Nöbet Tutmayan Memura Ceza: Sendika Hakkı İhlali mi?

Bir görevi yerine getirmemeleri nedeniyle sıralamanın en alt kategorisinde yer alan uyarma cezalarının verilmesi ile müdahalelerin orantılı olduğu, bunun Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkını ihlal etmediğine karar verilmesi gerekir.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 31 Mayıs 2025 00:10, Son Güncelleme : 31 Mayıs 2025 01:26
Nöbet Tutmayan Memura Ceza: Sendika Hakkı İhlali mi?

Anayasa Mahkemesine intikal eden bir bireysel başvuruya ilişkin alınan Anayasa Mahkemesince alınan GK, B. 2016/11319 T. 5.9.2024 kararda, başvurucular üyesi oldukları sendika, Eğitim Sen Merkez Yürütme Kurulu, öğretmenlere nöbet ücreti ödenmesi taleplerine ilişkin olarak seslerini yetkililere ve kamuya duyurmak amacıyla düzenlenecek eylem ve etkinliklere dair 5/2/2015 tarihinde bir karar almıştır. Kararın ilgili kısmı şöyledir:

"Nöbet hizmetinin fazla mesai olarak kabul edilmesi ve ücretlendirilmesi ve her türlü ek ödemenin temel ücrete yansıtılması talebi ile; 9 Şubat 2015 tarihinde tüm işyerlerinde nöbetlerin fazla mesai olarak kabul edilmesi ve ücretlendirilmesini talep eden dilekçelerimiz okul/kurum müdürlüklerine verilmesi, Öğretmenler kurulu toplantılarında konuya bakışımızı anlatan bildirilerin okunması ve taleplerimiz yerine gelinceye dek nöbet görevinin yerine getirilmemesine karar verilmiştir."

Başvurucular, söz konusu karara istinaden 2015 yılı Nisan-Haziran döneminde toplamda 7 ila 11 gün süresince nöbet görevlerini yerine getirmemiştir. İdare, söz konusu eylemleri nedeniyle başvurucular hakkında disiplin soruşturmaları başlatmıştır. Nihayetinde başvurucuların eylemlerinin 14/7/1965 tarihli ve 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 125. maddesinin birinci fıkrasının (A) bendinin (a) alt bendinde yer alan "verilen emir ve görevlerin tam ve zamanında yapılmasında, görev mahallinde kurumlarca belirlenen usul ve esasların yerine getirilmesinde, görevle ilgili resmi belge, araç ve gereçlerin korunması, kullanılması ve bakımında kayıtsızlık göstermek veya düzensiz davranmak" fiiline uyduğu gerekçesiyle başvurucuların uyarma cezası ile cezalandırılmalarına karar verilmiştir.

Başvurucular, haklarında tesis edilen disiplin cezalarının iptali talebiyle idare mahkemelerine başvurmuştur. İlk derece mahkemeleri; öncelikle somut olaya konu sendika kararının uygulanma süresinin belirsiz olduğuna, başvurucuların birden fazla kez nöbet tutmama eylemine katılarak ısrarcı tavır takındığına dikkat çekmiştir. Bununla birlikte başvurucuların bu eylemleriyle okuldaki işleyişin bozulmasına sebebiyet verdikleri gibi sorumlulukları altındaki öğrencilerin yaşamsal, bedensel ve ruhsal bütünlüklerine de zarar verebilecek olayların meydana gelmesine neden olabileceklerinin altını çizmiştir. Sonuç olarak başvurucuların görev ve sorumluluklarından olan nöbet görevlerini 7 ila 11 gün olmak üzere toplam iki ayı aşkın bir süredir yerine getirmemelerinin sendikal bir hakkın kullanımını aştığı ve sendika kararı ile mevzuatla getirilmiş bir görevin sürekli olarak kaldırılmasının mümkün olamayacağı gerekçesiyle davaların reddine karar vermiştir. Söz konusu kararlar istinaf kanun yolunda kesinleşmiştir.

Başvurucular, disiplin cezalarının iptali taleplerinin reddine ilişkin nihai kararların kendilerine tebliğinden itibaren süresinde bireysel başvuruda bulunmuştur.

Anayasa Mahkemesi, önceki kararlarında kamu görevlileri sendikalarının faaliyet alanlarına ilişkin oldukça geniş açıklamalarda bulunmuştur (Ahmet Parmaksız, §§ 50, 62; Ayfer Altuntaş ve İkbal Ünzile Gürsoy, B. No: 2018/24874, 31/3/2022, §§ 26, 36). Başvurucular başvuru konusu nöbet tutmama eylemleriyle idareyi baskı altına alarak nöbet görevi karşılığında ücret almayı hedeflemiş ve bu eylemleri sendika kararı üzerine gerçekleştirmiştir. Dolayısıyla anılan eylem çağrısının kamu görevlisinin çalışma hayatı ve bu bağlamda sendikaların çekirdek faaliyet alanı ile ilgili olduğu anlaşıldığından somut olaya konu müdahalelerin sendika hakkı kapsamında incelenmesi gerektiği değerlendirilmiştir.

Müdahaleyi oluşturan tedbirin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığının kabul edilebilmesi için amaca ulaşmaya elverişli olması, başvurulabilecek en son çare ve alınabilecek en hafif önlem olarak kendisini göstermesi gerekir. Amaca ulaşmaya yardımcı olmayan veya ulaşılmak istenen amaca nazaran bariz bir biçimde ağır olan bir müdahalenin zorunlu bir toplumsal ihtiyacı karşıladığı söylenemeyecektir.

Orantılılık ise sınırlamayla ulaşılmak istenen amaç ile başvurulan sınırlama tedbiri arasında aşırı bir dengesizlik bulunmamasına işaret eder. Kamu gücünü kullanan organlar, örgütlenme özgürlüğü kapsamındaki faaliyetlere müdahale ederken bu özgürlüğün kullanılmasından kaynaklanan yarardan daha ağır basan, korunması gereken bir menfaatin ve kişiye yüklenen külfeti dengeleyici mekanizmaların varlığını somut olgulara dayanarak göstermelidir.

O halde eldeki başvuruda yapılması gereken; başvurucuların sendika hakkına yapılan müdahalenin demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olup olmadığını, bu bağlamda toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığını ve sınırlamanın izlenen amaçlarla orantılılığını değerlendirmektir.

Somut Olayın Değerlendirilmesinde, öğretmenlere nöbet görevi için ayrıca ücret ödenmesi talebiyle alınan süresiz nitelikteki sendika kararı uyarınca düzenlenen nöbet tutmama eylemine 7 ila 11 gün katılan başvurucuların disiplin cezasıyla cezalandırılmalarına ilişkindir. Yargılama neticesinde ilk derece mahkemeleri sendika kararlarının uygulanma sürelerinin belirsiz olduğuna, başvurucuların nöbet tutmama konusundaki ısrarlarına ve nöbet görevinin kamu hizmeti için önemine dikkat çekerek uzun bir süre yerine getirilmeyen nöbet görevinin sendikal bir hakkın kullanımını aştığını ve mevzuatla getirilmiş bir görevin sendika kararı ile sürekli olarak kaldırılmasının mümkün olamayacağını belirterek davaların reddine karar vermiş ve kesinleşmiştir.

Somut olaya konu disiplin cezalarının kamu görevlileri sendikalarının çekirdek faaliyet alanı ile ilgili olan bir talebin konu edildiği sendika kararının uygulanmasından kaynaklandığı görülmüştür. Anayasa Mahkemesi konu bağlamında benzer bir meseleyi ele aldığı Tayfun Cengiz başvurusunda, üyesi olduğu sendikanın tüm Türkiye'de yaptığı göreve gelmeme çağrısına katılarak iki gün süreyle görevine gelmeyen kamu görevlisi başvurucuya verilen disiplin cezası şeklindeki müdahaleyi Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkı kapsamında incelemiştir. Anayasa Mahkemesi; eylemin Türkiye Büyük Millet Meclisinde devam eden İlköğretim ve Eğitim Kanunu tasarısı görüşmelerinin sonlandırılması ve tasarının geri çekilmesi amacıyla yapıldığına dikkat çektiği kararda mevzuatta yer almamasına rağmen sendikal faaliyet çerçevesinde işe gelinmemesi halinde gerek idarenin olağan uygulamasında gerekse idari yargının yerleşmiş içtihatlarında kişinin mazeret iznini kullandığının kabul edilerek disiplin soruşturması açılmadığını vurgulamıştır (Tayfun Cengiz, §§ 58, 59).

Bunun yanında Anayasa Mahkemesi, ilgili kararda bir sendikal eylemin tümüyle yasaklanmasının veya gerçekleştirilmesinin ağır koşullara bağlanmasının hakkın özüne zarar vermesi muhtemel olmakla birlikte sendika üyelerinin iş bırakma türü eylemlere katılmasına ilişkin yasal düzenlemeler ve yasal düzenlemelere bağlı olarak genel düzenleyici işlemler yapılmasının yasama ve yürütme organlarının takdirinde olduğunun da altını çizmiştir. Nihayetinde başvurucunun olağan uygulamanın aksine disiplin soruşturması tehdidi altında kaldığını, devlet memurlarının sendika hakkından bütünüyle mahrum bırakılamayacağını, ordu, emniyet veya başka bazı sektörlerde sendikal faaliyetlere sınırlamalar getirilmesi mümkün olmakla birlikte bir devlet okulunda öğretmen olan başvurucunun bu türden sınırlamalara tabi tutulmasını gerektirecek bir görevde bulunduğunun da başvuru kapsamında ileri sürülmediğini belirterek sendika hakkının ihlal edildiğine karar vermiştir. (Tayfun Cengiz, §§ 59-6)

Nihayetinde, kamu görevlileri sendikaları çeşitli sendikal araçlarla taleplerine ilişkin politika yapma sürecini başlatmalarına rağmen görevi yerine getirmeme şeklindeki eylemler, devletin öğretmenler için asli bir görev olarak öngördüğü ve eğitim öğretim faaliyetlerinin kesintisiz olarak sürdürülmesinde yadsınamaz bir önemi olan nöbet düzenlemesinin tamamen ve fiili olarak işlevsiz kalmasına neden olmuştur. Bu sebeple başvurucuların iki ay gibi eğitim hizmeti bakımından oldukça uzun kabul edilebilecek bir süre boyunca devam eden nöbet görevini terk etme eylemine karşılık olarak uyarma cezasıyla tecziyesinin demokratik toplumda zorunlu sosyal bir ihtiyacı karşılamadığı söylenemez.

Devlet memurlarına verilecek disiplin cezaları ile her bir disiplin cezasını gerektiren fiil ve haller 657 sayılı Kanun'un 125. maddesinde düzenlenmiş olup fiilin niteliğine göre beş kategoride düzenlenmiştir. Başvuruculara bir görevi yerine getirmemeleri nedeniyle sıralamanın en alt kategorisinde yer alan uyarma cezaları verilmiştir. Söz konusu ceza, kamu görevlisine görevinde ve davranışlarında daha dikkatli olması gerektiğinin yazı ile bildirilmesinden ibarettir. Bu itibarla somut olayda uzunca bir süre müsamaha gösterilerek başvurucuların hemen cezalandırılmaması ve mevzuattaki en hafif disiplin cezasının verilmesi karşısında müdahalelerin orantılı olduğu sonucuna varılmıştır.

Açıklanan gerekçelerle demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olan müdahalelerin Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkını ihlal etmediğine karar verilmiştir.

Sonuç itibari ile sendika yönetimleri tarafından alınan ve ilgililer tarafından uygulanan iki ay gibi eğitim hizmeti bakımından oldukça uzun kabul edilebilecek bir süre boyunca devam eden nöbet görevini terk etme eylemine karşılık olarak verilen uyarma cezasıyla tecziyenin, sendikal hakları ihlal edici bir yönünden bahsedilemeyecektir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber