Yöneticilik, öğretmenliğin önünde olabilir mi?
Eğitim kurumlarında yönetici olarak görev yapanlar bu görevlerini asli görevleri olan öğretmenliğin yanında ikinci görev olarak yerine getirmektedirler.
24.04.2008 tarihli Eğitim Kurumları Yöneticileri Yönetmeliğinin amacını tanımlayan 1.maddesinde de bu durum
"MADDE 1 - (1) Bu Yönetmeliğin amacı; Millî Eğitim Bakanlığına bağlı eğitim kurumları yöneticiliklerini ikinci görev olarak yürüteceklerin belirlenmesine ilişkin usul ve esasları düzenlemektir."
tanımıyla karşımıza çıkmaktadır. Danıştay 2.dairesince iptal edilen 13.04.2007 tarihli yönetmelikle ilgili davaya savunma yollayan MEB savunmasında
"personelin istek, ihtiyaç ve beklentileri ile kamu yararının birlikte karşılanarak ilgililerin eğitim yönetimi alanında ilerlemeleri sağlanırken, asli görevi öğretmen olan eğitim kurumu yöneticilerinin asli görevlerinin yanı sıra ikinci görev kapsamında yöneticilik görevlerini yürüterek hizmet gereklerini yerine getirmelerinin amaçlandığı"
ifadelerini kullandığı davanın karar metninden de anlaşılmaktadır.
Bu hukuki durumlardan da anlaşılacağı üzere Eğitim kurumlarında yöneticilik ikinci görev olmakla beraber asli görev öğretmenliktir.
Asli görev olan öğretmenlikte ise amaç öğrencinin eğitilmesi, yani gerekli bilgi,beceri ile donatılması ve hayata hazırlanmasıdır.
Sonuçta bir yönetici, kurumda bulunan öğretmenlerin verimli olması için çalışmak, öğretmenler de öğrenciler için aynı gayreti göstermek zorundadırlar. Dolayısıyla makam Bakanlık ta olsa, İl Milli Eğitim Müdürlüğü de olsa, okul yöneticliği de olsa hedef yani amaç aynıdır ÖĞRENCİ?
Bu durumda yöneticilik görevinin öğretmenlikten daha ehemmiyetli bir görev olduğunu söylemek öğretmenlik mesleğine da ihanet niteliği taşıyacaktır. Tabii ki iyi bir öğretmen, iyi bir eğitimci olmayanın yönetici olması da o kurumu verimsizliğe götürecektir. Doğal olarak bu noktada yöneticinin niteliği de önemlidir.
Şimdi benim yıllarca aklıma gelen bir soruyu gündeme taşıyalım:
Yıllarca müfettişlerce yapılan soruşturmalarda basından da takip ettiğimiz gibi suçlu bulunan yöneticiler görevden alınmışlar ve öğretmen olarak bir kuruma atamaları yapılmıştır.
Şimdi soruyorum: Soruşturma sonucu cezaladırılmasını uygun bulduğumuz bir kişiyi
eğer soruşturmanın adaletinden eminsek idareciliği üzerinden alarak öğretmen
olarak bir kuruma vermek ne kadar doğrudur?
İdareciliğin üzerinden alınması uygulaması ile kişiye ceza verildiği açık olduğuna
göre bu kişiyi öğretmen olarak görevlendirmek ne kadar doğrudur?
Bu kişinin öğretmenlikte başarılı olamayacağı açık olduğuna göre bu kişiyi ceza
olarak öğretmenliğe vermek gerçekten doğru mudur?
Eğer eğitimde gerçek amaç öğrenci, asli görev öğretmenlik ise bu kişiyi bile
bile sınıfa göndermenin mantığı ne olabilir?
Olayı biraz daha somutlaştıracak olursak;
- Yönetici, öğrenciye tacizden ya da dayaktan disiplin cezası almış ve idareciliği
üzerinden alınmış bu kişiyi sınıfa yani öğrencilerin içerisine göndermek,
- Yönetici, zimmetten idareciliği üzerinden alınmış bu kişinin idareciliğini
üzerinden alarak sınıfa göndermek,
- Ya da yıllarca idarecilik yapmış sınıfın kapısını unutmuş, ikinci görev olan
idarecilikte başarısız olduğu sabit görülmüş kişiyi öğretmen olarak görevlendirmek
ne kadar doğrudur?
- Kesinlikle şahsının öğretmenliğini ve yöneticliğini tartışamam buna da şahit
olmuş değilim şahsında özür dileyerek örneklendirmek istiyorum ki yılların idarecisi
(İl müdürü) Sayın; Fevzi BUDAK'ı her ne sebeple olursa olsun görevden alıp öğretmen
olarak vermek ne kadar doğrudur? Davayı kazandığına göre haksız yere görevden
alınan, haksızlığa uğramış bir kişinin yeni görevinde(öğretmenlikte) geçireceği
(dava süresince) sürede verimli olamayacağını anlamak için müneccim olmaya gerek
olmadığına göre öğretmen olarak atanmasının mantığı nedir? (Not:Sayın Budak
11.kez alındığı Erzurum İl Milli Eğitim Müdürlüğü görevi ile ilgili davayı kazanmıştır.)
- Başka bir sorun yıllarca İl Müdürlüğü yapmış ve haksız olarak görevden alınmış
kişiye hangi okul müdürü müdürlük yapabilir?
- Yukarıdaki örnekler ışığında İkincil bir görevin dahi üstesinden gelemeyen
kişiyi birincil göreve vermek ödül müdür, ceza mıdır bu durumda?
Hani kutsal meslekti öğretmenlik, başta Atatürk olmak üzere çok ehemmiyet
vermişti bu mesleğe atalarımız, hani Hz.Ali'nin "Bana bir kelime öğretenin
kırk yıl kölesi olurum" sözüyle özdeşleştirmiştik öğretmenliği?
Unutulmamalıdır ki yöneticiliği öğretmenliğin üzerinde tutan anlayış, öğretmenliğe en çok zarar veren anlayıştır ve görev tanımında da olduğu gibi yöneticilik ikincil görevdir ve öyle de kalmalıdır. Son yıllarda artan yöneticilik talepleri bu felsefeye aykırı bir davranış olmakla beraber son yıllarda yöneticilerin çokça eleştirilmesi de bu ikincil görevin ön plana çıkarılması ya da bu göreve sahip olanların ehliyetinin tartışılır olmasından kaynaklanmaktadır.
Son söz olarak; acaba yaptığımız idari tasarruflarla bu öğretmenlik mesleğini ayaklar altına yine kendi kendimiz mi almış oluyoruz? Öğretmenlik dolaylı olarak Eğitim Türkiye'de bu kadar basit ve ucuz mudur, ucuz mu olmalıdır sizce?
Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi