Başbakan'dan, engelli nakil yönetmeliği talimatı
Ak Parti Adıyaman Milletvekili Murtaza Yetiş, engelli memurların nakil sorununa ilişkin müjdeli haber verdi.
memurlar.net olarak, engellilerin en çok sorduğu konuyu Ak Parti Adıyaman Milletvekili ve Engelliler Koordinasyon Merkezi Başkanı Murtaza Yetiş ile konuştuk. Yetiş, Başbakan Erdoğan'ın engelli memurların nakil sorununun çözülmesi için Afyon'da tüm Bakanlara talimat verdiğini söyledi.
BAŞBAKAN, ENGELLİ MEMURUN NAKLİ İÇİN TALİMAT VERDİ
Bilindiği üzere, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 72. maddesine, 2014 yılının Şubat ayında şu madde eklendi.
"İlgili mevzuatı uyarınca verilecek rapora göre kendisi, eşi veya birinci derece kan hısımlığı bulunan bakmakla yükümlü olduğu aile fertleri engelli olan memurların engellilik durumundan kaynaklanan yer değiştirme taleplerinin karşılanması için düzenlemeler yapılır."
Bu madde sonrasında, kurumların atama ve yer değiştirme yönetmeliklerinde, bu maddenin uygulamasını içeren yönetmelik değişikliklerinin yapılması gerekiyordu.
Ancak, Temmuz ayında giriyor olmamıza rağmen bu konuda hala bir gelişlme kaydedilmiş değil. Bu önemli konuyu Ak Parti Adıyaman Milletvekili ve Engelliler Koordinasyon Merkezi Başkanı Murtaza Yetiş ile paylaştık. Yetiş, yaşanan sorunun Afyon kampında da gündeme geldiğini belirterek şöyle dedi: "O kanun Şubat ayında geçti. Sadece Aile Bakanlığı yönetmeliği değiştirdi. Geçtiğimiz Afyon kampında da bu konuyu gündeme getirdik. Ve Başbakan da orada Aile Bakanı'na da söz verdi. Aile Bakanı 'Kanun geçirildi biz bakanlık olarak düzenlememizi yaptık ama diğer bakanlıklar hala yapmadılar' dedi. Bunun üzerine Başbakan Erdoğan, orada talimat verdi, "bütün bakanlıklar bu yönetmelikleri biran önce hazırlasınlar" diye. Bu konudaki kurrumlsa düzenlemelerin kısa bir süre içinde çıkarılacağını düşünüyorum."
ENGELLİLER HAKİM VE SAVCI DA OLABİLECEK
Yetiş ayrıca şuan sağlık komisyonunun görüştüğü bir tasarıda engellilerin önündeki bir engelin daha kaldırıldığına dikkat çekti. Yetiş, "Engelliler memur, müfettiş olabiliyor ama hakim ve savcı olamıyorlardı. Sağlık komisyonunda görüştüğümüz tasarı ile artık engelliler, hakim ve savcı da olabilecek, bunun da önünü açtık". dedi.
MEMURLAR.NET'TE YAPTIĞIMIZ SÖYLEŞİ..
Ak Parti Adıyaman Milletvekili ve Engelliler Koordinasyon Merkezi Başkanı Murtaza Yetiş ile memurlar.net'te yaptığımız söyleşinin diğer kısımları şu şekilde:
Sağlık komisyonunda görüşülmekte olan yasa teklifinin içeriği hakkında bilgi verir misiniz?
Türkiye'de Ak Parti iktidarı ile birlikte çok ciddi bir dönüşüm oluştu. Fakat bu dönüşüm henüz tamamlanmış değil bu dönüşümün bir kaç ayağı var. Biz hizmet sektöründe çok ciddi çalışmalar yaptık. İşte hastanelerimizin fiziki alt yapısı yenileniyor. Dağınık olan Sağlık kurumlarını tek el altında topladık. Şimdi teknoloji transferi sağlandı. Tıp doktorudur hemşiredir bunların sayısı arttırıldı. Teknoloji konusunda da AR-Ge çalışmalarımız devam ediyor. Şuan Komisyonu'nda görüştüğümüz tasarı ile sektörün üçüncü ayağını da tamamlayacağız. Kanser hastaları, diyabet ve obezite gibi kronik hastalıklar, bütün insanlığın sorunu haline gelen bu hastalıklar için araştırma ve geliştirme yapabilmek için Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı kuruluyor. Kanunla birlikte 6 tane Enstitü kurulacak. Bunlardan bir tanesi Kanser Araştırmaları Enstitüsü olacak.
Diyabete halen insülüne bağımlığız
Diyabet diyoruz mesela diyabette halen insülüne bağımlıyız. Diyabet hastası bir vatandaş günde en az 3 defa insülün kullanıyor. Ağızdan tedaviye geçebilecek veya başka bir yöntem bulunabilir mi gibi bir yanda hastalığa yakalanma riskini azaltmak diğer yandan da tedavide konforu sağlamak. Bunlar bütün dünyada konuşulan tartışılan ama işte mesela ABD ilgili departmanlara çok ciddi para aktarıyor. Sağlık Bakanlığı artık doğrudan sağlık hizmeti sunmanın yanı sıra özelleştirmeyle aslında daha fazla yük binmeli ki Bakanlık AR-GE'ye daha fazla bütçe ayırabilsin. Temel hizmetlerini aşılama gibi işleri Bakanlık elbet yapacak. Bunun dışında kamunun yapacağı hizmetleri özel sektör aynı rakam ve bedelle hizmeti verdikten sonra ha kamu vermiş ha özel sektör. İşi o noktaya getirmek lazım. Sağlık Bakanlığının asıl yapması gereken sağlık araştırmalarına daha ciddi destek vermesi gerekiyor. TÜBİTAK'a benzer biçimde sağlık araştırmaları içinde bir kurum olmalı. TUSEB'in, TÜBİTAK'a benzer yapıya bürünmesi kurgulanıyor.
Enstitü 'deki personelin statüsü ne olacak?
Enstitü'de çalışacak personeller tamamen sözleşmeli olacak. Kurumda bir sürü akademisyen olacak. Proje bazlı olarak yurtiçi ve yurtdışından akademisyenlerle çalışılacak. Üniversitelerle birlikte ortak proje çalışmaları yapılacak. Kurulacak bir diğer kurum ise Sağlık Bilimleri Üniversitesi. Burada da Türkiye'de Sağlık Bakanlığı'nın bünyesinde eğitim araştırma hastanelerinde takriben bin 200 doçent ve 300'e yakın da profesör var. Bunlar bir üniversite disiplini içinde çalışması söz konusu değil. Çünkü eğitim araştırma hastanelerinde çalışıyorlar. Akademik anlamda da özlük haklarını alamıyorlar. Sağlık Bakanlığı bu üniversiteyi kurarak doğrudan bir üniversite kurmuş olacak. Türkiye'de eğitim araştırma hastanelerinde çalışan akademisyenlerin hepsi kurulacak üniversitenin akademik personeli olacak. Bu onların özlük haklarını korumuş olacak. Mesela şöyle bir sıkıntı oluyor. Örneğin; Bir akademisyen numune eğitim araştırma hastanesinde çalışıyor. Alanında da çok iyi ama üniversite çatısı altında çalışmadığı için bir süre sonra bu hizmeti ben neden almıyorum deyip bir süre sonra bakanlıktan ayrılabiliyor.
Vatandaş özel hastaneye daha zor ulaşıyor
Bizim kamunun bu kadar ciddi yatırımlarına karşılık nitelikli sağlık hizmeti dediğimiz daha üst düzey hizmetleri verme imkanımız giderek azalmaya başladı. Bunların çoğu özel sektöre kaydı. Tamam kaysın ama özel sektörde fark ücreti vs. ciddi maliyetler çıkıyor ortaya. Yani vatandaşın bir noktada aslında o hizmete erişebilmesini de zorlaştırmış oluyor. Burada hem onları tutmak daha kolay olacak hem de Sağlık Bakanlığı'nın ortaya koyduğu bu yatırımlara ilişkin ürettiği hizmetin de kalitesini biraz daha arttırmış olacağız. Örneğin adam Doçent biliyorsunuz ki Doçentlikten sonra üniversitede 5 yıl çalışması gerekiyor ki Profesör olsun. Profesör olmak için Türkiye'de ki mevcut akademik literatürde diyelim çok fazla yayına falan gerek yok sadece Doçentliğin üzerine belli bir süre üniversitede çalışıyor olması gerekiyor. Ama şuan Sağlık Bakanlığı'nda ki Doçentler üniversite ortamında bulunmadığı için Profesör olamıyorlar. Özellikle Türkiye'de sağlıkla ilgili dönüşüm reformunun önemli bir ayağını da yasa tasarısı ile birlikte uygulamaya başlamış olacağız.
Hekim sayısı AB ortalamasının altında
Aile Hekimliği bir defa başlı başına bu dönüşüm reformunun önemli ayaklarından birisi. Yani her bir aile bir hekime otomatik olarak bağlanmış oluyor. Ama Türkiye'de ki toplam hekim sayısı, hasta sayısı yada nüfusa göre karşılaştırıldığında şu anda Avrupa ortalamasının tam %50 altında. Bizim hesaplamalarımıza göre 2020'den sonra bu oran biraz dengelenecek. Dolayısıyla sıkıntı bir taraftan Aile hekimliği ile insanları bir doktora bağlarken bir taraftan da hastanelerde sağlığa erişim kolaylaştığı için hastanelerde de hekim ihtiyacı artmış oldu. Şuan da hastanelerde en çok sıkıntı yaşadığımız birimler Acil Birimler. Çünkü Acil'de ki hekim sayısı azalmış durumda. Yıllar boyunca aile hekimliğinde çalışıyor, acil birimde ki çalışma şeklini unutmuş bir adama birden acil de nöbet tut diyorsunuz, öncelikle bu hekimlere mutlaka bir acil eğitim sertifikası verilecek. Bu sertifika olmadan acil de nöbet tutmayacaklar.
Veterinerlik ile ilgili uzmnalık dalı
Başka bir diğer önemli konu öğretim görevlisi milletvekili oluyor. Sonra bu milletvekilliği dönemi bittikten sonra mevcut kanunda üniversitesine geri döner diye bir ibare var. Bunu aynı yasa içerisinde kaldırıp, boş kadrosu olan istediği üniversiteye gidebilir diye değiştiriyoruz. Ayrıca Veterinerlik ile ilgili uzmanlık dalı da oluşturduk.