Arınç, Medya-İş Sendikası yönetim kurulunu kabul etti

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, birçok ihaleye girmesine rağmen kendi gazetecilerinin maaşlarını ödemeyen medya patronları olduğunu belirterek, "Bu gazetelerin köşe yazarları, gazeteciler köşelerinde veya haberlerinde hükümetin toplu iş sözleşmesini eleştirebiliyorlar; 'az verdi-çok verdi' diyebiliyorlar ama kendi mensuplarının maaş alamamaları karşısında, çoluk-çocuk perişan olmaları karşısında ve hiçbir güvence olmadan çalışma şartları karşısında ağızlarını kapatıyor, bir kelime bile söyleyip, yazamıyorlar. İşin acı tarafı da budur" dedi.

Kaynak : İhlas Haber Ajansı
Haber Giriş : 04 Haziran 2012 17:31, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, birçok ihaleye girmesine rağmen kendi gazetecilerinin maaşlarını ödemeyen medya patronları olduğunu belirterek, "Bu gazetelerin köşe yazarları, gazeteciler köşelerinde veya haberlerinde hükümetin toplu iş sözleşmesini eleştirebiliyorlar; 'az verdi-çok verdi' diyebiliyorlar ama kendi mensuplarının maaş alamamaları karşısında, çoluk-çocuk perişan olmaları karşısında ve hiçbir güvence olmadan çalışma şartları karşısında ağızlarını kapatıyor, bir kelime bile söyleyip, yazamıyorlar. İşin acı tarafı da budur" dedi.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Medya İşçileri Sendikası (Medya-İş) Genel Başkanı Gürsel Eser ve sendikanın yönetim kurulunu kabul etti. Kabulde konuşan Medya-İş Genel Başkanı Gürsel Eser, Medya-İş Sendikası'nı 9 Mart 2012'de kurduklarını ve yeni bir sendika olduklarını belirterek, ''Şuan Türkiye genelinde 650'nin üzerinde üyemiz, Anadolu Ajansı'nda da 510 üyemiz bulunmaktadır. Anadolu Ajansı'nda tek olan sendika yetkisini biz almış durumdayız. Biz dar ideolojiler içinde olmadan, sadece üyelerimizin hak ve menfaatlerini düşünerek bu yola çıktık. Böyle devam edeceğiz'' diye konuştu. Eser, konuşması sırasında ayrıca 2008 yılından bu yana verilmeyen gazetecilerin yıpranma hakkının da geri verilmesini talep ederek, yıpranma hakkının kaldırıldığı 2008 yılından 2012 yılına kadar geçen süredeki hakların da gazetecilere verilmesi gerektiğini söyledi.

Medya-İş Sendikası Genel Başkanı Gürsel Eser, gazetecilerin yıprandığına dair son bir örnek vermek istediğini belirterek, Kanal D muhabiri Yasemin Doğan ve Kanal D montaj servisinde çalışan Harun Bayhan'ın geçirdiği trafik kazasını hatırlattı. Eser, kaza sonrasında Harun Bayhan'ın hayatını kaybettiğini söyleyerek, Bayhan'a Allah'tan rahmet, yakınlarına da başsağlığı diledi.

KANAL D AİLESİNE BAŞSAĞLIĞI

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise, sözlerine Kanal D çalışanlarının geçirdiği trafik kazasına değinerek başladı. Arınç, kaza sonucu hayatını kaybeden Harun Bayhan'a Allah'tan rahmet, yakınlarına ve basın camiasına başsağlığı dilerken, kazadan yaralı kurtulan Yasemin Doğan'a da acil şifalar diledi. Daha sonar Medya-İş Sendikası'nın çalışmalarına değinen Arınç, sendikayı kurulduğu günden bu yana takip ettiğini ve 3 ay gibi kısa sürede büyük bir gelişme sağladığını söyleyerek, "Biz sendikal haklardan yanayız. Sendikadan yanayız. Çalışanların basın sektöründe de olsa tüm sektörlerde de olsa haklarını gözetmek üzere bir sendika kurmaları bizi mutlu eder. Çünkü işveren olarak karşımızda bir muhatap bulmak; onlarla sadece özlük haklarını, maaşları, sosyal hakları değil, çalışma hayatının bütün unsurlarını görüşsek konuşsak çalışma barışına katkıda bulunmuş oluruz'' şeklinde konuştu.

Daha önceleri Türkiye Gazeteciler Sendikası ile toplu sözleşme yaptıklarını ve son toplu sözleşmenin de gecikmeli olarak gerçekleştiğini hatırlatan Arınç, "Bu sendikanın çalışanların haklarını iyi gözetmediği düşüncesiyle bir ayrışma oldu. Sizler Medya-İş Sendikası'nı kurdunuz. TGS'nin üyeleriydiniz, yöneticileriydiniz. Bu çok olağan bir gelişme olduğunu bize gösteriyor. Şimdi de bu sendikayla 510 çalışan üyeye sahipsiniz. TGS'nin 90 üyesi ancak kaldı. Bunlar çalışma hayatında normal gelişmelerdir. Kimse bunun altında işverene dayalı veya iktidara dayalı bir olağanüstülük aramasın. Çünkü olayları bizim kadar, sizin kadar çalışanlar da yakından takip ediyor. Yıllardır bu sendika sadece Anadolu Ajansı'nda yetkili ve sadece orada toplu sözleşme yapıyordu. Ancak yıllar sonra arkadaşlarımız böyle bir karar verdiler ve bu sendikayı kurdular. Şimdi Anadolu Ajansı işyerimizde iki sendikamız var. Biri TGS, diğeri de Medya-İş Sendikası" diye konuştu.

"ÇALIŞANLARINA MAAŞ ÖDEMEYEN MEDYA PATRONLARI VAR"

Arınç, medya sektöründe patronların genellikle sendika kurulmasını arzu etmediklerini söyleyerek, bugün bazı gazetecilerin maaşlarını bile alamadığını söyledi. Birçok ihalelere giren medya patronlarının kendi çalışanlarının maaşlarını ödememesini eleştiren Arınç, "Mesela çok güçlü bir kuruluşun gazetesinde neredeyse bir seneye yakın veya 7-8 aydır çalışanların maaşlarını alamadığını biliyoruz. Hepsi kapı önüne konulma tehdidi altında. Evinin kirasını ödeyemeyecek, ekmek götüremeyecek durumda. Oysa bu gazetelerin sahipleri, milyar dolarlarla ilk 100'ler, ilk 500'ler arasında ve kamu ihalelerine girdikleri zaman nakit milyar dolar verebilecek güçteler ama çalışanlarının, medya mensuplarının haklarını gözetmiyorlar'' dedi. Arınç şunları söyledi:

"Bu kadar gazeteci var, bu kadar köşe yazarı var. Hiçbirisi de bu olaylar karşısında bir satır yazmıyor; bir cümle konuşmuyor. Bir tane başlık bile atmıyorlar. Bunları söylemek de bize düşüyor. Halbuki bu gazetelerin bu köşe yazarları, köşelerinde ve haberlerinde hükümetin toplu iş sözleşmesini eleştirebiliyorlar, 'az verdi - çok verdi' diyebiliyorlar ama kendi mensuplarının maaş alamamaları karşısında, çoluk çocuk perişan olmaları karşısında, hiçbir güvencesi olmayan çalışma şartları karşısında ağızlarını kapatıyor, bir kelime bile söyleyip yazamıyorlar. İşin acı tarafı da budur. Dolayısıyla eğer gazete ve televizyonların patronları aynı zamanda işadamlarıyla ve bunu yapmayı da meşru olarak kabul ediyorsa onlara düşen tek görev var; çalışanlara haklarını günü gününe vermek. İşyerlerinde sendika kurulmasına izin vermek. Sendikalarla toplu sözleşmelerle bir pazarlığın gerçekleşmesini sağlamak."

Arınç, kendi çalışanlarına maaşlarını ödemeyenlerin hükümeti toplu sözleşme konusunda, zam konusunda eleştirdiğini ifade ederek, "Bunlar İstanbul'daki bazı sendikalar veya patronları adına yazanlar hiçbir şekilde bu söylediklerimi konuşmuyor, yazmıyor. Evet biz fiili hizmet zammı veya yıpranma hakkı konusunda ne söyleyeceğimizi az çok biliyoruz ama ne olur şu maaşını alamadan, evine ekmek götüremeden, bir tatile çıkma imkanı olmadan, her gün 'bak atarız haa' tehdidi altında çalışmak zorunda kalan mensuplarımızın da mutlaka haklarını koruma noktasında gayretli olması gerekiyor'' şeklinde konuştu.

GAZETECİLERİN YIPRANMA HAKKI

Başbakan Yardımcısı Arınç, Medya-İş Sendikası Genel Başkanı Gürsel Eser'in gündeme getirdiği gazetecilerin yıpranma hakkıyla ilgili de açıklamalarda bulundu. Yıpranma hakkıyla ilgili olarak bir çalışma başlattıklarını söyleyen Arınç, yıpranma hakkının diğer sektörlerle veya diğer iş kollarıyla birlikte düşünülmesi gerektiğini belirterek, "Çünkü zamanın şartları bu mesleği gittikçe yıpratıcı, yorucu, tehlike ve risk içeren bir noktaya getirmiş midir? Getirmişse fiili hizmet zammı ortadan kalkan diğer iş kollarını da aynı kapsama koyacak mıyız. Sadece basın için mi bunu düşüneceğiz? Yoksa diğerleriyle birlikte mi? Bu bir siyasi karar olacaktır ama ben bunun da öncesinde bir çalışma güvencesiyle sendika güvencesiyle maaşlarını özgürce alma güvencesiyle bir çalışma hayatının oluşmasını daha öncelikli buluyorum'' diye konuştu.

Arınç ayrıca, yıpranma hakkı konusunu Medya-İş Sendikası'nın takip etmesinden dolayı memnuniyet duyduğunu ifade ederek, "Böyle güçlü bir muhatap bulduğumuz için de ayrıca teşekkür ederiz. Konu gündemimizdedir. Ancak tercihimizi hangi noktada yapacağımızı sanıyorum ki, belki birkaç ay içinde açıklama imkanımız olacak. Çünkü sürekli sorun çözen bir hükümet ve sorun çözen bir Meclis'le karşı karşıyayız" dedi.

MEDYA KURULUŞLARINA 'SAVAŞ MUHABİRLİĞİ' ELEŞTİRİSİ

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Anadolu Ajansı'nın Polis Akademisi'yle birlikte savaş muhabiri yetiştirdiğini belirterek, diğer medya kuruluşlarının savaş muhabirliği eğitimine ilgi göstermemesini sert sözlerle eleştirdi. Arınç, "Çok enteresandır bu anlı şanlı gazete patronları, genel yayın yönetmenleri 5 bin TL vererek bir savaş muhabiri yetiştirmek üzere bir çalışanlarını görevlendirmediler. Çok acınacak bir şeydir. Sofraya oturdukları zaman 5 bin TL'yi rahatlıkla yediklerini biliyoruz ama emsali İngiltere'de olabilen böylesine güçlü bir çalışmayı kendi muhabirlerinden maalesef saklamış oldular. Onları da doğrusu kınıyorum. Çünkü muhabirlik kolay değil" şeklinde konuştu.

Arınç, açıklamalarının sonunda ideolojik kaygılarla sendikacılık yapılmaması gerektiğini belirterek, "İdeolojik kavga yapılarak sendikacılık yapılmıyor" dedi. Arınç ayrıca, daha önce TGS ile imzaladıkları toplu sözleşme konusunda, "Biz inşallah yeni toplu sözleşmemizi daha ileri haklar noktasında Medya-İş Sendikası'yla yaparsak bu bizi çok mutlu edecektir" diye konuştu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber