MEB Müsteşarı Birinci, Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi'nin YÖK taslağı ile üniversitelerde 25 bin akademik personelin görevinden olacağını yönündeki iddiasının gülünç olduğunu söyledi
MEB Müsteşarı Birinci, Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi'nin YÖK taslağı ile üniversitelerde 25 bin akademik personelin görevinden olacağını yönündeki iddiasının gülünç olduğunu söyledi ve YÖK taslağı ile ilgili eleştirileri cevapladı
YÖK Kanun Taslağı, taraflı yaklaşımlar sebebiyle topluma tam olarak anlatılamadı. Mevcut yapının devamını isteyenler ve YÖK yönetimini kaybetmek istemeyen akademisyenler meseleyi hep laikliğe getirirken, hükümet ise siyasi bir takım uygulamalarla yasanın doğru yönlerinin anlaşılmasını önledi.
Taraflı yaklaşım, YÖK meselesinin özünü gölgede bıraktı.
Taslağın üniversitelerdeki bir çok sorunu ortadan kaldıracağı aslında akademik
çevrelerce de kabul ediliyor. Ancak kadrolaşma, rektör atamalarında uygulanan
yöntem, yurtdışına öğrenci gönderme gibi uygulamalar eleştiriliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci, eleştirileri yanıtlarken, mevcut yasadan olduğu gibi alınan maddelerin bile yeni uygulamalar gibi gösterilip eleştirilmesinden şikayet etti.
YÖK Kanun Taslağı, taraflı yaklaşımlar sebebiyle topluma tam olarak anlatılamadı.Taslağın
üniversitelerdeki bir çok sorunu ortadan kaldıracağı aslında akademik çevrelerce
de kabul ediliyor. Ancak kadrolaşma, rektör atamalarında uygulanan yöntem, yurtdışına
öğrenci gönderme gibi uygulamalar eleştiriliyor.
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Necat Birinci, tenkitleri cevaplandırırken,
mevcut yasadan olduğu gibi alınan maddelerin bile, yeni uygulamalar gibi gösterilmesinden
şikâyet etti. Yasa taslağına getirilen eleştiriler ve Milli Eğitim Müsteşarı'nın
değerlendirmeleri şöyle:
Eleştiri: YÖK Kanunu Taslağı laikliğe aykırı uygulamalar içeriyor. Kadrolaşma
yaratacak.
Gösterilen deliller: İmam Hatipler ile ilgili kısıtlamaların kaldırılması, başörtüsü
konusundaki yumuşama.
Birinci: "Bu konunun siyasetle ya da laiklikle hiçbir alâkası yok.
Kanun, üniversitelerde demokratikleşmenin önünü açıyor. Buradaki asıl hadise
ve tartışmaların ana meselesi, sınavların (Asistanlık, Araştırma Görevlisi ve
Yardımcı Doçentlik sınavının) merkezden yapılmasıdır. Oysa yeni sistemle 'benim
adamım gelsin, benim gelinim gelsin, oğlum şuraya asistan olsun' anlayışına
son veriliyor. Eski sistemde asistanlık, araştırma görevliliği ve yardımcı doçentlik
sınavı üniversiteler içinde yapılıyor ve torpil etkili oluyordu. İnsanların
kırk tane yabancı dilde araştırması yayınlanıyor ama bunlar değerlendirilmeden
torpili olanlar asistan, yardımcı doçent ya da araştırma görevlisi oluyorlardı.
Bizim getirdiğimiz sistemde, bu işle bakanlığın da bir ilgisi olmayacak. Öğretim
üyelerinin seçimle buluşturulduğu Üniversitelerarası Kurul, kendi içinden bir
komisyon belirleyecek ve bu komisyon, adayların durumlarını değerlendirecek.
Yabancı bilim teknik dergilerinde eserleri yayınlanmış olan tüm çalışmalara,
ayrı ayrı puanlar verilecek ve tarafsız bir sınav yapılacak."
Eleştiri: YÖK konusunda siyasetin tesiri artıyor.
Gösterilen deliller: YÖK yönetimine atamalarda Bakanlar Kurulu kontenjanı artarken,
yine Bakanlar Kurulu tarafından 7 kişilik kurul oluşturuluyor.
Birinci: "O 7 kişilik kurulun, YÖK üyelerinin belirlenmesi ya da
rektörlerin seçimi konusunda hiçbir etkisi yok; sadece koordinasyonla görevli.
Bunun için de, herhangi bir siyasi etkisinden söz edilemez. Kanun taslağında,
açıkça, 7 kişilik kurulun görevleri yazıyor. Sadece koordinasyonla görevli,
yapılan seçimlerle ilgili itirazlar olduğunda, ya da adaylarla ilgili şikâyetler
geldiğinde, kurul bunları değerlendirecek. Yine YÖK'e bağlı olarak çalışan personel
var. Bunların özlük hakları söz konusu. Burada yanlışa, hataya düşmüş olan usulsüz
işlemler yapmış olan kişiler yer alabilir. Kurul bunları değerlendirecek."
Eleştiri: YÖK bağımsız karar alamayacak, Hükümet müdahale edecek.
Gösterilen deliller: Milli Eğitim Bakanı'nın YÖK'e ve Üniversitelerarası Kurul'a
başkanlık etmesi.
Birinci: "Zaten 2574 sayılı kanunda da, bakanın aynı kurullara başkanlık
yapacağı yazıyor. Eskiden de bakanın Üniversitelerarası Kurul'a ya da YÖK'e
başkanlık yapması mümkündü. Şimdiye kadar bakanlar buralara gelip kanunla kendilerine
verilen hakkı kullanmıyordu; eski alışkanlıklardan kurtulamama sıkıntısı var"
Eleştiri: Hükümet yeni üniversitelerde kadrolaşacak.
Gösterilen deliller: Yeni üniversitelerin rektörleri Başbakan tarafından belirlenecek.
Birinci: Rektör atamaları konusunda yeni bir şey yok. 2574 sayılı kanun,
olduğu gibi buraya aktarıldı. Eskiden de yeni kurulan üniversitelerin rektörleri,
Başbakan tarafından belirlenen iki adaydan birisinin Cumhurbaşkanı tarafından
atanması ile seçiliyordu. Yeni taslakta da, bu aynen devam ediyor. Zaten Cumhurbaşkanı'nın
atama yapması Anayasal bir mecburiyettir. Burada asıl sıkıntı, insanların mevcut
konumlarının zarar görecek olması. Asıl tartışma, sistemi ele geçiren ve bu
sistem sayesinde ayakta durmaya çalışan birilerinin, sistemi bırakmak istememesinden
kaynaklanıyor. Onlar ömür boyu beslenmek istiyorlar."
Eleştiri: Hükümet geleceğe yönelik bilimsel inisiyatifi ele alıyor.
Gösterilen deliller: Yurt dışına gönderilecek lisansüstü öğrencileri Milli Eğitim
Bakanlığı seçecek.
Birinci: "Burada da yeni bir şey söz konusu değil. Yurt dışına giden
bir öğrencinin ya da asistanın, hukuki, sosyal bir takım ihtiyaçları olur. Tüm
bunlar ancak MEB tarafından çözülebilir. Bu sebeple eskiden de yurt dışında
görevlendirmeler, Milli Eğitim Bakanlığı aracılığıyla yapılırdı."
Eleştiri: YÖK Kanunu çıktığında, 25 bin kişi yerinden olacak.
Gösterilen deliller: Kanun taslağının geçici maddelerinde, görevi sona enerji
personel ile ilgili tanımlamalar var. Üniversitelerdeki idari birimler ile üst
kurullardaki personel görevinden ayrılmak zorunda kalacak.
Birinci: "Böyle bir rakamı nasıl elde ettiler bilmiyorum. İddialarına
göre, üniversitelerde 72 bin öğretim üyesi varmış, bunlardan 25 bini hazırlanan
taslak kanunlaşırsa, işinden olacakmış. Bunlar çok komik iddialar. Birincisi,
üniversitelerde bu kadar öğretim üyesi yok. İkincisi de, hazırlanan kanunla
iki dönem üst üste görev yapan rektörlerin ya da dekanların idarecilik görevlerine
son veriliyor. Bu insanlar kesinlikle işlerinden edilmiyor. Çünkü, bunlar zaten
üniversitelerin öğretim üyesi olarak devletten maaş almaktadır. Bu maaşları
da yine aynı şekilde ödenmeye devam edecektir. İdari görevlerinden ayrılacak
olan bu arkadaşlar isterlerse, yeniden aday olabilecek, yapılacak seçimlerde
başarılı olmaları halinde yeniden görevlerine dönebileceklerdir."
Dünden Bugüne Tercüman