Memurun Siciline İlişikin Danıştayın 3 Yeni Kararı
Yargı kararlarının uygulanması amacıyla sicil raporlarının nasıl düzenleneceği, düşük not takdir edilmek suretiyle olumlu olarak düzenlenen sicillerin de hukuka uygun bir sebebe dayandırılması ile bir sicil yılı içinde üç ayrı yerde farklı sürelerde görev yapan memurun sicil raporunun nasıl dolduracağına ilişkin olarak Danıştay Dergisinin son sayısında yer alan 3 adet kararı yayımlıyoruz. Kararları görmek için başlığa tıklayınız.
1-Yargı kararının uygulanması amacıyla düzenlenen sicil raporunda, Devlet Memurları Sicil Yönetmeliğinin 20/3 maddesi uyarınca, son üç yılın aritmetik ortalaması alınarak işlem yapılması gerektiği hakkında.
DANIŞTAY İkinci Daire, Esas No : 2004/7863 Karar No : 2005/1552
....
İsteğin Özeti : Davalı idarede Teftiş Kurulu Başkanı olarak görev yapan davacının,
olumsuz düzenlenen 2001 yılı sicil raporunun Erzurum İdare Mahkemesinin 13.4.2002
gün ve E:2002/285, K:2002/756 sayılı kararı ile iptali üzerine yeniden 60 puan
olarak düzenlenen 2001 yılı sicil raporunun düşük düzenlenmesi işleminin iptali
istemiyle açılan davada, Devlet memurları hakkında düzenlenen sicil raporlarının
memurların o yılki çalışmalarının ve davranışlarının sicil amirlerince değerlendirilmesi
sonucu objektif esaslara ve hukuk kurallarına uygun olarak düzenlenmesi, menfi
kısımlara ilişkin görüş ve kanaatlerin ise somut bilgi ve belgelerle kanıtlanması
gerektiğinin memur hukukunun bilinen ilkelerinden olduğu, Devlet Memurları Sicil
Yönetmeliğinin 20. maddesinin 3. fıkrasının ilk cümlesinde; garez veya özel
maksatla memur hakkında gerçeğe aykırı değerlendirme yaptığı anlaşılan sicil
amirinin değerlendirmesi geçersiz sayılarak memur hakkında varsa diğer sicil
amir veya amirlerinin değerlendirmesine göre, yoksa o sicil döneminde son üç
yılın aritmetik ortalaması esas alınarak buna göre işlem yapılacağının belirtildiği,
olayda önceden olumsuz olarak düzenlenen 2001 yılı sicil raporunun Mahkemelerince
iptal edildiği, bu kez Mahkeme kararı uygulanarak 60 olarak düzenlenen 2001
yılı sicil raporunun sıralı sicil amirlerinden sadece biri tarafından imzalandığı,
gözlem ve kanaatlerin belirtilmediği, sadece "Mahkeme kararına istinaden
yeniden düzenlenmiştir." şerhinin düşüldüğü, ancak yargı kararının uygulanması
amacıyla düzenlenen bu raporda Yönetmeliğin açıklanan hükmü uyarınca son üç
yılın aritmetik ortalaması alınarak işlem yapılması gerektiği gerekçesiyle dava
konusu işlemin iptali yolunda Erzurum İdare Mahkemesi'nce verilen 23.6.2004
günlü, E:2003/1323, K:2004/733 sayılı kararın, dilekçede yazılı nedenlerle 2577
sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesi uyarınca temyizen incelenerek
bozulması isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyiz isteminin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Hürriyet Micozkadıoğlu
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Celalettin Yüksel
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek
bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin
birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: İdare ve vergi
mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden
birinin varlığına bağlıdır. Erzurum İdare Mahkemesi'nce verilen 23.6.2004 günlü,
E:2003/1323, K-.2004/733 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun
olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, temyiz isteminin
reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı
üzerinde bırakılmasına, 2.5.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
2- Düşük not takdir edilmek suretiyle olumlu olarak düzenlenen sicillerin de hukuka uygun bir sebebe dayandırılması gerektiği hakkında.
DANIŞTAY İkinci Daire, Esas No : 2004/6213 Karar No : 2005/329
...
İsteğin Özeti : Malatya İdare Mahkemesi'nin 9.5.2002 günlü, E:2001/1271, K:2002/656
sayılı kararının dilekçede yazılı nedenlerle temyizen incelenerek bozulması
isteminden ibarettir.
Cevabın Özeti : Temyizi istenen kararın usul ve kanuna uygun olduğu, bu nedenle
istemin reddi gerektiği yolundadır.
Danıştay Tetkik Hakimi: Vahit Kınalıtaş
Düşüncesi : İdare Mahkemesi kararının bozulması gerektiği düşünülmüştür.
Danıştay Savcısı : Celalettin Yüksel
Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince verilen kararların temyizen incelenerek
bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin
birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: Dava, Malatya
... İlçesi... İlköğretim Okulu Sosyal Bilgiler Öğretmeni olan davacının, orta
olarak düzenlenen 1998 yılı sicil raporunun iptali istemiyle açılmıştır.
Malatya İdare Mahkemesi'nin 9.5.2002 günlü, E:2001/1271, K:2002/656 sayılı
kararıyla; "davacının 1998 yılı sicilinin dava dilekçesinde iddia edildiği
gibi olumsuz düzenlenmediği, dava konusu sicil raporunun 1. sicil amirince 61,
2. sicil amirince 70 puan verilmek suretiyle 66 sicil notu ortalamasıyla orta
düzeyde ve olumlu düzenlendiği; değerlendirmeye etki eden hususların nitelikleri
itibariyle gözlem ve kanaate dayalı oluşu ve zaman içinde değişkenlik arzedebilecek
özellikler taşıması nedeniyle başarı düzeyinin de yıllar itibariyle farklılık
gösterebileceğinin muhakkak olduğu: bu durumda, olumlu düzeyde olmakla birlikte
not olarak düşük takdir edilen sicil ve başarı notları denetlenirken, sicil
amirlerinin memura karşı şahsi maksatlarla düşük not takdiri yoluna gittiklerinin
kanıtlanması gerekmekte olup, davacının ortalama 66 puan verilerek düzenlenen
1998 sicilinin kasıtlı olarak düşük takdir edildiği yönünde hukuken geçerli
objektif bilgi ve belge bulunmadığından, mevzuat hükümlerine uygun olarak doldurulduğu
sonucuna ulaşılan dava konusu 1998 yılı sicil raporunda hukuka aykırılık bulunmadığı"
gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı, 1998 yılı sicil notunun orta olarak düzenlenmesinin, sübjektif nedenlere
dayalı olduğunu öne sürmekte ve İdare Mahkemesi kararının temyizen incelenerek
bozulmasını istemektedir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 111. maddesinde, Devlet memurlarının
ehliyetlerinin tespitinde, kademe ilerlemelerinde, derece yükselmelerinde, emekliye
çıkarma veya hizmetle ilişkilerinin kesilmesinde özlük ve sicil dosyalarının
başlıca dayanak olduğu; 113. maddesinde, sicil amirlerinin belli zamanlarda
düzenleyecekleri sicil raporlarında, memurların liyakat derecesini not esasına
göre kıymetlendirerek tespit edecekleri; 115. maddesinde, sicil amirlerinin
maiyetlerindeki memurların sicil raporları ile birlikte, bunların genel durum
ve davranışları bakımından da olumlu ve olumsuz nitelikleri, kusur ve eksiklikleri
hakkında mütalaalarını bildirecekleri; 119. maddesinde de, sicil raporlarındaki
sicil notu ortalaması 100 üzerinden 60 ve daha yukarı olanların olumlu sicil
almış sayılacağı, sicil raporlarındaki sicil notu ortalaması 60'ın altında olanların
olumsuz sicil almış sayılacağı belirtilmiştir.
657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun 121. maddesi hükmü uyarınca çıkarılan
Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nde de benzer düzenlemelere yer verilmiştir.
Anılan Yönetmeliğin 17. maddesinde, sicil amirlerinin sicil raporunu doldurdukları
her memuru;
a) dış görünüşü (kılık, kıyafet),
b) zeka derecesi ve kavrayış kabiliyeti,
c) azim ve sebatkarlık, dürüstlük, sır saklamada güvenirlilik ve beşeri münasebetlerdeki
başarısı,
d) alkol, kumar, vb. alışkanlıkları memuriyetle bağdaşmayacak ölçüde sürdürme,
dedikodu yapma, kıskançlık, kin tutma gibi kötü huy davranışları,
bakımından genel bir değerlendirmeye tabi tutacakları, sicil döneminde edinilen
bilgi ve müşahadelerden yararlanılarak yapılacak değerlendirme sonuçlarına göre
memurların olumlu ve olumsuz yönleri, kusur ve noksanları hakkındaki düşüncelerin
sicil raporunun şahsiyet değerlendirilmesine ait bölümüne ayrı ayrı açık ve
gereğine göre kısa veya teferruatlı olarak yazılacağı, sicil amirlerinin memurların
genel durum ve davranışları hakkındaki düşüncelerinin, not takdirlerinde dikkate
alınacağı; 19. maddesinde, sicil amirlerinin sicil raporlarını itinalı, doğru
ve tarafsız bir şekilde düzenlerken, Devlete sadakat ve bağlılığı, memuriyet
sıfatının gerektirdiği şeref ve itibar ile hizmetlerin süratli ve ekonomik bir
şekilde yürütülmesini, güvenilir ve yetenekli memurların yükselmelerini, diğerlerinin
ise kamu hizmetlerinden uzaklaştırılmaları gerektiğini esas alacakları; 20.
maddesinde de, her derecedeki sicil amirlerinin 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunu ve bu Yönetmelik hükümlerine uygun olarak memurlar hakkında sicil raporlarında
yaptıkları değerlendirmelerin birbirinden bağımsız ve 16 ncı madde hükümlerine
göre etkili ve geçerli olduğu hükme bağlanmıştır.
Değerlendirme bir sistem olarak, personele ilişkin uygulamaların dayanağını
oluşturmakta olup, personelin değerlendirilmesi ise; personelin yükseltilmesi,
gelecekte göstereceği gelişme potansiyeli, eğitim ihtiyaçlarının belirlenmesi,
başarı durumunun ortaya çıkması, ödüllendirilmesi, ücretinin artırılması, görev
yerinin değiştirilmesi, görevine son verilmesi, emekliye ayrılması gibi amaçlara
hizmet etmektedir.
Yukarıda belirtildiği şekilde yetkili sicil amirlerince düzenlenen sicil raporlarının
doğurduğu hukuki sonuçların ağırlığı dikkate alındığında; her yıl için yeniden
düzenlenmek suretiyle ilgili memurun o yıl içindeki mesleki bilgisini, deneyimini,
tutum ve davranışlarını ortaya koyan ve tüm bu hususların değerlendirilmesinden
sonra oluşan hukuki bir belge niteliği taşıyan sicil raporlarında, "Sicillerin
Objektifliği" ilkesi çerçevesinde yetkili sicil amirlerinin kanaatinin
oluşmasına etki eden hususların somut bilgi ve belgeye dayandırılmasının bir
zorunluluk arzedeceği tartışmasızdır.
Öte yandan, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun "Dosyaların İncelenmesi"
başlıklı 20 nci maddesinin l inci fıkrasında, Danıştay ile idare ve vergi mahkemeleri,
bakmakta oldukları davalara ait her çeşit incelemeleri kendiliklerinden yaparlar,
mahkemeler belirlenen süre içinde lüzum gördükleri evrakın gönderilmesini ve
her türlü bilgilerin verilmesini taraflardan ve ilgili diğer yerlerden isteyebilirler.
Bu husustaki kararların, ilgililerce süresi içinde yerine getirilmesi mecburidir."
hükmü yer almaktadır.
Anılan hüküm ile uyuşmazlığı çözmekle görevli yargı yerlerine, dava konusu
işlemin yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırılığını
saptama konusunda re'sen araştırma yetkisi verildiği görülmektedir.
Ayrıca, taraflar davalarını ispat yönünden, yargı yerleri önünde eşit seviyede
olduklarından, davasını ispat külfetinin sadece bir tarafa yüklenmesi de mümkün
değildir.
Olayda, davacının 1998 yılı sicil notunun orta olarak düzenlenmesine neden olarak
herhangi bir somut olay bilgi veya belge gösterilmediği anlaşılmıştır.
Bu durumda, olumsuz düzenlenen sicile karşı açılan davalarda uygulanan çözüm
yönteminin, düşük not takdir edilmek suretiyle olumlu olarak düzenlenen sicillere
karşı açılan davalarda da uygulanması gerektiği tartışmasız olup, uyuşmazlığın
çözümü uyuşmazlığa konu idari işlemin sebebinin ortaya konulmasının olduğu ve
bu sebebin, davalı idarece ileri sürülmesinin yanında bilgi ve belgeyle ispatlanması
gerekliliği de dikkate alındığında; somut bilgi ve belgeye dayandırılmaksızın
tesis edilen dava konusu işlemde ve ispat külfeti, öncelikle olayda aktif durumda
bulunan davalı idareye yükletilmesi gerekeceğinden, sicilin orta düzeyde belirlenmesi
sırasında sicil amirlerince objektif davranılmadığının ortaya konulması hususunun
davacıya yükletilmesi suretiyle davanın reddedilmesinde hukuka uyarlık bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, davacının temyiz isteminin kabulüyle Malatya İdare Mahkemesi'nce
verilen 9.5.2002 günlü, E:2001/1271, K:2002/656 sayılı kararın 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinin l/b fıkrası uyarınca bozulmasına, aynı
maddenin 3622 sayılı Kanunla değişik 3. fıkrası gereğince ve yukarıda belirtilen
hususlar da gözetilerek yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın adı geçen
Mahkemeye gönderilmesine, 31.1.2005 tarihinde oybirliği ile karar verildi.
3- 2000 yılı içinde üç ayrı yerde farklı sürelerde görev yapan davacının 2000 yılı sicilinin en çok süreyle (5 ay 21 gün) yanında görev yaptığı yeni görev yeri sicil amiri tarafından doldurulması gerektiği hakkında.
DANIŞTAY İkinci Daire , Esas No : 2004/5882 Karar No : 2005/496
İsteğin Özeti : DSİ Balıkesir Bölge Müdürlüğünde görev yapan davacının, 2000
yılı sicilinin 10.7.2000 tarihinden önce görev yaptığı kurum olan Vakıflar Bölge
Müdürlüğü tarafından olumsuz düzenlenmesi işlemi ile olumsuz sicile yaptığı
itirazın reddine ilişkin 18.12.2000 günlü işlemin iptali istemiyle açılan dava
da; Devlet Memurları Sicil Yönetmeliği'nin 13. maddesinin 1. fıkrasında, haklarında
sicil raporu düzenlenecek memurların, değerlendirilmelerini yapacak sicil amirlerinin
yanında en az altı ay çalışmış olmalarının şart olduğu; 14. maddesinde, bir
görevde altı ay veya daha fazla bir süre bulunup başka göreve atananların sicil
raporlarının bunların atanmalarından önceki sicil amirlerince ayrıldıkları tarihi
takip eden onbeş günde doldurulacağı ve yeni görev yerlerine gönderilmek üzere
ilgili makamlara teslim edileceği hükümlerinin düzenlendiği, aynı Yönetmeliğin
3. maddesinde de, sicil raporunun, sicil amirlerinin, mesleki ehliyetin belirlenmesini
sağlayan soruları not usulüyle, şahsiyetle ilgili konuları mütalaa şeklinde
değerlendirerek memurların mesleki ehliyetleriyle şahsi meziyet ve kusurlarını
belirledikleri form olarak tanımlandığı, sicil raporunun bu tanımı ile Sicil
Yönetmeliğinin anılan hükümleri birlikte değerlendirildiğinde; sicil raporunda
temel olanın, görev yeri değil sicil amiri olduğu, 14. madde hükmünden de, memurların
altı aydan daha az süre ile görev yapmaları halinde ilgili sicilin yeni görev
yerindeki sicil amirince doldurulacağının anlaşıldığı, memurun mesleki ehliyetinin
ve şahsiyetiyle ilgili değerlendirmelerin en çok süreyle birlikte çalıştığı
sicil amiri tarafından düzenlenmesinin esas olduğu, dosyanın incelenmesinden,
1986 yılından itibaren Balıkesir Vakıflar Bölge Müdürlüğünde görev yapan davacının,
31.3.2000 onay tarihli işlemle Diyarbakır Bölge Müdürlüğüne atandığı ve 1.5.2000
tarihinde göreve başladığı, 10.7.2000 tarihinde de kurum değişikliği yapılarak
DSİ Balıkesir Bölge Müdürlüğüne atamasının yapıldığı, davacının 2000 yılı içinde
Vakıflar Genel Müdürlüğünün taşra teşkilatı olan Balıkesir'de 3 ay 16 gün, Diyarbakır'da
2 ay 23 gün, Devlet Su İşleri Balıkesir Bölge Müdürlüğünde 5 ay 21 gün görev
yaptığı, 2000 yılı sicilinin eski kurumu olan davalı idare tarafından olumsuz
düzenlendiği, 2000 yılı içinde üç ayrı yerde farklı sürelerde görev yapan davacının,
2000 yılı sicilinin en çok süreyle (5 ay 21 gün) yanında görev yaptığı yeni
görev yeri sicil amiri DSİ Balıkesir XXV. Bölge Müdürlüğü tarafından doldurulması
gerekirken, eski kurumun taşra teşkilatında farklı illerde farklı sicil amirleriyle
çalıştığı sürelerin toplamının altı aydan fazla olduğu nedeniyle davalı idare
tarafından olumsuz olarak düzenlenen 2000 yılı sicilinde yetki yönünden mevzuata
uyarlık bulunmadığı gerekçesiyle işlemin iptali yolunda Bursa 2. İdare Mahkemesince
verilen 15.2.2002 gün ve E:2000/1582, K:2002/167 sayılı kararın dilekçede yazılı
nedenlerle 2577 sayılı Yasanın 49. maddesi uyarınca bozulması isteminden ibarettir.
Danıştay Savcısı : Gülen Aydınoğlu Düşüncesi : İdare ve vergi mahkemelerince
verilen kararların temyizen incelenerek bozulabilmesi için, 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasında belirtilen nedenlerin
bulunması gerekmektedir.
Temyiz dilekçesinde öne sürülen hususlar, söz konusu maddede yazılı nedenlerden
hiçbirisine uymadığından, istemin reddi ile temyiz edilen Mahkeme kararının
onanmasının uygun olacağı düşünülmektedir.
TÜRK MÎLLETİ ADINA
Hüküm veren Danıştay İkinci Dairesi'nce işin gereği düşünüldü: İdare ve vergi
mahkemeleri tarafından verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri,
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden
birinin varlığına bağlıdır. Bursa 2. İdare Mahkemesi'nce verilen 15.2.2002 günlü,
E:2000/1582, K:2002/167 sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun
olup, bozulmasını gerektirecek bir neden de bulunmadığından, temyiz isteminin
reddi ile anılan kararın onanmasına, temyiz giderlerinin istemde bulunan davalı
üzerinde bırakılmasına, 8.2.2005 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.