Şener: İçkinin yasaklanması diye birşey zaten olamaz
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, 1904 yılında Osmanlı
İmparatorluğu'nun Avrupa'ya 340 milyon litre şarap sattığını belirterek, ''Şimdi
üretimimiz 90 milyon litreyi aştı diye seviniyoruz. Şarap üretiminde çok düşük
seviyedeyiz, kalitemiz düşük, milli içkimiz rakı şarabı baskı altında tutuyor''
dedi.
Şarap Üreticileri Derneği tarafından Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nde
(TOBB) düzenlenen ''Topraktan Kadehe AB Yolunda Bağcılık'' konulu toplantıda
konuşan Bakan Şener, söz konusu toplantıya katılıp katılmayacağının birkaç gazetede
çıkan haberlerde yer aldığını belirterek, bu haberlerde ''Acaba hakikaten katılacak
mı?'' sorusunun yanı sıra bunun siyasi bir risk olarak da algılandığı anlamların
bulunduğunu söyledi.
Şener, ''Türkiye demek pek çok şeyi aşamamış. Herkesin ilgi duyduğu bu konuya
Türkiye ekonomisinden sorumlu bir bakan olarak ilgi duymam normal değil mi?
(Sen şaraptan ne anlarsın) diyen varsa, ben bu nesnenin her şeyini bilirim de
sadece tadını bilmem'' dedi.
Tarımda en yüksek katma değerin şarapçılıkta olduğunu, küresel rekabetin en
yoğun yaşandığı sektörün de yine şarapçılık olduğunu vurgulayan Şener, ''En
kaliteli ve ucuzunu üretemiyorsanız fabrikanızın bulunduğu mahalle bakkalına
bile mal satamazsınız'' diye konuştu.
Şarap üretim ve tüketimindeki büyük dengesizliğin, rakı, votka gibi yerel içkilerin
ikamesine bağlayan Bakan Şener, İspanya, Portekiz ve İtalya'da üretilen şarapların
yüzde 90'ının şaraba dönüştüğünü, Türkiye'de ise bu oranın yüzde 2 olduğunu
belirterek, ''Biz yiyoruz, Avrupa içiyor. Sucuk, pestil, pekmez, sirke yapıyoruz,
ilave katma değerden mahrum kalıyoruz'' dedi.
Buzul döneminde bitkilerin güneye kaçması nedeniyle özellikle Türkiye'de büyük
bir bitki çeşitliliği bulunduğunu anlatan Şener, şöyle devam etti:
''1904'te 340 milyon litre şarap üretmişiz. Bugün 90 milyon litreye ulaşmışız
diye (büyük atak yaptık) diyoruz. Şarap üretiminde çok düşük seviyedeyiz. Şarap
kalitemiz düşük. Kayıtdışılık son derece yüksek. Üretimin üçte ikisi kayıtdışı.
Kayıtdışı bir yapının dış piyasada rekabet şansı yok. Uluslararası piyasaya
şarap satabilir hale gelmemiz lazım. Bunun için de bağdan şaraba uzanan kayıt
mekanizması olması gerekiyor. Etikete şu bölgenin şu üzümünden yapılmıştır diyebilmek
için bu şart. Şarap kendini tevekküle kaptırmış gibi geliyor bana. Pek bağdaştıramıyorum
ama. Tevekkül içinde şarapçılığı sürdürmek mümkün değil.''
''İÇKİNİN YASAKLANMASI DİYE BİR ŞEY ZATEN OLAMAZ''
Toplantı bitiminde Başbakan Yardımcısı Şener, ''(Çalıştaya katılmam beklenmiyordu?)
dediniz. Bu beklenti, AK Partili belde ve belediyelerde içki satışının yasaklanmasıyla
da ilgili aynı zamanda. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?'' şeklindeki soruyu,
şöyle yanıtladı:
''Türkiye bir hukuk devleti. Hukukun genel ilkeleri önemlidir, çağdaş normları önemlidir. Mutlak anlamda yasak, mutlak anlamda serbesti diye bir şey olamaz. Vakti ile ABD'de içki satışı ve kullanımı Anayasa'ya yerleştirilmek suretiyle yasaklanmıştı. ABD bile böyle bir dönemi yaşamıştır. Ama buna benzer uygulamalar insanlık tarihinin değişik dönemlerinde yaşanmış olmakla birlikte, günümüzde artık çağdaş dünyanın geldiği bir anlayış ve algılama biçimi vardır. O şu anda Türkiye'de de geçerli olan bir kuraldır. İçkinin yasaklanması diye bir şey zaten olamaz. Ancak, mevzuatımızda var olan bazı düzenlemeler var. (İçki satılan yerlerin okullara, ibadethanelere şu kadar mesafede olması gerekir) gibi düzenlemeler. Genel düzenlemeler dışında herhangi bir sınırlamanın veya yasaklamanın söz konusu olduğunu düşünmüyorum.'' Toplantıda konuşan Şarap Üreticileri Derneği Başkanı Ali Başmar, şaraptaki verginin yüksek olmasından yakındı ve sektörden toplanan verginin sektörde özellikle bağcılığın geliştirilmesine destek için kullanılmasını istedi.