Komisyon, 'Cumartesi Anneleri' ile 'Barış Annelerini' dinledi

Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun toplantısında, "Cumartesi Anneleri" ve "Barış Anneleri" talep ve görüşlerini dile getirdi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 20 Ağustos 2025 17:05, Son Güncelleme : 20 Ağustos 2025 17:07
Komisyon, 'Cumartesi Anneleri' ile 'Barış Annelerini' dinledi

TBMM'de "Terörsüz Türkiye" hedefi doğrultusunda kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş başkanlığında toplandı.

"Cumartesi Anneleri"nden İkbal Eren Yarıcı, toplantıda ağabeyi Hayrettin Eren için konuştu.

Yarıcı, yaşam hakkı elinden alınan ağabeyi Eren ve tüm gözaltında kaybedilenler için adaletin sağlanması ve akıbetlerinin açıklanmasının sağlanması için komisyon toplantısına katıldığını söyledi.

Ağabeyi Eren'in 21 Kasım 1980 tarihinde arkadaşı ile buluşmak için Saraçhane'ye gittiğinde polis tarafından gözaltına alındığını ve ona ulaşamadıklarını belirten Yarıcı, ağabeyini bulmak için birçok yere başvurduklarını, ulaşamayınca mücadelelerini basın açıklamalarıyla Galatasaray Meydanı'nda sürdürdüklerini ifade etti.

Yarıcı, şöyle konuştu:

"Komisyon olarak Cumartesi Anneleri ile görüşme isteğinde bulunmanızı hem biz kayıp yakınları hem de ülke demokrasisi açısından önemli bir adım olduğunu düşünüyorum. Bu komisyonun çözüm odaklı ve samimi olduğuna inanmak istiyorum. Şayet, hep birlikte gerçekten demokratik bir ülkede yaşamak istiyorsak, bu yaraların iyileştirilmesi gerekir. Bunun için de bilimsel yollarla ilerlenecek, hakikatleri ortaya çıkartacak, doğru çözümler üretecek içinde bizim de yer alacağımız bir komisyonun kurulması gerektiğini düşünüyorum."

"Cumartesi Anneleri"nden Maside Ocak Kışlakçı, ağabeyi Hasan Ocak'ın yıllar önce gözaltına alındığını, ilgili tüm kurumlara başvurduklarını, 58 gün sonra Adli Tıp Kurumu'nda ağabeyine yapılan işkence izlerinin bulunduğu cansız bedenine ait fotoğraflara ulaştıklarını anımsattı.

Kışlakçı, cezasızlığa son verecek düzenlemeler için bu komisyonda gerekli adımların atılmasını istediklerini söyledi.

- "30 yıldır babamı arıyorum"

Besna Tosun ise babası Fehmi Tosun'un 19 Ekim 1995'te Avcılar'daki evlerinin önünde beyaz bir araçla kaçırıldığını ağlayarak anlattı.

Tosun, "Babam zorla kaybedildiğinde 35 yaşındaydı, ben 11 yaşındaydım. Bugün 30 yıldır babasına mezar arayan bir evlat olarak buradayım." dedi.

Besna Tosun, aile olarak yıllardır bütün resmi makamlara başvurduklarını ancak ne babası Fehmi Tosun'dan ne de aynı gün kaçırılan babasının arkadaşı Hüseyin Aydemir'den haber alamadıklarını anlatarak, şunları kaydetti:

"Gözaltında kaybetmeler başta olmak üzere insanlığa karşı suçlar zaman aşımına uğratılamaz. Failler yargı önüne çıkarılmalı. Yalnızca mağdurların adalet talebini karşılamakla kalmaz. Aynı zamanda toplumsal güveni yeniden tesis eder. Geride kalanlar için adil onarım. Yaşanan kayıplar ve travmalar için onarıcı politikalar hayata geçirilmelidir. Kamusal ödül, anma alanları, hatırlama mekanları bu sürecin birer parçası olmalıdır. Galatasaray Meydanı gibi. Kurumsal reform. Hak ihlallerine zemin hazırlayan ve suistimallere göz yuman güvenlik, yargı ve idari yapılar yeniden yapılandırılmalıdır. Demokratik denetim mekanizmaları güçlendirilmelidir. Toplumsal diyalog ve katılım. Barış süreci toplumun tüm kesimlerini kapsayacak şekilde yürütülmelidir. Şiddete maruz kalanlar, kadınlar, sivil toplum, yerel inisiyatifler bu sürecin aktif özgürlüğü haline getirilmelidir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ve Anayasa Mahkemesinin kararları uygulanmalı. Galatasaray Meydanı'ndaki keyfi yasaklara son verilmeli. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunun alt komisyonu olarak gözaltında kayıpları araştırmak üzere Hakikat Komisyonu kurulmalı. Bütün kayıp yakınları dinlenmeli. Devlet gözaltında kaybetme suçundaki sorumluluğunu kabul etmeli, resmi özür dilemeli. Gözaltında kaybedilenlerin akıbetleri açıklanmalı. Onlardan geriye kalanlar ailelerine uygun bir şekilde teslim edilmeli. Gözaltında kaybetme suçunun fail ve politik sorumlularını koruyan cezasızlığa son verilmeli, adalet sağlanmalı.Türkiye'yi imzalamaktan kaçındığı Birleşmiş Milletler, bütün kişilerini zorla kaybedilmeden korunmasına dair sözleşme ile Uluslararası Ceza Mahkemesini kuran Roma statüsünü imzalamalı, onaylamalı, uygulamalı. Burada kısa bir not düşmek istiyorum."

- "Gencecik evlatlarımız değil de silahları toprağa gömelim"

9 Temmuz 2000 yılında ölen Nesrin Teke'nin annesi "Diyarbakır Barış Anneleri"nden Nezahat Teke ise "Analar ağlamasın, silahlar sussun, evlatlarımız ölmesin. Bunu söylerken sadece Kürt anneleri için demedik. Hem Türk ve Kürt anneleri için söyledik. Çünkü anne annedir." dedi.

"Barış Anneleri"nin yıllardır aynı talepleri dile getirdiğini aktaran Teke, "Yirmi beş yıldır hep söyledik, analar ağlamasın, silahlar sussun, evlatlarımız ölmesin. Bunu sadece Kürt anneleri için demedik, Türk anneleri için de dedik. Çünkü anne annedir, acının dili yoktur." ifadelerini kullandı.

Kendi kızının 19 yaşında yaşamını yitirdiğini anlatan Teke, "Kızım kendini yakarak tecridi protesto etti. O günden beri kızımın yanan saçının kokusu hala burnumda. Biliyorum, barış gelse kızım geri dönmeyecek. Ama söz verdim, başka analar ağlamasın diye mücadele edeceğim." diye konuştu.

Annelerin talebinin yıllardır aynı olduğunu vurgulayan Teke, "Bu acılara son vermeniz gerekiyor. Bu savaş ne zamana kadar sürecek? 50 yıldır sürüyor. Hani isterse savaş deyin, isterse çatışma deyin, ne derseniz deyin. Ama sonlanması gerekiyor." dedi.

Cezaevlerinde hasta tutuklular bulunduğunu da anımsatan Teke, "Ölüme karşıyız. İnsanlar ölmesin. İnsanın dini, dili, ırkı, kimliği ne olursa olsun. Benim için insan insandır. Buna karşı durmamız gerekiyor. Çözüm için ne yapmamız gerekiyorsa onu yapalım. Taşın altına koymaksa elimizi değil, gövdemizi taşın altına koymaya hazırız." ifadelerini kullandı.

"Barış Annesi" olarak bilinen Türkiye Bozkurt, barış için hep mücadele ettiklerini söyledi. Savaş ve barışı annelerden sormak gerektiğini kaydeden Bozkurt, "Patlayan mermiler annenin ciğerine geliyor. Biz kitaplarda okumadık, yaşadık. Biz 4 bin köyün yakılmasını, faili meçhulleri gördük. Biz gözyaşlarımızı tutamadık." dedi.

Bozkurt, cezaevi koşullarının iyileştirilmesi ile hasta tutuklu ve hükümlerinin tahliye edilmesini istedi.

"Barış Annesi" Rebia Kıran, bu süreci desteklerini aktardı. Kıran, "Barış bir suç değil. Altın tahttır. Bu Meclis, bu altın tahta sahip çıkarsa Türkiye gülistanlık olur." dedi.

Adalet istediklerini belirten Kıran, "Kürt-Türk birlik olsa bütün dünya ayağımıza gelir. Türkiye kimsenin ayağına gitmez." ifadesini kullandı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber