YÖK'ün özür borcu...
Şu anda Kemal Gürüz'ün ne düşündüğünü ne hissettiğini merak ediyorum. Kendisinin bu topluma en azından bir özür borcu olduğu hiç aklına gelmiyor mu acaba?..
Hiç değilse kendi kendine kaldığı zamanlarda, ?meğer ben ne
halt etmişim? diye itiraf edip suçluluk hissetmiyor mu?
Bu yıl üniversite giriş sınavı, sekiz yıllık bir kesintiden sonra yeniden çift
aşamalı hale geldi.
Ama biz, ?balık hafızalı? bir toplum olduğumuzdan, ne sekiz yıl önce sistemin
neden değiştirildiğini hatırlıyoruz ne de bu yaz-boz tahtasının maliyetini
sorgulayıp sorumlulardan hesap soruyoruz.
Önce geçmişi kısaca hatırlatalım:
Bundan sekiz yıl önce 1998 yılı Temmuz ayında, YÖK Başkanı Kemal Gürüz yangından
mal kaçırırcasına, kimseyle tartışmadan, kimseye danışmadan aldığı bazı
değişiklik kararlarıyla üniversite giriş sistemini mahvetmişti. Değişikliklerin
hepsi birbirinden beter, birbirinden zararlı ve haksızdı. Burada hepsine
girmeyeceğim; değişikliklerden bir tanesi giriş sınavının iki aşamalı olmaktan
çıkıp tek aşamalı hale getirilmesiydi. Gerekçesi de öğrencilerin dershanelere
bağımlılığını azaltmak, okulun önemini artırmak...
O zamanlar yapılan işin yanlışlığını anlatmak için az yazı yazmadık, az dil
dökmedik. Tek sınav ne dershanelere hücumu azaltır ne öğrencileri okula bağlar
ne de lisenin önemini artırır, yapacağı tek etki sınavı biraz daha kumara
döndürüp öğrencilerin stresini biraz daha artırmak olur. Gençlerin kaderi hiç
değilse iki sınavla belirlenirken şimdi o tek sınav tam bir ölüm kalım sınavına
dönüşür dedik. ÖSS düzeyinde tek bir sınavla doğru bir sıralama yapmanın mümkün
olmadığını anlatmaya çalıştık. Bu uygulamanın üniversiteye giren öğrencilerin
genel kalitesini düşüreceğini, bunun sonucu üniversite eğitiminin kalitesinin
düşeceğini söyledik.
Kös dinlediler. Hiçbir eleştiriyi, hiçbir uyarıyı bir nebze olsun dikkate
almadılar. 28 Şubat ortamından aldıkları cesaretle ?güç bizde? dediler,
bildiklerini okudular.
Sonuç ne oldu? Rezalet...
Daha tek aşamalı sınavın uygulamaya geçtiği ilk yıldan itibaren, öne sürülen
gerekçelerin hepsi çürüdü. Tek aşamayla birlikte alan dışı dersler alan dersleri
kadar önem kazandığından ve öğrenciler bu dersleri okulda görmediklerinden
dershaneye daha da bağımlı hale geldiler. Lise son sınıf müfredatı ÖSS kapsamı
dışında kaldığından öğrenciler iyice okula uğramaz oldu.
Hepsinden önemlisi, tek aşamalı sınav ile sağlıklı bir ölçüm yapılamayacağı
anlaşıldı.
Bütün eğitimciler bilir ki, sağlıklı bir ölçüm için hem sınav sayısının artması
hem de her bir sınavda zorluk derecesi farklı eleyici soruların olması gerekir.
ÖSS ise asla bu nitelikte bir sınav değildi. Herhangi bir yarışmada çıtayı ne
kadar aşağı koyarsanız o kadar çok kişinin o çıtayı aşmasına yol açar ama o
çıtayı aşabilecek kapasitede olanların arasındaki düzey farklarını tespit
edemezsiniz. Yani aslında farklı düzeyde olanları yapay bir biçimde ?eşitlemiş?
olursunuz. İşte, daha üst düzey bilgi ve yetenek gerektiren ÖYS'nin kaldırılması
öğrenciler arasında böyle zahiri bir eşitlik yarattı ve sağlıklı sıralamayı da
imkânsızlaştırdı. Gerçek performans ölçümü imkânsızlaşınca da iş büyük ölçüde
şansa kaldı. Bu sınav için yıllardır emek veren öğrencilerin kaderi bazen tek
soruya, bazen küçük bir dalgınlığa ya da uyanıklığa bağlandı.
Olayın bir de üniversitelerin eğitim kalitesini etkileyen yönü vardı ki, bunun
acısı da uygulamanın başlamasından birkaç yıl sonra, ÖSS düzeyine göre seçilen
bu çocuklar üniversiteleri doldurduğu zaman ortaya çıktı. Özellikle fen,
matematik ve mühendislik bölümlerinde hocalar, matematiğin fiziğin, kimyanın en
temel konularından habersiz gelen bu öğrencilerle karşılaştıklarında saçlarını
başlarını yolmaya başladılar. Üniversiteler, Lise 2 ve Lise 3 müfredatını -
ÖSS'de soru çıkmadığı için- neredeyse hiç bilmeyen bu yeni öğrenci tipine ayak
uydurmak için düzeylerini düşürmek zorunda kaldı. Bu seçme sisteminin
sağlıksızlığını gören kimi önemli üniversitelerimiz kendi sınavlarını kendileri
yapmak için çareler aramaya başladılar.
Kısacası YÖK'ün 98 değişikliğinin ne kadar büyük bir hata olduğu birkaç yılda
anlaşıldı, anlaşıldıktan sonra üç beş yıl daha ayak süründü ve nihayet bu yıl
iki aşamalı sınav tekrar yürürlüğe kondu. Böylece Kemal Gürüz yönetiminin
yaptığı ?98 Hataları?nın birinden sessiz sedasız dönülmüş oldu.
Darısı diğer değişikliklerin başına. Bakalım, diğer hatalardan ne zaman çark
edilecek...
gülay göktürk/bugün