Mevcut YÖK Sisteminde Her Şey Kariyer ve Liyakat İlkeleri Gözardı Edilerek Yürütülmektedir
Mevcut YÖK Sisteminde Her Şey Kariyer ve Liyakat İlkeri Gözardı Edilerek Yürütülmektedir
Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Üyesi ve "Özlenen Üniversite- Yaşanan Üniversite" kitabının yazarı Prof. Dr. Coşkun Can Aktan yeni YÖK taslağı hakkındaki görüşlerini açıkladı. Milliyet gazetesinde yayımlanan hocamızın görüşleri şu şekilde:1- Profesörlük kadrosuna atama işlemleri pratikte tamamen "prosedürel"dir. Profesörlük kadro ilanı genellikle aynı üniversitede doçentlik kadrosunda bulunan kişi için verilmektedir. Kadro aslında "tahsisli"dir!. 2- Üniversitelerimizde performansa dayalı bir gelir sistemi mevcut olmadığından çok çalışanla az çalışan arasında hiçbir farklılık yoktur. 3- Profesörlükte ünvan kazanılması ve kadrolara atama işlemleri mutlaka "Akademik Performans Değerlendirme Sistemi" çerçevesinde yapılmalı. 4- Rektörlük, dekanlık, bölüm başkanlığı gibi tüm idari görevlerde sürenin sınırlandırılmalıdır. 5- Araştırma görevlisi sınavları liyakat ve adalet ilkeleri çoğu zaman gözardı edilerek yapılmaktadır. 6- Yardımcı doçentlik kadrosu bölüm ve dekanlıkların isteği üzerine rektörlükler tarafından ilan edilmektedir. Kadro ilanları genel olarak önceden o kadroya atanması düşünülen kişi için yapılmaktadır. 7- Bugün üniversitelerimizin pek çoğunda lisans - üstü eğitim (yüksek lisans ve doktora) giriş sınavları maalesef liyakat ve hakkaniyet ilkeleri gözardı edilerek yürütülmektedir.
Bir araştırma görevlisiyle ilk çalışmaya başladığı üniversite arasında adeta
bir "katolik nikahı" kıyılıyor. Üniversitelerimizde prosedürel terfi
sistemi yürürlükte. 'Tekkeyi bekleyen çorbayı içer' deyimi üniversitelerimize
yakışmasa da, bir gerçektir
Özlenen Üniversite - Yaşanan Üniversite kitabının yazarı 9 Eylül Üniversitesi
Öğretim Üyesi Prof. Dr. Coşkun Can Aktan, mevcut "profesörlük ve öğretim
elamanı seçimi sistemi"ni eleştirerek, yeni bir sistemin nasıl olması gerektiğini
anlattı. Prof. Aktan'ın görüşleri özetle şöyle: Bugün üniversitelerimizde bilinen,
fakat çıkarlarımıza uygun olmadığı için değişmesini istemediğimiz bir yanlış
"profesörlük" sistemi devam etmektedir. Profesörlük kadrosuna atama
işlemleri pratikte tamamen "prosedürel"dir. Profesörlük kadro ilanı
genellikle aynı üniversitede doçentlik kadrosunda bulunan kişi için verilmektedir.
Kadro aslında "tahsisli"dir!.. Dışarıdan birinin kadroya atanması
bütünüyle istisnadır.
Profesörlük kadrosu için oluşturulan jüri tamamen prosedürel bir işlemi tamamlamak
üzere seçilir. Bunu jüri üyeleri de bilir.
Sistemde rekabet yok
Mevcut sistem hiçbir şekilde rekabete açık değildir. "Giriş -
çıkış" serbestisi yoktur. Başka üniversitelerde çalışan ve akademik yeterlilik
yönünden çok iyi konumda olan bir adaya "giriş" hakkı verilmez.
Kadro ilanı elbette gizli değildir, fakat şeffaf olduğunu söyleme imkanı yoktur.
Üniversite dışındaki bir adayın, açılan profesörlük kadro ilanını görebilmesi
için neredeyse tüm yüksek tirajlı gazeteleri her gün izlemesi gerekir!...
Atanan kişi aynı üniversitede sürekli çalışma hakkına sahip bulunmaktadır. Bir
araştırma görevlisinin, ilk çalışmaya başladığı üniversitede prosedürel ve formaliteden
ibaret olan kimi basamakları geçerek profesörlükten emekli oluncaya kadar geçirdiği
süre ortalama yarım asıra denk düşmektedir!... Neredeyse ortalama yaşam beklentisine
eş düzeyde yıllar aynı üniversitede geçirilmektedir. Bir araştırma görevlisiyle
ilk çalışmaya başladığı üniversite arasında adeta bir "katolik nikahı"
kıyılır!... Üniversitelerimizde prosedürel terfi sistemi yürürlüktedir!... "Tekkeyi
bekleyen çorbayı içer" deyimi üniversitelerimize yakışmasa da, bir hakikattir...
Profesör, ömrünün önemli bir kısmını sistem gereği verimlilikten uzak olarak
sürdürür. Adeta "salla başı al maaşı" denilen bir sistem mevcuttur.
Üniversitelerimizde performansa dayalı bir gelir sistemi mevcut olmadığından
çok çalışanla az çalışan arasında hiçbir farklılık yoktur.
Profesörler en fazla 10 yıl görevde kalmalı
Profesörlükte ünvan kazanılması ve kadrolara atama işlemleri mutlaka "Akademik
Performans Değerlendirme Sistemi" çerçevesinde yapılmalı. Akademik yeterlilik
yönünden daha iyi konumda olan kadroya atanmalıdır. Sistem merkezden Üniversitelerarası
Kurul tarafından norm kadrolar tespit edilerek yönetilebileceği gibi, belirli
kurallara bağlanmak kaydıyla üniversitelerin kendilerine de bırakılabilir. Profesörlük
kadro ilanları, jürilerin teşekkülü ve kadroya atama işlemleri tamamen Üniversitelerarası
Kurul tarafından yürütülebilir.
Profesörler görev yaptıkları, ya da atamalarının yapıldığı üniversitede en fazla
10 yıl görevde kalmalıdır. Akademik yeterlilik yönünden en başarılı olanlar
kadroya atanmalıdır.
Profesörler için her üç yılda bir etkin performans değerlendirme sistemi uygulanmalıdır.
Üç yıllık dönem içerisinde asgari performans kriterlerinin üzerinde performans
gösteren profesörler için pozitif teşvikler (örneğin, bilimsel yayınlar dikkate
alınarak prim ödemesi vs.) sağlanmalıdır. Düşük performans gösteren profesörler
için de bazı negatif teşvikler (örneğin, maaştan belirli yüzde kesintiye gidilmesi
vs.) belirlenmelidir.
Yüksek performans gösteren profesörlere sadece üç yıl için geçerli olmak üzere
"araştırma profesörlüğü" ünvanı verilebilir. Araştırma profesörlerine,
mutlaka özel bazı hak ve imtiyazlar (örneğin, sadece lisans - üstü düzeyde ders
verme, yüksek maaş vs.) sağlanmalıdır.
Jüriler formalite gereği toplanır
Araştırma görevlisi sınavları da maalesef liyakat ve adalet ilkeleri çoğu zaman
gözardı edilerek, her fakültenin kendisi tarafından oluşturulmuş jüriler aracılığıyla
yapılmaktadır. Bilgi ve liyakat sahibi olmasa dahi arzu edilen kişi araştırma
görevlisi olarak seçilmektedir.
Yardımcı doçentlik sınavlarında ise akıl almaz bir sistem işlemektedir. Yardımcı
doçentlik kadrosu bölüm ve dekanlıkların isteği üzerine rektörlükler tarafından
ilan edilmektedir. Kadro ilanları genel olarak önceden o kadroya atanması düşünülen
kişi için yapılmaktadır. Dekanlıklar, formalite gereği atamayı onaylayacak jüriyi
tayin etmektedir. Jüri üyelerinin birisinin başka bir üniversiteden olması şartı
da kılıfına uydurularak, tanıdık bir öğretim üyesi jüri üyesi olarak davet edilmektedir.
Tüm üniversitelerde geçerli olacak asgari nesnel kriterler mevcut olmalıdır.
Yüksek lisans, doktora ve araştırma görevlisi sınavları, mutlaka merkezi seçme
ve yerleştirme sınavları ile yapılmalıdır.
Görev süreleri sınırlandırılmalı
Yaklaşık 20 yıldır üniversitede görev yapan bir bilim insanı olarak akademik
yozlaşmaların ortadan kaldırılması için, rektörlük, dekanlık, bölüm başkanlığı
gibi tüm idari görevlerde sürenin sınırlandırılmasının çok önemli olduğunu düşünüyorum.
Bu, artık evrensel düzeyde kabul gören bir uygulamadır.
Üniversite idari kadrolarının seçiminde tüm öğretim elemanları oy kullanma hakkına
sahip olmalıdır. Seçimle gelen yöneticiler, üç yıl geçmemek üzere görevde kalmalıdır.
Yöneticiler en fazla iki dönem aynı görev ve makam için aday olma hakkına sahip
olmalıdırlar.
Belirli bir fakültedeki öğretim elemanı sayısının aynı fakülteden rektörlük
için aday olacak birisini seçmek için yeterli olduğu durumlarda, rektörün her
defasında farklı bir üniversiteden seçilmesi gerekir.
Üniversitelerde kadrolaşmaların, öğretim üyeleri ve özellikle araştırma görevlileri
üzerindeki baskıların ortadan kaldırılması için mutlaka yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
Doktora eğitimi dejenere oldu
Türkiye'de üniversiteler, meritokratik yani liyakata dayalı yönetim ilkelerinden
tamamen uzaklaşmıştır. Bilim dünyasına açılan ilk kapılar, yüksek lisans ve
doktora giriş sınavları ile araştırma görevlisi sınavlarıdır. Bugün üniversitelerimizin
pek çoğunda lisans - üstü eğitim (yüksek lisans ve doktora) giriş sınavları
maalesef liyakat ve hakkaniyet ilkeleri gözardı edilerek yürütülmektedir. LES
ve ÜDS gibi nesnel kriterler getirilmesi çok olumlu olmakla birlikte uygulamada
bu sınavların dışında; başvurulan bilim dalında yapılan bilim ve mülakat sınavları
ile hak etmeyen kişiler pekala yüksek lisans ve doktora eğitimine kabul edilmektedir.
Özellikle, doktora eğitimi ülkemizde dejenere olmuştur. Keyfi düzmece jüriler
oluşturularak doktora ünvanları dağıtılmaktadır.
Milliyet