Bir tarafta babadan zengin öğrenciler, diğer tarafta 300 milyonla geçinenler...

Haber Giriş : 03 Mayıs 2005 11:03, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bir milyona üç öğrenci nasıl karın doyurur? (1)

Makarnanın paketi 400 bin lira. Tüpü, yağı derken bir öğünün maliyeti taş çatlasın l milyon tutuyor ve 3 kişi doyuyor. Hatta "İyi yemek olsun" dediniz ve balık yapmaya karar verdiniz. İthal palamutun tanesi 1.5 milyon. Salatasıyla, ekmeğiyle birlikte kişi başı 2.5 milyona çıkarsınız

Ümit ve Umut Karacadağlı çift yumurta ikizi. Diyarbakır'dan kalkıp gelmişler, İstanbul'un ve Türkiye'nin en iyi okullarından birinde, Boğaziçi Üniversitesi'nde okumak için. Ve böylece büyük şehirdeki 'yaman çelişki'nin tam ortasına düşmüşler. Bir tarafları zenginlerin mekanı Etiler, diğer tarafları gecekondu bölgesi Hisarüstü. Aynı keskin çizgi okulda da var tabii. Bir tarafta altlarında BMW'yle, ciple gelen babadan zengin öğrenciler, diğer tarafta kendileri gibi ayda 300 milyona okumaya çabalayan gençler.

Ümit ve Umut, üniversitenin karşısındaki Hisarüstü'nde, yani fakirlerin semtinde arkadaşları Sabri Kurtla aynı evi paylaşıyor. Semt fakir ama ev kiraları ateş pahası. 2 oda bir salona ayda 550 milyon veriyorlar. Babaları işçi emeklisi. 13 yaşında Baver isminde bir kardeşleri var. O, ilkokul 8. sınıf öğrencisi. Hal böyle olunca evden pek fazla destek alamıyorlar. Onlar da çareyi lise öğrencilerine özel ders vermekte bulmuş. Bölümleri inşaat mühendisliği olduğu için özellikle matematik dersi veriyorlar.

Umut Karacadağlı burs dışındaki en büyük gelirlenin özel dersler olduğunu söylüyor: "Üniversiteye hazırlanan bir öğrencim var, bir tanıdığımızın çocuğu. Ona matematik dersi veriyorum. Ayda ortalama 8 saat ders alıyor. Ders saatinin ücreti 30 milyon lira. Bu da bana aylık 240 milyon lira gibi ek gelir getiriyor. Kardeşimin bursu, benim bursum ve özel derslerle birlikte ikimizin eline ortalama 550 milyon lira geçiyor. Arada da ailemizden destek alıyoruz. Böylece hayatınım idame ettiriyoruz. Benim gibi başka arkadaşlarım da özel ders vererek ekonomisini düzeltiyor. Keşke daha fazla öğrenci olsa da özel ders verebilsem. O zaman çok daha rahat bir hayat sürerim. Haberinizi okuyup çocuklarına özel ders verdirmek isteyenler çıkabilir (gülüyor). Elimden geleni yaparım!"

Dengeli değil ama hesaplı beslenme!
Aldıkları bursları da ekleyince ikisinin eline ayda ortalama 550 milyon geçiyor. Bunun 360'ı kiraya gidiyor. Peki bu çocuklar bütün bir ay ne yiyip içiyor? Onlar ev ekonomisi dersini şimdiden iyi öğrenmiş. İşte Umut'tan ucuza beslenmenin formülü. Dengeli olduğu söylenemez ama son derece hesaplı:

"Ümit de ben de Boğaziçi Üniversitesi'nden yemek bursu alıyoruz. Bu bursla bir öğün yemeğimizi üniversite yemekhanesinden ücretsiz olarak yiyoruz. Yemek dışındaki bütün masraflarımız zaruri. Örneğin kirayı ödememiz gerekiyor. Yurtta kalıp kira vermeseniz bu kez de yemek için ödediğiniz rakam kiranın ücretini geçebiliyor. Örneğin biz buraya 550 milyon kira ödüyoruz. Yemeklerimizi kendimiz yapıyoruz. Dışarıda yesek bir öğün bize minumum 5 milyona mal olacak. Günde 10 milyon liradan masraf 300 milyonu buluyor. Ama evde kaldığınızda yemeği kendiniz yapıyorsunuz. Makarnanın paketi 400 bin lira. Tüpü, yağı dediğinizde bir öğünün maliyeti taş çatlasın 1 milyon oluyor ve üç kişi doyuyor. Hatta iyi yemek olsun dediniz ve balık yapmaya karar verdiniz. Palamutun tanesi 1.5 milyon. Salatasıyla ve diğer katkılarla birlikte kişi başı 2.5 milyona çıkarsınız. Ama dışarıda balık yerseniz 10 milyon hesapla işe başlarsınız."

Memeleketten de reçel ve tarhana geliyor
"3-4 ayda bir memleketimiz Diyarbakır'a gitme fırsatımız oluyor. Memlekete gittiğimizde de annem çantayı dolduruyor. İçine peynir, turşu, reçel gibi yiyecekler koyuyor. İstanbul'da aynı peyniri almaya kalksak çok pahalı ama bu yolla maliyetsiz geliyor. Bir de reçel meselesi var. En çok işe yarayanı reçel. Çünkü öğrenci için en ideal yiyecek. Hem sabah kalvaltısında ekmek arası yapabilirsiniz hem de tatlı niyetine götürürsünüz. Tabii bir de zihni açıp enerji veriyor. Ders çalışırken reçel gerçekten çok işe yarıyor."


Bir milyona üç öğrenci nasıl karın doyurur? (2)

Makarnanın paketi 400 bin lira. Tüpü, yağı derken bir öğünün maliyeti taş çatlasın l milyon tutuyor ve 3 kişi doyuyor. Hatta "İyi yemek olsun" dediniz ve balık yapmaya karar verdiniz. İthal palamutun tanesi 1.5 milyon. Salatasıyla, ekmeğiyle birlikte kişi başı 2.5 milyona çıkarsınız

Etiler ve Hisarüstü Türkiye'nin iki yüzü

İkizler Umut (solda) ve Ümit, Türkiye'deki gelir dağılımının adaletsizliğine en yakından tanık. Çünkü Boğaziçi Üniversitesi'nin karşısında, Hisarüstü'nde oturuyorlar. İki kardeş çok güzel yapıyor iki kesimin analizini: "Burası varoş semti, hemen ilerisi Etiler, işte size Türkiye'nin iki farklı yüzü hem de 500 metre arayla. Etiler'deki yaşam tarzı para harcamak üzerine kurulmuş. Bunu gece saat 01.00'de dışanya çıktığınızda görebiliyorsunuz. Örneğin trafik sıkışıklığı yaşanıyor ve son model arabalar art arda sıralanmış oluyor. Orada restorana girdiğinizde kişi başı en az 50 milyon lira ödüyorsunuz. Hemen aşağıdaki Hisarüstü'ndeki lokantada ise 5-6 milyona çıkabilirsiniz. Aradaki fark 10 kat. 500 metre aşağıda Hisarüstü'nde oturanların yaşam tarzı ise tasarruf üzerine, insanlar nereden neyi nasıl kıssak da hayatımızı sürdürsek diye hesap yapıyorlar."

Giyeceği Terkos Pasajı'ndan yiyeceği pazardan alacaksın!

İkizlerin ev arkadaşı Sabri Kurt, İstanbul'da öğrenci olmanın ucuz yolunu bulmuş: Pazarda yiyecekler hem ucuz hem de daha taze. Kıyafette ise outlet center'lar çok avantajlı. Tabii bir de Taksim'deki Terkos Pasajı en ucuzu Sabri Kurt Osmaniyeli, Boğaziçi Üniversitesi'nde iktisat okuyor. Bu yıl ikinci sınıfa gidiyor. Babası ilkokul öğretmeni. 3 kardeşi daha var. Onlar da liseye ve ilkokula gidiyor. Bu nedenle de ailesinden düzenli destek alamıyor, "Babam 3 çocuk okutuyor, bir ilkokul öğretmenin geliri belli. Ben de özel ders veriyorum. Bir de Boğaziçi Üniversitesi'den aylık 140 milyon lira burs alıyorum. Elime ayda 300-350 milyon lira geçiyor. Evin kirası 550 milyon lira. Elektirik, yakıt, su derken aylık masraf 650 milyon lira civarında oluyor. Benim payıma ise 225 milyon lira düşüyor. Geri kalanla geçinmeye çalışıyorum" diyor. Diyor ama geriye kuş kadar para kalıyor. Nasıl geçiniyor bu kadar parayla? İşte cevabı: "öncelikle üstünüzde çok para taşımayacasınız. Çünkü cebinizde para varsa harcanıyor. Alışverişinizi pazardan yapsanız iyi olur. Çünkü pazarda yiyecekler hem daha ucuz hem de daha taze. Kıyafette ise outlet center'lar avantajlı. Seri sonu satışlarda indirim oluyor. Bu dönemleri takip ettiğinizde kıyafet de ucuza geliyor. Bir de Taksim'deki Terkos Pasajı gayet ucuz. Buralardan alış veriş yapmak çok daha tasarruf sağlıyor."

Öğrenci dediğin cin olmalı

Üniversite öğrencilerinin en büyük sıkıntılarından biri de sosyal hayata para kalmaması. Ama Sabri bu konuda da kendince bir çözüm üretmiş: "Öncelikle okuldaki etkinlikler ya ücretsiz oluyor ya da çok daha ucuza gelebiliyor. Okuldaki sinema kulübü güzel filmler getiriyor ve ücretsiz gösterimler yapılıyor, bunları takip etmek gerek. Bir de bazı festivallerde indirim yapılıyor, örneğin son Bağımsız Film Festivali'nde Yapı Kredi Kartı olanlara indirimle bilet satıldı. 8 milyon liralık biletler 4 milyona gitti. Benim Yapı Kredi kartım yoktu ama kartı olan bir arkadaşımdan rica ettim ve onun üzerinden satın aldım. Böylece yan yarıya ucuza getirdim. Öğrencilikte zaten bu tür cinlikleri yapmazsanız keyif alamazsınız."

Nerede Adana'nın kebabı?

Sabri Kurt en fazla kiraların yüksekliğinden şikayetçi: "Yol masrafımız olmasın dîye okula yakın bir yerden ev tutmak istedik. Ancak okula yakın olunca ev kiraları fırlıyor. Ev sahipleri 'Nasıl olsa biri kiralayacak' diye düşündüğü için rakamları yüksek tutuyor. Giriş altında oturuyoruz, ev 2 oda bir salon ve kiramız 550 milyon lira. Kısaca bu ev bu kadar para etmez ama kiralamak zorunda kaldık. Anadolu yakasında çok daha güzel evler çok daha ucuz ama bu sefer de işin içine yol masrafı giriyor. Eviniz okula uzak olduğunda zamanınızı yollarda harcıyorsunuz. Hem zamandan hem de yoldan tasarruf etmek için burayı tuttuk."

Yemek konusunda çok şikayetci Sabri:

"İstanbul'da her şey çok farklı. Örneğin ben Osmaniyeli'yim ve Adana'da okudum. Adana'da, Adana kebap yemek istediğinizde önce gözünüz doyar. Güzel bir kebap gelir, yanında pilav vardır. Başka bir tabakta salata da getirilir. Su ve ekmek masada zaten vardır. Rahat rahat doyarsınız. Ama İstanbul'da öyle mi?

Adana istediğinizde bir kebap geliyor, ufacık, hemen yanında da az bir şey bulgur pilavı, Salata ve su istediğinizde artı ücret ödemek zorundasınız. Hatta utanmasalar ekmek için bile para isteyecekler. Böyle olunca da bir kebapla karın doymuyor. Hesap da doğal olarak kabarıyor."

Öge DEMİRKAN/ Vatan



Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber