Türkiye'nin 38 yıllık etnik haritası
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji bölümünün hazırladığı ve "fişleme" yapıldığı iddiasıyla tartışma yaratan "Türkiye'nin Etnik Coğrafyası" raporu yayımlandı
Ümran AVCI
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji bölümünün hazırladığı 'Türkiye'nin Etnik Coğrafyası' raporundan: 1927-1965 yıllarında etnik çeşitlilik zaman içinde eridi. Türkçe baskın biçimde birincil dil haline geldi. Diğer diller yavaş yavaş kayboldu
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji bölümünün hazırladığı ve "fişleme" yapıldığı iddiasıyla tartışma yaratan "Türkiye'nin Etnik Coğrafyası" raporu yayımlandı. Doç. Dr. Şükrü Aslan başkanlığında bir grup akademisyen tarafından hazırlanan raporda, 1927-1965 yılları arasındaki etnik kimliklerin Türkiye'nin hangi bölgelerinde yaşadığı, ne kadar nüfusa sahip olduğu bilgilerine yer verildi. Söz konusu rapor, 1927'de yapılan ilk nüfus sayımından başlayarak 1965 nüfus sayımına kadar "Anadiliniz nedir?" sorusuna verilen yanıtların tasnifi ve analizini kapsıyor. Raporda bunların illere ve bölgelere göre düzenlenmiş haritası da yer alıyor. Rapor, hangi anadilin hangi bölgede ağırlıklı olarak konuşulduğu ve zaman içerisinde değişiklikleri de gösteriyor. "Anadiliniz nedir?" sorusu en son 1965'te sorulduğu için de araştırma o tarihte bitiyor. Dil haritasına göre Türkiye'de konuşulan diller Abazca, Acemce, Arapça, Arnavutça, Bulgarca, Çerkezce, Ermenice, Gürcüce, Kürtçe, Lazca, Pomakça, Rumca, Türkçe, Yahudice.
'ETNİK ÇEŞİTLİLİK ERİDİ'
"Türkiye'nin Etnik Coğrafyası (19271965)" projesi kapsamında, 80 harita ile 14 anadilin 1927-1965 nüfus sayımlarında il bazlı dağılımları ele alındı. Projenin en önemli tespiti olarak, Türkiye'de ulus inşası sürecinin, etnik çeşitliliği zaman içerisinde erittiği bilgisi yer aldı. Raporda, "Anadil verilerine dayanarak yapılan analiz neticesinde Türkçe'nin baskın bir biçimde birincil dil haline geldiği, bu süreçte diğer anadillerin de yavaş yavaş kaybolduğu görülebilmektedir. Proje, bu tespiti yapmakla kalmayarak eleştirisini de sunmaktadır" denildi. Araştırmayı Habertürk'e değerlendiren Doç. Dr. Şükrü Aslan, "Bu projenin ortaya koyduğu en önemli sonuç 1927'den 1965 yılına kadar Türkiye'de dilsel çeşitliliğin azalmış olmasıdır. Sadece gündelik hayatta kullanılan dillerin sayıca azalması değil aynı zamanda kullanım sıklığının da azalmış olmasıdır. Yani bu dili kullanan nüfusun da azalmış olmasıdır. Hem dillerin sayısı hem de bu dilleri gündelik hayatında kullanan nüfus miktarı azalıyor. Buna karşılık Türkçe giderek hemen tüm bölgelerde baskın bir dil haline geliyor" dedi.
'ASIL BİZİ FİŞLEDİLER'
Projeyle fişleme yapıldığına ilişkin iddiaları da "çok komik" diye nitelendiren Aslan, şunları söyledi: "Bu araştırma konusu nüfus sayımlarının analizine dayanıyor. Bunlar resmi verilerdir ve herkese açıktır. Bu verileri analiz etmenin herhangi bir fişlemeyle doğrudan veya dolaylı ilişkisi olmadığını herkes anlayabilir. 'Fişleniyoruz' diye feveran edenler aslında Türkiye'nin tabularını akademik ortamda tartışmak isteyen insanları yani bizi fişlediler."
Rapordan tespitler
Türkiye'de anadili Türkçe olan nüfus, 1927'de yüzde 86.41'den 1965'te yüzde 90.11'e çıktı. Anadili Kürtçe olanların 1927-1965 sayımlarında toplam nüfusta payı yüzde 9-7. 1927-65 yıllarında Arapça, Arnavutça, Acemce, Çerkezce anadillerinin toplam nüfus içindeki payı yüzde 1.86'dan yüzde 1.40'a geriledi.