunlu kılacak biçimde yargı kararı vermeleri Anayasa ve yasa kurallarıyla ve idare hukuku ilkeleriyle bağdaştırılamaz.

Bakılan davada, İdare Mahkemesi kararının "mevzuat kısmında" 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin (E) bendinin (g) alt bendinde yar alan ve olayda davacının fiilinin karşılığında uygulanan; "Memurluk sıfatı ile bağdaşmayacak nitelik ve derecede yüz kızartıcı ve utanç verici hareketlerde bulunmak" fiilinin, Devlet memurluğundan çıkarma cezasını gerektiren fiil ve hareketler arasında sayıldığı belirtilmekte birlikte aynı maddenin (C) bendinin (ı) alt bendindeki "Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışlarda bulunmak" fiilinin aylıktan kesme cezasını gerektirdiği belirtilmiş ve kararın "hukuki gerekçe kısmında" da, davacının fiilinin 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi kapsamında değerlendirilemeyeceği, fiilin 125. maddenin birinci fıkrasının (C) bendini (ı) alt bendi kapsamında değerlendirilmesi gerektiğinden bahisle işlemin hukuka aykırı olduğuna karar verilmiştir.

Yukarıda yapılan açıklamalar değerlendirildiğinde, idari yargı yetkisinin; idarece tesis edilen işlemin hukuki denetiminin yapılmasıyla sınırlı olduğu, idarenin yerine geçerek, idarenin takdir yetkisini kaldıracak şekilde karar verilemeyeceği ve yargı kararı doğrultusunda yönlendirilemeyeceği açıktır.

Buna göre, dava, uyuşmazlık özelinde incelendiğinde; 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin birinci fıkrasının (E) bendinin (g) alt bendi uyarınca davacıya uygulanan disiplin cezasının, davacının eyleminin karşılığı olup olmadığı incelenmek suretiyle karar verilmesi gerekirken, "İlgili mevzuat" kısmında; "657 sayılı Kanun'un 125. maddesinin, aylıktan kesme cezasını gerektiren (C) bendinin "ı" alt bendi yazılmak suretiyle hukuki değerlendirme kapsamında davacının eyleminin karşılığının anılan disiplin cezası olduğu yönündeki ibarenin, idarenin takdir yetkisini kaldıracak biçimde yerindelik denetimine yol açtığı sonucuna ulaşılmaktadır.

Belirtilen nedenlerle, temyize konu kararın, "İlgili Mevzuat" kısmında yer alan; "aynı maddenin (C) bendinin (ı) alt bendinde; "Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranışta bulunmak" fiili aylıktan kesme cezası gerektiren fiil ve haller arasında sayılmıştır." ibaresinin ve hukuki değerlendirme kısmında davacının fiilinin "125. maddesinin (C) bendinin (ı) adet bendinde yer alan "Hizmet içinde Devlet memurunun itibar ve güven duygunu sarsacak nitelikte davranışta bulunmak" kapsamında değerlendirilmesi gerektiği" ibaresinin çıkarılması suretiyle karar verilmesi gerektiği görüşüyle kararın bu kısmına gerekçe yönünden katılmıyorum.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber