Coşar: Rütbeli askerler de dahil herkes yaptığının hesabını vermek zorunda

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkanı Vedat Ahsen Coşar, Türkiye'de her on yılda bir yapılan askeri müdahalelerin demokrasinin yerleşmesini ve kurumsallaşmasını engellediğini söyledi. Coşar, ?Darbeler hiçbir şeyi çözmedi, daha fazla sorun üretti.?dedi.

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 30 Nisan 2012 10:52, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Stajyer Avukatlar Kurultayı'na katılmak üzere Adana'ya gelen Coşar, Cihan Haber Ajansı'nın sorularını cevapladı. Ülkenin darbelerle yüzleşmesinde büyük fayda bulunduğuna dikkat çeken Coşar, demokrasinin bütün kurallarıyla işlemesini isteyen anti militarist bir insan olduğunu vurguladı.

Demokrasinin siviller yönetimi olduğunu hatırlatan Coşar, askerlerin sivil yönetime müdahalelerini doğru bulmadığını anlattı. Bu tür cerrahi operasyonlarla topluma istikamet vermeye karşı olduğuna işaret eden Coşar,?Demokrasi aynı zamanda bir devamlılık süreci. Her 10 yılda bir yapılan müdahalelerle demokrasinin devamlılık süreci sekteye uğramıştır. Ben 11 yaşında iken 27 Mayıs 1960 darbesi dâhil bütün askeri müdahaleleri yaşadım. Halkın oyu ile iktidara gelenler yine sandıkla giderler. Demokrasinin gereğidir bu. Dolayısı ile bu tür müdahaleleri hiçbir zaman doğru bulmadım.?şeklinde konuştu.

HİÇ KİMSE DOKUNULMAZ DEĞİL

Yüksek rütbeli askerler de dâhil olmak üzere hiç kimsenin ?dokunulmaz' olmadığının altını çizen TBB Başkanı Coşar, herkesin bir şekilde yaptıklarının hesabını vermek mecburiyetinde olduğunu ifade etti. Kamu gücü kullananların daha fazla ?hesap verme' zorunlulukları bulunduğunu vurgulayan Coşar, ancak ?hesap verme ya da sormanın' da hukuka uygun şekilde yapılması gerektiğini dile getirdi.

Hukukun toplumun ortak güvencesi olduğunu bildiren Coşar, şöyle devam etti: ?Darbelerin soruşturulmasına, üzerine gidilmesine karşı değilim. Ama bunlar hukukun çizdiği sınırlar içerisinde yapılmalı. Ülkede tutuklama bir tedbir olmaktan çıkartılıp, cezaya dönüştürüldü. Amacına uygun şekilde kullanılmıyor. Soruşturma aşamasında önce gözaltına alınıp, sonra tutuklananlar var. İlla tutuklanmaları gerekir mi? Yaşları gelmiş 70-75'e. Haklarında böyle bir soruşturma yürütüleceğini bilmelerine rağmen herhangi bir yere de gitmemişler. Yargının bu tutuklamalar konusunu bir gözden geçirmesi lazım. İnsanların özgürlüğü önemli. Maddi her hangi bir şeyin telafisi mümkün; ama kişinin özgürlüğünden alınan bir günün hesabını hiç kimse veremez. Sonra doğru veya yanlış yapmışlardır. Tabiî ki yanlış yaptıklarının hesabını vereceklerdir. Sonuç itibariyle bu insanlar ülkemize hizmet etmişlerdir. Öyle veya böyle hizmet etmiş insanlardan hesap sorarken bile onlara karşı birazcık vefalı olmak gerekir.?

ASIL 12 MART MUHTIRASI SORUŞTURULMALI

Türkiye'de asıl 12 Mart 1971 sürecinin soruşturulması gerektiğini hatırlatan TBB Başkanı Coşar, her türlü işkence ve hukuk dışılığın o dönemde başladığını dile getirdi. Coşar, şu açıklamaları yaptı: ?Tamam, bunlardan da hesap sorulsun, ama esas 12 Mart ile yüzleşilmesi gerekir. Çünkü 12 Mart, 12 Eylül'ün habercisidir. Keşke Adnan Menderes halkın oyu geldiği gibi halkın oyu ile gitmiş olsaydı. Keşke Yassıada olmasaydı. Hukukun evrensel ilkeleri burada ayaklar altına alınmıştır. En başta Yassıada Mahkemesi'nin oluşum şekli doğal yargıç ilkesine aykırıdır. Özel mahkeme kurdular. Sonuç olarak orada ceza olan insanlar kamuoyunun vicdanında mahkûm olmamışlardır.?

İSTANBUL BAROSU 27 MAYIS'TA YASSIADA'YA AVUKAT GÖNDERMEMİŞ

İstanbul Barosu'nun Ergenekon davalarına avukat göndermeyerek yargılamaları engellemek istediği iddiaları konusundaki soruyu Coşar, İstanbul veya başka bir baronun uygulamaları hakkında bir görüş bildirmesinin doğru olmayacağını bildirdi.

Ancak Coşar, Adnan Menderes, Hasan Polatkan ve Fatih Rüştü Zorlu'nun idam edildiği 27 Mayıs 1960 darbesinde İstanbul Barosu'nun tutumuyla ilgili ilginç bir anekdot anlattı: ?Türk hukuk tarihi bakımından bu önemlidir. 27 Mayıs olmuş. DP'li bakanlar hakkında ceza davası açılmış, Yassıada'da yargılama süreci başlayacak. O tarihte İstanbul Barosu aldığı kararda ?İstanbul Barosu avukatlarından kim sabık ve sakıtları savunmaya kalkarsa, onun hakkında disiplin soruşturması açacağız.' diyor. Aynı tarihte Ankara Barosu ise ?Hayır biz öyle bir tasarrufta bulunmayız' kararını alıyor. Baroda bir çalkantı yaşanıyor. Ve Ankara Barosu genel kurulu toplanıyor. Genel kurul sonunda Ankara Barosu avukatları serbest bırakıyor. Bu hukuk tarihi açısından çok önemlidir. Böyle bir şey olabilir mi? Benim baroma kayıtlı hiçbir avukat DP milletvekillerini savunamaz, diye karar çıkartıyorsun. Savunma hakkı evrenseldir. Sen (İstanbul Barosu) nasıl bunu yasaklayabilirsin. Bu anlattığım İstanbul Barosu'nun kayıtlarında mevcuttur.?

ÖZEL YETKİLİ MAHKEMELER

12 Eylül referandumu ile yargının ve hükümetin elinin güçlendiğini; ancak bu gücün hukuk dışında tasarrufta bulunmaya en başta hakim ve savcıların hakkının olmadığını aktaran Coşar, TBB olarak özel yetkili ağır ceza mahkemelerine karşı olduklarını belirtti.

Bunların belki Avrupa'da olduğu gibi ihtisas mahkemeleri olarak işlev görebileceği anlatan Coşar, onların diğer ağır ceza mahkemelerinden farklı bir usul ile çalışmadığına değindi. Coşar, ?Terör veya örgütlü suçlar için belki ihtisas mahkemelerine ihtiyaç vardır. Kurulduktan sonra onların uyguladığı Ceza Muhakemesi Usulü ile diğer ceza mahkemelerinin tatbik ettiği yasalar birbirinden farklı olamaz. Ellerindeki yetki itibariyle özel yetkili mahkemeler birey hak ve özgürlükleri bakımından çok büyük bir tehlike arz ediyor. Bu mahkemeler ya kaldırılmalı veya ihtisas mahkemesi olarak muhafaza edilecek ise diğer mahkemelerin tabi olduğu usullere göre işlev yapmalı.?diye konuştu. Coşar, 27 Nisan e?muhtırasına ilişkin de soruşturmanın da başlatılacağını sözlerine ekledi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber