TÜSİAD, devlet üniversiteleri için özel statülü ve mütevelli heyetli yönetim istedi
TÜSİAD, devlet üniversiteleri için özel statülü ve mütevelli heyetli yönetim
istedi
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) tarafından hazırlanan ''Yükseköğretimin
Yeniden Yapılandırılması: Temel İlkeler Raporu''nda, kısa vadede, hükümetin,
YÖK ve Üniversitelerarası Kurul ile anlaşarak, mevcut yasanın özellikle mali
konularla ilgili, herkesin şikayetçi olduğu birkaç maddesini değiştirmesi ve
üniversiteleri kısmen rahatlatması gerektiği bildirildi.
TÜSİAD'ın bugün açıklanan raporunda, bir yandan ileriye dönük bir üniversite
reformu gündeme geldiği takdirde, konu üzerindeki toplumsal tartışmaya ışık
tutabilmek amacıyla reformun temel ilkelerinin vurgulanması, diğer yandan hükümet
tarafından belirlenen
gündem ve Milli Eğitim Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa taslağı göz önüne
alınarak, taslakta mutlaka değişmesi gereken konulara değinilmesi amaçlandı.
İki bölümden oluşan raporun ilk bölümü, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar
Merkezi Direktörü ve Boğaziçi Üniversitesi 1992-2000 Dönemi Rektörü Prof. Dr.
Üstün Ergüder'in
koordinatörlüğünde, Kadir Has Üniversitesi Mütevelli Heyeti Üyesi ve Erciyes
Üniversitesi
1992-2000 Dönemi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Şahin, ODTÜ Öğretim Üyesi ve ODTÜ
1992-2000 Dönemi Rektörü Prof. Dr. Süha Sevük, Sabancı Üniversitesi Rektörü
ve TÜBİTAK 1992-1997 Dönemi Başkanı Prof. Dr. Tosun Terzioğlu ile Boğaziçi Üniversitesi
Öğretim Üyesi, TÜBİTAK Bilim Kurulu ve YÖK Genel Kurulu Üyesi Prof. Dr. Öktem
Vardar tarafından hazırlandı.
Raporun ikinci bölümünde ise raporun birinci bölümünün değerlendirilmesi amacıyla,
4 Eylül'de İstanbul'da, öğretim üyeleri, işadamları ve sivil toplum örgütlerinin
katılımıyla düzenlenen toplantıda oluşturulan çalışma grubu raporlarına yer
verildi. Raporun ilk bölümünde 1982'den bu yana yükseköğretim sistemini şekillendiren
2547 sayılı yasa ve YÖK sistemi değerlendirilirken, ileriye dönük ciddi bir
reform için gerekli görülen ana ilkeler özetlendi. Ayrıca, Milli Eğitim Bakanlığı'nın
hazırladığı yasa taslağının genel eleştirisi yapıldı.
Yükseköğretim sisteminin çok çeşitlendiği ve farklılaştığı belirtilen raporda,
1992'de 28 devlet ve 1 vakıf üniversitesi ile bunlara bağlı meslek yüksek okullarından
oluşan sistemde, bugün, 53 devlet üniversitesi ve 23 vakıf üniversitesinin yer
aldığı kaydedildi. Türkiye'nin çeşitli yörelerine dağılan üniversitelerin ya
kendi kimliklerini geliştirdikleri ya da halen geliştirme sürecinde oldukları
vurgulanan raporda, şu görüşlere yer verildi: ''Bu durumda, İstanbul'daki ya
da Anadolu'daki üniversitelerin perspektifinden bakılarak ülkedeki bütün üniversiteler
için tek tip bir yapı öngörülmesi doğru bir yaklaşım değildir. Kaldı ki, uzun
bir geçmişe sahip üniversitelerimiz dahi kendi aralarında çok farklılaşmışlardır
ve bunlar için de tek tip bir yapı düşünmek uygun olmayacaktır. Örneğin, ikisi
de İstanbul'da bulunan İstanbul Üniversitesi ve Boğaziçi Üniversitesi birbirlerinden
çok farklı kurumlardır. Aynı
gözlemi, Amerikan yükseköğretim sistemini model almış olmalarına rağmen aralarında
çok farklılıklar oluşan ODTÜ ve Boğaziçi Üniversitesi için de yapmak mümkündür.
''
Raporda, çağın gereklerinin de yükseköğretim sisteminde farklılaşmayı ve çeşitliliği
zorunlu hale getirdiği kaydedilerek, Türkiye'nin bir taraftan genç nüfusunu
eğitirken, diğer taraftan bilim ve teknolojide dünyayla rekabet etmek durumunda
bulunduğu, yükseköğretim sisteminin de hem nicelik hem de nitelik sorunuyla
aynı zamanda başa çıkmak zorunda olduğu vurgulandı
Ayrıca, kalifiye insan gücü yetiştirilmesi konusunda da meslek eğitiminde bugüne
kadar düşünülen ve yapılanın çok dışında, yeni ve yaratıcı çözümler üretilmesine
ihtiyaç bulunduğu dile getirilen raporda, şöyle denildi: ''Bu çerçevede, yükseköğretim
sisteminde çeşitliliği vurgulayan, ademi merkeziyetçi, kurumların yaratıcılığını
ve kimliklerini ön plana
çıkaran ve dolayısıyla karşılaşılan sorunlara esnek tepkiler verebilen, üniversitelerin
birbirleri ile rekabet edebilmelerine fırsat tanıyan bir sistemin tasarlanması
son derece önemlidir. Bu perspektiflerden bakıldığında gündemde olan Yükseköğretim
Yasa
Tasarısı Taslağı olması gerekenden uzun, üniversitelerin kendilerine bırakılması
gereken ayrıntılara giren ve ülkemizin tek tip, tek çatı, ve her kuruma aynı
elbiseyi giydirmeye çalışan geleneğinden pek arınamamış bir metin olarak karşımıza
çıkmaktadır. Halbuki yapılacak iş, geçmişin kazanımlarını göz ardı etmeden,
gelecek vizyonundan hareket ederek ve gelişmiş ülkelerin sistemlerini iyi tahlil
ederek kendi yükseköğretim sistemimizin tasarlanmasıdır. Üst kurullar, üniversitelerin
yönetimi, mali konular,
yükseköğretimde personel rejimi, toplumla ilişkiler, hesap verilebilirlik gibi
konular, sloganlardan uzaklaşarak bir çerçeve yasası anlayışı içinde yeniden
düşünülmelidir. Hepsinden önemlisi, yasanın ruhu ve maddeleri birbirleriyle
tutarlı, gerçekçi ve global
dünyayla uyumlu olmak zorundadır.''
Raporda, yükseköğretim sistemi, tepkilerden, popülizmden arındırılmış olarak
gerçekten yeniden yapılandırılmak isteniyorsa, üç aşamalı bir yol izlenmesi
gerektiği kaydedilerek, kısa, orta ve uzun vadeli aşamalar şöyle sıralandı:
''Kısa vadede, hükümet, YÖK ve Üniversitelerarası Kurul ile anlaşarak, mevcut
yasanın, özellikle mali konularla ilgili, herkesin şikayetçi olduğu birkaç maddesini
değiştirmeli ve üniversiteleri kısmen rahatlatmalıdır. Orta vadede, Anayasa'nın
yükseköğretim ile ilgili maddeleri değiştirilmeli, kısaltılmalı ve özel statülü
devlet üniversitesi, mütevelli heyetiyle yönetim, işletme hakkının devri gibi
yeni açılımlara müsait hale getirilmelidir. Çok kısa bir çerçeve yasası
çıkarılmalı ve yükseköğretimin ana unsurları düzenlenmelidir. Geniş kapsamlı
bir kamu reformu çerçevesinde yükseköğretimde akademik ve idari personelin özel
durumu göz ardı edilmemeli, sözleşmeli personel çalıştırılabilmesine imkan verecek
gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Uzun vadede, yönetmelik veya hükümet kararnamesi
ile her üniversite
için kendi şartlarına uygun düzenleme yapılmalı, özel statülü devlet üniversiteleri,
mütevelli heyetle yönetim, işletme hakkının devri gibi denemelere ve uygulamalara
başlanmalıdır.''
netgazete