'Adli kolluk, adli kulluk mudur?'
YENİ CMK: BİR SAMİMİYET VE ADALET TESTİ
Yeni ceza muhakemesi kanunu (c.m.k.) 1 nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek. Yasanın yürürlük tarihi yaklaştıkça yasa üzerindeki eleştiriler de yoğunlaşmakta. Ceza muhakemesi yasası (eski deyimle cmuk) suç soruşturmalarının yürütülmesi, suçluların cezalandırılması usulünü düzenlemesi bakımından toplumsal barışın sağlanması ve kamu düzeni bakımından büyük önem taşımaktadır. C.M.K. özgürlükler ve suçla mücadele arasında da hassas bir denge oluşturmakta ve demokratik hukuk devletinin en belirgin göstergelerinden birisini teşkil etmektedir.
Suçla mücadele sadece C.M.K'larda yapılacak düzenlemelerle üstesinden gelinebilecek bir sorun değildir. Suç, multi-faktöriyel (çok nedenli) bir olgu olduğundan suçla mücadele de çok yönlü bir yasal düzenlemeyi ve çalışmayı gerektirmektedir. Suçla mücadelede öne çıkan en belirgin iki yöntem ise, ?adli? ve ?idari? yöntemlerdir.
?İdari yöntemler? suç işlenmezden önceki aşama ile ilgilidir, tabir yerinde ise suçların doğumunu önlemektedir. Çağımızın insan hakları çağı olması ve özgürlüklerin devlet otoritesi aleyhine genişlemesi sebebiyle suçların idari tedbirlerle önlenmesi yani ?idari yöntemler? zaafiyete uğramışlardır. Suçla mücadelede ?idari yöntemleri? zaafiyete uğratan bu nedenler bir öncekinin tam aksine olarak ?adli yöntemleri? suçla mücadelede daha öne çıkarmışlardır. Yani günümüzde suçların etkin ve hızlı bir şekilde soruşturulup, suçluların hak ettikleri cezalara çarptırılması suçların önlenmesi (caydırıcılık) ve kamu düzenin tesisi açısından çok önemlidir.
Maalesef suçların adli yöntemlerle önlenmesi şu ana kadar hakkıyla yerine getirilememiştir. Bunun nedenlerinden en önemlileri de yargının bu işlevi yerine getirmesini düzenleyen ve suç soruşturmalarının yapılmasında ve suçluların cezalandırılmasında yol haritası niteliğini taşıyan ceza muhakemesi kanunları ve teknik ? personel imkansızlıklardır.
Avrupa birliğine giriş sürecinde bu konuda ki mevcut olumsuzlukların giderilmesi için önemli bir yasal düzenleme (yeni c.m.k.) fırsatı çıkmışsa da esefle söylemeliyim ki; bu fırsat kaçırılmıştır.
Bu şekilde kısa bir girişten sonra yeni C.M.K'nın yasalaşması sırasında yaşanan tartışmalar ve yeni C.M.K. ile ilgili genel eleştirilerimize başlayabiliriz.
Yeni cmk ile ilgili tartışmalar yüzeysel ve biçimsellikten öte geçememiştir.
Böylesine bir temel düzenleme- bazen bilinçsizce bazen de bilinçli olarak- ?kadınların kadın hekim tarafından muayenesi? ve ?duruşmada savcının nerede duracağı? konularında yapılan televolik tartışmaların gölgesinde yasalaşmıştır. Basının ve araştırmacı(!) gazeteciliğin ilgisi de bunun ötesine geçememiştir. Sanki bu yönde düzenlemeler gerçekleştiğinde suçlar önlenecek ve suçlular derhal cezalandırılacak gibi bir hava estirilmiş, sadece şekle ilişkin bu tür hususlara adaletin hızlı ve etkin olmasını temin edecek düzenlemelermiş gibi bakılmıştır/ bakılması sağlanmıştır. Ancak yürürlük tarihi yaklaştıkça şark kurnazlığından uzaklaşılarak öze yönelme başlamış görünmektedir. Ve bir çok kimse anlamıştır ki, ceza yargılamasının en önemli konusu duruşma salonunda hakim- savcının nerede duracağı değildir.
Adli kolluk tartışması çığırından çıkarılıp farklı yönlere çekilmiştir.
Adli kolluk konusu daha doğrusu kollukla adliye arasında hiyerarşik bir bağ kurmanın gerekliliği, cumhuriyet kurulalıberi gerek akademik çevrelerde gerekse siyaset ve adliye çevrelerinde sık sık dile getirilen bir husustur. Ceza yargısı devletin şiddet tekelini kullanan organı olması nedeniyle kolluk güçleriyle koordineli hareket etmesi gereken bir kurumdur. Devletin sevimsiz yüzünü temsil eden bu kurumun ?zorlama? niteliğindeki bu faaliyetlerini yerine getirirken kolluk gücüne ihtiyaç duyması kadar doğal bir şey olamaz. Suç soruşturmaları ancak kolluk güçleri eliyle yerine getirilebilir. Kolluk güçlerinin adliyenin denetiminde olması aracılığıyla da suç soruşturmaları daha hızlı, etkin ve denetimli bir şekilde gerçekleştirilebilir. Bu ifadeler kişisel olmayıp konuyla ilgisi olan herkes tarafından yıllarca dile getirilmiştir. Fakat ülkemizin kendine özgü koşulları nedeniyle(?) bir türlü hayata geçirilememiştir. Yeni C.M.K.'nın yapımı sırasında böyle bir fırsat ortaya çıkmışsa da bu fırsat kaçırılmıştır. Yasanın görüşülmesi sırasında kolluk kuvvetlerinin üst düzey yöneticileri, kurumsal bir bağnazlık ve alınganlıkla kendi yetkilerinin azalacağını kendilerinin bir yönüyle savcılara bağlanacağını söyleyerek adliyeyle kolluk arasında hiyerarşik bir bağ kurulmasına karşı çıkmışlar ve bunda da başarılı olmuşlardır. Bu yöneticiler kendi açılarından haklıdırlar da? çünkü adli olaylar, özellikle de sansasyonelse, kendilerini göstermeleri için büyük bir fırsattır. Olayın hemen akabinde olay yerine gelerek ?devlet olaya el koymuştur, gerekli operasyonlar için talimatlarımızı verdik? şeklinde beyanatlar vererek bir nevi sosyal bir teveccühe mazhar olurlar. Oysa suç yargılaması bir bütün olarak düşünüldüğünde emek gerektiren bir iştir. Hakim ve savcılar piyasadan sağlanan araçlarla keşfe giderler, tozlu dosyalar arasında adalet ararlar?şimdi haklı olarak kim bu işin havalı yönünü kullanmaktan ferağat etmek ister ki?
Bu konuda akademisyenlerin ilkesizliğini anlamak ise oldukça güçtür. Yıllarca savundukları görüşlerden anında çark etmekten zorlanmamışlardır. Basına yansıdığı kadarıyla polis akademisinde görevli bir akademisyenin adli kolluk, adli kulluktur şeklinde ciddi akademik(!?) raporlarlar hazırlayıp bunları kamuoyuna deklare etmesi ülkemizdeki kolluk güçlerine verilen eğitimi de sorgulamak gerektiğini gözler önüne sermiştir.
Adli kolluk konusunda yüksek yargı da ?hakim yalnız kararıyla konuşur? ilkesini öne sürerek sessiz kalmıştır. Doğrudur, hakim kararıyla konuşur ancak bu yalnızca dava konusu olaya ilişkindir. Yargıyı ilgilendiren temel konularda hakimlerin de söyleyecek bir şeyleri olmalıdır.
C.M.K' da ki düzenlemelere ilişkin eleştirilerimiz
- C.M.K. suçla mücadelede etkili olabilecek yeni kurumlar getirmiştir.
Bunlar ?gizli görevli kullanma?(m139), ?teknik araçla izleme?(m140) vs.dir. Bu düzenlemeler aracılığıyla özellikle organize suç örgütleri çökertilebilir. Ancak bu düzenlemeler kanunun geneline hakim olan diğer düzenlemelerle etkisizleştirilmiştir.
- Yeni C.M.K. soruşturmayı ve yargılamayı yavaşlatacaktır.
Yeni C.M.K. kamu davalarında sanığın hak/ yetkilerini genişletmiştir. Sanığın tutuklanmasını gerektirecek suçların sayısı azaltılmış,sanıkların soruşturma aşamasında dahi davetiyeyle çağrılmasını hükme bağlamıştır(m145). Ayrıca soruşturma işlemlerinin (doktor raporu,vücuttan sıvı alınması vs.) neredeyse tümü için hakim kararını şart koşması hem hakimlerin işini artıracak hem de soruşturmayı geciktirecektir. Bu işlemler kollukça da yapılabilecek işlemlerdir.
- Yakalanan kişi önce savcıya götürülecektir.
Yeni C.M.K. bir suç nedeniyle yakalanan kişinin ifadesi dahi alınmadan savcıya götürülmesini düzenlemektedir(m90). Bu hükmün savcıyı gereksiz yere meşgul etmekten ve soruşturmayı gereksizce uzatmaktan başka faydası yoktur.
- Her işlem için savcının yazılı emrine yada hakim kararına gerek görülmesi veya işlemleri bizzat hakim-savcı tarafından yapılması lüzumsuzdur.
Kanunun genelinde bu mantık vardır.Ancak bu durum hem kolluk güçlerinin hem de savcı ve hakimlerin işlerini zorlaştırmaktadır. İşlemlerin denetimi yerine bizzat yerine getirilmelerinin hakim-savcılara verilmesi yetki değil bir ayak bağıdır.85.maddedeki yer gösterme işleminin savcı tarafından yapılması gerekliliğini anlamak güçtür.
Bu hususta yazılabilecek daha pek çok konu var ancak bu yazının amacı teknik ve derinlemesine bir inceleme yapmaktan ziyade bu konuya bir dikkat çekme olduğundan usanç vermemek için ayrıntıya girmiyoruz.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, artık önümüzde yeni bir süreç başlıyor, bu sürecin ne sonuçlar doğuracağı fiili örnekleriyle yakında görülecek. Ama bu şartlar altında ve bu imkansızlıklarla ortaya çıkacak sonuçları şimdiden öngörmek pek zor olmasa gerek. Unutmayalım ki, adaleti gerçekleştirmek sadece hakim savcıların sorunu değil ve sadece onların özverisiyle de gerçekleşecek bir şey değil adalet.
Haber Gönder
yoluyla yorum yazan: Yusuf Murat
Görevi: Cumhuriyet savcısı