Sezer: Mutlak takdir yetkim var, yargı bana karışamaz

Haber Giriş : 02 Şubat 2005 06:49, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Cumhurbaşkanı'nın yetkileri yargıda sert bir tartışmaya kaynaklık etti. Ankara 2. İdare Mahkemesi, en çok oyu aldığı halde, Prof. Rıza Ayhan'ı Gazi Üniversitesi Rektörlüğü'ne atamayan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in bu işleminin iptali istemiyle açılan davada, Sezer'den ek açıklama istedi. Sezer mahkemeye üslubu sert olan ikinci savunmasını gönderdi: "Mutlak takdir yetkim var."

Türkiye'de başkanlık sistemi önerisi tartışılırken, yargı, Cumhurbaşkanı'nın takdir yetkisinin, tek başına yaptığı işlemlerin yargı denetimine tabi olup olmadığı tartışmasına kilitlendi. Sonuçları önemli görülen bu kritik davayı, seçimlerde en çok oyu aldığı halde, Sezer tarafından Gazi Üniversitesi Rektörlüğü'ne yeniden atanmayan Prof. Rıza Ayhan'ın avukatı Sedat Aksakallı açtı. Aksakallı, Sezer'in Ayhan yerine daha az oy alan Prof. Dr. Kadri Yamaç'ı rektör ataması işleminin iptalini ve yürütmesinin durdurulmasını istedi.

Aksakallı, 25 sayfalık dilekçesinde, Sezer'in rektör seçmeyle ilgili takdir yetkisinin sınırsız, mutlak ve yargı denetimi dışı olmadığını savundu. Aksakallı, demokratik toplumda takdir yetkisinin kullanımının sorumluluğu gerektirdiğini belirttiği dilekçesinde, bu görüşünü desteklediğini savunduğu onlarca Danıştay kararına da yer verdi.
Cumhurbaşkanı'nın YÖK'ten rektör adaylarını belirlerken somut-geçerli objektif kanıt bulunmasını istediğini, ancak kendi ilkelerine de aykırı davrandığını anlatan avukat, Sezer'in en çok oyu alan aday yerine bir başkasını rektör seçmesinin Anayasa'nın 'eşitlik ve ayrımcılık yasağıyla' ilgili 10. maddesine aykırı olduğunu ileri sürdü.
Aksakallı aynı zamanda, Sezer'in bu seçiminin insan onuruna aykırı, onur kırıcı bir muamele olduğunu, dolayısıyla bunun, öncelikle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin (AİHS) 3. maddesine aykırı olduğunu öne sürdü. Aksakallı, işlemin ayrıca, AİHS'nin 'adil yargılanma hakkı'yla ilgili 6. ve 'etkili başvuru hakları'nı düzenleyen 13. maddeleriyle, 'ayrımcılık yasağı' getiren 14. maddesine de aykırı olduğunu savundu.

İkinci kez savunma istendi
2. İdare Mahkemesi, ilk olarak tek 'davalı' sıfatıyla Cumhurbaşkanlığı'ndan savunma istedi. Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği'nce hazırlanan cevap dilekçesinde Cumhurbaşkanı'nın bu yetkisinin mutlak olduğu belirtilerek davanın reddi istendi. Ancak, mahkeme ilk kez, Cumhurbaşkanlığı'nın bu savunmasını yeterli bulmadı ve Sezer'den ilave bilgi istedi. Mahkeme, 22 Kasım 2004 tarihinde Sezer'den "YÖK'ün sunduğu üç adaydan en yüksek oyu almasına karşın, rektörlüğe seçilerek atanmama gerekçesinin sorulmasına, varsa konuya ilişkin tüm bilgi ve belgelerin birer örneğinin istenilmesine..." karar verdi. Bu karar, davanın kabul edilebileceği beklentilerini de gündeme getirdi.

Mahkemenin ara kararına Sezer'in yanıtı sert oldu. Sezer, 9 Aralık 2004'te gönderdiği savunmada mahkemeye şöyle çıkıştı:
"Kararınızı anlamakta güçlük çektim." Bu seçimlerde, 'en yüksek oyu almış olmak' sadece seçimin sonucuyla ilgili bir durumdur, adaylar arasında 'üstünlük' sıralaması anlamı taşımaz. Rektörlük seçimlerinde en yüksek oyun alınmış olması, atama makamının atama konusundaki takdir yetkisini hukuken sınırlayan ve onu adeta 'bağlı yetki' içine sokan bir değer taşımaz. Bu nedenlerden ötürü, Yüksek Mahkeme'nin, seçimlerde en yüksek oyu almış olmasını bir 'nitelik' gibi algılayıp değerlendirdiği izlenimine yolaçan ara kararının anlamının hukuksal değerlendirmesinde güçlük çekilmiştir.

Yetki mutlaktır: İlk savunmamızda da önemle vurgulandığı üzere, yürürlükteki mevzuata göre, Cumhurbaşkanı Yükseköğretim Kurulu'nca kendisine sunulan ve profesör akademik unvanını taşımaları nedeniyle rektörlüğe atanmak yönünden eşdeğer nitelik taşıdıklarının kabulü zorunlu bulunan üç adaydan birisini, rektör olarak atamak konusunda 'mutlak' takdir yetkisini haizdir. Bu atama, eşdeğerler arasından birinin rektörlüğe tercih edilmesidir. Üç adaydan birini seçip atama yetkisi, koşula bağlanmaksızın, 'mutlak' biçimde Cumhurbaşkanı'nın takdirine bırakılmıştır.

Beni zorlayamazsınız: Belirtilen hukuksal düzenlemeler, yargısal içtihatlar ve atama yetkisinin tümüyle takdiri nitelik taşıması nedeniyle, Cumhurbaşkanı'nın kendisine sunulan üç aday arasından birisinin rektörlüğe atanmasını ya da diğer ikisinin rektörlüğe atanmamasını gerektiren bir neden ya da nedenler göstermek zorunda olmadığı ve buna zorlanamayacağı açıktır. Bir başka ifadeyle yargı organının Cumhurbaşkanı'nın takdir yetkisini sınırlandıracak ya da ortadan kaldıracak biçimde karar vermesinin yürürlükteki hukuksal düzenlemelerle bağdaşmayacağı kuşkusuzdur.

Mahkeme reddetmeli: Yargı organının, üç adaydan birini üniversiteye rektör olarak atamak konusunda Cumhurbaşkanı'na tanınan 'mutlak' takdir yetkisini ortadan kaldırma sonucunu doğuracak biçimde karar vermesi, Anayasa'nın 125. madde 4. fıkrasıyla 2577 sayılı Yasa'nın 2/2. fıkrası karşısında mümkün değildir... Davanın ve yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verilmesini arz-talep ederim."

Önemli karar gün sayıyor
Mahkemenin bugünlerde yürütmeyi durdurma talebini karara bağlaması bekleniyor. Bu karar, sonuçları açısından önemli görülüyor. Çünkü, bu işlemin iptal edilmesiyle Cumhurbaşkanı'nın seçme yetkisi yargı kararıyla tırpanlanmış olacak ve bundan sonraki tüm atama-seçim işlemleri de yargı denetimine tabi tutulabilecek. Ancak Cumhurbaşkanı, idare mahkemesinin yürütmeyi durdurma kararı vermesi halinde buna Danıştay'da itiraz edebilecek. Konuyla ilgili son sözü Danıştay söyleyecek.

radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber