İki konfederasyonun Tasarruf Genelgesine açtığı dava usulden reddedildi
Danıştay 12. Dairesi, 17/05/2024 tarih ve 32549 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, "Tasarruf Tedbirleri" konulu 2024/7 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi'nin, "Personel Servisi Hizmetine İlişkin Giderler" başlıklı bölümüne açılan iki davayı da usulden reddetti.
Gerekçe olarak Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun 03/03/2006 tarih ve E:2005/1, K:2006/1 sayılı kararı gerekçe gösterildi.
Konfederasyonlar düzenleyici işlemlere karşı dava açamaz
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun bu kararından da anlaşılacağı üzere,
4688 sayılı Kanun'un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendiyle, sendika
üst kuruluşu olan konfederasyona, yalnızca sendika üyesi kamu görevlisinin menfaatini
ihlal eden bireysel işleme karşı, onu temsilen dava açma yetkisi tanınmaktadır.
Konfederasyonun üyelerini, kamu görevlilerinin değil, sendikaların oluşturduğu
dikkate alındığında; konfederasyonun, sendika üyesi kamu görevlilerine yönelik
düzenleyici işlemlere karşı dava açamayacağının kabulü zorunludur. Zira konfederasyon,
kanunla verilen özel yetki dışında, sadece kendi tüzel kişiliğine yönelen düzenlemelere
karşı dava açmaya ehildir.
Bu bağlamda, dava konusu genelge ile ilgili olarak, hakları veya menfaatleri
ihlal edilmiş kişiler ile bu kişilerin üyesi olduğu sendika tarafından dava
açılabileceği dikkate alındığında, en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturduğu
konfederasyonun, doğrudan kendi üyesi sendikalara uygulanma olanağı bulunmayan
genelge hükmüne karşı dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, konfederasyonlarca açılan
davalara yönelik kararları da bu yöndedir.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2024/3121
Karar No: 2024/2822
DAVACI : ...Konfederasyonu
VEKİLİ : Av. ...
DAVALI : ...
DAVANIN KONUSU:
17/05/2024 tarih ve 32549 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, "Tasarruf
Tedbirleri" konulu 2024/7 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi'nin, "Personel
Servisi Hizmetine İlişkin Giderler" başlıklı bölümünün "Savunma ve
güvenlik hizmetleri hariç; kamu kurum ve kuruluşlarınca toplu taşıma olan yerlerde
personel servisi hizmeti sonlandırılacak, hizmet alımı suretiyle sağlanan personel
servisi hizmeti ise sözleşme süresinin bitimine kadar devam edebilecektir"
şeklindeki birinci paragrafı ile "Personel servisi hizmetinden fiilen yararlanan
kişi sayısının araç kapasitesinin yüzde 70'inin altında olması durumunda ilgili
hatta servis sunumu yapılmayacaktır" şeklindeki dördüncü paragrafının iptali
istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca ilk inceleme ile görevli Tetkik Hakimi ...'ün
açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği
görüşüldü:
İLGİLİ MEVZUAT VE HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinde, iptal davaları; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu
ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri
için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış;
14. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, dava dilekçesinin ehliyet yönünden
ilk incelemeye tabi tutulacağı; 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde
ise, dava dilekçesinde ehliyet yönünden kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın
reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 3. maddesinde
"sendika", kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak
ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip
kuruluşlar; "konfederasyon" ise, değişik hizmet kollarında bu Kanuna
tabi olarak kurulmuş en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturdukları tüzel
kişiliği olan üst kuruluşlar olarak tanımlanmış olup; Kanun'un 19. maddesinde
de, üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin
izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini
veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde
temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf
olmak sendika ve konfederasyonların görevleri arasında sayılmıştır.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin
yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir konu olması dolayısıyla, idari
işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek
bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. Nitekim çevre, tarihi ve kültürel değerlerin
korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda
subjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine
ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne
alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi
zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru,
kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına
konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi halde, her idari işlemle dolaylı
da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava
konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat
ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurur.
Sendikaların ve üst kuruluşların dava açma ehliyetiyle ilgili olarak Danıştay
İçtihatları Birleştirme Kurulunun 03/03/2006 tarih ve E:2005/1, K:2006/1 sayılı
kararında; 4688 sayılı Kanun'un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinin,
sendika ve üst kuruluşlara, bizzat taraf oldukları hukuki ilişkiler dolayısıyla
davacı ve davalı sıfatları ile ortak çıkarların korunması için tanınan davacı
olabilme sıfatından başka, hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda,
üyelerini veya bunların mirasçılarını her derecedeki yargı organları önünde
temsil etme ve dava açma hakkı tanıdığı; kanun koyucunun, anılan madde ile sendika
ve üst kuruluşları, diğer tüzel kişiliklere genel hükümler uyarınca tanınan
taraf olma ve dava açma ehliyetinin dışında, üyelerini ve bunların mirasçılarını
temsil etme ve ettirme yetkisi ile donattığı; buna göre, söz konusu maddenin
sendikalara ve üst kuruluşlarına tanıdığı yetkinin ehliyet değil, temsil bağlamında
değerlendirilmesi gerektiği, bir başka anlatımla kanun koyucunun, getirdiği
bu düzenleme ile idare tarafından sendika üyesi kamu görevlisi hakkında tesis
edilen bireysel (subjektif) işlemler nedeniyle bu ilişkinin tarafı olmayan sendika
ve üst kuruluşa, üyesinin isteğine bağlı olarak uyuşmazlığın çözümünde taraf
olarak kendisini temsil etme yetki ve sorumluluğu verdiği belirtilmiştir.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun bu kararından da anlaşılacağı üzere,
4688 sayılı Kanun'un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendiyle, sendika
üst kuruluşu olan konfederasyona, yalnızca sendika üyesi kamu görevlisinin menfaatini
ihlal eden bireysel işleme karşı, onu temsilen dava açma yetkisi tanınmaktadır.
Konfederasyonun üyelerini, kamu görevlilerinin değil, sendikaların oluşturduğu
dikkate alındığında; konfederasyonun, sendika üyesi kamu görevlilerine yönelik
düzenleyici işlemlere karşı dava açamayacağının kabulü zorunludur. Zira konfederasyon,
kanunla verilen özel yetki dışında, sadece kendi tüzel kişiliğine yönelen düzenlemelere
karşı dava açmaya ehildir.
Bu bağlamda, dava konusu genelge ile ilgili olarak, hakları veya menfaatleri
ihlal edilmiş kişiler ile bu kişilerin üyesi olduğu sendika tarafından dava
açılabileceği dikkate alındığında, en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturduğu
konfederasyonun, doğrudan kendi üyesi sendikalara uygulanma olanağı bulunmayan
genelge hükmüne karşı dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, konfederasyonlarca açılan
davalara yönelik kararları da bu yöndedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi uyarınca davanın EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ...-TL yargılama giderinin davacı üzerinde
bırakılmasına,
3. Kullanılmayan ...-TL yürütmenin durdurulması harcının istem halinde, posta
gideri avansından artan tutarın ise kararın kesinleşmesinden sonra davacıya
iadesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava
Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 03/06/2024 tarihinde oybirliğiyle
karar verildi.
T.C.
DANIŞTAY
ONİKİNCİ DAİRE
Esas No: 2024/3211
Karar No: 2024/2827
DAVANIN KONUSU: 17/05/2024 tarih ve 32549 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, "Tasarruf Tedbirleri" konulu 2024/7 sayılı Cumhurbaşkanlığı Genelgesi'nin, "Taşınmaz Edinilmesi, Kiralanması ve Kullanılması" başlıklı bölümünün beşinci paragrafının; "Personel Giderleri" başlıklı bölümünün birinci, dördüncü ve beşinci paragraflarının; "Personel Servisi Hizmetine İlişkin Giderler" başlıklı bölümünün tamamının iptali istenilmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onikinci Dairesince, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü
Kanunu'nun 14. maddesi uyarınca ilk inceleme ile görevli Tetkik Hakimi ...'ün
açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği
görüşüldü:
İLGİLİ MEVZUAT VE HUKUKİ DEĞERLENDİRME :
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkrasının
(a) bendinde, iptal davaları; idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu
ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri
için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmış;
14. maddesinin üçüncü fıkrasının (c) bendinde, dava dilekçesinin ehliyet yönünden
ilk incelemeye tabi tutulacağı; 15. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde
ise, dava dilekçesinde ehliyet yönünden kanuna aykırılık görülmesi halinde davanın
reddine karar verileceği hükme bağlanmıştır.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu'nun 3. maddesinde
"sendika", kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak
ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip
kuruluşlar; "konfederasyon" ise, değişik hizmet kollarında bu Kanuna
tabi olarak kurulmuş en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturdukları tüzel
kişiliği olan üst kuruluşlar olarak tanımlanmış olup; Kanun'un 19. maddesinde
de, üyelerin idare ile ilgili doğacak ihtilaflarında, ortak hak ve menfaatlerinin
izlenmesinde veya hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda üyelerini
veya mirasçılarını her düzeyde ve derecedeki yönetim ve yargı organları önünde
temsil etmek veya ettirmek, dava açmak ve bu nedenle açılan davalarda taraf
olmak sendika ve konfederasyonların görevleri arasında sayılmıştır.
İptal davalarındaki subjektif ehliyet koşulunun, doğrudan doğruya hukuk devletinin
yapılandırılması ve sürdürülmesine ilişkin bir konu olması dolayısıyla, idari
işlemlerin hukuka uygunluğunun iptal davası yoluyla denetlenmesini engellemeyecek
bir biçimde anlaşılması gerekmektedir. Nitekim çevre, tarihi ve kültürel değerlerin
korunması, imar uygulamaları gibi kamu yararını yakından ilgilendiren konularda
subjektif ehliyet koşulunun, bu durum dikkate alınarak yorumlanması gerektiğine
ilişkin Danıştay kararları yerleşik içtihat niteliği kazanmıştır.
İptal davasının içtihat ve doktrinde belirlenen hukuki nitelikleri göz önüne
alındığında, idare hukuku alanında tek yanlı irade açıklamasıyla kesin ve yürütülmesi
zorunlu nitelikte tesis edilen işlemlerin, ancak bu idari işlemle doğrudan meşru,
kişisel ve güncel bir menfaat ilgisi kurulabilenler tarafından iptal davasına
konu edilebileceğinin kabulü zorunludur. Aksi halde, her idari işlemle dolaylı
da olsa bir menfaat ilgisi kurulmak suretiyle dava açılmasını kabul etmek, dava
konusu edilecek işlem ile dava açacak kişi arasında belli ölçüler içinde menfaat
ilişkisi bulunması şartının ihlali sonucunu doğurur.
Sendikaların ve üst kuruluşların dava açma ehliyetiyle ilgili olarak Danıştay
İçtihatları Birleştirme Kurulunun 03/03/2006 tarih ve E:2005/1, K:2006/1 sayılı
kararında; 4688 sayılı Kanun'un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendinin,
sendika ve üst kuruluşlara, bizzat taraf oldukları hukuki ilişkiler dolayısıyla
davacı ve davalı sıfatları ile ortak çıkarların korunması için tanınan davacı
olabilme sıfatından başka, hukuki yardım gerekliliğinin ortaya çıkması durumunda,
üyelerini veya bunların mirasçılarını her derecedeki yargı organları önünde
temsil etme ve dava açma hakkı tanıdığı; kanun koyucunun, anılan madde ile sendika
ve üst kuruluşları, diğer tüzel kişiliklere genel hükümler uyarınca tanınan
taraf olma ve dava açma ehliyetinin dışında, üyelerini ve bunların mirasçılarını
temsil etme ve ettirme yetkisi ile donattığı; buna göre, söz konusu maddenin
sendikalara ve üst kuruluşlarına tanıdığı yetkinin ehliyet değil, temsil bağlamında
değerlendirilmesi gerektiği, bir başka anlatımla kanun koyucunun, getirdiği
bu düzenleme ile idare tarafından sendika üyesi kamu görevlisi hakkında tesis
edilen bireysel (subjektif) işlemler nedeniyle bu ilişkinin tarafı olmayan sendika
ve üst kuruluşa, üyesinin isteğine bağlı olarak uyuşmazlığın çözümünde taraf
olarak kendisini temsil etme yetki ve sorumluluğu verdiği belirtilmiştir.
Danıştay İçtihatları Birleştirme Kurulunun bu kararından da anlaşılacağı üzere,
4688 sayılı Kanun'un 19. maddesinin ikinci fıkrasının (f) bendiyle, sendika
üst kuruluşu olan konfederasyona, yalnızca sendika üyesi kamu görevlisinin menfaatini
ihlal eden bireysel işleme karşı, onu temsilen dava açma yetkisi tanınmaktadır.
Konfederasyonun üyelerini, kamu görevlilerinin değil, sendikaların oluşturduğu
dikkate alındığında; konfederasyonun, sendika üyesi kamu görevlilerine yönelik
düzenleyici işlemlere karşı dava açamayacağının kabulü zorunludur. Zira konfederasyon,
kanunla verilen özel yetki dışında, sadece kendi tüzel kişiliğine yönelen düzenlemelere
karşı dava açmaya ehildir.
Bu bağlamda, dava konusu genelge ile ilgili olarak, hakları veya menfaatleri
ihlal edilmiş kişiler ile bu kişilerin üyesi olduğu sendika tarafından dava
açılabileceği dikkate alındığında, en az beş sendikanın bir araya gelerek oluşturduğu
konfederasyonun, doğrudan kendi üyesi sendikalara uygulanma olanağı bulunmayan
genelge hükmüne karşı dava açma ehliyetinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Nitekim, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun, konfederasyonlarca açılan
davalara yönelik kararları da bu yöndedir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. 2577 sayılı İdari yargılama Usulü Kanunu'nun 15. maddesinin birinci fıkrasının
(b) bendi uyarınca davanın EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNE,
2. Ayrıntısı aşağıda gösterilen toplam ...-TL yargılama giderinin davacı üzerinde
bırakılmasına,
3. Kullanılmayan ...-TL yürütmenin durdurulması harcının istem halinde, posta
gideri avansından artan tutarın ise kararın kesinleşmesinden sonra davacıya
iadesine,
4. Bu kararın tebliğ tarihini izleyen 30 gün içerisinde Danıştay İdari Dava
Daireleri Kuruluna temyiz yolu açık olmak üzere, 03/06/2024 tarihinde oybirliğiyle
karar verildi.