Tüm Akademisyenelere Çağrı: Bireysel Dilekçe Hakkını Kullanalım
Tüm Akademisyenelere Çağrı: Bireysel Dilekçe Hakkını Kullanalım
Bilindiği üzere, 631 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamade, görev tazminatına ilişkin
düzenlemeden beş yıl hizmeti olan tüm kamu personelinin yararlandırılması öngörülmüş
olmasına rağmen, çıkarılan 2002/3546 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında, sadece
Makam veya Yüksek Hakimlik tazminatı alan kamu personelini kapsayacak şekilde
bir düzenleme yapılmıştır. Yapılan düzenleme sadece, profesörler ile kazanılmış
hak aylıkları birinci derece olan Doçentleri kapsamakta, diğer akademik personeli
ise kapsamamaktadır. Bu adaletsiz bir uygulamadır ve oluşturulan bu adaletsiz
uygulamanın düzeltilebilmesi için mutlaka bir şeyler yapılması gerekmektedir.
Bu konuda en etkili birinci yol kamuoyu oluşturmak, ikinci yol ise bireysel
olarak gerekli tepkileri ilgili makamlara iletmektir. Bu bağlamda, Gaziantep
Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Türkay Dereli tarafından Başbakanlığa ve
sitemize iletilen dilekçeyi yayımlıyor ve bu adaletsizlikten etkilenen tüm akademik
personelden "bireysel dilekçe haklarını" kullanarak ilgili makamları
harekete geçirmeleri konusunda aktif katılımlarını bekliyoruz.
Aşağıda yer alan dilekçe Başbakanlığa ve Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmiş
ve Başbakanlıktan dilekçeye verilen cevapta konunun değerlendirileceği belirtilmiştir.
Bu çerçevede konu ile ilgili makamların daha etkili bir şekilde uyarılması amacıyla
aşağıdaki dilekçenin; Başbakanlığa, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Sayın
Mehmet Ali ŞAHİN'e ve Maliye Bakanı Sayın Kemal UNAKITAN'a gönderilmesi yararlı
olcaktır. Diğer taraftan aşağıdaki metin Doçent olan hocamız tarafından yazıldığından
diğer unvanlara haiz (Yardımcı Doçent, Araştırma Görevlisi, Öğretim Görevlisi,
Uzman vb.) personelin dilekçeyi kendi öznel durumuna uyarlaması gerekmektedir.
BAŞBAKANLIĞA
Konu : Maaşlardaki adaletsizlik
Geçtiğimiz 57. Koalisyon Hükümeti tarafından EŞİT İŞE EŞİT ÜCRET ya da MAAŞ İYİLEŞTİRME adı altında yapılan 2002/3546 sayılı ve 10/01/2002 tarihli Bakanlar Kurulu Kararı ile başlatılan bir uygulama, Üniversitelerimizde çalışan insanlarımızı derinden yaralamış ve adeta ikiye bölmüştür. Yapılan bu uygulama ile zaten varolan akademik personel maaşları arasındaki uçurum daha da fazlalaştırıldığı gibi, AKADEMİK PERSONEL arasında da AYRIMCILIK yapılmıştır. Yapılan uygulama ile; PROFESÖRLER ile 1. DERECEDEKİ DOÇENTLERİN maaşları hissedilir şekilde iyileştirilmiştir (Yaklaşık 200-400milyon arasında bir iyileştirme yapılmıştır.) Hatırlayacağınız üzere o tarihlerde başta ODTÜ rektörü olmak üzere birçok üst düzey üniversite yetkilisi Başbakan Ecevit ile ÜNİVERSİTE ÖĞRETİM ÜYELERİNİN MAAŞLARININ İYİLEŞTİRİLMESİ için görüşmekteydi. Ancak, DAĞ FARE DOĞURDU. EŞİTLİK ve ADALET adına yapılan bir İYİLEŞTİRME, yüzüne ve gözüne bulaştırılmış, öğretim üyeleri arasındaki adaletsizlik daha da artırılmıştır. Çıkarılan uygulamada ne yazık ki, asıl desteklenmesi gereken TABAN; yani ARAŞTIRMA GÖREVLİLERİ ve YARDIMCI DOÇENTLER ile 1. DERECEDE OLMAYAN DOÇENTLER kapsam dışı bırakılmıştır. İşin en enteresan tarafı, zammı alana kadar İŞİ BIRAKMA vb. gibi tehditler savuranların sesi, ne yazık ki ADALETSİZ BU İYİLEŞTİRME TASARISINDAN sonra çıkmamıştır. ÜNİVERSİTELERİN AYAKTA KALABİLMESİ için çok elzem olan alt tabaka resmen UNUTULMUŞ, hatta tabiri caizse kullanılmış ve UYUTULMUŞTUR. Hükümet bu uygulamayı Meclisten aldığı yetki ile çıkarmıştır. Tasarının yürürlüğe girdiği tarihlerde ilkin büyük tepkiler olmuş ve zamanın hükümeti bu durumun 14 TEMMUZ 2002'ye kadar GEÇİCİ olduğunu, o tarihte TÜM ÖĞRETİM ÜYELERİNİ KAPSAYACAK şekilde yeniden düzenleneceğini söylemişti. Ancak verilen söz tutulmadı. Olmadı. Uygulama olduğu gibi OLGUNLAŞMAMIŞ BİR ŞEKİLDE devam etti.
Yukarıda bahsedilen uygulama ile EŞİT İŞE ne yazık ki EŞİT ÜCRET hayal haline gelmiştir. Çünkü bu uygulama ile, İYİLEŞTİRME, kişinin unvanına ve yaptığı işe değil KADROYA verilmiştir. Şöyle ki, uygulamadan yalnızca 1. DERECE DOÇENTLER yararlanmakta, yardımcı doçentler, araştırma görevlileri ile 2. ve 3. DERECE DOÇENTLER ise faydalanamamaktadır. Halbuki, bunların hepsi öğretim elemanıdır, doçentlerin hepsi de DOÇENTTİR (!). Aynı basamaklardan geçmişlerdir, aynı sınava girmişlerdir, aynı derse girmektedirler ve aynı işi yapmaktadırlar. Bu EŞİT İŞE FARKLI ÜCRET uygulamasının ta kendisidir. Bu uygulamadan sonra, bahsi geçen DOÇENTLERİN maaşı arasında bile 200-400 milyon liralık bir fark oluşmuş olup, bu tüm akademik personeli rahatsız etmektedir. İşin bir başka ilginç yanı, mevcut uygulamanın TERSİNİN olmamasıdır. Şöyle ki, eğer bir kişi hak ederek ve çalışarak 1. DERECEYE atanabilecek hakka sahip olsa bile, 1. DERECE KADRO YOKLUĞUNDAN, başka bir derecedeki kadroya atanan DOÇENT yine bu uygulamadan yararlanamamaktadır. Böyle enteresan bir durum vardır.
Yukarıda açıklamış olduğum nedenlerden dolayı memurlar arasında oluşturulan adaletsizliğin giderilmesi ve öğretim üyeleri arasındaki maaş uçurumunun düzeltilmesi konusunda gereğini saygılarımla arz ederim.
Ad Soyad
Adres :
.........