Değerli
İlgili;
İlk önce
sizin yeni yılınızı kutlar işlerinizde başarılar dilerim. Lütfen bizi
yabancı dil zulmü ve profesörlerin çilesinden kurtarınız. Bu konuyu bir-iki
kez gündeme taşsanız hemen herkes bu konuda yapılan haksızlıkları kavrar
ve belki Meclis bize yardım eder. Sizinde biz üniversite hocalarına büyük
bir yardımız olmuş olur ve ülkemizde bu işten faydalanır.
Talebimiz;
ÜDS (Üniversiteler Arası Kurul Dil Sınavı) sınavı yılbaşı arifesinde
açıklandı, inanın evde, okulda bugün sanki yas vardı. Bir yıl boyunca
devamlı çalış, gel bir sınavdan kal ve bu sınavdan kaldığın için tüm çalışmaların
boşa çıksın böyle bir haksızlık olabilir mi? Hem de bilesin ki, Üniversiteler
arası kurul üyelerini, mevcut profesörleri-doçentleri, bu sınava saçma
sapan sorular ile dolu sınava soksan hiç biri bu sınavdan 50 alamaz, o
zaman acın iki kat daha artıyor.
Bir de yabancı
dil sınavı öyle bir sınav ki; gün güne zorlaştırmak adına her türlü hokkabazlıklar
yapılan bir sınav. Bilim adamına gerekli olan Türkçe'den İngilizce'ye
veya İngilizce'den Türkçe'ye çeviri soruları bilim adamları sırf doğrusunu
yapabiliyor diye, hemen yarı yarıya azaltılmış. Her dönem kasıtlı olarak
soru tipi ve şekli değiştiriliyor. Safi kimse sınavı geçemesin diye. Böyle
zülüm olur mu?
Çözüm;
1-) Dil sınavı için;
Bir öğrenciyi Amerika'da-İngiltere'de, okutacaksın diğerini Erzurum'da-Kars'ta
okutacaksın sonra diyeceksin ki her ikinizde İngilizce'den aynı notu alacaksın.
Eşit eğitim vermedin ki eşit sonuç bekliyorsun. Niçin bu kadar haksızlık
yapıyorsunuz, Anadolu'nun insanları üniversite hocası olmasın mı? Bir
ülkede başka bir ülkenin dili ile sınav olmaktan daha aşağılayıcı bir
durum olabilir mi? Bir insan çok iyi yabancı dil bilebilir ama çok iyi
ders anlatamaz veya bilimsel yönü sıfır olamaz mı?
Afrika'da
ya da sömürü ülkelerinde dahi benzerini göremeyeceğin dil sınavını kaldırılması
en mantıklı çözüm olacaktır. Veya illa da sınav olacak derlerse, Bunun
için doçentlikte yabancı dil sınavının baraj notunu 50( Elli)'ye inmesi
yeterli olacaktır. Bu zamana kadar ÜDS veya KPDS den 50 almış bir kişi
bunu belgelendirirse doçentlik sınavına başvurabilmelidir. Zaten doktora
yeterlilik için hali hazırda 50 baraj notu zorunludur. Bu not barajı doçentlik
için de geçerli olsa, bir çok Anadolu çocuğu için umut
doğar, hiç değilse 50 almaya çalışırlar. Bu sınavı, hile ile, kopya ile
binlerce geçen varken hakkı ile 50 almış bilim adamına niçin ödül vermiyorsun,
adeta onu cezalandırıyorsun. Barajı 50 yap onu da kurtar, üniversiteleri
de.
2-)Sözlü
Sınav için;
a-) Lütfen yardımcı Doçenlik'te en az 5 yılını doldurmuş,
b-) En az yabancı dilde 3 adet makalesi olan,
c-) En az herhangi bir yabancı ülkede 5 bildiri sunmuş veya bildirisi
yayınlanmış,
d-) En az 5 yüksek lisans öğrencisi mezun etmiş,
e-) En az 2 yabancı bilim adamı yayınlarından herhangisine atıf yapmış,
olan bilim adamı varsa niçin bu adamı sözlü sınava alıyorsun. Ölçüt yukarıdaki
5 madde olsun, bu şartları taşıyan hocayı hemen doçent hatta profesör
yap.
Yukarıdaki
ölçüler hiçbir doğruluk-yanlışlık ölçüsü konulamayan sözlü sınavından
daha elle tutulur, gözle görülür ölçütler değil midir? Yukarıdaki 5 madde
hocalardan istenirse herkes gece-gündüz çalışır yukarıdaki 5 hedefi oluşturur.
Hiç ama hiç kimsenin de hakkı yenmez. Yukarıdaki 5 şartı hali hazırda
sağlayan hocaları da müsaadenizle; bırakın doçent yapmayı direk profesör
atayın ki tam hakkını verebilesiniz?Bu hocalar Avrupa'da olsa her yıl
ödül alırlar.
Ayrıca hedef
yukarıdaki 5 madde olsun bakalım hak etmeyenler doçent olabiliyor mu?
Veya hak edenlerin önü kesilebiliyor mu? Tabii ki yukarda ki maddeler
yerine getirilirse hak eden hakkını alır.
Sanal
sorular ve cevapları:
-Yukarıdaki 5 maddeyi Türkiye'deki kaç Profesör yerine getirebilir?
Mevcutların %10.
-Peki nasıl Profesör oldular?
Hasbel kader.
-Peki kendilerinden iyi olan insanların profesör olmasını isterler
mi?
ASLA
-Peki doçentlik verme kimin yetkisinde?
YÖK ve profesörlerin sözlü sınavının.
-Sözlü sınavda en büyük ölçü ne?
Hiç, nereli olman, hangi üniversiteden başvurman, aslında kara kaşın kara
gözün, veya doçent ve profesör sayısının artmaması ki kendi değerleri
düşmesin. Yönetimlerde tek söz sahibi kendileri olsunlar. Yani çıkar meselesi.
-Peki bir yardımcı doçent kaç yılda yetişiyor?
4 yıl lisans eğitimi + en az 2-3 yıl yüksek lisans + normalde 4-5 yıl
doktora yani yaklaşık 12 yıl üniversite hayatı gerekiyor.
-Peki 4 yıl üniversite okuyan, 1. dereceye düşüyor da, 12 yıl okuyan
3. dereceden aşağı inemiyor mu?
Hayır efendim 12 eylül döneminden kalan yasalar ile 1. dereceye inemediği
gibi, 12 yıl sonunda tüm hakları geri alınıp öğretim görevliliğine düşüyorlar.
-Peki yurt dışında böyle bir unvan var mı?
Yok canım oralarda bizlere profesör diyorlar. Oralarda üniversitelerde
ders veren, verebilen herkes profesör.
-Peki ülkemizde maaş ne kadar?
Geçen hükümet tarafından, Düşük maaş alana zam yapılacağına yüksek maaşlı
profesörlere zam yapıldı. Yardımcı doçentlere, öğretim görevlilerine,
araştırma görevlilerine zam yok?
-Peki nasıl doçent olunuyor?
Onlarca yayını olan doçent olamaz iken sözlü imtihanda hiç yayını olmayan
fakat torpili olan doçent oluyor bu nasıl çözülecek. Sözlü imtihanın güvencesi
ve doğruluğu nerde?
-Peki Öğrencisi profesör olan yardımcı doçentin safi yabancı dil bilmiyor
diye bekletilmesi hakmıdır?
Neremiz doğru ki o doğru olsun. Herkese eşit yabancı dil eğitimi imkanımı
veriyorsun ki, Herkesten aynı şeyi istiyorsun.
-Peki bu zülüm niye?
Bu güzelim ülkemizde mutlu olmak öyle kolay mı..
-Peki dil sınavı niçin gerekli?
Üniversite hocası yayın takip etsin veya yabancı dil de yayın yapsın diye.
-Peki bu sınav bunu ölçüyor mu?
Asla zaten Türkçe'den İngilizce'ye, İngilizce'den Türkçe'ye çeviri sorusu
sadece toplam 6 adet. Bu sayıyı kasıtlı olarak düşürüyorlar.
-Peki niçin?
Çünkü bu sınav birileri için rant kapısı olmuş; yüzlerce kurs veren, yüzlerce
bu konuda kitap yazan, yüzlerce otel, şehirler arası otobüs firmaları
bu işten para kazanıyor.
-Peki devletin zararı ne?
Herkes bilimi falan bırakmış İngilizce film yapıyor. Çok değerli vaktini
çok saçma ve hiç kullanmayacağı kelimeleri ezberlemek ile geçiriyor. Eğitim
aksıyor, hoca verimli olamıyor, herkes Anadolu'dan Ankara'ya taşınıyor.
Kafası rahat olmayan hocanın öğrenciye ne kadar faydası olabilir. Veya
kafasında dersinden başka bir problemi olmayan, sürekli araştırma yapan,
her şeyi kendi ana diliyle daha iyi ifade eden hocalarımız bu vatana daha
faydalı olmaz mı?
Bizim sizinle
karşılıklı tartışmamız mümkün değil, sizin sorabileceğiniz soruları, sanal
alemde bizler kendi kendimize sorduk ve cevap verdik.
Biz yardımcı
doçentlerin çektiği işkence için, lütfen herkes vicdanını eline alsın
ve düşünsün. Bu kadar zülüm çeken başka devlet memuru kesimi var mı? Geçen
meclisteki tüm partiler söz verdikleri halde hiçbir şey yapmadılar, hatta
sözde milliyetçiler veya milliyetçilikten geçinenler, yabancı dilsiz eğitim
olmaz, Türkçe bilim olmaz gibi sözlerle daima taleplerimizi geri çevirdiler.
Tabii ki halkımızda onların bu iki yüzlülüğüne gerekli dersi anında verdi.
Biz bilim adamları yabancı dil bilmesin demiyoruz, ama inanın sınavda
sorulan soruları Türkiye'mizin Anadolu üniversitelerinde okumuş bir profesöre,
doçente götürün yapması mümkün değil hatta Başarı oranları % 10 olsun
inanın, inanın bu biz hiçbir şey bilmiyoruz demektir. Peki sınavda kimler
başarılı oluyor, yurt dışında doktora yapanlar, ODTÜ, Boğaz içi Üniversitesi
ve birkaç daha yabancı dille eğitim yapan üniversite mezunları. Tabii
ki bu haksızlığa, haklılık kılıfı uydurarak binlerce kişi çeşitli yollarla
kopya çekerek. Bir de, tabii ki bilimi falan bırakıp gece gündüz demeden
yabancının sözcüklerini ezberleyenler.(İnanın Redhouse sözlüğünü ezberledim
yine de yabancının kültürünü beceremediğim ve bilemediğim için, veya yapılması
mümkün olmayacak kadar kısa süre verildiği için; bu sınavdan başarılı
olamıyoruz) Peki Anadolu çocukları doçent profesör olmasın mı? Geçmiş
yıllarda sorulmuş soruları isterseniz sizlere göndereyim, o zaman bana
hak vereceksiniz ve hiç ama hiç abartmadığımı hemen anlayacaksınız. Bilimsel
yönden dahi olan, fakat dil sınavını veremediği için yüzlerce, binlerce
doçentlik bekleyen hocalarımız olduğunu biliyor musunuz?
Saygılar
sunarım...
|