Ulusalcıların hedefi Orgeneral Hilmi Özkök'tü
Danıştay'a yönelik saldırının ardından ortaya çıkan
bağlantılar dört-beş senedir gerek eylemleri gerekse söylemleri ile dikkat çeken
grupları yeniden gündeme getirdi.
Ulusalcılık, Kızılelmacılar ve Kuva-yı Milliye gibi isimler altında buluşan
oluşumların hedefi AK Parti, Genelkurmay Başkanı ve Avrupa Birliği'ydi. Yeterli
halk desteğini bulamayan bu örgütler hükümet ile orduyu karşı karşıya getirmeyi
amaçlıyordu. Emekli askerleri kullanarak strateji geliştirmeye çalışan bu
gruplar Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e yönelik sert eleştiriler
yöneltiyordu. Özkök Paşa'yı aşırı demokrat bulan gruplar gün geldi ?ordu göreve'
pankartı açtı, gün geldi ?genç subaylar rahatsız' manşetleri attı. Hatta bu
gruplar içinde yer alan marjinaller daha da ileri gitti. Özkök Paşa'yı 27 Mayıs
darbesi ile Yassıada'ya gönderilen Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Rüştü
Erdelhun ile korkutmaya çalıştı.
Danıştay saldırısının faili ile arka planında yer alan isimlerin ev ve
işyerlerinde yapılan aramalarda ulusalcı çizgide yayın yapan dergi ve kitaplar
dikkatlerden kaçmadı. Bu yayın organları, ordu ile hükümetin arasını açmak için
Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök'e ağır eleştiriler yöneltiyor. Alparslan Arslan
ve Muzaffer Tekin'in evinde ciltler halinde bulunan Türk Solu dergisi
kampanyaların önderlerindendi. Dergi 21 Kasım 2005 tarihli 95. sayısının
kapağında Özkök Paşa'ya benzer bir figür kullanarak ?Bröveyi değil Genelkurmay
Başkanı'nı değiştirin' başlığını atmıştı. Derginin söz konusu sayısında
karikatürlerle alay ediliyor, Özkök'ün görev süresi dolmadan istifası isteniyor:
?Genelkurmay Başkanı'nın görev süresinin başından bu yana Türk milleti içinde,
özellikle Atatürkçüler içinde derin bir hayal kırıklığı yarattığı ortada.? İşçi
Partisi'nden ayrılarak oluşturulan Türk Solu, ulusalcılar içinde darbe
tahrikçiliği ile adını duyurdu. Bu grup üniversite rektörlerinin 26 Ekim 2003'te
Ankara Tandoğan'da düzenlenen ?Cumhuriyet'e Saygı' yürüyüşüne ?Ordu göreve'
yazılı dev pankartla çıktı. ?Orduya karşı saygısızlık oluyor.? şeklinde anons
yapıldı; ancak pankart, miting sonuna kadar yerinde kaldı. Atatürk'ün Selanik'te
doğduğu evin şeref defterine yapıştırdığı yazıda başbakan, bakanlar ve AK
Partili vekiller aleyhinde ağır ifadeler kullanan Mehmet Fethi Dördüncü'de Türk
Solu'na maddi destek verdiği açıklamıştı. Türk Solu ekibinin kendisine örnek
aldığı en önemli isim 12 Mart cuntasının fikir babası Doğan Avcıoğlu.
Ülkemizde Kızılelma Koalisyonu'nu gündeme taşıyan İşçi Partililerin yayın organı
Teori Dergisi, Haziran 2005 tarihli sayısında Özkök Paşa'yı yakın plana almıştı.
İP Genel Başkanı Doğu Perinçek, ?Org. Özkök'ün yanlış stratejisi' başlıklı
yazısında Genelkurmay Başkanı'nın 20 Nisan 2005 günü İstanbul Harp Akademileri
Komutanlığı'ndaki uzun konuşmasını eleştiriyordu. Ulusalcıların sol ayağına
Cumhuriyet Gazetesi de destek verdi. Gazete 3 yıl önce ?Genç subaylar rahatsız'
manşetiyle Silahlı Kuvvetler ile AK Parti hükümetini karşı karşıya getirmeye
çalıştı. Özkök Paşa ise 27 Mayıs 2003 tarihinde 14 gazetenin temsilcisi ile
yaptığı toplantıda ?Bu tür haberleri yapanların vatan ve millet sevgisinden
şüphe ediyorum. Dedikodu yaparak TSK'nın birlik ve beraberliğini bölmek
isteyenler başarılı olamayacaktır.? ifadelerini kullandı.
Ulusalcıların önemli isimlerinden biri de Yeniden Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i
Hukuk Dergisi Genel Yayın Yönetmeni eski savcı Prof. Dr. Çetin Yetkin. Katıldığı
bir sempozyumda belinde silahı ile gazetelere yansıyan Yetkin de Özkök Paşa'dan
rahatsızlığını bir mektup yazarak dile getirdi. Aynı mektubu dergisinde de
yayınladı. Bir Silahlı Kuvvetler subayının AK Parti iktidarı ile uyum içinde
olmasını anlayamadığını söyleyen Yetkin, Özkök'ün sık sık siyasal iradeye
bağlılığını dile getirmesinden de rahatsızlık duyduğunu yazdı. Ülkenin hızla
uçuruma doğru sürüklendiğini dile getirerek, Özkök'ün tam bağımsızlıkçı,
milliyetçi ve antiemperyalist görüşleri dile getirmesini istemişti. Bir
profesörün böyle çıkış yapması gazeteci Ertuğrul Özkök'ü bile çileden
çıkarmıştı: ?İşte size Türk tartışma aleminden iki örnek. Daha doğrusu iki
zihniyet. Ne hazin değil mi? Biri sivil ve üstelik adının başında profesör
unvanı taşıyor. Öteki asker, adının başında ?Orgeneral' unvanı var. Biri
üniversitede sivil insanlara eğitim veriyor. Öteki genç subay adaylarına
tavsiyeler. Biri bir derginin köşesinden adresi pek belli olmayan, ama sivil
olmadığı belli olan insanlara açık mektup yazıyor. Sivilin mektubu ne kadar
karanlıksa, askerin konuşması o kadar aydınlık. Kim ne derse desin Türk Silahlı
Kuvvetleri artık Avrupa Birliği'ne hazırdır. Ama bazı siviller için aynı şeyi ne
yazık ki söyleyemeyeceğim.?
zaman