Kamu İhale Yasası Neden Ertelenmelidir?
Bugünkü Hürriyet gazetesinin manşet haberi ve yazarlarının değerlendirmeleri, Kamu İhale Yasasına ilişkin idi. Kamu İhale Yasasına ilişkin olarak yapılan değerlendirmelerde, yasa ile şeffaflığın sağlanacağı ve rüşvetin önleneceği belirtilmektedir. Ancak madalyonunun öteki yüzü nedense hiç görülmek istenmemektedir. Bugün sizlere bu konuya ilişkin olarak hazırlanmış olan bir değerlendirme sunuyoruz. Değerlendirmeyi okuyup neler yapılmaya çalışıldığına siz karar verin.
Kamu İhale Kanununa birincisi Türkiye, ikincisi ise AB, İMF, Dünya Bankası ve Dünya Ticaret Örgütü gibi uluslararası kuruluşlar açısından olmak üzere iki açıdan bakmak gerekir.
Türkiye açısından detaya inmeden genel olarak bakıldığında 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun kamu ihalelerinde şeffaflığı ve adaleti sağlamadığı siyasetçi ile ticaret adamı arasında kirlenen ilişkiye sebep olduğu savunularak, 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun ve 4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun bunları engelleyeceği, kamu ihalelerinde düzenin adil, şeffaf, kamu yararına işler hale getirmek ve siyaset ile ticaret arasında kirlenen ilişkiye son vermek için bir şans olduğu değerlendirilebilir. Bu değerlendirme ilk bakışta doğru da olabilir. Ancak sadece 2886 sayılı Yasanın zaaflarından hareketle ve detaya inilmeden yapılacak bu değerlendirme 4734 sayılı Kanunun ve buna dayanılarak yürürlüğe sokulan Yönetmeliklerin bu zafiyetleri bertaraf edeceği ve sorunsuz uygulanabilirliği anlamına gelmemektedir. Şöyle ki;
1) En önemli sorun; Bütçede ödeneği olmayan ihaleler için ilana çıkılamayacak ve ihale yapılamayacak. Özellikle acil sağlık malzemeleri alımları gibi alımlar düşünüldüğünde idarelerin bu duruma hazırlıklı olup olmadıkları hiç düşünülmemektedir.
2) 4734 sayılı Kanunda ihale süreci oldukça uzun bir süreye yayılmaktadır. Kanunun 53 üncü maddesiyle oluşturulan Kamu İhale Kurumuna yapılacak şikayetler ve inceleme taleplerinin alacağı sürelerde hesaba katıldığında acil ve zorunlu alımlarda ortaya çıkacak sorunlar düşünülmemektedir.
3) Yeni Yasada ihale komisyonunun teşkilinde en az iki kişinin ihale konusu işin uzmanı personel olması şartı getirilmiş ve idarede ihale konusu işin uzmanı personel bulunmadığı takdirde kapsama dahil diğer idarelerden bu personelin görevlendirilebileceği öngörülmüş olmasına rağmen diğer idarelerin bu talebi karşılamak zorunluluğu hususunda açıklık getirilmemiştir. Diğer idareler bu duruma olumlu yaklaşsa dahi personelin görev almak istememesi durumunda ortaya çıkabilecek aksaklıklar 657 sayılı Kanun da göz önüne alındığında hesaplanmamıştır.
4) İhale komisyonunda görev alacak personelin yeni Kanunu ve buna dayanılarak çıkarılan yaklaşık 800 (sekiz yüz) sayfalık mevzuatı anlama ve uygulama noktasında ne derece yeterli olduğu ile bu mevzuatın oldukça bozuk bir Türkçeyle (muhtemelen tercüme) kaleme alındığı; yayımlanan yönetmeliklerin ve eklerinin Kanunun uygulanmasına, anlaşılmasına ışık tutmak bir tarafa; oldukça cesametli olmasına rağmen Kanundaki ifadelerin aynısının tekrarı mahiyetinde kaleme alındığından, nitelik itibarıyla uygulamaya dönük ve işi somutlaştırır mahiyette olmadığı da göz önüne alındığında aksamalara neden olacağı ve komisyonlarda görev alacak personelin büyük bir yükümlülük altına gireceği bu sebeple komisyonların oluşturulmasında aksaklıkların doğacağı hesaplanmamıştır.
5) İhalelere katılabilmek için öngörülen ?yeterlik belgeleri?, ?iş deneyim belgeleri? ve diğer belgelerin isteklileri aşırı bir bürokratik işlemler yumağına sokacağı bu durumunda büyük aksamalara sebep olacağı hasaplanmamıştır.
6) Yeni ihale mevzuatının kendisinden beklenen amaçlara hizmet edebilecek bir içeriğe kavuşturulabilmesinin en önemli ön koşullarından birisi, ülke genelinde yapılan bütün ihalelerin izlenebilmesine elverişli bir takip -ya da buna bir nevi tescil de denilebilir- sisteminin oluşturulabilmesidir. Böyle bir altyapı hazır edilmeden yapılacak olan hiçbir çalışmanın ayakları yere basmayacak, daha da önemlisi kendisinden beklenilen yararı sağlamayacaktır. Bu durumda gözden kaçırılmaktadır.
Uluslararası kuruluşlar açısından bakıldığında 4734 sayılı Kanunun dayatılmasının tek sebebi ve sonucu vardır bu da 300.000.000.000 TL ve üzerindeki ihalelerin mecburen yabancılara açık olması ve bu ihalelere girebilmeleridir. Bu durumda yerli isteklilerin maliyetler ve teknolojik imkanlar göz önüne alındığında yabancı istekliler karşısında rekabet şanslarının ne olacağı sorusunu akla getirmektedir.
Diğer bir durum da şudur; Örnek olarak TCDD Genel Müdürlüğünü ele alarak açıklamaya çalışalım. TCDD Genel Müdürlüğünün TÜDEMSAŞ, TÜLOMSAŞ, TUVASAŞ gibi kendine bağlı fabrikaları vardır. Bu fabrikalar TCDD nin ihtiyaç duyduğu ray, lokomotif, vagon gibi ihtiyaçlarını sipariş üzerine üreterek bu ihtiyacı gidermekteydi. Ancak yeni Yasaya göre TCDD Genel Müdürlüğü artık uluslar arası alana açık ihaleye çıkarak bu ihtiyacını giderecektir. Açılan bu ihalelere kendisine bağlı olduğu için yukarıda saydığımız kuruluşlar katılamayacaktır. Bu da milli sermaye açısından bakıldığında bu trilyonluk yatırımların atıl duruma geçmesi anlamına gelmektedir. Bu durum diğer Kamu İktisadi Teşebbüsleri ve Belediyelere bağlı BİT' ler açısından da aynen geçerlidir.
Yukarıda kısaca izaha çalıştığımız sebeplerle 4734 sayılı Kanunun iptal edilmesi değil ancak büyük bir revizyona sokulduktan sonra yürürlüğe konulması gerektiği sonucunu doğurmaktadır. Bu revizyon için gerekli olan süre bize göre en az altı aydır.
Sadece muhalefet mantığıyla hareket edilerek (ve mal bulmuş mağribi misali) hükümetin Kanunun yürürlük tarihinin bir süre ertelenmesine ilişkin düşüncesini sadece yolsuzluk yapmak amacı taşıdığı intibaı vermenin yanlış olduğu ve Kanun yürürlüğe girdiği takdirde ileride telafisi mümkün olmayan sonuçlar doğuracağı, bundan da ülke olarak yara alacağımızı kamuoyunun takdirine sunuyoruz.