Memurların 4 kritik talebi var
Kamuda görev yapan memur ve sözleşmeli personelin zam oranı toplu sözleşme görüşmeleri sonrasında belirleniyor. Toplu sözleşme görüşmelerinde Hükümeti Çalışma Bakanı’nın başkanlığındaki Kamu İşveren Heyeti temsil ediyor. Memurları 15 kişilik Kamu Görevlileri Sendikaları Heyeti temsil ediyor. Heyetin başkanlığını bu yıl en çok üyeye sahip konfederasyon olarak Memur -Sen yürütüyor.
Prof. Dr. Cem Kılıç
Memur-Sen emeklileri de kapsayacak şekilde taban aylığa 2014 yılı için 100 TL zam yapılması, 2014 ve 2015'de her altı ay için yüzde 6 zam talep ediyor. Bu taleplerin yanı sıra aile, eş ve çocuk yardımının yükseltilmesi, emeklilere maaş promosyonunda SGK ile protokollerin imzalanması ve 4/C'lilerin kadroya geçirilmeleri gibi talepler de söz konusu.
Memurlar ve denge
Ortaya konulan bu talepler ile diğer memur konfederasyonlarının talepleri ve Kamu İşveren Heyeti'nin önerileri görüşmelerde tartışılarak toplu sözleşme konusunda anlaşma zemini aranacak.
1 Ağustos'ta başlayacak toplu sözleşme görüşmeleri en fazla bir ay sürebiliyor. Toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşılamaması ve toplu sözleşme imzalanamaması halinde devreye Kamu Görevlileri Hakem Kurulu giriyor ve bu kurulun verdiği kararlar kesin olarak uygulanıyor. Bu arada hatırlatalım memurlar için belirlenecek maaş zamları, hem sosyal hem de ekonomik dengeler göz önünde bulundurularak karar verilmesi gereken bir konu.
1- 'Ücretlerdeki' dengesizliğe son
Bugünkü ücret sistemi memurlar açısından 15 dereceli bir aylık gösterge tablosu ve özel hizmet tazminatı, makam, görev, temsil tazminatları ve yan ödeme türlerini gösteren tablolarla yürütülüyor. Böylece kamuda 100'den fazla ödeme şekli çıkıyor. Yan ödemelerin ve tazminatların uygulanması sonucunda kimi zaman tazminatlar ve ödemeler, görev aylığının 5-10 katına kadar çıkabiliyor.
Ödeme sisteminin karmaşık yapısı, aynı kamu kurumunda görev yapanlar için de farklı uygulamalar ortaya çıkmasına neden olabiliyor. Hatta kurum içinde de değişik ödeme sistemi uygulamalarından dolayı en düşük ücret alan çalışan ile en yüksek ücreti alan çalışan arasında büyük fark oluşabiliyor.
Çıplak ücretler üzerinden yapılan hesaplamada en düşük ücretli memur ile en yüksek ücret alan memur arasında 6.5 kat fark oluşmakta. Ödenen tazminatlarla bu fark 20 katına çıkabiliyor. Oysa bu oran Finlandiya'da 2.5 kat, Fransa'da 2.3, Hollanda'da 2.2 ve İsveç'te 1.9 katı kadar.
2- Çalışılan süreye ikramiye şart
Kamu görevlilerinin emekli ikramiyesi, özel sektör çalışanına göre yarı yarıya az. Bu yüzden memurlar emekliye ayrılmaktan kaçınıp uzun süre çalışmaya devam ediyor.
Kamu- Sen'in araştırmasına göre; 35 yıl devlet hizmeti olan öğretmenin alabileceği emekli ikramiyesi yaklaşık 55 bin TL iken, özel sektörde çalışan aynı düzeydeki bir öğretmen 100 bin TL'ye yakın bir tazminat alabilmekte. Yani neredeyse memurun iki katı kadar. Gerçi bu noktada şunu da belirtmek gerekir ki, özel sektörde aynı işyerinde 35 yıl çalışmış bir kişiyi bulmak da neredeyse imkansız gibi.
Bu nedenle kamu görevlilerinin emekli ikramiyesi için öngörülen 30 yıl sınırlamasının kaldırılması çok anlamlı olur. Bu yolla her çalışanın çalıştığı süre ile orantılı olarak emekli ikramiyesi alması sağlanabilir. Yeni başlayan toplu sözleşme görüşmelerinde bu konunun masaya yatırılması gerekiyor.
3- Emekli aylığına çözüm yolu
Yıllarca çalıştıktan sonra emekli olan kamu görevlilerinin maaşlarında büyük oranda azalmalar görülüyor. Özellikle çalışırken düşük ücret alan emeklilerin maaşlarının belli bir seviyenin altına düşmesini önlemek amacıyla, emekli maaşlarının alt sınırı da kamuda halen çalışanlar için uygulanacak temel ücret düzeyinde belirlenmeli.
Kamu-Sen araştırması; memur olarak görev yapan bir öğretmen (1/4), çalışma yaşamının sonunda 35 yıllık hizmetinin karşılığı olarak 1.700 TL emekli aylığı alırken, aynı koşullarda ancak sigortalı statüsünde çalışan bir başka öğretmenimiz 2.200 TL emekli aylığı almakta. Aradaki fark yaklaşık yüzde 30 kadar. Bu nedenle toplu sözleşme görüşmelerinde memur emekli aylıkları konusuna da çözüm getirecek bir stratejinin memur konfederasyonlarınca izlenmesi son derece önemli olacaktır.
4- Memura refah payı verilmeli
Memur maaş artışlarıyla enflasyon arasında paralellik kurulması zamların aslında reel olarak değişmediği anlamına geliyor. Ekonomi büyürken, sadece enflasyonu hedefleyen zam yaklaşımı memurların milli gelirden ve büyümeden pay alamamaları sonucunu ortaya çıkarmakta. Bu nedenle henüz yeni başlayan toplu pazarlıklarda 'refah payı' uygulaması eğer kabul edilirse, ücretlerin alım gücünde artış sağlanabilecektir.
Personel giderleri OECD liginin altında
Türkiye, personel giderlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hasıla içerisindeki payı göz önüne alındığında, OEDC ülkeleri içerisinde son sıralarda yer alıyor.
Ülkemizde 2010 itibarıyla personel giderlerinin gayri safi yurt içi hasıla içerisindeki payı yüzde 8.6. Bu oran OECD ortalaması olan yüzde 11.3'ün oldukça gerisinde. 2012'de bu oranın yüzde 6.3'e düştüğünü de vurgulamamız gerekiyor. Yani personel giderlerinde azalma devam ediyor. Bu da memur maaşlarının artışı ile gayri safi yurt içi hasılanın aynı oranda artmadığını ve memurların büyümeden yeterince pay alamadıklarını gösteriyor.
OECD ortalaması içerisinde bu oranın en yüksek olduğu ülke yüzde 19 ile Danimarka, en düşük olduğu ülke ise yüzde 6.2'lik oranla Japonya.