Öğretim üyeleri maaş azlığından yakınıyor

Haber Giriş : 14 Mart 2005 17:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Çukurova Üniversitesi Öğretim Üyesi ve Öğretim Üyeleri Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. İbrahim Ortaş, başta araştırma görevlisi ve yardımcı doçentler olmak üzere üniversitelerde görev yapan bilim adamlarının yoksulluk sınırının altında yaşadığını ileri sürdü. Verilen maaşlarla doçent ve profesör çalıştırmanın çok zor olacağını savunan Ortaş, "Bu gidişle üniversiteler, 'Salla başını al maaşını' felsefesine sahip insanlarla dolacak" dedi.

Prof. Dr. Ortaş, İHA muhabirine yaptığı açıklamada, akademisyenlerin sorunlarının temelde verimliliği ve üretkenliği bünyesinde bulunduracak yeni bir Yükseköğretim Yasası'nın hazırlanması ile sağlanacağını söyledi. Avrupa Birliği'ne (AB) girmeye hazırlandığı bu dönemde Türkiye'deki eğitim ve öğretim standartları ile kalitesinin yetersiz olduğunu vurgulayan Ortaş, "Şu ana kadar AB ülkemizde eğitim ile ilgili herhangi bir ölçüt ortaya koymadı. Ancak şunu biliyoruz ki başta üniversitelerimiz olmak üzere her yönü ile AB normlarının çok gerisindeyiz ve dünyadaki sayılı ilk 500 üniversite arasında hiçbir Türk üniversitesi bulunmamaktadır" diye konuştu. Bir ülkenin en değerli hazinesi olan yetişmiş insan gücünün doğrudan iyi bir üniversite eğitimine bağlı olduğunu ifade eden Ortaş, şunları söyledi.

"Üniversitelerimizin niteliğini yukarı taşımak için üniversite öğretim üyelerinin profilinin artık ciddi olarak iyileştirilmesi gerekir. Ancak bir diğer konuda üniversite çalışanlarının başta araştırma görevlileri (Ar-Gör) ve yardımcı doçentlerin (Yrd. Doç) aldıkları maaş ile çalışamayacak durumda olmalarıdır. Aynı keza doçent (Doç) ve profesör (Prof) maaşları günümüz koşularında özel sektörde çalışanların karşısında komik düzeydedir. Uzun zamandır üniversiteler kendi fidanlıkları olan araştırma görevlilerinin mevcut maaşı ile iyi elemanlara üniversitede kalmayı ve bilim yapmayı beğendiremediklerini ve fidanlıkların gün geçtikçe zayıfladığını belirtiyorlar. Ancak iktidarlar her nedense ülkenin önceliğini eğitim, öğretim, araştırma ve teknoloji geliştirme yerine başka alanlara kaydırmaktadırlar. Cumhuriyet tarihinde ilk defa devlet TÜBİTAK'a önemli bir kaynak aktararak bilim ve teknolojinin gelişmesini istemektedir. Ancak unutmayalım bilimsel araştırmalar yetişmiş insan gücü ile yapılır. Bu projenin başarılı olması iyi donanımlı ve zamanını ve gönlünü bu işe vermiş insanların varlığına bağlıdır. Onun için öncelikle araştırma yapacak araştırıcıların kedilerini insan gibi geçindirecek bir yaşam standardına kavuşması gerekir. Araştırıcının aklı fikri geçim derdinde olmamalıdır."

"ÜNİVERSİTE ÇALIŞANLARININ TÜMÜ ZOR DURUMDA"
1991 tarihinden sonra işe alınan devlet memurlarına bir derece verilmesini öngören yasanın TBMM Genel Kurulu'nda kabul edildiğini hatırlatan Prof. Dr. Ortaş, bunun Türkiye'nin gelir düzeyi yönünden en alt tabakasını oluşturan memurlar için buruk bir sevinç olduğunu vurguladı. "Gönül isterki hükümet devletin koruyucusu olan her düzeydeki çalışanına insanca yaşayacak maddi imkanlar yaratsın" diyen Ortaş, "Bazen ülkenin içinde geçtiği ağır ekonomik bunalım dönemlerinde acıyı birlikte paylaşmayı anlayışla karşılar. Kendimi bildim bileli hep anlayış beklenen ve bu anlayışı en çok gösteren de yine devlet adına çalışanlar göstermişlerdir. Ne yazık ki açlık sınırında yaşayan milyonlarca maaşlı arasında çok daha mağdur olan bir kesim var ki onlar da üniversitelerin araştırma görevlileri, yardımcı doçent ve diğer çalışanlarıdırlar. Daha önce doçent ve profesör maaşlarında yapılan kısmı iyileştirme araştırma görevlileri ve yardımcı doçentlere yapılmamıştı. Ancak bugün bütün üniversite çalışanları yukarıda belirtildiği gibi toptan yoksulluk sınırlarının altında yaşamaktadır" şeklinde konuştu.

"BİLİM ADAMLARI ÜNİVERSİTELERDE KALMAK İSTEMİYOR"
Araştırma görevlilerinin 820 YTL (820 milyon), yardımcı doçentlerin bin 100 YTL (1 milyar 100 milyon) ve profesörlerin ise bin 930 YTL (1 milyar 930 milyon) maaş aldığını belirten Ortaş, bu ücretlerle akademisyen çalıştırmanın kolay olmayacağını söyledi. 30 Ocak 2005 tarihli Türk-İş tarafından yapılan araştırmada açlık sınırının 520 YTL (520 milyon), yoksulluk sınırının ise bin 581 YTL (1 milyar 581 milyon) olarak açıklandığını ifade eden Ortaş, şunları kaydetti:

"Kamu-Sen'in araştırmasına göre ise açlık sınırı 657 YTL (657 milyon), yoksulluk sınırı bin 768 YTL'dir (1 milyar 768). Bu verilere göre memurların yüzde 37'si açlık yüzde 57'sinin de yoksulluk sınırının altında yaşadığı görülmektedir.

Bugün TÜBİTAK'ın verdiği araştırma bursları araştırma görevlisi maaşını aşmış durumdadır. Bu durumda neden başarılı öğrenciler üniversitede araştırma görevlisi olmayı istesinler ki? Daha bağımsız ve daha yüksek burs ile çalışmayı üniversiteye tercih ederler. Bu durum ileride üniversiteleri daha da zor durumda bırakabilir. Bu göstergeler bilim yuvalarının fidanlıklarını oluşturan bu beyinlerin aldıkları maaşlar bugün yoksulluk sınırının altında bulunduklarının en açık göstergesidir.

Toplumun öğretim üyesi ve yardımcısından beklediği bilim ve bilgelik saygınlığı ile aldığı ücret arasında bir tezatlık görülmektedir. Bugün bilim ordumuzun fidanlıklarında 30 bine yakın araştırma görevlisi, okutman, öğretim görevlisi, 17 bin civarında da yardımcı doçent öğretim üyesi bulunmaktadır. Ülkelerin geleceklerinin belirlenmesinde yadsınamaz payı olan bilim insanı üniversite öğretim üyesinin devletten maaş alan kesimler içerisinde geri planlara atılarak rutin devlet memuru sınıfına sokulması anlayışı içerisinde bir süre sonra üniversiteler yaratıcı yeteneklerinin de barınmadığı 'salla başını al maaşını' felsefesine sahip insanların yer aldığı kurumlar konumuna gelecektir."

"ÖĞRETİM ÜYELERİ MAAŞLARINI YETERSİZ GÖRÜYOR"
"Uzun yılardır süre gelen bu süreç üniversitelerin iyi bilim adamlarını bünyelerinde barındırmamaları ve bilim yapma kapasitesini olumsuz yönde etkilemiştir. Son olarak Gazi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Çağatay Özde öğretim üyelerinin profiline yönelik yaptığı araştırmada öğretim üyesi kalitesinin istenilen düzeyde olmadığı ortaya çıkmıştır.

Öğretim üyelerinin kalitesinin düşmesinde kanımca birinci neden olmasa da ikinci neden öğretim üyelerinin özlük hakları ve maaşları gelmektedir. Araştırma kapsamında sorulan bir soruda, öğretim üyeleri maaşlarını yetersiz görmektedirler. Bu durum öğretim üyelerini gelirlerini artırma arayışına yönlendirmektedir.

Üniversiteler bugün geldikleri düzey itibarı ile metropollerdeki büyük üniversitelerin bazılarının kısmen de olsa halen niteliğe önem verdiğini düşünüyorum. Ancak çoğu üniversitede çoğunlukla da Anadolu üniversitelerinde başta ek ders, ikili öğretim, yarı zamanlı çalışma, değişik düzeydeki danışmanlık hizmeti gibi nedenlerden dolayı üniversite öğretim üyeliği ciddi eleştiri almakta ve zaman zaman etik sorunlar yaşanmaktadır.

Temelde öğretim üyesi maaşlarının yetersiz olmasından kaynaklanan bu sorunlar üniversitelilik bilincine ciddi derecede zarar vermiştir. Aynı araştırmada metropol dışındaki devlet üniversitelerinde çalışanların ve kendilerini alt sosyo-ekonomik düzeyde görenlerin haftalık ders yükü daha fazladır. Öğretim üyelerinin büyük çoğunluğu ek iş yapmayı öngörmektedir."

iha

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber