'Bazı vekiller Öcalan'ın gönderdiği kişilerle bana geldi'
Kapatılan DEP'in eski milletvekilleri Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan
ve Selim Sadak'ın yeniden yargılandıkları davanın bugünkü duruşmasında, eski
DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak tanıklık yaptı.
Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın bugünkü duruşmasına, DEP'lilerden
gelen olmazken, avukatları Yusuf Alataş ve Mehmet Nuri Özmen katıldı.
Duruşmada, soruşturma sırasında da kamu tanığı olarak ifade veren eski DYP Şanlıurfa
Milletvekili Bucak dinlendi.
Sedat Bucak, 1992 yılında Meclis lojmanları içindeki restoranda Zana ve beraberindeki
6-7 kişi ile yaptıkları görüşmede, kendisinden "PKK'nın Siverek, Hilvan
ve Şanlıurfa'ya girmek istediğinin, güvenlik güçleri ve resmi kurumlara yönelik
eylem yapılacağının, Bucak ailesinin de buna karşı çıkmamasının" istendiğini
söyledi.
PKK ile mücadelelerinde yaklaşık 140 ferdini kaybettiğini anlatan Sedat Bucak,
"Bu teklifi ben kabul etsem bile, ölenlerin yakınları kabul etmezdi"
dedi.
"ÖCALAN İSTEDİĞİN ZAMAN ARAR"
Aradan birkaç gün geçtikten sonra Zana ve beraberindeki bazı kişilerle yine
yemekte buluştuklarını söyleyen Bucak, şöyle devam etti:
"Yemekte yine benzer konular görüşüldü. Zana, bana, 'Hemşehrinle görüşür
müsün' dedi. Ben kızgınlıkla 'Hemşehrim kim' diye sordum. O da 'Hemşehrin, Sayın
Genel Sekreterim Abdullah Öcalan' cevabını verdi.
Zana, PKK'nın Siverek, Hilvan ve Urfa'ya girip girmeyeceği konusunda Öcalan
ile görüşürsem daha iyi anlaşacağımızı söyledi. Benden telefon numaramı istedi
ve Öcalan'ın istediğim zaman beni arayabileceğini belirtti. Ben ise bu talebi
reddettim.
Birkaç gün sonra Zana'nın evime getirdiği Abdulcabbar Yıldız, yarım saat kadar
Kürdistan ve PKK üzerine konuştu. 'Seni buraya kim gönderdi' diye sorunca, 'Kürdistan
halkı adına geldim' dedi. Ben bu cevabı kabul etmeyince, 'Sayın Genel Sekreterim
Abdullah Öcalan gönderdi' dedi. Yıldız, 'Hilvan, Siverek ve Şanlıurfa'ya gireceğiz.
Bucak aşireti bize karşı olmayacak, devletin yanında olmayacak. PKK devletin
askerine, polisine, resmi kuruluşlarına eylem koyacak' dedi.
Ben de bu bölgede havaya bir kurşun sıkılsa bile kendimize atılmış kabul edeceğimizi
söyledim. Yıldız, 'Biz Kürdistan'ın her karış toprağına girmek zorundayız' diye
sert çıktı."
MİLLETVEKİLLERİNİ ŞİKAYET
Bucak, bazı milletvekillerinin bölücü terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın
gönderdiği kişilerle kendisine gelerek konuşmaları karşısında şaşırdığını ve
hayrete düştüğünü dile getirerek, durumu dönemin Başbakanı Süleyman Demirel'e
ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği, Genelkurmay Başkanlığı ve ilgili
tüm resmi kurumlara bildirdiğini söyledi.
Bölgesinde "PKK ile Sedat Bucak anlaştı" şeklinde propaganda ve dedikodu
yapıldığını ifade eden Bucak, bunun doğru olmadığını ispatlamak için Zana ve
daha sonra terörist olduğunu öğrendiği Abdulcabbar Yıldız ile Dedeman Oteli'ndeki
görüşmenin ses kaydını aldığını ve fotoğraf çektirdiğini belirtti.
Bucak, görüşmeye ilişkin ses kayıtlarının bulunduğu 2 kaset ile 3 fotoğrafı
soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı'na teslim ettiğini kaydetti.
Bucak, bir gün lojmanlarda misafir olarak kalan ve Siverekli olduğunu öğrendiği
Abdulvahap Kandemir adlı kişiyle tanıştığını ifade ederek, "Kandemir bana,
gerilla olduğunu söyledi. Nerede kaldığını sordum, ancak cevap vermedi. Tedavisi
nedeniyle lojmanlarda kalıyormuş. Abdulvahap ile ilgilenen kişi Orhan Doğan'ın
yanında kalıyordu" diye konuştu.
Bucak'ın ifade verdiği sırada salonda bulunan bir yakını duruşmayı cep telefonu
ile bir süre görüntüledi. Durumu farkeden avukat Alataş'ın uyarısı üzerine bu
kişi salondan çıkarıldı.
SORGU BİÇİMİNE İTİRAZ
Bucak ifade verdiği sırada Mahkeme Başkanı Mehmet Orhan Karadeniz'in zaman
zaman soru sormasına itiraz eden DEP'lilerin avukatı Yusuf Alataş, tanığın bu
yolla yönlendirildiğini savundu.
Bucak'ın önce bildiklerini anlatması gerektiğini söyleyen Alataş, ondan sonra
soru sorulmasını talep etti.
Başkan Karadeniz de Alataş'ı tanık sorgusuna müdahale etmemesi konusunda uyardı.
Bucak'ın ifadesinin bitmesinin ardından söz verilen Alataş, sorgu biçimini
kabul etmediğini ifade ederek, hiçbir talepte bulunmayacağını söyledi. Alataş,
yeni ceza yargılamasına göre çapraz sorgu sisteminin getirildiğini, ancak bu
haktan yararlanamadıklarını belirtti.
Bucak'ın DEP'liler ile husumet içinde olduğunu, bugün savcılık ifadesini ezberleyerek
tekrarladığını ileri süren Alataş, Bucak'ın tanıklığını kabul etmediklerini
belirtti.
Alataş, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın Bucak'ın da adının karıştığı
"Susurluk Skandalı" ile ilgili raporunu mahkemeye verdi.
MAHKEME'DEN TRT'YE UYARI
Bazı teyp ve video kasetlerinin çözümü ve Kürtçe çeviri için TRT'den 5'er kişilik
bilirkişi heyeti istenmesine rağmen, TRT, çözüm için sadece 1 kişi görevlendirebileceği,
Kürtçe çeviri yapabilecek vasıflara sahip personel bulunmadığı yönünde cevap
verdi.
Mahkeme heyeti, Cumhuriyet Savcısı Dilaver Kahveci'nin de görüşü doğrultusunda,
bazı savunma tanıklarının ifadelerinin alınması duruşmaya çağrılmalarına karar
verdi.
Heyet, TRT'nin cevabı karşısında, kurumun Kürtçe yayın yaptığının bilindiğini
de gözönüne alarak, bant çözümleri ve çeviri için 5'er kişilik mümkün olmazsa
3'er kişilik bilirkişi heyeti istenmesine, talebin yerine getirilmemesi halinde
sorumlular hakkında yasal işlem yapılacağı konusunda uyarılmasına karar vererek,
duruşmayı 2 Aralık tarihine erteledi.
DAVA SÜRECİ
Ankara 1 No'lu DGM, 1994 yılında eski milletvekilleri Zana, Dicle, Sadak ve
Doğan'ı, terör örgütü PKK'nın liderlerinden aldığı emir ve talimatlar doğrultusunda
ülke içinde ve dışında yoğun bölücü faaliyetlerde bulundukları gerekçesiyle
Türk Ceza Kanunu'nun (TCK) "yasadışı örgüt üyeliği" fiilini düzenleyen
168 ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu'nun "ceza artırımını" öngören
5. maddesi uyarınca 15'er yıl ağır hapis cezalarına mahkum etti.
DEP'lilerin temyiz başvurusunu inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesi, kararı onadı.
Kapatılan DEP'in eski milletvekilleri, 28 Mart 2003 tarihinde Ankara 1 No'lu
DGM'de yeniden yargılanmaya başlandı.
DGM, 21 Nisan 2004 tarihinde ilk kararını tasdik etti. DEP'lilerin bu kararı
temyiz etmesi üzerine dosyanın gittiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 9 Haziran 2004'te
tahliye kararı verdi, yerel mahkemenin kararını da bozdu.
DGM'ler kapatılınca dava, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmeye başlandı.