Akademik Personelin Naklen Atanması ve Danıştay Kararının Yorumu
Üniversitelerde görev yapan akademik personel diğer kamu kurumlarına geçiş için yoğun bir talepte bulunmaktadır. Bu yoğunluktan dolayı 3056 sayılı Kanunun verdiği yetki çerçevesinde, Başbakanlık tarafından çıkarılan 2005/8 sayılı genelgede bu husus da ele alınmış ve akademik personelin naklen diğer kamu kurumlarına geçişlerinde Devlet Personel Başkanlığı, Maliye Bakanlığı ve Başbakanlıktan izin alınması öngörülmüştür. Ancak söz konusu bu düzenleme hakkında Danıştay tarafından yürürlüğün durdurulması kararı verilmiş olup, kararın yorumuna ilişkin değerlendirmemizi görmek için başlığa tıklayın.
Danıştay 8.Dairesinin 2005/1738 sayılı kararıyla 2005/8 nolu Başbakanlık Genelgesinin (A)Açıktan atamaları düzenleyen 3'üncü maddesinde yer alan; ? Bütçe Kanunları ve bunlara dayanılarak gerçekleştirilen düzenlemelerin uygulamasına devam edilmekle birlikte, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi öğretim üyesi dışındaki öğretim elemanı kadrolarına yapılacak açıktan atama işlemleri, için Devlet Personel Başkanlığı ve Başbakanlıktan izin alınacaktır.? hükmü ile (B) Naklen atamaları düzenleyen 1'inci maddesinde yer alan; ?2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi profesör ve doçentler dışındaki öğretim elemanlarının, kurum içi başka bir kadroya veya başka bir kamu kurum ve kuruluşuna naklen atama işlemleri için Devlet Personel Başkanlığının uygun görüşünü müteakip, Başbakanlıktan izin alınacaktır.? hükmünün yürütülmesi durdurulmuştur.
Bu Karada özetle; ?Anayasamızda, Yükseköğretim Üst Kuruluşları ve Yükseköğretim Kurumları kendilerine verilen görev ve yetkiler çerçevesinde özerkliğe sahip kamu tüzel kişileri olarak düzenlenmiş olup, öğretim elemanlarının görevleri, unvanları, atama, yükselme, emeklilik ve diğer özlük haklarının kanunla düzenleneceği öngörülmüş ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile bu konudaki ana ilke ve kurallar tesbit edilerek, öğretim elemanlarının nasıl ve hangi makamlar tarafından atanacağı belirlenmiştir.
Üniversitelere, yüksek düzeyde bilimsel çalışma ve araştırma yapmak, bilgi ve teknoloji üretmek, bilim verilerini yaymak, ulusal alanda gelişme ve kalkınmaya destek olmak, yurt içi ve yurt dışı kurumlarla işbirliği yapmak suretiyle bilim dünyasının seçkin bir üyesi haline gelmek, evrensel ve çağdaş gelişmeye katkıda bulunmak amacıyla tanınan bilimsel özerkliğin gerçekleşebilmesi için bu kurumların mali ve idari özerkliğinin de sağlanması gerektiği kuşkusuzdur.
Yükseköğretim Kurumlarına tahsis edilen ve aktarılan akademik kadrolar, saklı olan kadroların kullanım şekli, kadroların dağılımının ve serbest kadroların kullanımının usul ve esasları, 17.6.1982 gün ve 2680 sayılı Kanunun verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan 2.9.1993 gün ve 78 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile düzenlenmiştir.
78 sayılı Yükseköğretim Kurumları Öğretim Elemanlarının Kadroları Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5. maddesinde, ?Bu Kanun Hükmünde Kararname ile ihdas edilen kadrolara bu Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımından önce yükseköğretim kurumlarına atanmış öğretim elemanlarının yerleştirilmesinden sonra, artan serbest bırakılmış kadrolar ile herhangi bir şekilde boşalacak kadrolara Yükseköğretim Kurulu'nun izni olmadıkça atama yapılamaz? kuralı getirilmiştir.
Bu konudaki özel düzenleme niteliğinde olan anılan KHK ile hiç bir ayırım yapılmadan Yükseköğretim Kurumlarındaki tüm öğretim elemanları kadrolarına yapılacak atamalarda Yükseköğretim Kurulunun izni aranmış, başkaca bir koşul öngörülmemiştir.
Ayrıca dava konusu edilen genelgede yer alan öğretim üye yardımcıları (öğretim görevlileri, okutmanlar, araştırma görevlileri, uzman, çevirici ve eğitim-öğretim planlamacıları v.s) ile ilgili yasal düzenlemeler, 2547 sayılı Yasada yer almış ve bu konuda kural getiren anılan Yasanın ilgili maddelerinde öğretim üye yardımcılarının açıktan veya naklen atamalarında Devlet Personel Başkanlığı ile Başbakanlıktan izin alınacağına ilişkin bir hükme de yer verilmemiştir.
Öte yandan, bilimsel özerkliğe sahip olan yükseköğretim kurumlarının öğretim üyeleri (profesör ve doçentler) ile öğretim üye yardımcıları (öğretim görevlileri, okutmanlar, araştırma görevlileri, uzman, çevirici ve eğitim-öğretim planlamacıları v.s) arasında, bilimsel özerkliğin amaç ve ilkeleri yönünden bir ayrım düşünülemeyeceği açıktır. Başka bir anlatımla da kadro sınırlaması dışında tutulan öğretim üyeleriyle ilgili idari yaklaşımın, aynı sınırlamaya alınan öğretim üye yardımcıları için de gösterilmesi, aynı konumdaki kamu görevlileriyle ilgili kurallarda bulunması gereken eşitlik ve tutarlılığın bir gereğidir.
Kaldı ki, üniversitelerin yetkili organlarının, kamu görevinin gereklerini ve bilimsel gereksinimlerini gözeterek özerklik anlayışı içinde hareket edeceklerinde ve tersi yaklaşımlara karşı yargı yolunun varlığında da kuşku bulunmamaktadır.
Dava konusu Genelgeden önce de, geçmiş yıllarda Bütçe Kanunlarına bu yönde hükümler konularak öğretim üye yardımcılarının bu tür uygulamalarla karşı karşıya bırakılmaları sonucunu yaratan düzenlemelerin, işlemlerin, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarıyla hukuka aykırı bulundukları ve saptanan hukuka aykırılıkların kararlarda açıkça vurgulandığı bilinmektedir.
Açıklanan nedenlerle, 2577 sayılı Yasanın 27. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmiş olduğu anlaşıldığından dava konusu edilen Genelgenin yürütülmesinin durdurulmasına 24.08.2005 gününde oybirliği ile karar verildi.?ifadesine yer verilmiştir.
2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun Kadroların kullanımını düzenleyen 25'inci maddesinde; ?a) Genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli idarelerin boş memur kadrolarına yapacakları açıktan atama sayıları ile konsolide bütçe dışındaki diğer kamu kurum ve kuruluşlarından yapacakları memur nakilleri toplamı 48.000 adedi geçemez. Ancak, hâkimlik ve savcılık meslekleri ile bu meslekten sayılan görevlere, yükseköğretim kurumları öğretim üyeliklerine ve araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak atamalar, Tıpta Uzmanlık Tüzüğü uyarınca asistan kadrolarına yapılacak atamalar, 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Kanun kapsamında veya diğer ilgili mevzuata göre yapılacak askerî personel atamaları, 24.5.1983 tarihli ve 2828 sayılı Kanunun ek 1 inci maddesi uyarınca yapılacak atamalar ile 24.11.1994 tarihli ve 4046 sayılı Kanunun 22 nci maddesi uyarınca yapılacak personel nakilleri bu sayıya dahil edilmez. Söz konusu toplam sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla dağılımı, gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının belirli bir oranda tutulması ve kullanımı ile diğer hususlar ve yükseköğretim kurumları araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak açıktan atamalara ilişkin esaslar Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir.? hükmü yer almaktadır.
3056 sayılı Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanununun Başbakanlığın görevlerini düzenleyen 2'nci maddesinde; ?..e) İdarede etkinliğin sağlanması, görevlerin tam ve verimli bir şekilde zamanında yerine getirilmesi, idari usul ve işlemlerin basitleştirilmesi, Devlet Teşkilatının düzenlenmesi için gerekli olan sistem ve prensiplerin geliştirilmesini ve uygulanmasını sağlamak,? hükmüne yer verilmiştir.
Düzenleme görev ve yetkisini düzenleyen 33'üncü maddesinde ise; ?Başbakanlık, kanunla yerine getirmekle yükümlü olduğu hizmetleri tüzük, yönetmelik, tebliğ ve genelgelerle düzenlemekle görevli ve yetkilidir.? hükmü yer almaktadır.
Bu hükümler çerçevesinde naklen geçişle ilgili konuyu açıklamak gerekirse; 2547 sayılı Kanunun 33 ve 50 nci maddelerine göre istihdam edilen öğretim elemanlarının yoğun bir şekilde naklen kamu kurum ve kuruluşlarının kadro ve pozisyonlarına geçmek istemeleri 2005/8 nolu Başbakanlık Genelgesindeki hükmün konulmasının en önemli sebebidir. Bu şekilde geçmek isteyen personeller arasında Yardımcı .Doçentler de bulunmaktadır. Başbakanlığın teşkilat kanunu ile kendisine verilen yetki çerçevesinde çıkarmış olduğu bir genelgeyle naklen geçişte bazı izinler öngörmesi kadar tabii bir düzenleme olamaz. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığının bu kadar yoğun bir personel kaçışının sebebini araştırarak çözüm bulması gerekirken bu konuyu dava ederek adeta kaçışın artmasını sağlamaya çalışmasını doğrusu anlamak mümkün değildir.
Açıktan atamalara ilişkin konuya gelince, 2005/8 nolu Genelgeyle kaldırılan 2004/8 nolu Başbakanlık Genelgesinin (B) Naklen atamaları düzenleyen 1'inci maddesinde; ? 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa tabi profesör ve doçentler dışındaki öğretim elemanlarının, kurum içi başka bir kadroya veya başka bir kamu kurum ve kuruluşuna naklen atanma işlemleri için Başbakanlıktan izin alınacaktır. Ancak; söz konusu personelin, aynı Kanunun "Öğretim Elemanları" başlığı altında sayılan diğer kadrolara kurum içinde veya diğer üniversitelere nakil yoluyla atanmaları için izin alınmasına gerek bulunmamaktadır.?ifadesine yer verilmişti. Bu Genelgede de naklen atamayla ilgili aynı ifadelere yer verilmişti. Ancak, bu Genelge bildiğimiz kadarıyla dava konusu yapılmamıştı.
Yine 8.2.2005 tarihli ve 002631 sayılı yazıda 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununun 25 inci maddesinde yer alan; ?? Söz konusu toplam sayının kurum ve kuruluşlar itibarıyla dağılımı, gerekli görülmesi halinde bu toplam sayının belirli bir oranda tutulması ve kullanımı ile diğer hususlar ve yükseköğretim kurumları araştırma görevlisi kadrolarına yapılacak açıktan atamalara ilişkin esaslar Devlet Personel Başkanlığının bağlı olduğu Bakan ile Maliye Bakanının müşterek önerisi üzerine Başbakan tarafından belirlenir.? hükmüne atıfta bulunularak lisansüstü eğitimini tamamlayarak veya çekilmek suretiyle kurumu ile ilişkisi kesilen kişilerden boşalacak araştırma görevlisi kadroları (TUS ve DUS eğitimini tamamlayanlardan boşalan araştırma görevlisi kadroları hariç omak ve ayrılan kişi sayısıyla sınırlı olmak üzere) ile yükseköğretim kurumlarının yeni kurulacak anabilim/anasanat dalları için ihtiyaç duyulacak araştırma görevlisi kadrolarına Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığından açıktan atama izni alınmak suretiyle atama yapılabileceği ifadesine yer verilmiştir. Bu esaslar gereğince araştırma görevlileri için yine izin alınması gerekecektir. Yani Genelgenin yürütmesinin durdurulması bu esasların da yürütmesinin durdurulması anlamına gelmemektedir.
Danıştay Başkanlığının yukarıda yer verilen kararı olmakla birlikte Bütçe Kanununda yer alan hüküm gereğince çıkarılan esaslar dikkate alındığında Danıştayın vermiş olduğu kararın son derece tartışmalı bir karar olduğu görülecektir. Çünkü, yukarıda yapmış olduğumuz açıklamalar ve 2005 Mali Yılı Bütçe Kanununda yer alan açık hüküm karşında böyle bir karar verilmesini doğrusu anlamak mümkün değildir. Verilen kararın yürütmenin durdurulması kararı olduğu dikkate alınırsa iptal kararında verilen kararın yeniden gözden geçirileceğini düşünüyoruz. Aksi takdirde çok ciddi bir güven bunalımı olacağını düşünüyoruz. Belli devlet organlarımızın asla ve asla güven sorunu olmamalıdır. Aksi takdirde telafisi imkansız zararlar meydana gelecektir. Bu durumda da yürütmeyi durdurma kararı vermek oldukça zor olacaktır.