GİM-DER'in, vergi idaresinin yeniden yapılandırılmasına ilişkin görüşleri

Haber Giriş : 18 Şubat 2005 16:13, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
VERGİ İDARESİNİN YENİDEN YAPILANDIRILMASI İLE İLGİLİ GİM-DER'İN TASARI HAKKINDAKİ GÖRÜŞÜ

Ülkemiz Dünya milletleri arasındaki seçkin ve saygın yerini koruyabilmek için gelişen dünya şartlarına ayak uydurmak ve büyümesini daha da hızlandırarak kendi gelir kaynakları ile yaşamak zorundadır.

Makroekonomik anlamda bugün gelinen noktada artık vergileri ve vergi idaresini göz ardı ederek, borçlanma ya da enflasyonla bütçeyi finanse etmenin faturası ülkemize ekonomik kriz olarak çıkmaktadır.

Bunun için de vergi gelirleri, sağlıklı kamu maliyesinin öncelikli konularından biridir.

Vergi sistemleri tarihsel gelişmenin sonucu olarak uygulandıkları ülkenin sosyal, ekonomik, kültürel ihtiyaçlarına göre kurulur, geliştirilir ve uygulanır.

Türkiye'nin de kendi siyasi, ekonomik, kültürel özelliklerinden kaynaklanan özgün bir vergi sistemi vardır.

Ancak 1946 yılındaki ekonomik, siyasi, kültürel yapıya göre hazırlanan vergi sistemine uygun olarak yapılandırılan bugünkü vergi idaresi ,bu süre içinde gelişen ve uygulamaya konulan yeni vergi sistemi ve uluslar arası gelişmelere uyum sağlayacak bir yapılanmaya gidemediği için ve insan kaynaklarını verimli ve etkin yönetemediği, çalışanları ile barışık olmadığı, çalışma barışına özen göstermediği için vergi mevzuatını ve vergi sistemini etkin bir şekilde uygulayamamakta ve yönetememektedir.

Vergi İdaresinin ise; ülkenin ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına uygun vergi politikasını izlemek ve buna göre düzenlemeler yapan, mevzuatın etkin bir şekilde tavizsiz ve objektif olarak uygulanması için gerekli alt yapıyı hazırlayıp, uygulamanın koordinasyonunu yapan ve meydana gelen aksaklıkları süratle gideren, şeffaf, hesap verebilir, etkin ve verimli çalışma esaslarına göre adil olarak en iyi hizmeti sunan merkez ve taşra teşkilatı ile fonksiyonel ve hiyerarşik bütünlük arz eden bir şekilde olması gerekir.

Ancak, 1961 yıllında yürürlüğe giren vergi mevzuatında, 1980 yıllarından sonra 180 civarında kanun değişikliğine gidilmiş, ayrıca Bakanlar Kurulu Kararları, Tebliğler, İç Genelgeler (Sirküler) yayınlanmak suretiyle, vergi idaresinde etkinlik kazandırılmaya çalışılmasına rağmen, uygulamada görüldü ki, vergi idaresi etkinleştirilememiş aksine idarenin etkinliği zaafa uğratılmıştır. Çünkü yapılan kanun değişiklikleri, bırakın mükellef tarafından izlenmesini kanun hazırlayan uzmanları ve uygulayıcıları tarafından da izlenemez hale gelmişti

Buna göre, vergi idaresi yönetiminin, yukarıda belirtilen özellikleri taşımaması ve yıllardır bu özelliklerin dışında başka amaçlara ve düşüncelere hizmet vermesi nedeniyle, mevcut gelir idaresinin tamamen işlerliğini yitirdiği, vergi kayıp ve kaçağının üzerine gidilemediği, kayıt dışı ekonominin önlenmesine, vergi tabanını yaygınlaştırılması için adil bir vergi düzeni kurulup, esas denetim birimlerinin denetim dışındaki görevleri nedeniyle, yüzde bir-iki oranında yapılan incelemeler sonucu çok iyi bir denetimin yapılmadığı, bizlerin bildiği gibi bütün kamuoyu tarafından da bilinmektedir.

Kısacası, mevcut vergi mevzuatı yamalık haline getirilerek anlaşılmaz, karmaşık uygulanabilirliğini yitirmiş bir şekilde, aksaklıklar giderek artar hale getirilmiştir..

Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması İle İlgili Olarak Hazırlanan Tasarıda da;

- Gelir idaresinin Türkiye koşullarına uygun vergi politikasına katkıda bulunulması,

- Mevzuatın etkin şeffaf, tarafsız, tavizsiz, uygulanması için gerekli alt yapının hazırlaması ve koordinasyonun sağlanması,

- Uygulamadaki aksaklıkların süratle giderilmesi,

- Şeffaf, verimli, etkin, hesap veren, yüksek kalitede hizmet sunması,

- Mükelleflere adil ve iyi hizmet sunmanın,

- Kayıt dışı ekonomi ile etkili mücadele etmesi,

- Merkez ve taşra teşkilatının hiyerarşik bütünlüğünün ve fonksiyonel çalışması

amaçlandığı, bu amaçla gelir idaresinin yeniden yapılandırıldığı belirtilmektedir.

Bu amaçlar kastedilerek hazırlandığı belirtilen söz konusu tasarının yasalaşması sonucunda, taşra teşkilatında Gelir birimleri; gerçek anlamda bağımsız hareket etme kabiliyetini kazanarak, vergi dışı birim ve makamların işlemleri geciktirici, engelleyici müdahalelerden kurtulacak ve vergi kanunlarını, daha özerk ve hızlı uygulama imkanına kavuşturulması sağlanabilecektir.

Dolayısıyla, sözkonusu tasarının yasallaşması halinde hem vergi tarh ve tahakkuku ile tahsilinde vergi denetimlerinde, mahalli idareci ve sivil toplum örgütlerinin baskısından kurtarılmış olacaktır.

Merkezde ise, Bakanlık hiyerarşisi içerisinde sıkıştırmadan doğrudan Bakan'a bağlı olarak vergi teorisi ve uygulamasının Avrupa ülkelerinde olduğu gibi gerçekçi ve esnek olarak hareket edebilme imkanına kavuşacaktır.

Ayrıca vergi reformu, yürütülmekte olan ekonomik programın önemli bir ayağı olması nedeniyle, Gelir İdaresi Başkanlığına dönüştürülerek özerk hale gelmesi, bu idarenin işleyişi açısından en önemli reform olarak görülebilir.

Bu nedenlerle, yukarıda özet olarak yapılan açıklamalar sonucunda,eski düşünce ve zihniyet tamamen kaldırılarak; kayıt dışı ekonominin, vergi kayıp ve kaçağının önlenmesi, az maliyetli vergi toplama sisteminin getirilmesi, anlaşılabilir bir vergi sisteminin yerleştirilmesi gibi sadece Devlet, millet dolayısıyla Gelir idaresi düşünülerek, yapılan bir refor.umun olması halinde, Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması ile ilgili Tasarıyı, GİM-DER olarak destekliyoruz.

Ancak, vergi idaresinin etkinleştirilmesine yönelik üst yönetimde yapılacak bu düzenlemeler korkarız ki; yukarıda belirttiğimiz gibi vergi kanunlarında yapılan bu değişiklikler gibi olumsuz sonuçlar doğurmasın. O halde, vergi idaresinin etkinleştirilmesi için bize göre idarenin merkez ve taşra teşkilatı olarak bir bütün halinde ele alınmalı, yeniden yapılandırma sadece çatıdan değil en uç birim olan vergi dairelerinden başlatılmalıdır.

Uzun yıllar gelir idaresini sırtında taşımış her türlü olumsuz şartlarda bile en verimli şekilde özveri ile gece-gündüz, tatil demeden en uç kadrolarda çalışanlar (tabiri caiz ise cephe savaşçıları yani gelir idaresinin vatandaşa yansıyan yüzünde çalışanlar) hakkında herhangi bir düzenlemeye gidilmediği gibi bunlarla ilgili olarak özlük hakları yönünde de herhangi bir düzenleme yapılmamıştır.

Bu yasa ile yapılan düzenlemelerin verimli ve adaletli olarak uygulanabilmesi için yukarıda belirttiğimiz önerilerimizin dikkate alınmasının gerekli olduğunu düşünmekteyiz.

Nitekim Vatandaşın Vergisini Koruma Derneğinin düzenlediği ?Gelir İdaresinin Yeniden Yapılandırılması? panelinde de denildiği gibi,

?Bırakalım bankodaki memur kendi sorununu çözsün. Ona yetki verelim.

Gelir İdaresi Müdürlerini güçlendirelim. Kabiliyet verelim, kaynak verelim.?

?Eğer biz sorunu çözmek istiyorsak öncelikle yapılması gereken, Gelirler Genel Müdürlüğü'nde sonuç odaklı, planlı, programlı, hakikaten insan kaynağına önem veren bir yönetim anlayışı geliştirmemiz lazım?

?Yasaları yönetemezsiniz, yasalar size yetki verir, yönetmelik yöneticilik bilimi ile ve yöneticinin kapasitesi ile ilgili bir şeydir?

Tüm demokratik ülkelerde, ülkemizde ve Bakanlığımızda yönetsel işlemler büyük ölçüde orta kademe yöneticiler (Vergi İdaresi Müdürleri) tarafından olgunlaştırılır ve sonuçlandırılır.

Tepe yönetim tarafından verilen kararlar ve üretilen politikalarda da büyük katkıları vardır. Gelir İdaresi Müdürleri aynı zamanda üst yöneticilerin yetiştirildiği ve seçildiği en büyük alandır.

Vergi sisteminin kamu hizmetlerinin finansmanındaki en sağlam kaynak olmasının yanısıra, çağın koşulları gereği üstlendiği yeni ekonomik ve sosyal amaçları ile maliye politikasındaki rolü dikkate alındığında; bu sistemi idare eden Vergi İdaresindeki orta düzey yöneticilerin önemi daha da artmaktadır.

Gelir İdaresi Müdürleri, memuriyet girişlerinden başlayarak, şeflik, uzmanlık, müdürlük gibi her bir yönetsel kademede ayrı ayrı yazılı ve sözlü sınavlardan ve eğitimlerden geçirilip, bilgi, beceri, performans, yöneticilik vasıfları da göz önüne alınarak (yaklaşık 15-20 yıllık bir hizmet süresinde) atanmaktadırlar.

Bu uzun ve zorlu süreçlerin doğal sonucu olarak, Gelir İdaresi Müdürleri yönetiminde bulundukları birimin iş ve işlemlerinin yürütülmesinde, personelin yetişmesindeki temel işlevinin yanısıra, konusundaki yılların verdiği birikimi nedeniyle kurumun arşivi ve hafızası durumundadırlar.

Bu durumda Genel Müdürlüğümüzün başarısın da, idarenin onlara bakış açısı oldukça önemlidir. Onların seçimi, eğitimi, çalışma ortamı, çalışma şekli, yükselmeleri ve ücret durumuyla ilgili düzenlemelerin adil, eşit ve liyakat esasına dayalı, ayrıcalık ve yakınmalara yer vermeden yapılmasının önemi aşikardır.

Ancak, bugüne kadar Genel Müdürlüğümüz merkez ve taşra teşkilatında mesai kavramı ve özel hayatı olmaksızın bütün bilgi ve becerisini kurumuna aktarmaktan başka hiçbir düşüncesi olmayan Gelir İdaresi Müdürlerinin, yeniden yapılandırmada yerinin ne olduğu konusundaki belirsizlikleri devam etmekte olup, bu durumda idareye karşı kırgınlıklar ve küskünlüklere neden olmakta ve bizleri olumsuz yönde etkilemektedir.

Ayrıca günümüz modern idaresinde yönetimin başarısı, çalışanları ile ne ölçüde özdeşleşebildiği ile de ölçüldüğünden, personelin idare ve mevzuat konusundaki sorunlarda görüş ve önerilerini dikkate alması, yapılmakta olan yeniden yapılanma düzenlemeleri çerçevesinde mevcut personelinin, yok sayılmadan edilmeden ve bu güne kadar ki bilgi, tecrübe ve hizmetlerini yok saymadan adaptasyonu suretiyle bu yeni yapıda hak ettikleri yeri almaları ve onore etmesinin, idarenin devamlılığında önemi yadsınamaz.

GELİR İDARESİ MÜDÜRLERİ DERNEĞİ

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber