Yönetici atama tek bir kez bile uygulanamadı

MEB'de son zamanlarda yaşananlar gerçekten şaşırtıcı ve içler acısı. Koca bir teşkilat ne mevzuat yapabiliyor ne de bir adım ileri gidebiliyor.

Son dönemlerde yürürlüğe giren mevzuatlar tokat gibi geri dönüyor. Üstelik bu kez yargı kararıyla değil mecburiyetten.

Yönetici atama yönetmeliği yayımlandığı gün bu yönetmelikle atama olmaz dedik maalesef haklı çıktık. Komisyon kuruldu çalışıyor dedi sayın bakan. İki yılda bunu hazırlayanlar komisyon çalışmasını aylarca tamamlayamazlar dedik bunda da maalesef haklı çıktık.

İzin yönergesi yayımlandı bu da değiştirilmek zorunda kalındı. Mazeret izni verme yetkisi okul müdürlerine verilmişti. Değişiklikle bu yetki alındı. Alınma sebebi açıktır. Okul müdürüne ve öğretmene güvensizlik. Böyle olmadığını iddia eden varsa valiliklere talimat yazsın ve 3 güne kadar olan izin verme yetkinizi okul müdürlerine devredin desin.

Neden biliyor musunuz? Örneklerle açıklayayım. Geçen hafta bir öğretmenim müdür bey evimi taşıyacağım bir gün izin alabilir miyim? Eşim de izin aldı dedi. Bende olabileceğini söyledim ki, yönerge değişti yetki alındı. Şimdi ilçe müdürünü ikna et, kaymakamı ikna et izin al demek zorundasınız. Başka bir öğretmenin elinde büyüdüğü yengesi vefat etti. O da izin için İlçe müdürünün, kaymakamın makamını arşınlayacak ve izin alacak. İşte bunun için gerekli birinci amire yeki vermek.

İzin yönergesi deyince gerçekten komik bulduğumuz bir hadiseyi de anlatmadan geçmeyelim. Bir sendikamız, yönerge çıkınca inceleme yapıyor ve bakanlığa başvuruyor. 11 maddelik bir başvuru. İki maddesini de örnek olarak verelim.

Bu konuda yönergede bir açıklık yok. Bunun gibi 11 madde. Bakanlıktan gelen cevap “İlgi yönerge gereği işlem yapılacaktır.” Şeklinde. Yani on binlerce üyesi olan bir sendika başvuruda bulunuyor anlaşılmayan yerleri açık açık ifade ediyor bakanlık böyle cevap veriyor. Gerisini siz düşünün.

Aynı cevapla ilgili bir başak örnek vereyim:

Şu Aziz Nesin'in Yaşar ne yaşar ne yaşamaz hikayesine dönen Anadolu Liseleri ile ilgili bir örnek. Mersin'de bir sendika yönetici olan Orhan YILDIRIM okulunda en yüksek puanlı öğretmenlerden biridir. Dönüşen Anadolu Lisesinde norm düşmüştür. Norm fazlası tespiti yapılacaktır. Orhan bey norm fazlası yapılmıştır. Orhan bey de buna itiraz edince cevap siz sınavla Anadolu Lisesi öğretmeni olmadığınızdan fazlalıksınız denilir. Bu durum sendika tarafından bakanlığa sorulur. Bakanlığın cevabı hazır: “İlgi mevzuat gereği işlem yapılacaktır.”

Durun burada bitmedi. Aydın ilinde bir başka öğretmen de dönüşen okulda norm fazlası yapılmıştır. Öğretmen sınavla Anadolu Lisesi öğretmeni olduğundan duruma itiraz etmiştir. Ona da siz en düşük puanlısınız diğerleri sınavla atanmasalar da puanları yüksek şeklinde olur.

Şimdi siz çıkın işin içinden. Aynı bakanlığın iki farklı taşra teşkilatı aynı konuda iki farklı yaklaşım sergiliyor. Bakanlık merkez teşkilatı ise uyuyor. Taşın altına elini sokmuyor.

Konumuza geri dönelim:

İzin yönergesinden sonra ödül yönergesi değişti. Orada komisyonlara A tipi okul müdürü alınması söyleniyordu. Oysa ki yönerge yayımlanmadan birkaç gün öncesinde kurum tipleri kaldırılmıştı. Bakanlık şimdi hatasını anladı ve yönergede değişikliğe giderek A tipi ifadesini kaldırdı.

Anlayacağınız MEB'de işler sağlıklı yürümüyor.

Taşın altına elini sokması gereken bakanlık yetkilileri bırakın koltuk kaybını kendi gölgelerinden korkuyorlar. Laf çok icraat yok. Yaptıkları işlere de kendi cephelerinden bakıp ne güzel yaptık diyebiliyorlar. Eğer öyle olmasa tek bir kez bile uygulanamayan yönetici atama yönetmeliğini çıkarırlar mıydı?

Biz bu noktada sayın bakana yolu açık olsun diyoruz. Tabii ki kılavuzu…. sözünü hiç söylemiyoruz. Yol onun, yöntem onun, koltuk şimdilik onun, (evet şimdilik çünkü kimler geldi kimler geçti şarkısı çok söylenir memlekette)…

Saygılarımla…

Maksut BALMUK

Eğitim Yöneticisi